Kastabala, Anavarza ve Aslantaş nerededir?
"Çukurova Bölgesi’ndeki tarihî eserler bugüne kadar tanıtılmadı. Efes antik kent olarak dünyaya pazarlanırken Kastabala, Anavarza ve Aslantaş bir nevi kaderine terkedildi, ancak Osmaniye Valiliği, turizmcilerle elele verip bu üç önemli yeri tanıtma kararı aldı. Doğrusunu isterseniz şu an tam mevsimidir, görmenizi isterdim...” diyor Sinan Tanyıldız ve anlatıyor:
ÇUKUROVA’DAN
Y.Sinan TANYILDIZ
10 milyonu aşkın insanın yaşadığı Çukurova Bölgesi’nde tabiat, insanlara her türlü mucizeyi sunmuştur ve nereyi kazsanız altından tarih çıkar.
Osmaniye Valisi İsa Küçük bunu keşfeden nadir bürokratlarımızdan biridir. Geçtiğimiz hafta Valimiz bu bölgenin tanıtılması, Efes harabelerine benzeyen bu muhteşem mekanların ortaya çıkarılması için turizmcilere bir gezi düzenledi.
Geziye TÜRSAB Bölge Başkanı Nesrin Göçhan ve ÇUKTOB Başkanı Tayyar Zaimoğlu da katıldı. Aynı geziye katılanlar içinde turizme gönül vermiş başka isimler de vardı şüphesiz.
Ancak biz Tayyar Zaimoğlu ile birlikte geçtiğimiz yaz böyle bir gezi düzenlemiştik. Sabahın erken saatlerinde yola çıkmış, Yılankale, Kastabala, Anavarza ve Aslantaş’a ulaşmıştık. Bu gezilerdeki gözlemlerimi de kaleme alıp yazmıştım.
Anavarza’ya gittiğimizde hayretler içinde kalmıştık, çünkü çocuklar bize tarihi paralar satmak istemişlerdi, hatta satmışlardı da...
Çevredeki evlerin çoğunda buralardan alınmış sütunlar, çanaklar çömlekler vardı... Ve sanıyorum bunlar turizm il müdürlükleri tarafından saptanmış, köylülere zimmetlenmişti.
Amfitiyatroların, heykellerin, sütunların ve klasik Roma mimarisinin hâkim olduğu bu ören yerlerini görmenizi isterdim. Hele Aslantaş’ta mola verip nehire tepeden bakan bir yerde sandviç yerken kola içmenin tadına doyum olmuyor.
Dönüşte Toprakkale’ye çıktığınızda Çukurova’yı tepeden seyretmeniz de mümkün...
Bu bölge İpekyolu’nun en hareketli bölgelerinden biriydi ve o dönemde tüccarların dinlenmesi için hanlar yapılmıştı.
Anavarza Kalesi hâlâ dimdik ayakta duruyor. Orası bir siteydi. Yerleşim alanıydı. Birkaç kapısı vardı ve kapıların yanında hamamlar bulunurdu. Dışardan kim gelirse gelsin bu hamamlarda yıkanmadan önce kente giremezdi, çünkü hastalıktan korkuluyordu.
Buralar defalarca istila edilmişti...
İstilacılar kenti yakmışlar yıkmışlardı. Bir süre sonra yıkılan kentin yerine yenisi yapılmış ve sanatçıların eserleri bugünlere kadar gelmişti.
Anlatıldığına göre, istilacılar kenti talan ettiğinde herkesi köle yapıp satıyorlardı. Ancak dokunmadıkları tek sınıf vardı, onlar da sanatçılardı. Sanatçılara asla dokunmadılar ve onlar hep asil sınıfın bir üyesi olarak kaldılar...
Yani tarihte sanatçılar hep el üstünde tutuldu...
Pragmatist zihniyetin hakim olduğu şu günlerde ise, el üstünde tutulan sanatçıların yerini başkaları aldı...
Çukurova’daki tarihi kalıntılarda bunu açıkça görebilirsiniz...
Dedim ya bu bölgeye geldiğinizde Kastabala’yı, Anavarza’yı, Aslantaş’ı mutlaka gezin. Ayrıca Karataş yolu üzerinde Tuzla’ya dönen bir yol var. Üşenmeyin, Tuzla’ya dönün, bu yol sizi Akdeniz’e götürecektir. Tuzla’nın bir başka özelliği buranın kuş cenneti olmasıdır. Hayatınızda görmediğiniz kuşları burada görebilirsiniz..
Yani anlayacağınız bölgemiz sadece kebabı ile ünlü olmasına rağmen ören yerleriyle de görülmeye değer güzellikte bir bölgedir...
Bu arada fotoğraf makinenizi yanınızda getirmeyi unutmayın.