Keşfedilmeyi bekleyen şehir: Hamburg
Hamburg için “çok güzel bir şehir” sözünü pek duymazsınız. Nedeni ise ticarette öne çıkan Berlin, Münih, Frankfurt gibi merkezlerin gölgesinde kalmış olması… Ama şu da bir gerçek, Berlin hariç hepsinden büyük, az bilindiği için turistik açıdan aralarından en keşfe açık olanı… İşte size Hamburg gezi rehberi…
Yavaşça süzülen uçak, alçalarak bulutların içine giriyor. Dışarısı görünmez oluyor. Buluttan çıktığımızda yağmur damlalarının sesi duyuluyor. Pencereden aşağısı seçilebiliyor artık. Alçalıp yükselen tepelerin arasında irili ufaklı evler var. Evlerin etrafı yemyeşil… Manzara bazen bir otoyol, bazen bir fabrikayla bölünüyor. Sonrası yine yeşil… Acele edip uçaktan ilk ben çıkıyorum. Valizimde yanımda. Hızlıca havaalanından metroya biniyorum. Az katlı apartmanlar geliyor bu sefer. Bazen müstakil evler. Ara ara küçük yeşil nehirler görüyorum, evlerin bahçelerine komşu. Sonunda dışarı çıkıyorum. Yağmur durdu, hafif bir soğuk var. 19. yy’da inşa edilmiş bir yapının önündeyim. Burası Rathaus, yani belediye sarayı. Nihayet Hamburg’a ulaşıyorum.
Otele yürüyerek gitmeye karar verdim. Sokaklar sanki az önce yağmur yağmamış gibi canlı. Alster Gölü’nün yanından yürümek istiyorum. Bilerek yolu uzattım çünkü gölün kıyısında yürümek oldukça keyifli. Toprak yolun üzerinde valizimi çekmeye çalışıyorum. Göl kıyısına sıralanmış oldukça lüks konutların arasından otele doğru yola koyuluyorum. Yol beni Hamburg Üniversitesi’nin önüne çıkartıyor. Kütüphaneyi geçtikten sonra kendimi bir parkın içinde buluyorum. Ortasında bir Japon bahçesi de bulunan park, Planten und Blomen olarak biliniyor. Parktan çıkınca otelim tam karşımda.
Otelden dışarı çıkınca hedefim kente ilk ayak bastığım Rathaus’a tekrar ulaşmak. Burası Altstadt yani eski şehir. Eski şehir, Elbe Nehri’nin kolları üzerine inşa edilmiş köprülerle Neustadt’tan (Yeni Şehir) ayrılıyor. Çeşitli lüks markaların mağazalarının yer aldığı alışveriş bölgesi de Neustadt içinde. Hamburg bir liman kenti olduğu için, kente ulaşan malları su ve kara yoluyla taşıyabilmek adına, nehrin kolları boyunca depolar ve apartmanlar inşa edilmiş. Tüccar evleri olarak bilinen bu yapıların büyük çoğunluğu 19. yy’da meydana gelen büyük yangında yok olmuş. Kalan nadir örnekler Deichstrasse bölgesinde görülebiliyor. Kentin batı tarafında bulunan balık pazarı Fischmarkt, sadece balık pazarı olarak değil, adeta bir sosyalleşme merkezi olarak kullanılıyor. Elbe Nehri’nin altındaki tarihi tünelden geçip, şehri karşıdan izlemek de oldukça keyifli.
Eski ticari binaların arasından geçip, Mönckebergstrasse bulvarı boyunca yürüyorum. Yol üstünde tarihi 12.yy’a kadar giden St. Petri kilisesi var. Ara sokaklarda mimar Johann Friedrich Höger’in tasarladığı büro binası Chilehaus karşıma çıkıyor. 1924 yılında tamamlanan yapı, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan kentin ekonomik canlanmasının sembolü olarak kabul ediliyor. Chilehaus, kentin asıl ticari faaliyetlerinin yürütüldüğü, Hamburg limanı ve Speicherstadt bölgesine oldukça yakın. Speicherstadt, yapımına 19. yy’ın sonlarında başlanan bir serbest ticaret bölgesi. Kazıklarla denizin üzerine inşa edilen büro binaları ve antrepolardan oluşan bu geniş bölge, çok sayıda köprü ile birbirine bağlanmış yapı adalarından oluşuyor. Kırmızı tuğla kullanılanarak inşa edilen ambarlar oldukça etkileyici. 2015’te Unesco Dünya Mirası listesine alınan yapıların bir kısmı, günümüzde, otel, büro, apartmanlar ve Maritimes Museum Hamburg ile Miniatur Wunderland gibi çeşitli müzelere ev sahipliği yapıyor.
Güneye doğru ilerleyip, Hafencity bölgesine ulaşıyorum. Hamburg’daki en önemli kentsel dönüşüm projesi burada devam ediyor. Atıl durumdaki rıhtıma, yeni konut, ofis, hizmet binaları ile yaşam alanlarının inşa edileceği proje kapsamındaki ilk etap 2004 yılında tamamlanmış. Günümüzde inşası halen devam ediyor. Projenin en önemli yapısı, adanın en ucunda bulunan, İsviçreli mimarlık ofisi Herzog&de Meuron tarafından tasarlanan gösterişli Elbphilharmonie binası. Mevcut bir depo binasının üzerine bir konser salonu ile bir otelin inşa edilmesiyle oluşturulmuş bu etkileyici yapı, kentte doğup büyüyen, ünlü besteci Brahms’ın mirasını da gururla yaşatıyor.
Kıyı bölgelerinin yeniden inşası gibi dönüşüm projeleri, her ne kadar bir canlılık getirse de Hamburg, turist kalabalıklarından henüz uzak. Ancak Elbtower gibi yeni ikonik yapılar ve yeni yaşam alanlarının inşası tam hızıyla devam ediyor. Tam da bu nedenle önümüzdeki yıllarda kentin adı daha çok ön plana çıkmaya başlayacak gibi görünüyor.