Kartpostal gibi bir ada: Zanzibar
Tanzanya’nın yarı özerk adası Zanzibar, bembeyaz kumsalları, baharat bahçeleri, sıcak insanları, el değmemiş doğasıyla Afrika’da size tropik bir tatilden çok daha fazlasını sunuyor. İşte doğasına hayran kalacağınız Zanzibar gezi rehberi…
Eğer uçuşunuz direkt Zanzibar’a değil de Dar Es Salaam’a ise, feribot ya da pırpır uçakla Zanzibar’a geçebilirsiniz. Biz Dar Es Salaam’da kişi başı 50 dolar (308 TL) ödeyip vizemizi aldıktan sonra, zaman kaybetmemek adına pırpır uçak ile 20 dakikada Zanzibar’a gitmeyi tercih ettik.
Uçaktan indiğimiz anda kendimizi Stone Town’da bulduk. Zanzibar tarihinde Iran, Umman, Portekiz, İngiltere tarafından sömürü ülkesi olarak kullanılmış. Tüm bu farklı ülkeler, Afrika kültürü ile buluşunca da ortaya Stone Town sokakları çıkmış diyebiliriz. Kendimizi şehrin dar sokaklarında kaybedip, Zanzibar kahvesini ve deniz ürünlerini denedik. Freddy Mercure’nin doğduğu evi görüp, yerel halkın alışveriş yaptığı Local Market’de ve akşamüzeri kurulan sahil kenarındaki pazarda dolaştık. Eğer hijyen kaygınız yok ise karninizi buradan çok uygun fiyata doyurabilirsiniz, ancak biz maalesef buralardan yemeğe cesaret edemedik.
Ada halkının çok büyük bir kısmı Müslüman olup, Ummanlıların etkisi altında kaldıklarının bir göstergesi olarak onlarla ayni takkeleri takıyorlar. Halkın büyük çoğunluğu açlık sınırının altında yaşıyor, bölgede sadece birkaç sokak gezmeniz bile yerel halkın yaşam koşulları hakkında bilgi sahibi olmanız için yeterli olacaktır. Biz şehirde gezerken mümkün olduğunca halk ile sohbet ettik. İnsanlar oldukça arkadaş canlısı ve dillerinden düşürmedikleri, sorun yok, her şey yolunda anlamına gelen bir cümle var; Hakuna Matata. Bu cümleyi biliyorsanız tamamdır, artık onların arasındasınız.
Stone Town’daki ikinci günümüzde eskiden kölelerin, mahkûmların ve bulaşıcı hastalığa yakalananların tutulduğu Prison adasına gitmeye karar verdik. Bir tekne ayarlayıp kişi başı 10 dolar (61 TL) ödeyerek Stone Town’a 20 dakika uzaklıktaki bu adada birkaç saat geçirdik. Bu küçük ada, kötü tarihine sünger çekmiş ve turistik bir bölge haline gelmiş. Burada eski hapishaneyi ve dev kaplumbağaları görüp onları marul ile besledik. En yaşlısı 160 yaşında olan bu kaplumbağalar turistlerin ilgisinden oldukça memnun görünüyorlardı.
Zanzibar, baharat ve tropik meyveler ile dolu bir ada ve bunları daha yakından tanımanız için baharat turları düzenleniyor. Baharat turu için adada yapılması gereken en güzel turistik aktivitelerden birisi diyebiliriz. Biz Stone Town’a yarım saat uzaklıktaki Kizimbani çiftliğinde bir tur ayarladık. Burası özel bir işletme ve tur ücreti sizin vereceğiniz bahşişlere dayanıyor. Tur sırasında vanilya, karanfil, mango, kakao ve kırmızı muz ağaçlarını, Afrikalı kadınların meyvesi ile dudaklarını renklendirdikleri ruj ağacını görüp, bizim ülkemizde olmayan ve adını dahi duymadığımız pek çok tropik meyvenin nasıl yetiştiğini, halkın sivrisineklerden korunmak için nasıl doğadaki bitkilerden faydalandığını gördük. En lezzetli kısmı turun sonuna saklamışlar, çiftlikten toplanan tüm meyveleri tek tek tattık, her şey çok doğal ve lezzetliydi. Tur rehberimiz lokal kadınların nasıl hindistan cevizi ile yemek yaptığını görmek ister misin diye sorduğunda hic tereddüt etmeden kabul ettim. Biraz izledikten sonra hemen yanlarına geçtim ve onların yaptığı gibi hindistan cevizi rendeleyip, yemek pişirmelerine yardım ettim. Hindistan cevizinin gerçek anlamda her şeyinden faydalanıyorlar, çünkü bu onların ucuz yollu sahip olduğu en besleyici şey. Taze iken suyunu içip, olgunlaştığında meyve seklinde yiyorlar. Sonunda ne olursa olsun kabuklarını atmayıp biriktiriyorlar ve kisin bunları yakarak evlerini ısıtıyorlar.
Baharat turumuz bittikten sonra adanın kuzeyinde yer alan Matemwa bölgesindeki otelimize doğru yola çıktık. Bu yolculuğumuz bir saat kadar surdu ve pek çok köyün içerisinden geçtik. Gördüklerimiz ne yazık ki tarif edilemeyecek kadar etkileyici ve üzücüydü. Yaşadıkları evler, köylerin durumu, minibüs olarak kullandıkları araçlar, yol kenarında satılan ikinci el tencereler, kot pantolonlar… Gördüğümüz şey gerçek bir yokluktu. Bu etkileyici ve düşündürücü yolculuğumuzun ardından Matemwe’deki otelimize geldik.
Zanzibar ile ilgili bilinmesi gereken en önemli şeylerden birisi adada sürekli gel-git olması. Adanın kuzey bölümü bunun en az hissedildiği yer olduğu için biz orada kalmayı seçtik ancak siz isterseniz genellikle sörfçüler tarafından talep gören güneydeki Paje bölgesine ya da adanın en kuzeyinde yer alan oldukça turistik Nungwhi bölgesine gidebilirsiniz. Otele gelip kendimizi sahile attığımız an inanılmazdı. Turkuaz mavisi bir deniz, upuzun ve bembeyaz bir sahil, sahil boyunca uzanan palmiye ağaçları ile bu güzellik karşısında şaşkına dönen biz. İlk öğrendiğimiz şey sahile inmeden önce gel-git saatlerini takip etmemiz gerektiği idi. Deniz, yükseldiğinde otelin dibine kadar geliyor, neredeyse sahilde yürünecek yer kalmıyor ancak alçaldığında ise onlarca metre uzaklaşıyor ve tüm sahil ortaya çıkıyordu.
Adada şnorkel, dalış, sörf, tekne ve küçük ada turları gibi yapılacak pek çok aktivite var. Bizim kaldığımız bölge şnorkel için çok uygundu ve bu fırsatı kaçırmak istemedik; Matemwe’nin hemen karşısındaki Mnemba adası çevresinde yapılan şnorkel turuna katildik. Denizin en berrak olduğu yerde şnorkel yapıp deniz altının güzelliklerini seyre daldık. Bu turları ayarlamak çok kolay, çünkü sahilde sürekli karışınıza ‘Beach Boy’ dedikleri satıcı çocuklar çıkıyor. Kimisi size hediyelik eşya satmaya çalışırken, kimisi tekne turu, motosiklet kiralama ve hatta yerel halk ile tanışabileceğiniz köy turuna kadar pek çok aktivite sunuyor. Onların turlarına güvenip güvenmemek tamamen size, güzel bir tecrübe yaşayıp yaşamamanız ise tamamen şansınıza kalmış. İsterseniz tüm bunları kaldığınız otelden de ayarlayabilirsiniz.
Matemwe çok turistik olmayan, doğal ve sakin bir bölge idi. Oteller neredeyse köy ile iç içe yapıldığı için size yerel halk ile tanışma şansı tanıyor, özellikle de sahilde. Sahilden bahsetmişken Matemwe’nin uçsuz bucaksız bir sahili var. Uzun yürüyüş seviyorsanız burada saatlerce yürüyebilir veya bizim yaptığımız gibi oteldeki bisikletleri kapıp tüm sahili turlayabilirsiniz.
Matemwe’de kaldığımız dört gün boyunca hiç aksatmadan yaptığımız bir şey vardı ki o da sabah altı da uyanıp gün doğumunu izlemek. Sabah o saatte uyanmak her ne kadar zor olsa da, gökyüzünün o kartpostal gibi halini gördüğünüz anda işte buna değer diyorsunuz.
Bize çok farklı bir deneyim sunan Zanzibar’da geçirdiğimiz yedi günün ardından doğasına, sahillerine, denizine, her şeye rağmen mutlu insanlarına hayran kalarak ayrıldık.
Ufak birkaç not:
-Pazarlık yapmadan alışveriş yapmayın, 45 dolar dedikleri hediyelikleri 9 dolara kadar indirebilirsiniz. İlginç olan ise siz ne kadar pazarlık yaparsanız satıcı o kadar keyif alıyor.
-Tropikal bir yere geldiğinizi ve herhangi bir yerde böcek görebileceğinizi unutmayın. Sivrisineklerden korunmak için yanınızda mutlaka sinek koruyucu sprey ve krem getirin.
-Sarı humma aşısı sadece riskli ülkelerden gelenler için zorunlu, Türkiye bunlardan birisi değil.
-Adaya gitmeden önce sıtmadan korunmak için ilaç almaya başladık ve döndükten sonra yedi gün daha kullandık. Seyahat sağlığı merkezlerinden sıtma ilacını temin edebilirsiniz.
-Biz içme suyu konusunda da dikkatli olmaya çalıştık, gittiğimiz restoranlarda içeceklerimizi mutlaka yanımızda açtırdık ve buz tüketmedik.
Hakuna Matata!