İşine baksana

O beyefendi de lafı bir şekilde Fenerbahçe’ye getiriyor... “Yabancı yatırımcı nasıl gelir” diyor spiker arkadaşımız... Beyefendi, “Çok büyük bir güven bunalımı yaşıyoruz. Sürekli bir takıma karşı negatif geri bildirimler veriliyor. Yöneticileri aciziyet içinde” diyor.
E be kardeşim nasıl başardın bunu.
Vallahi bravo sana.
Fenerbahçeli yöneticilere, o takımın taraftarlarına niye getirdin lafı...
Keşke herkes kendi işine gücüne baksa.
Baksa da böyle rezil rüsva olmasa.

Vicdanlar çöpte

Ne kadar çirkin şeyler konuşuluyor ölen birinin arkasından... Nasıl bir hırstır, nasıl bir vicdandır. Bence çöpe atmışlar zaten çoktan.
Önce bir kendini bilmez sunucu çıktı “Berbat bir sesti Ferdi Tayfur” dedi.
Kendi berbatlığını, içinin pisliğini döktü ekrandan.
Ve bir cümleyle bitirdi kendini. Hiç üzülmedim hak ettiği buydu.
Sonra nasıl oldu bilmiyorum ama Tayfur’un serveti konuşulmaya başlandı.
Adamın 5 kuruşu olmasa ‘bunca parayı nasıl yedin be adam’ derdi bunlar eminim.
Şimdi parası var, birikim yapmış ‘vay arkadaş nasıl olur’ diyorlar. Gel de çıldırma.
Bu haberler yapıldıkça onun varisleri birbirine girecek.
Kızları, oğulları, eşleri, yeğenleri... Evlatlara tavsiyem mal peşine düşmemesi, dış kapının dış mandallarına tavsiyem ise milletin parasıyla çenelerini yormaması...

Gel de çöz bu sorunu

Küresel trafik verilerine göre İstanbul, trafikte New York’u da geçerek birinci sıraya yükselmiş.
Veri bugün böyle yarın değişir bir şey diyemem.
Ama İstanbulluların trafikle cebelleştiği gerçeği hiçbir zaman değişmez.
Çok bariz problemler var.
Mesela Fulya.
Hakkı Yeten Caddesi’ne sırasıyla arabalar park ediyor polisler hemen 200 metre ileride bunu görmüyor.
Mesela Nişantaşı’na çıkan Ihlamur Yolu, Topağacı çevresi.
Otopark terörü yaşanıyor, isteyen durup dakikalarca birilerini bekliyor kimse ses etmiyor.
İşte size Valikonağı Caddesi... Sağlı sollu parkları geçtim kimse ışık mışık dinlemiyor kafasına göre ilerliyor.
İşin garibi polisler de ne kadar uğraşsa o noktayı çözemiyor.
Koskoca bir E-5’i tıkayan Okmeydanı sapağı.
Sapak girişinde polis bekliyor ama insanların son dakika yola katılma arzusu yüzünden trafik arkaya doğru kilometrelerce uzuyor, bu yıllardır böyle sürüp gidiyor.
Zorlu AVM önü.
Gel de çöz haydi. Turistleri getiren VIP araçlar mı dersin, sıra bekleyen taksiler mi dersin, yakınını indirenlerin umarsızca tavırları ya da valelerin arabaları almak için rahat rahat takılması mı dersin... Ne dersen de cehennem gibi orası.
Galataport önünü hiç konuşmayalım dilerseniz.
Girenin çıkamadığı bir bölge orası. Nereye baksanız siyah araçlar... İkişer sıra halinde park etmişler, yolu kafalarına göre daraltmışlar.
Tek çare büyük ama büyük cezalark.
Bence bu yöntem denenmeli...
Bakalım bir daha park edecekler mi...

Yenilik ve lezzet katmışlar bölgeye

Pub kültürü zayıftır bizde.
Ama iyi olanlar sağlam iş yaparlar. Müşteri hemen alır kabullenir onları.
Benim sık sık gittiğim Nişantaşı Çatçat Ocakbaşı’nın sahipleri hemen yan mekâna Jöle isminde bir pub açtı.
Jöle Gastro diyorlar adına. Sokak lezzetlerinin servis edildiği mekâna bayıldım.
Yahu o ufak hamburgerler, o börekler, çok lezzetli.
Balıkesir’den gelen kokoreçleri nasıl bu kadar bağımlılık yapıyor.
Jöle’nin özel müzik geceleri de var. Haftanın programlarına bakmanız gerekiyor.
Çünkü lezzetle müziği birleştirmişler ve ortaya bölgenin ender mekanlarından birini çıkarmışlar.

Küçük Wanda

Wanda Nara’ya tanınan fırsatlar Mehmet Ali Erbil’in sevgilisi daha doğrusu eski sevgilisi Gülseren Ceylan’a da tanınsa aynısı hatta belki bin beteri olur... Bence küçük Wanda o kız. “Ayrıldık çünkü adam benim yıllarımı çaldı” demiş önce. Sonra da “cinselliği çok iyiydi” demiş. Hahahahah...
Ben artık bu çürümüşlüğe, bu cahilliğe, bu popüler olmanın peşinde koşmaya tahammül edemiyorum. Bittiyse sus kardeşim, konuşma.