Kayıp müzesi
Sanat tarihinin çalınmış, terk edilmiş ya da imha edilmiş eserleri sanal bir sergide toplandı.
Londra’daki Tate Müzesi’nin medya departmanı, İngiliz televizyon kanalı Channel 4’un katkılarıyla yepyeni bir sanal sanat projesine imza attı. Kayıp Sanat Müzesi, (Gallery of Lost Art) son yüzyılın çalınma, imha, terk edilme ve benzeri şekillerde kaybolmuş önemli sanat eserlerini sanal ortamda sergiliyor. 12 ay boyunca açık kalacak olan bu sanal müze, 12 ayın sonunda tıpkı içinde barındırdığı eserler gibi ortadan kaybolacak. Kayıp Sanat Müzesi, bir sergi alanından ziyade CSI’vari bir soruşturma mahali gibi. Siteyi ziyaret ettiğinizde eserleri sanatçısına ya da kaybolma biçimine göre, örneğin, ‘çalınmış’, ‘terk edilmiş’, ‘saldırıya uğramış’ başlıklarıyla inceleyebiliyorsunuz.
Tate Müzesi adına Jennifer Mundy’nin küratörlüğünde hazırlanan serginin altyapısı ISO Tasarım ofisi tarafından yapılmış. Site gri tabanlı bir hangarı andırıyor. Kaybolma biçimine göre sınıflandırılan eserler birbirinden ayrı masalarda sergileniyor. Her bir eserin ilginç kaybolma hikayesi de eserlere eşlik ediyor. Müzeye her hafta yeni bir kayıp eser eklenmesi hedefleniyor.
Kayıp Sanat Müzesi’nin en enteresan özelliklerinden biri, farklı bilinirlik derecesindeki sanatçıyı ve dolayısıyla pek çok farklı tarza ait eseri bir araya getiriyor olması. Kimisi kamu alanlarından kimisi de özel mülkiyetteyken kaybolan bu eserler, sanatla insanlar arasındaki ilişkinin daha önce üzerinde pek durulmamış bir yönünü gösteriyor. Bir yandan da sanat tarihinin yalnızca mevcut eserlere değil bir nevi ‘şehit eserler’e de ilgi göstermesi gerektiğini hatırlatıyor. Serginin küratörü Mundy, “Kayıplar, sanatın tarihini, çok da farkına varmadığımız bir şekilde etkiliyor” diyor.
FRIDA KAHLO’DAN ‘YARALI MASA’ (1940)
Frida Kahlo’nun 1940 tarihli ‘Yaralı Masa’ resmi, aynı yıl Mexico City’de gerçekleşen sürrealistler sergisi için yapılmıştı. Kahlo, acı dolu hayatını ve çapkın eşi Diego Rivera ile olan sorunlu ilişkisini anlatan bu resmi 1946’da Meksika’daki Rus Büyükelçisi’ne vermişti. Resmin en son görüldüğü yer 1955’te Varşova. Bir Sovyet müzesinde olduğu sanılıyor. Sergide Kahlo’nun eşi Diego Rivera’nın da bir çalışması yer alıyor. 1933’te New York’taki Rockefeller Merkezi’nin duvarı için tasarlanan bu resim komünist mesaj verdiği gerekçesiyle imha edilmişti.
LUCIAN FREUD’DEN ‘FRANCIS BACON’IN PORTRESİ’ (1952)
Bu küçük boyutlu eser 27 Mayıs 1988’de Almanya’daki bir sergiden çalınmıştı. Freud’un ilk dönem eserlerinden en başarılısı olarak kabul edilen bu resim zamanının parasıyla 300 bin Alman Markı ödüle ve hummalı bir polis soruşturmasına rağmen bugüne dek bulunamadı.
TRACEY EMIN’DEN ‘1963-1995 YILLARI ARASINDA YATTIĞIM HERKES’
1995’te, Emin henüz şöhret merdivenlerini tırmanmaya başlamadan önce üretilen bu çalışma, üzerinde Emin’in yatak paylaştığı sevgililerden, arkadaşlara, aile bireylerine herkesin isminin yazdığı bir çadırdan ibaret. Bu eser sayesinde bir anda mevzuubahis şöhret merdivenlerinin ta tepesine ulaşan Emin, ünlü koleksiyoner Charles Saatchi’nin de ilgisini çekiyor. Saatchi, bu çalışmayı satın alıp Londra’nın doğusunda bir depoda sahip olduğu diğer yüzlerce eserin yanına koyuyor. Fakat 2004’te çıkan ve söndürülemeyen yangın, Emin’in çadırının da sonu oluyor.
GRAHAM SUTHERLAND’DAN SIR WINSTON CHURCHILL’İN PORTRESİ (1954)
İngiliz Parlementosu tarafından sipariş edilen bu portre, politikacının 80’inci doğum gününü kutlamak amacıyla ünlü politikacı Winston Churchill içindi. Muhtemelen, hediye sahibinde yarattığı nefret duygusu açısından gelmiş geçmiş en meşhur bu portre, verilişinden bir yıl sonra Churchill’in karısı Leydi Clementine tarafından imha edildi. Gerekçeyse, portrenin politikacıyı çok yaşlı, yorgun, çökmüş ve sanki tuvalette oturuyormuş gibi gösteriyor oluşuydu.
MARCEL DUCHAMP’DAN ‘ÇEŞME’ (1917)
Kavramsal sanat nedir bilmeyenlerin bile hasbelkader haberdar olduğu bir sanat eseri varsa o da Duchamp’ın ‘Çeşme’ isimli pisuvarıdır. Üzerinde ‘R. Mutt 1917’ imzasıyla Bağımsız Sanatçılar Derneği tarafından reddedilen bu eserin orijinalinin sadece fotoğrafı mevcut. Duchamp daha sonra sergilenmesi için bu pisuvarın birkaç kopyasını yapmış
olsa da orijinal eser artık yalnızca fotoğrafından görülebiliyor.
EDOUARD MANET, ‘MAXIMILIAN’IN İNFAZI’ (1867/68)
Eserlerine hunharca davranmasıyla da ünlenen avangart sanatın öncülerinden Manet, bu tuvalini de ilk kendi kesmişti. Ölümünden sonra daha da çok parçaya ayrılarak satılan resim, daha sonra Degas tarafından toplanmış ve sanatçı tarafından olabildiğince orijinaline sadık bir biçimde birleştirilmişti. Bugün Degas’nın geri-dönüştürülmüş Manet’si Londra’daki National Gallery’de yer alıyor.