Karayipler’in karnaval adası: Guadelup

Guadelup Adası, Karayip ile Fransız kültürlerini bir arada barındırıyor ve Fransız Antilleri’nin bir parçası olarak biliniyor. Geçmişine baktığınızda Karayip adalarının çoğunda olduğu gibi yine Kristof Kolomb var. 1674’te Fransa yönetmeye başlamış burayı. Günümüzde de durum aynı , Guadelup Fransa’nın bir ili olarak kabul ediliyor. O yüzden resmi dil Fransızca. Ancak bölgenin meşhur Creole dili de sık sık kulağınıza çalınıyor. Fransa hakimiyeti altında geçirdiği uzun seneler adada değişik bir atmosfer çıkmasına neden olmuş.

Bu kültürün içinde mutfağın ayrı bir yeri var. Guadeluplular, Karayip mutfağını en iyi temsil eden restoranların kendi adalarında olduğunu söylüyor. Daha ötesi, bölge mutfağının Fransız lezzetleriyle harmanlanmış şeklini sunuyorlar. Geleneksel mutfağın önemini vurgulamak, Creole mutfağını tanıtmak ve devamını sağlamak için de her sene ağustos ayı ortalarında ‘Fete des Cuisinieres’ düzenleniyor, yani ‘kadın aşçılar partisi’. Festival 1917’den beri yapılıyor. Diğer birçok adada Fransız ve Creole mutfağının karışımı olan yemekler bulabilirsiniz ancak Guadelup bu konuda bir adım daha önde. Burada geleneksel lezzetler yine geleneksel bir şekilde yani anlatım yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılıyor. İlk duyan şaşırıyor ama gerçek şu: Guadelup mutfağında Japon mutfağından daha fazla balık kullanılıyor. Festivalde yemekler yeniyor, müzik ve dans eşliğinde çeşitli kutlamalar yapılıyor.

YEDİ KÜÇÜK ADADAN OLUŞUYOR

Bir karnavallar diyarı Guadelup. Şubat sonunda Mardi Gras Karnavalı yaklaşık beş gün sürüyor. Karnaval kraliçesinin de seçildiği bu günlerde eğlence sabahlara dek sürüyor. Temmuz ayında Guadelup Festivali yapılırken, neredeyse tüm ağustos ayı ‘All Saints Days’ etkinliklerine sahne oluyor.

Tek bir ada değil Guadelup, aksine burası birçok adadan oluşan bir takımadalar zinciri. En büyük iki ada olan Basse Terre ve Grande Terre’ye yukarıdan bakma imkânınız olsa kocaman kelebek şeklinde bir oluşum göreceksiniz. Bu yüzden Guadelup’un bir adı da ‘Kelebek Ada’. Birbirine pek de benzemeyen coğrafi yapılara sahip bu iki ada. Adının anlamı her ne kadar ‘düşük, düz toprak’ olsa da Basse Terre daha dağlık ve daha rutubetli, Grande Terre ise daha düz ve kuru. İki adayı birbirine Rivière Salee dedikleri bir kanal bağlıyor. Diğer yedi küçük adadan en çok öne çıkanlarsa Iles des Saintes, La Désirada ve Marie Galante.

Ne zaman gitmeli derseniz en güzel sezonu ve dolayısıyla en çok tercih edilen zaman dilimi kasım ortasından mayıs sonuna kadar. Ancak diğer zamanlarda adanın çok daha sakin olduğunu ve fiyatların da düştüğünü unutmayın, cazip gelebilir.

BASSE TERRE’DE GÖRÜLECEK YERLER

Guadelup Ulusal Parkı

UNESCO tarafından Biyosfer Rezerv Alanı olarak ilan edilmiş. Bütün Karayipler’de görebileceğiniz en etkileyici, en nefes kesici yerlerden biri. Olağanüstü biyolojik çeşitliliği nedeniyle bölgenin koruma altına alınması çalışmaları sonucunda 1989’da açılmış park. Marine Reserve Parkı da kapsayan bir yönetim oluşturulmuş. Yağmur ormanları rüyası kuranlara müjde, hayal ettiğinizden fazlasını bulacaksınız parkta; kuşlar, memeliler, deniz hayvanları ile tanışmak için farklı zorluk dereceleri olan yollardan birini seçmek durumundasınız. Hayal âlemini hatırlatan şelalesi ve La Grande Soufriere (büyük sülfür ağzı) volkanik dağı zirvesini de rotanıza katabilirsiniz. Parkı gezerken yanınızda bir rehber olması için otelinizden ya da turizm ofislerinden yardım isteyebilirsiniz (www.guadeloupe-parcnational.com).

Her tondaki yeşilin üzerinde gökkuşağı yansıması misali rengârenk çiçekler. İnsan kendini bir an rüyada zannediyor. Yürüyüş yapabileceğiniz, restoran ve kafesinde dinlenebileceğiniz bir yer olan Botanik Bahçesi’nde (Jardin Botanique) çocuklu misafirler için bir de çocuk parkı bulunuyor. Adı ‘kaynar’ anlamına geliyor Bouillante’nin. Sıcak su kaynağından alıyor adını ama turistlerin en çok hoşuna giden, kısa bir tekne yolculuğu ile ulaşılabilen Pigeon Adası’nda dalış yapmak. Dalış yapabileceğiniz 30’dan fazla nokta var Guadelup’ta. Bunların çoğu da Grande Terre’de. Dalış yapabilme koşulları mevsimlere göre değiştiğinden dalmaya gitmeden önce bilgi almanızda fayda var. Pigeon Adası’ndaki Cousteau Sualtı Parkı dalgıçların ana mekânı haline gelmiş.

Guadelup plajları herkese açık ve dolayısıyla çok kalabalık da olabiliyor. Grande Terre’deki Plage Caravelle en çok tercih edilenler arasında ilk sıralarda. İllaki Atlantik Okyanusu’nda yüzmek istiyorsanız L’Autre Bord’a, Basse Terre’deyseniz Pigeon Adası’nda Malendure’ye gidebilirsiniz. Cousteau Sualtı Parkı’na çok yakın. Güneşlenirken gözlerden uzak kalmayı tercih edenler için Anse Crawen, Arawak ve Callinago plajları bulunuyor.

GRANDE TERRE’DE GÖRÜLECEK YERLER

Pointe-a-Pitre

Ülkenin en büyük, en kalabalık ve en gürültülü şehri, aynı zamanda en önemli ihraç limanı. Bu sıfatlardan sonra bu kadar küçük bir şehirde bile trafik karmaşası ile karşılaşmak şaşırtmıyor kimseyi. İnsanın dikkatini ilk olarak aynı caddenin bir tarafında sömürge döneminden kalan eski evlerin diğer tarafındaysa son derece modern binaların olması çekiyor. Eski evler otel, restoran ya da devlete ait binalar olarak kullanılarak korunmuş. Bunlardan biri de diğer adalara gitmek için bineceğiniz teknelerin kalktığı terminal binası.

‘Bu kadarı yetmez ben buralara kadar gelmişken sömürge günlerinden bir gün yaşamak istiyorum diyorsanız’ şehrin merkezindeki Place de Victoire’a gidin. Ağaçların gölgelediği kafelerde oturun ve etraftaki ahşap evlerin sizi tarih koridoruna almasına izin verin. Burası adını 18’inci yüzyılın sonunda İngilizlere karşı kazanılan zaferden ve bu zaferi kazanan komutan Victor Hugues’ten almış. Burada her yere yürüyerek ulaşmanız çok kolay. Liman tarafında kurulan pazara ise mutlaka uğrayın. Baharat, sebze ve meyve çeşitlerinin çizdiği renkli tabloya satıcıların yüksek sesle yaptıkları davetler ve alıcıların aynı tondaki pazarlık çabaları eşlik ediyor. Şehirdeki tek pazar yeri burası değil. Çiçek, el işleri ve kıyafetlerin satıldığı pazarlar ilgi alanınızdaysa St. Antoine ve St. Jules tarafına doğru gidin. St. John Perse Müzesi bir 19’uncu yüzyıl binasında yer alıyor. Müze ülkenin efsanevi edebiyatçılarından Alexis L’eger’e adanmış. St. John Perse adıyla tanınan L’eger 1960’ta Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmış. Şehirdeki bir diğer müze ise 19’uncu yüzyılda köleliğe karşı mücadele eden Victor Schoelcher adına kurulan Schoelcher Müzesi. Şehrin dikkat çekici yerlerinden biri ise ‘demir katedral’ adıyla da bilinen Cathedrale de St Pierre et St Paul; Fransız eklektik mimarisinin etkileyici bir örneği.

Aquarium de la Guadeloupe

Pointe-a-Pitre marinasının hemen yanındaki akvaryum rengârenk tropikal balıkları, köpekbalıkları ve birçok deniz canlısının evi. Aynı zamanda kaplumbağaları kurtarma merkezi olarak da görev yapıyor. Snorkelle yüzebileceğiniz akvaryum görmeye değer (www.aquariumdelaguadeloupe.com).

Ft. Fleur d’Epee

1750’li yıllarda inşa edilen kale 1794’te Fransa ve İngiltere arasındaki savaşa sahne olmuş. Victor Hugues komutasındaki Fransızların zafer kazandığı savaşta kullanılan zindanları ve siperleri bugün bile görmeniz mümkün. Kaleden Iles des Saintes ve Marie Galante adalarının manzarası harika.

Gosier

Eskinin küçük balıkçı kasabası bugün Sainte Anne ve Saint François ile birlikte bölgede Grande Terre Riviera olarak tanımlanıyor. Kıyı şeridi otellerin istilası altında. Eskiye dair el değmemiş havasını kaybetse de hâlâ yoğun turist akınına uğruyor. Bunda restoranlarının ve her zevke hitap eden eğlence hayatının rolü büyük.

Kelebek adaların en büyük yerleşim birimlerinden olan Le Moule aynı zamanda önemli turistik merkezlerden biri. Dar sokakları, rengârenk tezgahları ile insana enerji aşılayan bir yer. İçki fabrikası, adanın gerçek sahibi olan yerlilerin geleneklerinin sergilendiği müzesi, Saint Jean Baptiste Kilisesi ilgi çeken yerler listesinde. Rüzgâr sörfünden hoşlananlara bir haberim var; kıyıdaki mercan kayalıkları sizlere harika bir ortam sunuyor. Guadeloup’un bir diğer köşesi olan Morne a-l’Eau farklı görüntülerle misafirlerini şaşırtmayı başarıyor. Başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz akıllara kazınan mezarlığı daha çok bir amfi tiyatro ya da arenayı andırıyor. Mezarlar ise bir ev veya lahit görüntüsünde. En ilginci bu mezar evlerin siyah beyaz kareler halinde boyalı olmaları. Uzaktan göze hoş gelseler de o gördüğünüz çiçeklerin çoğu yapma.

Okyanus manzarası için seçilebilecek en güzel noktalardan biri adanın en doğusundaki Pointe des Châteaux. Atlantik’e doğru uzanan vahşi görüntülü kayaları, kuvvetli rüzgârı, tehlikeli olduğu için adrenalin tutkunlarını kendine çeken sahili en belirgin özellikleri.

Ne alInır?
Unutmayın Fransız topraklarındasınız. Bu yüzden Fransa’da bulabileceğiniz hemen her şeyi burada da bulabilirsiniz. Alışveriş için çok şık dükkânlardan sokak satıcılarına kadar çok fazla seçeneğiniz var. Yine de buradan götürebileceğiniz en değerli armağanların başında kendi ürettikleri rom geliyor.

Nerede yenir?
· Manman’dlo La Sirene
(www.manmandlo.fr/le-restaurant.html)
· L’Eddy’s Papilion
(www.leddyspapilion.com)
· Au bon vivre (www.aubonvivre.com)

Nerede kalınır?
· Hotel Amaudo (www.amaudo.fr)
· Caraib’Bay Hotel
(www.caraib-bay-hotel.com)
· Le Jardin Malanga
(www.jardinmalanga.com)

Guadelup’un en güzel sezonu ve dolayısıyla en çok tercih edilen zaman dilimi kasım ortasından mayıs sonuna kadar. Ancak diğer zamanlarda adanın çok daha sakin olduğunu ve fiyatların da düştüğünü unutmayın, cazip gelebilir.