GeriSeyahat Kışa kış denilen yerde olmak vardı...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kışa kış denilen yerde olmak vardı...

Kışa kış denilen yerde olmak vardı...

Beni bu güzel havalar mahvetti, der ya sevgili... Beni bu kötü havalar mahvetti! İstanbul kar, tipi. Poyrazın hızı saatte 90 km.yi buluyor, diyorlar. Salı günü –20 derece hissedeceksiniz, diyorlar. Ben bu yaşıma geldim böyle bir rakam duymadım. Gerçi eskiden ‘hissedilen ısı’ diye bir şey bilmezdik ya...

Ortalık toz duman. Buz gibi bir rüzgar esiyor, insanın yüzünü kesiyor. Terastaki ‘bugenviliye’yi içeri aldım. Küçük kaktüsü de.

 

Saat 8’i geçti (akşam), sıcak arabaya kurulup eve geldim. Elim ayağım donmadan, duraklarda sürünmeden. Yine sokaktaki insanlardan utana sıkıla... Henüz elektrik kesilmedi, evim sıcacık şükür,. (Türküz tedbiri elden bırakmayız... cumartesi üşenmedim, bir katalitikle bir yedek tüp alıp attım tavan arasına. Belli mi olur!) Ocakta patates haşlanıyor. Ayıp değil ya, canım çekti, üstüne şöyle iki damla zeytinyağı ve biraz tuzla...

 

Böyle bir ortamda, kendini sıcacık evine atmış bir İstanbullu ne hayal eder? Ne yapar?

 

Eğer çok romantikse, elinde bir kadeh sıcak şarap, şöminenin önündeki kilime uzanıp, aganigi aganigiiiiii...

 

Az romantikse, köşedeki tek abajurun aydınlattığı salonda, sıcacık çayını iki elinin arasına alıp, omzuna attığı küçük battaniyeyle pencerenin önüne oturur, bir yandan Mahler’in 2 no.lu semfonisini dinlerken, boş gözlerle sokakta karla becelleşen insanları seyreder...

 

Hıyarın biriyse, çekirdek yiyerek aksespramtaymda yayımlanan Sihirli Annem türü bir eblehliği seyreder...

 

Yok benim gibi cinsse (aklımdan geçenleri söyleyince kızım ilk kez bana ‘Baba sen da az cins değilsin vallahi!’ dedi) ... buz gibi terasta dikilir, “Ulan atlasam bir otobüse, Doğu’ya atsam kendimi” diye içinden geçirir!

 

Baktım, Erzurum bu gece –20, Kars da –17 olacakmış. Siz bir 10 derece de benden ekleyin ona. Tecrübeyle sabittir ki, meteoroloji Doğu illeri için daima yalan söyler. (Bizim Mukadder’i aradım, DHA’nın Kars temsilcisi, ne var ne yok diye. ‘İstanbul yarın –20 olacakmış’ deyince güldü, ‘Ne mutlu size abi, sıcak sıcak!...”)

 

Çivi gibidir şimdi bizim oralar. Bir oğlumuz Çaldıran’da asker şu sıralar. ‘Termometrede –35’i gördüm anne, insanın burnunun içi donuyor’ diyormuş. Allah kolaylık versin, bilmez olur muyum!

 

Sabah erkenden kalkar, sokağa çıkarsın, önce gözlerine bıçak batmış gibi olur, gözlerinin nemi donar, canın yana yana gözkapaklarını açar kapar, alışırsın. Ardından, burnunun içi donar, elinle basar kıtır kıtır kırarsın. Tecrübesizsen öğreneceksin, mesela çıplak elle kapı tokmağını tutmayacaksın (yapışır kalır, avcunun derisini bırakırsın sonra), ne bileyim dudağını yalamayacaksın...

 

Ah ulan ah, Kars’ta, Faikbey Caddesi’nde, şöyle dar bir merdivenle çıkılan bir Arya Kafe vardır, eczacı bir beyin işlettiği. Gençler buluşur, kimileri arka tarafta gitar dersi bile alır. Oturacaksın şimdi köşe bir masaya, dumanı üstünde bir sıcak çikolaka söyleyeceksin...

 

Cennet gibidir Kars, Ağrı, Ardahan, Digor...

 

Şimdi ‘kışa kış denilen yerde’ olmak vardı, anasını satayım...

 

(Kızımın dediği kadar var, değil mi?)

False