Keukenhof renklere vedaya hazırlanıyor
Güney Hollanda’nın Lisse kenti yakınlarındaki Keukenhof, 32 hektarlık arazisiyle dünyanın en büyük lale bahçesi. Baharda 1600 türden binlerce çiçek, 7 milyon lale soğanı dikiliyor. Yılda sadece üç ay açık kalmasına rağmen 800 bin ziyaretçi çekiyor. Keukenhof 2012 sezonunu kapatmak üzere. 15 kilometrelik yürüyüş yolunda gezinmek, göz alabildiğine uzanan lale tarlalarında tekne turuna çıkmak için bir haftanız kaldı.
Bu sene hem Türkiye hem de Hollanda’da pek çok etkinlik yapılıyor, resmi ilişkilerimizin başlamasının 400’üncü yılı vesilesiyle. 14 Mart 1612’de Cumhuriyet Elçilik Heyeti sözcüsü Cornelis Haga’nın İstanbul’da göreve başlamasıyla ilişkiler gelişti, günümüze kadar sürdü. Aslında ilişkiler gayri resmi olarak çok önceleri alevlenmişti. Mesela Amsterdamlı bir tüccar, Osmanlı topraklarında gördüğü lalelerden çok etkilenmiş, 1562’de İstanbul’dan Hollanda’ya ilk lale soğanı kargosunu yollamıştı.
Evet, yanlış okumadınız! Bugün Hollanda’dan ithal ettiğimiz lalelerin ataları bu topraklardan Avrupa’ya gitmişti. Anadolu’ya da Orta Asya’dan gelmişti. Bakın ülkemizde nasıl yayıldığını Prof. Dr. Gül İrepoğlu, Hürriyet Seyahat İlavesi’nde geçen yıl 25 Nisan’da yayımlanan yazısında nasıl anlatıyor:
“16’ncı yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Şeyhülislam Ebussuud Efendi’dir lale cinslerinin ıslah edilerek yetiştirilmesini sağlayan. Saray bahçelerine dikilmek üzere her yandan laleler getirilir, adeta hasbahçelerin hükümdarıdır laleler. İznik çinilerinin sonsuzluğa uzanan o parlak yüzeylerinde, padişah kaftanlarının altınla dokunmuş kumaşlarında, sırmalı işlemelerde, göz alıcı mücevherlerde, kitap sayfalarındaki allı-lacivertli-altınlı tezhiplerinde hep lale motifleri, gül, sümbül ve karanfillerin yanısıra...”
MİLYONLARCA ÇİÇEK YÜZLERCE RENK TONU
Hollanda’da lalelerin açması büyük bir coşkuyla karşılanıyor. Ülkenin her yanını süsleseler de, Hollandalılar ve özellikle turistlerin çeşit çeşit laleyi bir arada görmek için gittiği çok özel bir yer var: Keukenhof Lale Bahçesi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 400’üncü yıl kutlamaları vesilesiyle yaptığı ziyaretten hatırlarsınız belki bu bahçeyi. Geçen haftalarda gitme şansı buldum ben de. O kadar büyük ve muazzam ki, içinde 40 gün 40 gece geçirsem yetmeyecekmiş gibiydi. Düşünün her yıl sadece 7 milyon lale soğanı ve milyonlarca farklı çiçek dikiliyor 32 hektarlık araziye. 15 kilometrelik yürüyüş yolu boyunca her yer sarılar, pembeler, morlar ya da kırmızılarla kaplı... Hatta ender bulunan siyah lale bile oradaydı.
32 hektarlık alanı gezmeye, parka da adını veren Keukenhof Kalesi’nden başladık. Zamanında Kontes Jacoba van Beieren’e ait olan bu iki katlı devasa kale, şimdilerde bir vakfın sorumluluğunda. Sahibi zaman içinde varını yoğunu sattığından, aile tabloları dışında görülen tüm objeler, vakıf tarafından temin edilmiş. Antika görünümlü eşyaları, çağdaş sanatçıların tasarımları süslüyor evin içinde. Hem de görüntüyü hiç rahatsız etmeden. Küratör, nereden geldiğimizi öğrenince dekorasyonun yeni halıları için Türkiye’ye sipariş verildiğini de eklemeden geçemiyor. Kaleden ayrılıp kısa bir tünelden geçtikten sonra 15’inci yüzyılda avcılık ve tarım için kullanılan, şimdilerdeyse lale bahçesi olan araziye giriyoruz.
BUGÜNE KADAR 51 MİLYON KİŞİ GEZDİ
Daha önce de bahsettiğim gibi, çok büyük olduğundan insan nereden başlayacağını şaşırıyor. Bu yüzden girişte cüzi fiyata satılan park haritasından satın almakta fayda var. Yoksa benim gibi çıkışı bulmak için bir süre yanlış yollara sapabilirsiniz.
Sadece mart ayının son haftasından mayıs sonuna kadar açık kalıyor bahçe. “Dünyanın en büyük çiçek bahçesi” ünvanına sahip alana her yıl ortalama 800 bin kişi geliyor. Ve turistler burayı “Lale değil, cennet bahçesi” diye tanımlayarak dönüyor. Açıldığından bu yana, 63 yılda, 51 milyondan fazla ziyaretçi ağırlayan bahçede lale başta olmak üzere her türlü çiçekle karşılaşmanız mümkün. Benim yürüdüğüm yollarda ilk dikkatimi çekenler kimi beyaz kimi sarı nergisler, mor sümbüller, çiğdemler ve tabii ki mor ya da pembe çiçekli sakura ağaçları (Japon yaban kirazı) oldu. İnsan hangisini koklayacağına ya da hangisinin renginin daha güzel olduğuna bir türlü karar veremiyor.
Bahçe düzenlemesinde sadece çiçek süslemelerine yer verilmemiş. Çeşitli yapılar da gözünüzü alacak. Örneğin piknik masalarının yanındaki saman balyalara oturup öğle yemeğinizi yiyebilir, adeta bir çay köşesi şeklinde düzenlenmiş minik çiçek bahçesinde soluklanmak için mola verebilirsiniz.
TARLALARIN İÇİNDE SESSİZ TEKNE TURU
Ben, bu mola haklarımdan birini bahçe içindeki şahane tekne turunda kullandım. Öncelikle parkın en uç kısmındaki büyük yeldeğirmenine ulaşmanız gerekiyor. 1892 yılında inşa edilen değirmen 1957’den beri bahçede sergileniyor. Ve kendisi Hollanda Anıtlar listesinde. Eğer teknenin kalkmasına vakit varsa, bu yeldeğirmeninin tepesine çıkıp gezeceğiniz manzarayı önceden keşfedebilirsiniz. Manzara o kadar güzel ki, ben oradayken yeni evlenen bir çift gelinlik ve damatlıkla fotoğraf çekimine gelmişti...
Tekne turu için biletler hemen kalktığı yerden satın alınıyor. Ücreti, 7.5 Euro. Yaklaşık 15-20 kişinin sığabildiği teknelere “Sakin tekne” adı veriliyor. Elektrikli sistemle, çevreyen zarar vermeden çalışan bu aletler, gerçekten de neredeyse hiç sesi çıkarmıyor ve huzur içinde lale tarlaları arasında dolaşmanızı sağlıyor. 50 ya da 75 dakikalığını tercih edebileceğiniz gezide bahçede gördüğünüz lalelerin nerede, hangi şartlarda yetiştiğini gözlemleyebiliyorsunuz.
Dedim ya, dile kolay tam 32 hektarlık bahçeyi öyle bir günde gezmek kolay değil. Açıkçası ben, tamamını bitiremedim. Ve bahçe bu yıl ne yazık ki 20 Mayıs’ta, 6 gün sonra kapanıyor. Kalanını gelecek bahara bitirmeyi planlıyorum. Ama eğer sizin vize ya da vakit gibi sorunlarınız yoksa, hatta yolunuz bu hafta Hollanda’ya düşecekse mutlaka bu büyüleyici bahçeye de vakit ayırın derim. Yoksa 21 Mart 2013’e kadar beklemek zorunda kalırsınız.
KONTESİN SEBZE MEYVE BAHÇESİYDİ
* Bahçe, 15’inci yüzyılda Kontes Jacqueline of Bavaria’ya aitti. Kalenin mutfak ihtiyacı bugünkü lale bahçesi alanında yapılan tarımdan sağlanıyordu. Bu yüzden Keukenhof adı mutfak bahçesinden geliyor.
* Orijinal tasarımı 1850’de Baba-Oğul Zocher tarafından yapıldı.
* Bahçenin bu sene 63’üncü doğumgünü kutlandı.
* 87 türde 2500 ağaç bulunuyor.
* Her yıl, ağaç altındakiler başta olmak üzere yedi bin kilo çimen kaldırılıp yerine yenisi ekiliyor.
* Bahçede 280 bank, 15 havuz ve 32 köprü var.
NASIL GİDİLİR
Keukenhof’a gitmenin en pratik yolu, Amsterdam’da şehrin pek çok noktasındaki turist ofislerinden “her şey dahil” biletlerden satın almak. Çünkü buna şehir merkezinden otobüsle transfer ve parka giriş dahil. Ücreti ortalama 20 Euro. Sanal gezinti için www.keukenhof.nl.