GeriSeyahat Koleksiyon bahane, seyahat şahane
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Koleksiyon bahane, seyahat şahane

Koleksiyon bahane, seyahat şahane

Hüsnü Terek (56), uzun yıllar yayımcılık yaptı. Altın Kitaplar Yayınevi’nin yönetmenliğini üstlendi, gazetelerde spor ve borsa üzerine yazılar yazdı. Dünya Futbol Tarihçileri ve İstatistikçileri Federasyonu’nun Türkiye şubesini kurdu. İstanbulspor’un yöneticiliğini yaptı. 2004’te çalışma yaşamını noktalayıp, seyyahlığa ağırlık verdi. Hobisi, nümismatik üzerine yoğunlaştı. Tematik kâğıt para koleksiyonu, bugün 70 bin parçaya ulaşıyor.

Terek, her ay eşiyle bir yurtdışı gezisine çıkıyor, ayrıca yılda en az altı kez nümismatik fuarları için Avrupa’ya gidiyor. “Otomobil kiralayıp, fuar gezilerimin her birini birer haftalık Avrupa turuna dönüştürüyorum. Koleksiyon bahane, seyahat şahane” diyor.

Hüsnü Terek, ilk yurtdışı gezisine çıktığında İstanbul Erkek Lisesi, orta ikinci sınıf öğrencisiydi. Okulda Alman dilini, kültürünü öğrendiği için, 13 yaşında Stuttgart’a yaptığı gezi üzerinde derin iz bıraktı. Sonrasında, her yaz giderek artan sıklıkla yurtdışında seyahate yöneldi. Terek, sadece Avrupa’da gezmekten zevk alan bir seyyah. Amerika’yı, Uzakdoğu’yu merak etmiyor. “Mısır, Tunus, Ürdün, Suriye gibi ülkelere de gittim. Ancak bunlar birer istisnaydı” diyor. Avrupa’da aynı şehirlere defalarca gitmekten, farklı mevsimlerini yaşamaktan hoşlanıyor. Mesela favori şehirlerinden Wiesbaden’e en az 50 kez gitmiş, 150 kez gecelemiş. Almanya’da avucunun içi gibi biliyor: “Yön bulma yeteneğim sıfır olsa da, navigasyon aleti olmadan geziye çıkmasam da,
Almanya’yı harita bile kullanmadan istediğim şehri bulabilirim.”

Terek, uzun vadeli seyahat planı yapmayan gezginlerden. Bir günde karar verip, ertesi gün yola çıkacak kadar hızlı. Turları, grup gezilerini sevmiyor. “En iyi seyahat arkadaşım eşimdir. Çoğunlukla öğle saatlerindeki uçuşları tercih ederiz. Gittiğimiz ülkelerde otomobil kiralayıp, şehirler arası gezilerimizi bu yolla yaparız.”

TEMATİK KOLEKSİYONCUYUM

Kafeler, Hüsnü Terek için şehirlerin en önemli mekânları. Kahvesini yudumlarken, çevreyi izleyip şehrin ruhunu kavramaya çalışıyor. Çocukluğundaki ilk Almanya gezisinden bir hobiyle dönmüş. “Tesadüfen elime savaş döneminde basılmış özel banknotlar geçmişti. Bu vesileyle nümismatikle ilgilenmeye başladım. Son sekiz yıldır, Avrupa’nın tüm önemli fuarlarına gidiyorum, koleksiyonumu genişletiyorum. Her fuar turunu çevre kentleri kapsayan bir geziye dönüştürüyorum. Tercihim çok nadide ve pahalı banknotlar yerine, tematik koleksiyonlar oluşturmak. Mesela esir kamplarında kullanılan, 2. Dünya Savaşı’nda Alman şehirlerince basılan, işgal döneminde Polonya’da geçerli olan ya da geçmişin Afrika paralarını topluyorum. Koleksiyonum sadece yabancı paralardan oluşuyor.”
/images/100/0x0/55eb4f8ef018fbb8f8b90eca

Terek’e göre, Almanya’daki fuarların özelliği çok ayrıntılı kataloglarla her türlü bilginin sunulması. Prag’da, 12 yıldır eylülde düzenlenen fuarı “en renkli etkinlik” olarak tanımlıyor. Nedeni, altın para, kıymetli taşlar, kartpostalların da satışa çıkması. Yılda iki kez Verona’da düzenlenen fuar ise gürültüsüyle meşhur. Nedeni, pazarlığın serbest olması.

Fuarlarda çok ilginç kişilerle, gruplarla karşılaştığını söylüyor Terek. “Son yılların en kalabalık müşteri grubu Ruslar. Neredeyse tüm eski Rus paralarını topladılar. Ukraynalılarla birleşip büyük koleksiyonları toptan alıyorlar. Ve hayrettir şimdiye kadar aralarında hiçbir anlaşmazlık çıkmadı. Bir başka etkili grup Museviler. Farklı ülkelerden gelenler, alışveriş sırasında kendi dillerini konuşarak fiyatlarda etkili oluyor.” Fuarların en iyi tüccarlarını sorduğumuzda şaşırtıcı bir cevap veriyor: “Amerikalı bir baba oğul, her fuara iki valiz dolusu nakit parayla gelip, seyyar döviz büfesi gibi çalışıyor. Ve bence fuarlardan en kârlı ayrılan onlar...”

Koleksiyon bahane, seyahat şahane
BATAN GEMİNİN MALLARI

Osmanlı paraları, antik sikkeler bir yana bırakılırsa, Terek’e göre, dünya nümismatik piyasasında Türkiye deyince akla birkaç önemli tema geliyor. İlki çarlık dönemi Rus rubleleri. 1917 Ekim Devrimi sonrasında Sovyetler’den kaçanlar, Beyaz Rus Ordusu yenilince İstanbul üzerinden Avrupa’ya kaçan askerler yanlarında geçerliliği kalmayan rubleler getirmişti. Bunları Türkiye’de bıraktılar. İşte şimdi koleksiyoncular bu paraların peşinde. Ve eski rubleler Türkiye üzerinden dolaşıma giriyor. İkinci önemli koleksiyon parçası 2. Dünya Savaşı’nda Londra’da bastırılan İnönü resimli 50 kuruşluklar. “Paraları taşıyan gemi Yunanistan sularında Alman denizaltısınca batırıldı. Ertesi gün denizden bir miktar para toplandı. Tedavüle girmediği halde, denizde bulunanlar, yani ‘batan geminin malları” koleksiyoncuların gözdesi.’

Hüsnü Terek, fuarlarda bugüne kadar birçok ilginç olay yaşamış. Bunlardan ikisini unutamıyor. “Önemli bir fuarda, nadide bir parayı satın almak istedim. Bedelini Türkiye’deki döviz büfesinden aldığım Euro ile ödedim. Fakat döviz büfesi, güvence vermek için banknotu damgalamıştı. Bu yüzden satıcıyla tartıştık, olay büyüdü. Nihayet satıcı gerçeği anlayıp özür diledi. Fakat çok kızdığım için bu parayı almadım. Üzerinden yıllar geçti. Aynısına bir kez daha rastlayamadım. Diğer olayda, tanesi 80 dolara satılan Ruanda banknotlarını beş dolardan almıştım. Sonra, bunların sahte olduğu, iki dolara satıldığını duyunca sevincim kursağımda kaldı. Sonunda anlaşıldı ki, Ruanda Merkez Bankası’ndan çalınmış ve piyasaya sürülmüştü. Benzer bir olay da Irak’ın Kuveyt’i işgali sırasında yaşanmıştı.”

Kredi kartlarındaki yaygınlaşmanın, Euro gibi tek tipleşmenin nümismatik merakını öldüremeyeceğine inanıyor Hüsnü Terek. “Her zaman alıcısının bulunması, fiyatının kataloglardan takip edilebilmesi para koleksiyonculuğunun cazibesini sürekli artırıyor” diyor. Koleksiyonculara Avrupa’daki fuarları takip etmelerini hareretle öneriyor. “Hem nadide parçaları edinir hem de farklı şehirleri tanıma fırsatı bulursunuz .”

ÜÇ ÖNEMLİ SONBAHAR FUARI

COINEX / İNGİLTERE

İngiliz Nümismatik Birliği’nce bu yıl Londra’da 31’inci kez düzenlenecek. 2-3 Ekim’deki Coinex Nümismatik Fuarı, İngiliz ve eski sömürge paraları biriktirenler için ideal mekân. Diğer koleksiyoncular için vasat olduğu söylenebilir. Bu nedenle katılım da sınırlı oluyor.(www.bnta.net)

DE POLFERMOLEN / HOLLANDA

Sadece kâğıt para koleksiyoncularının buluştuğu, Avrupa’nın en büyük fuarı. 1987’den bu yana Hollanda’nın Maastricht kentine 10 kilometre uzaklıktaki Valkenburg köyünde, yılda iki kez, hafta sonunda düzenleniyor. 2009 sonbahar fuarı 25-27 Eylül arasındaydı. 2010 ilkbahar fuarı ise 9 Nisan’da başlayacak. Kurucusu Hollandalı koleksiyoncu Eijermanns, dünyanın en ünlü sahte para uzmanlarından. Fuara özellikle Amerikalılar ilgi gösteriyor. Meraklılar birkaç gün önce gelip, Park Otel’in salonlarında tüccarlarla görüşüyor, alışveriş yapıyor. Fuara en kolay ulaşım, uçakla Amsterdam’a ulaşıp trenle Maastricht’e ve Valkenburg’a gitmek. Fırsatı değerlendirip Maastricht’i de gezebilirsiniz. Valkenburg’da ise Holland Casino’da farklı eğlence imkânlarından yararlanabilirsiniz. 60 kilometre uzaklıktaki Roems’de Avrupa’nın en geniş outlet merkezlerinden birinde alışveriş yapabilirsiniz. (www.papermoney-maastricht.eu)

NUMISMATA / ALMANYA

Berlin, Almanya’nın nümismatik fuarları açısından önemli merkezi. 10-11 Ekim’de Numismata Fuarı düzenleniyor. Tüm dünyadan yoğun katılım oluyor, ağırlık Doğu Avrupalılarda. Her ülkenin parasına ulaşmak mümkün. Banknotların yanı sıra demir paralar, madalyalar, hisse senetleri de satılıyor. Alışveriş kuralları sert, güvenlik mükemmel. Kayıtlı satıcıların dışında, çanta ile gelip satış yapmaya çalışanlar hemen salon dışına çıkarılıyor. Numismata firması ayrıca 7-8 Kasım’da Frankfurt, 6-7 Mart’ta Münih ve mayıs ayında Viyana’da nümismatik fuarı organize ediyor. (http://numismata.de) Berlin’in ikinci önemli etkinliği Dünya Para Fuarı ise 29-31 Ocak’ta düzenlenecek.

TÜRK PARA AVCILARININ SAYISI HOLLANDALI TÜCCARI ŞAŞIRTTI
/images/100/0x0/55eb4f8ef018fbb8f8b90ece


Türkler, Avrupa’daki nümismatik fuarlarının önemli müşterileri arasında. Her fuara Türkiye’den en az 15 koleksiyoncu gidiyor, ayrıca Avrupa’da yaşayan çok sayıda Türk koleksiyoncu bu fuarları takip ediyor. İki yıl önce Hollandalı bir satıcı, fuara az sayıda Türk’ün geldiğini sanıp tüm koleksiyonerleri akşam yemeğine davet etmişti. Yemeğe katılan kalabalığı gördüğünde, şaşkınlığından küçük dilini yutuyordu. Fuarların ilk günü, sabah açılıştan iki saat sonra tezgahlardaki tüm Türk paraları emin ellere geçiyor, yani fiyatı çok astronomik değilse, bizim koleksiyoncularca satın alınıyor. Fuarı gezmeyi tamamlayan koleksiyonerler daha sonra Türk satıcıların standlarında ya da çevredeki kafelerde buluşup sohbet ediyor. Satın aldıkları güzel parçaları birbirlerine gösteriyor. Bir sonraki fuarda buluşmak üzere vedalaşıp, ayrılıyor.
False