Karmaşanın içindeki huzur: Dalmaçya adaları
Dalmaçya kıyılarına mümkünse yolunuz yazın düşmesin. Ama tek bir yere yoğunlaşabileceğiniz yavaş turizmi dilediğiniz zaman yapabilirisiniz. Özellikle de Elafiti takım adalarına… Kuzenim seçimini yaptı. Adasını seçti, rotayı çizdi. Gideceğimiz yer Jackljan adası.Yemyeşil.. Otomobil, bakkal, dükkân, lokanta, insan yok; berrak deniz, balıklar, yengeçler, kumsal ve karmakarışık dünyanın içinde bolca huzur var.
Biz turistler.
Tepeden tırnağa çelişki.
İsteriz dünyayı görelim.
Venedik, Mostar, Paris, Bodrum …
“Ne eksiğim var” der, milyonların ayak izlerinden gideriz.
Gün gelir turistlerden kaçar kimsenin bilmediği köşeleri keşfedeyim deriz.
Son Hırvatistan seyahatimde buldum ıssız bucaksız bir köşe.
Kuzenim beni havaalanında karşıladı.
Evine giderken tepedeki yoldan aşağı baktığımda Dubrovnik, deniz, gün batımında adalar…
Önceki gelişimlerimden biliyorum. Gördüğüm hiç bir yer Dubrovnik kadar Ortaçağ’ın yaşanmışlık duygusunu vermiyor. Ancak 15. yüzyılda köleliği yasaklamasına rağmen Akdeniz’in saylı güçlerinden bu kaleiçi şehrinde dolaşmak, hafta sonları İstiklal Caddesi’nde yürümekten farksız. Dar bir alana sıkıştırılmış güneş görmeyen daracık sokaklarda, rehberlerini kaybetme endişesinde şehri turlayan gruplar, duvarlarda yankılanan çeşitli dillerin seslerinin birbirine karışması…
Youtube’dan yolculuk yapıp vikipedya’dan Dubrovnik tarihini okusanız sizi nice pişmanlıktan kurtarır.
Gelin gelmesine de, yazın olmasın.
Dalmaçya kıyılarında tek bir yere yoğunlaşabileceğiniz yavaş turizmi ise yılın herhangi bir ayında yapabilirsiniz.
Hele Dubrovnik dolaylarında Elafiti takım adalarına. Akdeniz mavisiyle Karadeniz yeşilinin ara tonlarında denizde seyr edercesine o kadar yakınlar ki uzaktan bakıldığında birini diğerinden ayırt etmek mümkün değil.
Kuzenim seçimini yaptı. Adasını seçti. Rotayı çizdi. Gideceğimiz yer Jackljan adası.
Yemyeşil. Otomobil yok. Bakkal, dükkân, lokanta, insan yok. Berrak deniz… Balıklar, yengeçler, kumsal..
Koyunda tek tük yelkenli.
Rıhtıma yanaştık. Küçük teknemizi bağladık. Sahilde betondan masatenisi masaları. Beyaz badanalı kapıları açık küçük metruk evler. Yirmi tane.
Gelin, kalın, kamp yapın, yazı geçirin. Soran eden yok.
Günün keyfinin bencilliğinden bir an soyundum.
Ülkenin geçmişine yaptığım düşsel yolculukta 20. yüzyıl tarihimizin 21. yüzyıla gömüldüğünü yaşadım. Yugoslavya’nın sosyalizm günlerinde Jackljan Adası gençlere ayrılmış. Metruk kalan tesisler onların yazlarından kalma. Kızlı erkekli, müzik, sinema, spor, satranç, tiyatro kampı… Ücretsiz.
Dolu dizgin kapitalizmi benimseyen Hırvatistan rejimi kampı kapatmış. Adayı satılığa çıkarmış. Fiyatı üç milyon euroya alıcı bekliyor. Olası yeni sahipleri basın ve terörizmden uzakta, bu adalarda izlerini kaybettirmek isteyen Putin Rusya’sının oligarklarıyla şeriat rejimlerinin Arap prensleri.
Buralara gelmeye niyetliyseniz fazla beklemeyin.
Günümün yarısını doğayla baş başa geçirdiğim ıssız sandığım adadan ayrılırken, örneğine Orwell’in 1984 kitabında rastlanacak türden ibret verici bir tarih canbazlığıyla karşılaştım.
İkinci Dünya Savaşı’nda Hitlerle işbirliği yapan Hırvatlar ülkelerini işgal eden Nazi’lerle hükümet kurmuşken, partizanlar faşizme karşı savaştılar diye bilmez miyiz?
Günümüzde bizler de tanığıyız.
Sahile yakın bir anıtta tarih ters yüz etmişler.
Hırvat bayraklarıyla çevrili, 2014’te dikilen anıttaki yazıda,
“Hırvat ve Alman faşistlerini ‘mahkum’, partizanlarıysa ‘cürüm işleyen komünistler’ diye anmış günümüz Zagreb hükümeti.
Motorla komşu ada Sipan’a geçmemiz beş dakika sürdü.
Roma döneminden kalma muhteşem bir villanın da olduğu bu adada 15. yüzyıldan itibaren Dubrovnikli aristokratların rönesans döneminden kalma malikaneleri ve adalıların bahçeli evleri, bağlarla, zeytin ağaçlarıyla iç içe. Küçük limanda kahveler, lokantalar, bırakın gürültüden arınmayı sükunetle örtünmüş. Dalmaçya adaları, günün gelip geçici taraflaşmalarının, tekrarlanmış davranışlarımızın, kalıplaşmış düşüncelerimizin ötesini, Gaugain’in Tahite’de evrene seslenişini aklıma getirdi. “Nerden geliyoruz, kimiz, nereye gidiyoruz?”
Limanda birdenbire hareketlilik.
Adaları birbirine bağlayan, Dubrovnik-Split arası ring seferi yapan deniz otöbüsü oturduğumuz barın önüne yanaştı. Kaptan, kendisini gitar müziği ile karşılayanlara el salladı. O da şarkıya katıldı. Aynı müzikle uğurlandı.
Dünyanın sorunlarının gölgesinde sükutla yaşayanlar günlük hayatlarına döndü.