GeriSeyahat Kendi küçük, tarihi büyük adada
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kendi küçük, tarihi büyük adada

Kendi küçük, tarihi büyük adada

Ülkemizin siyasi tarihinde çok önemli yeri olan bir dönemin Yassıada’sı Demokrasi ve Özgürlük Adası olarak kapılarını ziyaretçilerine açtı. Bizanslılardan günümüze uzanan Marmara’nın ortasındaki bu küçük adada neler var, neler yok gidip baktım. Yeni haliyle beni şaşırtan ada bazı konulardaki önyargılarımı da yıktı.

Artık soğumaya başlayan İstanbul’da vapur denizi yara yara Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na ilerliyordu... Yolculuk 50 dakika sürdü. Adaya yaklaşmaya başladığımızda herkes fotoğraf çekmek için hazırdı. Rüzgârlı bir adaya indik; adım atar atmaz karşımıza çıkan merdivenler adanın en ikonik yeri.

‘Geriye Kalanlar’ adı verilen merdivenlerin duvarında adada yargılanmış kişilerin geride bıraktıklarını temsil eden bavullar var. Oradan ‘Adaletin Körlüğü’ adı verilen heykele gidiliyor. İlerleyince de bir asansöre binip deniz manzarası eşliğinde yatay olarak yol alıyorsunuz. Adanın yatırımcısı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) adına burayı 29 yıllığına işletecek Gümrük ve Turizm İşletmeleri A.Ş.’nin (GTİ) görevlendirdiği rehberler var. Şansımıza vapurda bizimleydiler.

Kendi küçük, tarihi büyük adada

Önce müzeye gittik

Bazen adada kalıp yolcuları karşıladıkları da oluyormuş. Vapurda bize adanın bir haritasını dağıtmışlardı. Uzun uzun nereden başlayayım gezmeye diye düşündüm. Hiç gerek yokmuş. Rehberler tüm yolculara eşlik ederek önce Adnan Menderes’in yargılandığı 27 Mayıs Müzesi’ne götürdü bizi. Burada bir yandan adayla ilgili açıklamalar yapılırken diğer yandan Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılanmasını sinevizyondan izleyebiliyorsunuz. Seslendirmelerle ve ışıklarla öyle bir anlatım yapılıyor ki insanın etkilenmemesi mümkün değil.

Ada zamanında Bizanslıların da uğrak yeri olmuş. 10’uncu yüzyıldan kalma kilisenin mahzeni olarak kullanılan yapı daha sonra zindana çevrilmiş. Zindanları dolaşmak çok fazla vaktinizi almayacak. Az ötesinde Katre Island Hotel var.

123 odalı otel özellikle kongre turizmine hizmet vermek için inşa edilmiş. Otelin pastanesini günübirlikçiler kullanabilir. Denize bakan odalarıyla dikkat çeken büyük bir bina. Denize merdivenlerle iniliyor.

Kendi küçük, tarihi büyük adada

Kimlerin kaldığını merak edip bir çalışana sordum. “Her çeşit insan var” dedi. Bu hem yabancı hem yerli turist var anlamına geliyor. Otelin önünden ilerlerken aralarında Adnan Menderes’in de olduğu kişilerin fotoğrafları ve 5 dakika oturup onların yerine kendini koyma köşeleri var.  Otelden dümdüz ilerlendiğindeyse 24 metre yüksekliğindeki Demokrasi Feneri’ne ulaşılıyor. Rüzgâr çok sert, bir ara uçacağımızı düşündüm.

Mektuplar anıt oldu

Beni en çok etkileyen yerlerden biri de Ulaşmayan Mektuplar Anıtı oldu. Adnan Menderes ve eşinin birbirlerine yazdıkları ama asla yerine ulaşmayan mektuplardan oluşuyor. Biraz daha ilerleyince cam terasa varılıyor. Buradaki cam teras şimdiye kadar gördüklerimin en güzeliydi sanırım. Uçsuz bucaksız denizi seyrederken altımda bir uçurum ve deniz olması enteresan bir deneyimdi.

Adnan Menderes Müzesi’ndeyse Menderes’in hayatını, yargılanma sürecini ve ruh halini yansıtan odalar kurulmuş. Adnan Menderes’in İngiltere’ye uçarken düşen bir uçaktan sağ çıktığını burada öğrendim. Sonra ada beni şaşırtmaya devam etti... Bizanslılardan kalan tarihi eserlerden başka bir de şato var. 19’uncu yüzyılda adayı satın alan emekli İngiliz Büyükelçi Sir Henry Bulwer yaptırmış şatoyu. Zaman içinde depremlerde bir hayli hasar gören şato da restore edilmiş. Eski halinde bembeyaz boyalı bir yapıyken günümüzde taş duvarlı bir görünüm almış. Şatonun kapıları kilitliydi. Bunun sebebini sorduğumda içinin çok küçük olduğunu, ziyarete uygun olmadığını, dışarıdan daha güzel göründüğünü öğrendim. Sir Henry Bulwer adanın en tepe bölgesine bir de kütüphane yaptırmış. Ancak kütüphanenin de kapıları kilitliydi. Adaletin Körlüğü heykeli, Fatin Rüştü Zorlu Camisi, Geriye Kalanlar Anıtı, Açık Hava Sergisi, Demokrasi Meydanı da adanın mutlaka uğranması gereken diğer noktaları.

Kendi küçük, tarihi büyük adada

DEV BİR RADYODAN ZEKİ MÜREN ÇALIYOR

*Adayı Zeki Müren şarkıları eşliğinde geziyorsunuz. Dev bir radyo var. Her yer çok bakımlı ve güzel.

*Adada beni şaşırtanlardan biri de kediler oldu. Kimse nasıl geldiklerini bilmiyor ama oldukça fazlalar. Hatta pek çoğunu Sivriada’ya götürmüşler. Her gün botla gidip besliyorlarmış.

*Ben 5 saat yetmez sanmıştım ama fazla fazla yetiyor. Hatta en az 3 kez turlamışımdır. 

*Açıkçası gittiğimde mahkemeleri ve hapishaneleriyle Sinop Cezaevi gibi binalar gezeceğimi düşünmüştüm. Bunların hepsi yıkılıp yerine kongre binaları ve müzeler yapılmış.

*Adaya kimi siyaseten kimi de “Beton yığını oldu” diyerek benimle gitmek isteyen olmadı. Ama ben ziyaret ettikten sonra anlattıklarımla pek çok kişinin önyargılarını yıkmayı başardım.

Kendi küçük, tarihi büyük adada

NASIL GİDİLİR?

Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na Kadıköy’den kalkan İDO deniz otobüsüyle çarşamba, perşembe, cumartesi ve pazar olmak üzere haftanın dört günü gidilebiliyor. Bileti Biletix ya da gişeden alabiliyorsunuz. Tam 50, öğrenci 25 lira. Gidiş-geliş ve adadaki tüm müzelere giriş dahil. Kadıköy’den kalkış saat 10.00, adadan dönüş saat 16.00’da. 5 saatte her yer detaylıca gezilebiliyor.

Hesaplı yeme-içme mümkün

Adada otelin pastanesi ve iskeledeki kafede yiyip içebilirsiniz. Caminin karşısındaki 960 Restaurant henüz faal değil. Adaya gitmeden önce pahalı olduğunu okudum. Yanıma suyumu, termosta çayımı ve yiyeceğimi almıştım. Yine de kafeye gidip hem ısınmak hem de fiyatlara kendim bakmak istedim. Tavuk, balık veya et dürüm, yanında bir içecekle 30 lira. Hesaplı ve lezzetliydi. Kafenin menüsü de oldukça zengin. Çay 8 lira.

False