GeriSeyahat Kırmızı yaralı bir kuştur Gezi ruhu
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kırmızı yaralı bir kuştur Gezi ruhu

Kırmızı yaralı bir kuştur Gezi ruhu

Fransa’da yaşayan Türk ressam İsmail Yıldırım, Gezi’nin ağaçları ve direnişte yaşamını yitirenlerin heykelini yaptı. Şimdi üç kilometrelik ‘sanat yolu’ndan geçenler, orada yaşamını yitiren beş genci selamlayacak.

Fransa’da düzenlenen ‘Açık Kapılar’ etkinliğinde ressamlar sanatseverlerle buluşur, onlara çalışmalarını, tekniklerini, sanat anlayışlarını, hayata bakışlarını anlatır. Her yıl Paris’in merkezindeki Belleville’deki atölyesinde kapılarını açan Türk ressamlardan biri de İsmail Yıldırım... O, bu yıl misafirlerini Auxerre yakınlarında, Paris’e 1,5 saat mesafedeki Saint Aubin köyündeki yeni atölyesinde ağırladı. Köy diyoruz ama sanatçıların akın ettiği bu köyde şatolar, evlerin bahçesinde atlar var. Açık kapılar etkinliğinin ilk günü İsmail Yıldırım’ı 200 kadar kişi ziyaret etti. Yıldırım’ın taşları oyduğu metal araçları, odunu kestiği dev elektrikli testeresi gelenleri şaşırtıyor. Yıldırım her gelene Türkiye’den bir selam çakıyor ve henüz tamamlamadığı Gezi heykelini, ayakta duran adamlarla Cemal Süreya’nın ‘Kırmızı bir kuştur soluğum’ dizelerinden ilham aldığı ‘Gezi’nin yaralı kuşları’nı anlatıyor...

Kırmızı yaralı bir kuştur Gezi ruhu

Bir köyde bu kadar çok sanatçı olması şaşırtıcı, değil mi?
- Birincisi Paris’e yakın. İkincisi bu köy nefes alıyor, doğal güzellikleriyle ilham veriyor, sanat için gereken huzurlu ortamı sağlıyor. 1930’larda Falcucci diye bir afişçi buraya yerleşiyor. Paris’te ‘belle epoque’ döneminin en büyük markalarının afişini yapıyor. Onun bu köye yerleşmesiyle başlıyor sanatçıların ilgisi. Dev ressam Miro’nun buralara gelişiyle iyice biliniyor. Resim sanatında büyük izler bırakan Kobra grubundan Alechinsky’nin burada izleri var. Ve bu köy ağırlıklı resim ve heykel olmak üzere büyük bir sanat geleneğine ev sahipliği yapmaya başlıyor.

Siz nasıl geldiniz?
- Gemi inşa eden Guy Royon ile tablolarımı alması sayesinde tanıştık. Burada ‘connaisseur’ dediğimiz bir tabir vardır. ‘Bilici’ yani. Tanınmamış yetenekleri keşfederler. Royon da bunlardan biri. 20 yıl kadar önce, benim bir Türk lokantasında sergilenen resimlerimi görüp oradan dört resmimi alıyor. Öylece tanışıyoruz. Şu an Guy’de en az 50 eserim var. Beni bu köye getiren de odur. 10 yıldır bu köyle ilişkim vardı. Bu yıl atölyemi de aldım. Burada bir dernek kurduk. İlk kez Fransa’nın bütün yerleşim birimlerinde yapılan ‘Açık Kapılar’ buluşmasını organize ettik. Üç kilometrelik ‘sanat yolu’nu kurduk.

‘Beni arama anne’ nasıl doğdu?
- Gezi olayları benim için çok önemliydi. Türkiye her zaman yüreğimde. 30 yıldır burada olmama rağmen nabzım hâlâ Türkiye’de atıyor. Elbette ben kendimi burada bir kurban gibi görmedim. Burada da bir hayat kurdum. Ama Fransa’dan Türkiye’ye bakan bir adamım ben. “Kırmızı bir kuştur soluğum” der Cemal Süreya. Zümrüt-ü Anka’nın küllerinden yeniden doğmasını anlatır. Ben de Gezi ruhunu öyle resmettim, kırmızı yaralı kuşlarla. Bir de tabii duran adamlar. Son ve en güçlü sembolse elbette bütün Gezi’nin başlangıcı. Ağaç! Gezi ağacını heykel olarak tasvir ediyorum. Hayat ağacı gibi, dallarında hayat veren ağaç da diyebiliriz. Ağaçtan doğan beş baş var. Geziyi bir dik duruş olarak görüyorum. Ağaç gibi dimdik. Üzerinden de beş baş veriyor. Eserleri, ölen beş gence adıyorum.

GENÇLERE KATKIM OLSUN İSTİYORUM

Böyle bir köyde bu kadar çok ziyaretçi… Şanslısınız…
- Ben her gittiğim yerde o insanlarla kaynaşmayı beceriyorum. Kimisi heykel yonttuğum ağacı hediye ediyor, kimisi çay kahve sohbetine geliyor. Bir komşum Brüksel’de orkestra şefi. Hemen kilisenin karşısındaki fotoğraf sanatçısı arkadaşım Philippe caz ve sirk fotoğrafları çekiyor. Bir gün evinde Okay Temiz’in gençlik fotoğrafını gösterince şaşırdım kaldım. Düşünebiliyor musun, Fransa’nın bir köyünde Okay Temiz’i tanıyan insanlar var. Philippe de yedi yıldır burada.

Paris’in merkezinde zaten bir atölyeniz vardı. Neden ikinci atölye?
- İkinci atölye için büyük hayallerim var. Bir köy evi ve ahırını restore ettim. Yüksek tavanları var. Oldukça geniş. Bu büyük boy resim ve heykel çalışmalarım için çok elverişli. Bir de burayı gerçekten samimi ve yetenekli genç Türk ressamlar için okul gibi yapmak istiyorum. Buraya geldiğimde benim böyle bir imkânım olmadı. Her şeyimi tırnaklarımla kazıyarak yaptım. Türkiye’den kaliteli genç sanatçılar gelsin, altı ay kalsın, burada farklı ve yoğun bir çalışma yapıp dönsünler. Altı metrekarelik odada kör kuyunun dibindeydim. Keşke bu aşamaları daha hızlı geçseydim. Genç sanatçılara katkım olsun istiyorum.

False