Kilimanjaro’nun eteklerinde
Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro tropik ormanlar ve Tanzanya’nın az bilinen safari parklarıyla çevrili. Nisandan hazirana bölgenin yağmur sezonu. Doğanın en güzel manzaralarını sunduğu bu dönemde turistler azalıyor, fiyatlar düşüyor. İstanbul’dan başlatılan direkt uçuşlarla kolay erişilebilir hale gelen Kilimanjaro’yu keşfetmek istiyorsanız harekete geçme zamanı...
Gökkuşağı mevsiminde Kilimanjaro
Tanzanya’da safari deyince ilk akla gelen Serengeti, Kilimanjaro deyince dağ. Oysa Kilimanjaro muz bahçeleri ve tropik ormanlarla kaplı bir bölgenin adı. Üstelik Serengeti’den daha rahat ulaşılabilen, yaban hayvanlarının doğal yaşam alanında gözlemlenebileceği milli parklarla çevrili.
Serhan Yedig
Ekvator kuşağının kuşuçumu 450 kilometre güneydeki Kilimanjaro’da nisan ve mayıs yağmur ayları. Temmuzdan ekime her yıl 1 milyon turist ağırlayan milli parklar, ormanlar bereketli yağmurlarla yıkanıyor, yorgunluk atıyor, zindeleşiyor. Üç zirveli Kilimanjaro ve karşısındaki heybetli kardeşi Meru bulutlara sarmalanıp gözlerden kayboluyor. Eteklerindeki Moshi, Arusha, Same gibi şehirler turist kalabalıklarından arınıp gerçek kimliğine bürünüyor. Tarım faaliyetleri yoğunlaşıyor. Bisikletler, kamyonetler bahçelerden pazarlara dev muz hevenkleri, tropikal meyveler taşıyor. Tam 30 çeşidi yetişiyor muzun. Çeltik köylerinde pirinç hasatı yapılıyor. Kahve bahçeleri elden geçiriliyor.
Meteorolojik istatistiklere bakılırsa, nisanda kurak dönem kabul edilen ağustos ve eylül aylarına oranla 35 kat daha fazla yağmur alıyor bölge. Gerçekte ise küresel iklim değişikliği yağmurları azaltmış. Çoğunlukla geceleri yağıyor. Gökyüzünde yoğun bulut tabakası ve serpintiyle başlayan günler, öğlen ansızın güneşleniyor. İkindide bulutlar dağlara çekilirken, günbatımına doğru zirveler de görünür hale geliyor. Sıcaklık neredeyse yıl boyunca aynı. Kış kabul edilen haziran, temmuzda bile geceleri en fazla 15 dereceye düşüyor. Gündüzleri 25 dereceyi buluyor. Yağmur mevsiminde gündüzleri 26-29 derece arasında. Sıcaklık çok yükseldiğinde kentlerde nem bunaltsa da, çoğunlukla hava koşulları rahatsız edici düzeye ulaşmıyor.
DOĞANIN SÜRPRİZLERİ
Tanzanya’nın 30 eyaletinden dördü kuzeyinde, Kenya sınırında. Bu eyaletlerde yağmur mevsimi sürprizlerle dolu. Muz bahçeleri içindeki küçük köylerden, kalabalık şehirlerin caddelerine kadar her yerde ağaçlar çiçeklerle donanıyor. Arusha caddelerinde üç renk çiçek açan ya da yaprak yerine silme çiçeğe bürünmüş, kokusu tüm caddeleri kaplayan 20 metre yüksekliğinde ağaçlarla karşılaşıyorsunuz. Masai kabilelerinin ilkel koşullarda yaşadığı bozkırlar bile sonsuz yeşillikte çayırlara dönüşüyor. Doğanın güzelliği, yeşilin binbir tonu yoksulluğun iç acıtan manzaralarını örtüyor.
Tanzanya’nın 15 ulusal parkından 6’sı bu bölgede. Üçü doğrudan Kenya’daki parklarla bağlantılı. Yaban hayvanlarının geçişini engellememek için aradaki sınır hattı sadece toprak üzerindeki işaretlerden, nöbetçi kulübelerinden ibaret. Bu parklardan en ünlüsü Serengeti. Yüzölçümü 30 bin kilometrekare, yani Ankara ile İstanbul topraklarının toplamı kadar. “Büyük Beşli” denilen aslan, fil, buffalo, leopar, gergedanın yaşam alanı olması, geniş bozkırlarının hayvan gözlemini kolaylaştırması nedeniyle bu kadar popüler. Özellikle eylülde turistlerle dolup boşalıyor. Tarangire, Mkomazi, Kilimanjaro, Arusha, Manyara parkları daha az biliniyor. İlk üçü Serengeti’nin yüzde 10’u, sonuncular yaklaşık yüzde 1’i büyüklüğünde. Buna karşın hayvan çeşitliliği aynı. Üstelik orman alanları daha fazla ve THY’nin ocak ayında İstanbul’dan direkt uçuş başlattığı Kilimanjaro Havaalanı’na çok daha yakınlar. Serengeti 400 kilometre uzaklıkta. Küçük parklar ise 20-80 kilometre arasında. Sadece Manyara’nın uzaklığı 180 kilometre. Birkaç günde neredeyse tümünü görmek mümkün. Hakkını vererek gezmek için bir hafta yetiyor. Araya Kilimanjaro’ya zirve tırmanışı da eklendiğinde 10-12 günlük bir tatil gerekiyor.
130 BİN FİL 16 BİN ASLAN
Tanzanya’nın safari turizminde en büyük rakibi kuzey komşusu. Zaten turistlerin yüzde 30’u Kenya turunun içine birkaç günlük Serengeti sıkıştıranlar. Oysa Tanzanya milli parkları katı kurallarla, çok daha özenle korunuyor. Çölleşmiş parkı yok. Yaban hayvanı nüfusu çok daha fazla. Örneğin New York Times’ın geçen ay yayımladığı bir habere göre, Kenya’daki fillerin toplam sayısı 40 bin, Tanzanya’dakilerin 130 bin. Aslan sayısı 16 bin 800, yani tüm kıtanın yüzde 40’ı... İki ülke parkların korunmasında işbirliği yapıyor. Görevliler uzun süreli stajlar için komşu ülkeye gidiyor. İki hafta önce Tanzanya Milli Parkları’nca (TANAPA) düzenlenen basın turu sırasında Arusha’da, bu görevlilerden biriyle, Kenyalı milli park koruması Collins Ochieng’le tanıştım. İki ülkenin milli parkları arasındaki farkları sorduğumda üç noktaya dikkat çekti: Tanzanya’da ziyaretçiler kontrol altında, bu sayede parkları Kenya’ya oranla çok temiz. Yaban hayatına müdahale edilmesine izin verilmiyor. Parkurlar belirlenmiş, cipler yol dışına çıkamıyor, sürat sınırı uygulanıyor. Her parkın neredeyse yarısı hayvanların üreme dönemlerinde kendilerini güvende hissetmesi için ziyarete kapalı. Oysa Kenya’da araçlar her yere girebiliyor. Yiyecek atılması, hayvanların bu yolla araçlara yaklaşması engellenmiyor. Bu da yaban hayatı zedeliyor. Arusha’da konuşma fırsatı bulduğum TANAPA Tanıtım Müdürü Dr. Ezekiel Dembe bu konudaki kararlılıklarından söz ediyordu: “Geçen hafta Kenya’daydım, parkları gezdim. Tanzanya’da turizmin patlama yapacağını bilsek bile parklarımızda ciplerin Kenya’daki gibi kontrolsüz, rotasız gezmesine asla izin vermeyeceğiz.”
Tanzanya ulusal parklarına yılda 40 milyon dolar harcıyor, doğa turizminden 72 milyon dolar kazanıyor. Parkların düzenlenmesinde uluslararası hibe programları kapsamında Avrupalı yaban hayat uzmanlarından yardım alıyor. Bu sayede etkileyici sonuçlara ulaşmışlar. Herbirinin girişinde bilgi merkezleri oluşturulmuş, koruma ekipleri kurulmuş. Parklardaki hayvan nüfusu kontrol altında. Ölü bulunan her hayvan inceleniyor, raporlanıyor. Salgınlara müdahale ediliyor.
“Buna karşın soyu tehlikede olan hayvanların avına izin veriyorlar, bunu nasıl yaparlar anlamıyorum. Kenya’da av turizmine yer yok” diyor Ochieng. Tanzanya’da devlete ait yedi özel bölgede gözcü eşliğinde av yapılabiliyor. Av kotaları özel şirketlere satılıyor, onlar da özel turlar düzenliyor. Aslan, fil, leoparın avı minimum 21 gün konaklama koşuluyla 55 bin, buffalonun minimum 10 gün konaklama koşuluyla 38 bin dolar.
Fakat hayvanseverler bu politikadan rahatsız. Av sahalarının milli parkların yanında olduğunu, hayvanların bir sahadan diğerine geçtiğinde öldürüldüğünü söylüyorlar. Av turizmi kaçak avcılıkla birleştiğinde ciddi sorunlara yol açıyor. Ülkenin fil nüfusu son üç yılda yüzde 30 azalmış. İki yanında özel av alanları bulunan Tarangire’de konuştuğum yetkililerden Beatrice Kessy geçen yıl tam 35 aslanı yasadışı ava kurban verdiklerini, toplam nüfusun 105’e indiğini söyledi. New York Times’ın haberine göre Tanzanya, turistlerin yılda 200 aslan öldürmesine izin veriyor. Aslan avcılarından yılda 2 milyon, toplam av turizminden 18 milyon dolar kazanıyor. En büyük müşterisi Amerikalı avcılar. Fakat çevrecilerin baskısıyla ABD yurttaşlarına, Afrika aslanı avını yasaklamaya hazırlanıyor...
ŞEHİRLER GECE KARARIYOR
Afrika’nın birçok ülkesinde kabileler arasında kanlı savaşlar, soykırımlar yaşanırken Tanzanya’da 120 kabile dün olduğu gibi bugün de huzur içinde. Ülke nüfusunun yüzde 60’ı Müslüman, kalanı Hıristiyan ve animist. Kuzeyin ortalama 200’er bin nüfuslu Moshi, Arusha, Same gibi yerleşimleri Türkiye’nin güneydoğu şehirlerini andırıyor. İçlerinde en gelişmişi, diplomatik temsilciliklerin, bol yıldızlı otellerin bulunduğu 1,3 milyon nüfuslu Arusha. O bile Mardin, Hakkari’yle karşılaştırıldığında sönük kalıyor. Kilimanjaro, dünyanın en iyi organize edilmiş milli parklarından biriyken, eteğindeki 180 bin nüfuslu Moshi, Ağrı’nın eteğindeki Doğubeyazıt’la karşılaştırıldığında daha yoksul, sıradan. Enerji sorunu nedeniyle kentlerde gece sokaklar aydınlatılmıyor. Seyahat rehberleri gezginlere Moshi ve Same’de gece sokağa çıkmamalarını öneriyor. Biz yerel rehberimizle sokakları turladık, bir sorun yaşamadık. Fakat gece boyunca açık marketlerin kapısındaki kalaşnikoflu korumalar kentteki durumu net şekilde yansıtıyordu. Arusha ise daha güvenli. Halkı turistlere alışkın. Elişi ürünlerin satıldığı küçük bir çarşısı, internet kafeleri, insanlık tarihinin yerel hayvan zenginliğinin sergilendiği bir müzesi var.
Tanzanya’da resmi dil Swahili, eğitim dili İngilizce. Bu nedenle sokakta iletişim problemi yaşanmıyor. Sadece Arusha’da 400’e yakın seyahat acentası faaliyette. Bunların bir kısmı dolandırıcılar. TANAPA kendisi alternatif turlar hazırladığı gibi, web sayfası üzerinden başvuranlara da resmi tescilli tur operatörlerinin listesini iletiyor (www.tanzaniaparks.com). Resmi onaylı tur operatörlerine Tanzanya Turizm Ofisi’nin sitesinden de ulaşılabiliyor (www.tanzaniatouristboard.com).
KILIMANJARO
UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde
Üç zirveli Kilimanjaro, 375 kilometrekarelik park alanının içinde. Dağ sıradışı oluşumu, çevresindeki bitki ve canlı zenginliği nedeniyle 1987’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi. Yılda 35 bini dağcı, toplam 50 bin kişi ziyaret ediyor. Park, 1970’lerde Norveç Kalkınma İşbirliği Ajansı’nca (NORAD) müthiş bir organizasyona kavuşturulmuş. Ağrı’ya örnek olabilecek bu yapılanmada her ayrıntı kurala bağlanmış. Tırmanışçılara modern dağevleri kurulmuş. Sadece resmi onaylı yerel tur operatörlerinin rehberliğiyle gelenler kabul ediliyor. Ziyaretçilerin çantalarındaki malzemeler girişte kayda alınıyor, çıkışta çöplerin parkta bırakılmaması sağlanıyor. Doğaseverler için 1800-2800 metre irtifadaki tropik Montane Ormanları’nda günlük yürüyüş turları düzenleniyor. Bu turlarda üç farklı iklim kuşağına ait bitkiler, “Kilimanjaro tutkusu” gibi endemik çiçekler, orkideler, colobus maymunları görülebiliyor. Altı ayrı giriş kapısından en popüleri Kibo zirvesine en kolay ulaşılan Marangu Kapısı. Moshi şehrine 42 kilometre uzaklıkta. “Coca Cola Rotası” adı verilmiş buraya. Kibo zirvesine gidiş - geliş beş gün sürüyor. Ciddi sağlık sorunu olmayan, düzenli spor yapan herkesin çıkabileceği bir rota. Zirveye çıkan en yaşlı (86 yaşında) ve en genç (7 yaşında) dağcılar bu rotadan geçmiş. Her ikisi de ABD’li. Kent merkezine 28 kilometre uzaklıktaki Machame Kapısı ise, dikliği nedeniyle zor başlayan fakat vücuda yüksek irtifa uyumu kazandırdığı için zirveye rahat ulaştıran özelliğe sahip. Temmuzda dağcı trafiği maksimuma ulaştığında Machame’den günde 180, Marangue’den 58 kişi giriyor. Dağda tırmanışı engelleyecek hava koşulları neredeyse hiç görülmüyor. Parka günlük giriş 70, beş günlük tırmanışın giriş, konaklama, kurtarma bedeli toplam 630 dolar. Firmaların düzenlediği rehber, aşçı ve hamaldan oluşan ekiple düzenlediği tırmanış turlarının fiyatı, park ücretleri, şehirde iki gece konaklama, havaalanından ulaşım dahil 1200-1500 dolar arasında.
ARUSHA
Ne ararsanız var
Arusha Milli Parkı, kıtanın beşinci yüksek dağı Moshi’nin çevresinde, kent merkezine 60 kilometre uzaklıkta. Park bireysel ziyarete açık. Yılda 31 bini turist, toplam 65 bin kişi geziyor. Parkta zürafa, zebra, suaygırı, colombus maymunu, buffalo başta olmak üzere pek çok hayvan yaşıyor. Silahlı koruma eşliğinde yürüyüş, tırmanış, göllerde kano, otomobilli gözlem safarisi, köy gezisi düzenleniyor. Parktaki TANAPA’ya ait iki pansiyon, beş kamp alanında konaklamak mümkün. Bir zamanlar içindeki çayırlarda siyah gergedanların yaşadığı, bugün buffalolara kalan 3 kilometre çapındaki Ngurdoto Krateri gerçek bir doğa harikası. Çeperlerindeki 10 kilometrelik dağ yolu boyunca gözlem yapılabiliyor. Kilimanjaro’nun engüzel fotoğrafları bu parktan çekiliyor. En büyük sorunu çevredeki tarım alanları, köyler. Bunlar hayvanların geçit alanlarını kapatıyor, parka hapsolmalarına neden oluyor. Parka günlük kişisel giriş 45, silahlı koruma - dağ rehberi 15, dört saatlik yürüyüş turu ücreti 20 dolar. Araç giriş ücreti ağırlığına göre 40-300 dolar.
Taş kuşunun sırrını araştırıyor
Alman Max-Planck Kuşbilim Enstitüsü araştırmacılarından Kim Mortega, iki yıldır Afrika Taşkuşu’nun sırlarını çözmeye çalışıyor. Tam 18 çeşit ezgi söyleyebilen bu kuş sadece 60 kilometre ötedeki Kenya’da eylülde kuluçkaya yatarken, Tanzanya’da nisanda üreme mevsimine giriyor. Sınırın iki yakasındaki ötümleri farklı. “Bu sırrı çözmek bizi kuşlarla ilgili hiç farkında olmadığımız bir çok ayrıntıya ulaştırabilir” diyor.
MKOMAZI
Sahranın bitki bahçesi
Ülkenin en yeni ulusal parklarından. Kenya sınırında ve Kilimanjaro Havaalanı’na 120 kilometre uzaklıkta. Sahra ikliminin bitki bahçesi olarak biliniyor. İçindeki göllerde 450 çeşit kuş yaşıyor. Ayrıca küçük antilop, zebra, zürafa, ceylan, çakal, çita, leopar, devekuşu, buffalo, fil gözlemlenebiliyor. Soyu tükenmekte olan siyah gergedanlardan bir kısmı bu parkta, gizli bir noktada, çitlerin ardında korunuyor. Sayıları şu anda 70’e ulaşmış durumda. Gelecek yıllarda birkaç gergedanın da gözlem alanına çıkarılması planlanıyor. Parkta korumalı bir kamp alanı bulunuyor. Ayrıca çevredeki köylerle bağlantılı ekoturizm, parkta silahlı koruma eşliğinde yürüyüş turları düzenleniyor. Günlük giriş 30 dolar. Diğer fiyatlar Arusha ile aynı.
TARANGIRE
Fillerin yurdu
Arusha’ya 118 kilometre uzaklıktaki park gerçek bir doğa harikası. Tarangire Nehri boyunca uzanan korular, geniş çayırlarda fil, zebra, antilop, küçük ceylan, devekuşu, leopar, çita, babun maymunu gözlenebiliyor. Aslanlar avlarını şemsiye akasyalarının üstünde bekliyor. Parkta gövdeleriyle fili andıran, çok sayıda asırlık dev baobab ağacı bulunuyor. Gövdesinde en kurak mevsimlerde bile uzun süre su tutabilen, odunu yenebilen bu ağacı Maasai kabileleri kutsal kabul ediyor. İçinde ruhların yaşadığına inanıyor. Bu nedenle kesmeden 14 gün önce üstüne yazılı kesim kararını yapıştırıp kendilerini belalardan koruduklarına inanıyorlar. Bir başka tuhaf oluşum beyaz karıncaların kurdukları, sonra terk ettikleri kimi insan boyunu aşan topraktan kuleler.
Kurak mevsimde parkın gözlerden ırak bölümlerinde yaşayan hayvanlar nehir başında toplanıyor. Bu dönemde her türlü hayvanı rahatça gözlemlemek mümkün. Buna karşın otların en uzun olduğu, görünürlük oranının düştüğü nisan, mayısta bile aslan dahil her hayvanı görebiliyorunuz. Parkın sulak alanlarında 550 tür kuş yaşıyor. İçinde iki özel otel, üç kamp bulunuyor. Tarangire Nehri’ni kuşbakışı gören Safari Lodge’un soluk kesici bir manzarası ve yarısı çadır şeklinde 30 odası, yüzmehavuzu, restoranı var. Oda fiyatları hazirana kadar tam pansiyon kişi başı 90 dolar. Sonrasında 180 dolar (www.tarangiresafarilodge.com). 75 ferah odalı Soda Lodges otelinde ise mayısa kadar çift kişi tam pansiyon 225, haziranda 480, marta kadar 580 dolar (www.sopalodges.com). Parka giriş 45 dolar. Diğer ücretler Arusha ile aynı.
MANYARA
Su cenneti
330 kilometrekarelik parkın 200 kilometrekaresi Manyara Gölü. Sodalı suyunda sadece suaygırılar yaşayabiliyor. Çevresindeki ormanlar ise yazın en kurak döneminde bile kurumayan pınarlarla sulanıyor. Park diğerlerine oranla küçük olmasına karşın içindeki yollar 100 kilometreyi buluyor. Yılda 129 bin ziyaretçiyle, Serengeti’den sonra en popüler ulusal park. İçinde aslan, çok sayıda babun maymunu, büyük buffalo sürüleri, filler, zebralar, yüzlerce tür kuş yaşıyor. Parkın girişinde 10 odalı bir konaklama tesisi bulunuyor. Bu tesiste yatak fiyatları yılın her ayında kişi başı 30 dolar. Konaklayanlar ortak mutfakta kendi yemeğini pişiriyor. Günlük bireysel giriş ücreti 45 dolar. Diğer ücretler Arusha ile aynı.
Sivrisinek Nehri’nde kültür turu
Manyara Parkı’nın yanıbaşındaki Mto wa Mbu (Sinekli Nehir) kasabasında 120 farklı kabileden 27 bin kişi yaşıyor. Herbirinin gelenekleri farklı. Hollandalılar 1996’da yerel kalkınma programı çerçevesinde kültür turizmini başlatmış. 20 genç rehber yetiştirip, daha sonra kurulan sistemi köylülere teslim etmiş. Yılda 6 bin kişi bu turlara katılıp, yerel yaşamı keşfediyor. Pirinç tarlalarındaki çalışma koşullarını, Makone kabilesi üyelerinin ağaç heykel yapma tekniklerini öğreniyor. Ressam Bosco Thomas’ın muz bahçesindeki atölyesini ziyaret ediyor. Muz birasının üretimini görüp, tadıyor. Masai kabilesini kasaba dışındaki ıssız çayırlara kurdukları köyde ziyaret edip, yaşamlarına tanık oluyor. Gelir köyün su, okul gibi ortak gidelerine harcanıyor. İki saat süren turların fiyatı 20 dolar. Masai ziyareti ise 10 dolar (www.tanzaniaculturaltourism.com).
Şef Laiser dördüncü eşini arıyor
Maasailer, Kenya’dan Tanzanya’ya çok geniş bir alana yayılan en büyük etnik grup. Maa dilinin yanı sıra resmi dil Swahili konuşuyorlar. Bölgedeki neredeyse tüm coğrafi isimleri onlar vermiş. Arusha’dan Manyara’ya uzanan otoyol boyunca tepelerde, bozkırlarda pek çok Maasai köyü dikkat çekiyor. Bu köylerde kulübeler yuvarlak ve çamurdan yapılmış. Dışlarına kaktüslerden bir çeper çevrilmiş. Toprak evlerde keçileri, buzağılarıyla birlikte yaşıyor Maasailer. Evi yapmak kadının görevi. Bunun karşılığında kızıyla toprak üstünde yatıyor. Erkek ise oğluyla deri yatağında. Çok az su kullanıyorlar. Sebze, ot ve balığı ağızlarına sürmüyor, sadece inek, keçi sütü, eti ve kanıyla besleniyorlar. Kan, hayvanları öldürmeden alınıyor, süte karıştırılıp içiliyor. Çok sayıda hayvana sahip zengin Maasai erkekleri birden fazla kadınla evleniyor. Her kadın bir ev yapıyor, erkeğe geceyi hangi evde geçireceğini seçmek kalıyor. Mto wa Mbu köyünün bozkırındaki küçük köyün şefi Laiser bizi “hoşgeldin” dansıyla karşıladı. Savaşçıların zıplayarak yaptığı bu dansta kadınlar şarkı söylüyor. Daha sonra evini gezdirdi. Kurduğu tezgahtan alışveriş yapmamızı sağladı. 38 yaşındaki şef 9 oğul sahibiydi, kızların sayısını hiç merak etmemişti. Yakında şefliği bırakacağını söylüyordu. Maasailer sünnetsiz erkeği adam yerine koymuyor, Kilimanjaro ile Moshi arasındaki bir tepede, ağaçların altına oturarak dağ tanrılarına tapıyor. Onlardan yağmur, bereket diliyor. Kabinenin yaşamı konusunda onun söylemediklerini Arusha yakınlarındaki Meserani Yılan Parkı’nın hemen karşısındaki Masai Müzesi’nden öğrendim (www.meseranisnakepark.com).