GeriSeyahat Kınalı topraklar
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kınalı topraklar

Kınalı topraklar

Bu haftaki gezimize Atlas Dergisi ile çıkıyoruz. Yolumuzun üstünde dağların sağrısında firuze, kara gümüşi, zümrüt renkli parıltılarla edalı işveli akan bir nehir var...

Erzurum'dan Iğdır'a uzanan topraklara hayat veren Aras Nehri'nin öyküsünü Faik Bulut yazdı. Birbirinden güzel fotoğrafları ise Fatih Pınar çekti.

Aras Vadisi'ne girdiğinizde, içinizdeki ak kanatlı atlar, sizi zaman, mekán, tarih ve kader dörtgeninde döndürür durur. O Aras ki, mukaddesler kategorisindedir. Kutsal kitaplar zikreder: ‘Cennetin Aden bahçesinden geçen dört ırmak vardır: Fırat, Dicle, Aras ve Kura.’

Latince ve Grekçe Araxes, eski Arapça El Rass, Kürtçe söylenişiyle Erez'dir adı. Bingöl dağlarının kuzeybatı yamaçlarındaki kollarla doğar. Tekman Havzası'nın çaylarını alarak güçlenir. Palandöken Dağları'nın doğu uzantısını derin boğazla yararak Pasinler Ovası'na iner. Nehir, buradan itibaren benliğine kavuşur, gerçek Aras oluverir. Horasan ilçesinde Çobandede Köprüsü'nün altından geçer. Aras Nehri'ne takılan tarihî gerdan budur.

ELMANIN ŞAHI

Nehir, buradan Karakurt'a yönelir; uzun, derin ve sarp bir boğaza girer. Her iki yanında yalçın kayalar yükselir ve hiç düzlük görülmez. Kars'ı Kağızman'a bağlayan yolda, Mopit Boğazı'ndan (Paslı) geçer, Kötek Köprüsü altından Iğdır'a uzanan anayolu izler. Kağızman'a uğramaz ama yanı başında kurulu bu tarihî ilçeyi, cennet bağı olacak biçimde yeşile bezer. Turunçgiller dışında, her türlü meyve yetiştiren mekána dönüştürür: Yerli dilde ‘abrıgoz’ denilenin yanı sıra ‘şekerpare’ cinsi kayısıyı; ince uzun, yarı kırmızı yarı sarı mayhoş gelin elması, soğuk kilerlerde kendi kendine olgunlaşan kış elması, küçük ama bal tatlısı şeker elması hep Aras suyunun bereket ve marifeti sayesindedir. Yanakları kırmızı Kağızman insanı, elma suretinde yaratılmıştır dersek yanlış olmaz.

Kağızman bahçelerini sulayan Aras, eskiden eşkıyalarıyla ünlü Boğum Boğazı'nı hızla geçer ve Tuzluca'ya yönelir. Tuzluca ilçesini es geçer Aras; köşe kapmaca oynadığı Kars ve Arpaçay sularıyla hemhal olduktan sonra Iğdır Ovası'nda hırçınlığını kaybeder, rehavete kapılır. Iğdır'da nem ve sıcağa boğulur; şeker pancarı, pamuk, kavun ve karpuz tarlalarına hayat verirken eski gücünü yitirir. Ovayı çevreleyen Ağrı ve diğer dağ silsilesinden aldığı kollarla taze kan kazanır. Igdır Ovası'nın güneydoğu ucundan Türkiye'ye elveda der. Buraya kadar ki uzunluğu 548 kilometredir.

HEYKELTIRAŞ RÜZGAR

Yeniden başa dönüyoruz; nehrin değil ama Aras Vadisi'nin fiilen başladığı Karakurt boğazına gidiyoruz. Esnafla sohbet ediyoruz: Aras için ‘o, memleketin can suyudur, kutsal beşiğimizdir’ diyorlar. Karakurt insanlarının meraklı, sıcak gözlerinden dağlara geliverdik. Çemçe, Mermeger, Aladağ ve Demirkapı'nın yedi katlı dağları. Vadide toprağın kalbi işliyor. Vadinin sol yanında kireçli kayalarda birikmiş rüzgar, bir heykeltıraş işlevi görüyor. Zamanın yıkıntıları arasında biçimlenmiş piramitvari kaya sütunlar, Tanrının birer sureti gibi duruyor. Karakurt'tan Kağızman'a kadar genel görünüm bu. Eski adı Kulp olan Tuzluca'da, minik tümseklerin dalgalı yükselişi dağ üstünde dağ oluşumuna kadar uzanıyor. Burada da toprağın yedi rengini görmek olası.

Aşiret köylerini barındıran Sinek yaylaları, bin yılların canlı müzesi gibidir. Tendürek köyü, Doğu'nun en otantik insanların meskenidir. Yedi renkli tümsek ve tepelerini görüntülemek için arabayı durduruyoruz Tuzluca girişinde. Sonra Tuz İşletmeleri'ni görmeye gidiyoruz. Ocakların derinliklerine iniyoruz. Kristal havuzlar bizi büyülüyor. İçerisi, dışarıdan birkaç derece daha serin. Rus işgali zamanında açılmış bu maden, ilçeye hayat veriyor. Daha önemlisi, ocağın astım hastalığına iyi gelmesi. Erzurum'dan yetkililer, burayı bir astım hastanesine dönüştürme projesi hazırlamışlar.

KAYA RESİMLERİ

Uygarlığın izlerini sürerken, rotamızı Kağızman'ın dağ köylerine çeviriyoruz. Payam eski bir kışlak. Kötek beldesinin çay kenarında önemli altın yatakları bulunuyor. Nefes almadan Çamuşlu köyüne varıyoruz. Buradaki kaya resimleri İÖ 12 binli yıllara ait. Kaya resimleri korumasız, yanına taşlarla taklit şeyler çizilmiş. İnsan ile gecenin halvet olduğu, soluk alışverişinde bulunduğu; ellerinde meşalelerle yıldızların geçiş töreni yaptığı köye hayran kalmamak elde değil. Ertesi sabah Çengilli Gölü'ne gidiyoruz. Zaman içinde yabanıllığını yitirmiş, uyur uyanık bir ejderin ağzında sınırsız, mavi ve yeşil bir yaşam gibi süren bir dağ gölüyle karşı karşıyayız. Durgun, parıltılı aynasına dokunarak, öncesiz ve sonrasız titreyişine tanık oluyoruz. Gölde sarı ve siyah sazan bulunuyor.

TERK EDİLMİŞ KİLİSE

Çengilli köyünün her taraftan görülebilen muhteşem kilisenin 800 yıllık tarihi var. Gürcüler tarafından yapılmış, Ermenilerce tamamlanmış. Osmanlı-Rus savaşında, bir top, kulenin tepesini koparıvermiş. Kilise, çok tahribata uğramış; kimi taşları sökülüp ev duvarlarında kullanılmış içinde peynir, koyun derisi ve saman saklanıyor. 1960'larda resmî bir heyet ziyaret etmek isteyince içindeki pislikler temizlenmiş fakat yeniden haline terk edilmiş.

Tunçkaya ise granit kayalar üzerinde kurulmuş bir kale-köy; Alamut Kalesi'ni aratmayacak düzeyde bir müstahkem mevkide yer alıyor. Kale kapısı, köyün biricik giriş yeri. Üç yanı uçurum.

İncedere'nin Paslı geçidine ulaştığı yerdeki Taşlıharaba, antik çağ yerleşim birimi; doğal çökme sonucu açılan mağaramsı bir delikten içeri girenler, toprak ve taş merdivenler görmüşler. Ya antik bir tahıl ambarı yahut yer altı sitesi söz konusu. Paslı'yı izleyen engebeli arazi, pitoresk köy Çilehane'ye götürür. Dervişler meskeniymiş burası. Hala kendini gizlemeyi biliyor.

ATLAS’TA BU AY

KADER ÇİZGİLERİMİZ MARMARA’NIN DİBİNDE

Marmara Denizi'nin kuzey kesiminde 1200 metreyi geçen gizemli derin çukurluklar yer alıyor. Türk ve Fransız bilim adamları Le Suroit gemisiyle bu karanlık ve derin bölgeyi araştırdı. Bir yıl süren ve büyük bir depreme neden olabilecek aktif bir fay zonunun varlığını ortaya çıkartan çalışmaların sonuçlarını Tuncay Taymaz ve Emin Demirbağ Atlas'a yazdı.

KÜÇÜK ASYA’DA İNTİKAM GÜNLERİ

Kurtuluş Savaşı'nın kesin zafere doğru ilerlediği zamanlardı. 1920-22 arasında Batı Anadolu'yu işgal altında tutan Yunanlılar, son ve en büyük darbeyi geri çekilirken vurdular.

MORİTANYA

Arapların, Berberilerin, siyah Afrikalıların karışıp kaynaştığı bir coğrafya... Atlas, Moritanya'da Berberilerin 'İslam'ın Yedinci Kutsal Kenti' diye andıkları Şingeti'de, kumların örttüğü tarihi aradı.

KÜÇÜK AĞRI

Günbatımında Iğdır Ovası'na piramit şeklinde dev iki gölge düşer. Biri 5 binlik Büyük Ağrı, diğeri 3 bin 896 metrelik Küçük Ağrı. Dağcıların ilgisini pek çekmez ama kış çıkışı çok zevkli bir dağdır Küçük Ağrı. Büyüğün en güzel manzarası da onun zirvesinden görülür.

KİEV

Güneşte parıldayan altın kubbeleri, mavi beyaz kuleleri ve yeşil tepelerin ardından hayal meyal seçilen eski saraylarıyla zarif ve mağrur bir kent Kiev. Ukrayna Cumhuriyeti'nin başkenti Kiev'i Nedim Gürsel Atlas için yazdı.

GİLİNDİRE MAĞARASI

Gilindire Mağarası'na keşif dalışları Atlas'tan Ali Ethem Keskin ile Mağara Dalışı ve Araştırma Grubu tarafından gerçekleştirildi.

ATLAS’TAN BELGESEL EK

Korku ülkesi Filistin

Batı Şeria topraklarında bir kez daha paletlerini yuvarladı İsrail tankları. Önce Filistin Özerk Yönetimi'nin geçici başkenti Ramallah işgal edildi. Ardından da Hıristiyan áleminin kutsal saydığı Beytüllahim, en kalabalık Filistin kenti Nablus, yoksulluğuyla ve intihar saldırganı çıkartmakla ünlü Cenin yeniden hatırladı işgal günlerini... Sokağa çıkma yasağını, kan ve dehşeti... Atlas'ın bu ay okuyucularına armağan ettiği ekte Filistin gerçeği tüm detayları ile anlatılıyor. Birbirinden güzel fotoğrafların da yer aldığı bu ek arşivinizde mutlaka bulunmalı.
False