Son Güncelleme:
Kaçkarlar’da bir yaz macerası
Şehrin sıcağından, sahillerin kalabalığından, siyasetçilerin bitmek bilmez polemiklerinden bunaldıysanız, doğayla ve kendinizle başbaşa kalmak istiyorsanız Doğu Karadeniz’in yeşil cenneti Kaçkarlar sizi bekliyor. Artvin’in Yusufeli ilçesi sınırlarındaki Olgunlar Köyü’nden başlayıp, Rize’nin Çamlıhemşin ilçesindeki Ayder Yaylası’na ineceğiniz beş günlük bir turda, püfür püfür bir havada, üzerinde çim kayağı yapılabilen çayırlarda yürüyeceksiniz. Güzellikleriyle baş döndüren dağ çiçekleri, pınarlar, dereciklerin arasından geçeceksiniz. Ağustosun yoğun meteor yağmurları her gecenizi birer havai fişek şölenine çevirecek.
Otobüsümüz Yusufeli’nden çıkıp, kuzeydeki dağlara doğru yöneldiğinde temmuzun kavurucu sıcağı, sahilin nefes kesen nemi geride kalmıştı. Asfalt bozulup stabilize yola, Yaylalar (Herek) Köyü’nü geçince toprak yola dönüştü. Zıplaya zıplaya uyandırılıp, Olgunlar’da Kaçkarlar’a ayak bastık. 2150 metre irtifadaki köy yazın ortasında baharı yaşıyordu. Çadırlar kuruldu, uzun bir yolculuğun yorgunluğuyla deliksiz uyuduk.
Sabah şafak sökerken kalktığımızda, oksijen terapisinin etkisiyle hepimiz zıpkın gibi olmuştuk. Ateşin etrafında kahvaltımızı yaptık, eşyalar katırlara yüklendi, yola çıktık. Dev bir nehir yatağını andıran Büyükçay (Hastaf) Vadisi kıvrımlar çizerek, hafif bir eğimle yükseliyordu. Yaklaşık yedi kilometre yürüyüp, 2840 metredeki Büyükdağdüzü’ne (Dilberdüzü) ulaşacaktık. Güneş yükseldikçe tepelerin yeşili, gökyüzünün mavisi berraklaşıyor, her köşede bir kartpostal manzarası oluşturuyordu. Yol arkadaşlarım İstanbullu amatör fotoğrafçılardı. Finans, bilişim, eğitim, sağlık gibi sektörlerde çalışıyordu çoğu, en yaşlımız 50 civarındaydı. Çevremiz fotoğraf çekmeye kışkırtan manzaralarla doluydu: Patikamıza eşlik eden küçük derecik, golf sahasını andıran ağaçsız tepeler, rengarenk çiçekler...
GÖKYÜZÜNDEKİ ŞENLİK
Öğle saatlerinde mola verdiğimizde mayolarımızı çıkarıp, kendimizi buz gibi akan dereciğe bıraktık. Bir anda bütün yorgunluğumuz sıfırlanmış, yeniden enerji dolmuştuk. Molalar, fotoğraf çekimleriyle uzayan yürüyüş beş saat sonra Büyükdağdüzü’nde noktalandı. Çadırlarımızı kurduk, matlarımızı dışarı çıkarıp sırt üstü yattık. Ertesi sabah zirvesinden Karadeniz’i görmeyi hayal ettiğimiz Kaçkar Dağı karşımızdaydı.
Akşam yemeğinden sonra kamp ateşinden uzaklaşıp, çadırın kapısındaki mata sırt üstü yattım. Ve o ana kadar bakmayı akıl edemediğim gökyüzündeki yıldızları gördüm. Samanyolu, elimi uzatsam dokunacakmışcasına yakındı. Hemen Büyükayı’yı, Kutup Yıldızı’nı aradım. Uzaklarda kayan yıldızı arkadaşıma göstermek isterken müthiş bir şey oldu. Güneydeki tepelerden beliren büyük ışık kütlesi boydan boya gökyüzünü geçip, kuzeyde kayboluverdi. Bunu bir başka ışık kütlesi izledi. Birazdan gökyüzü şenlik yerine döndü. Sanki dev havai fişeklerin atıldığı, çok özel bir gösteri izliyorduk. Sonradan öğrendiğime göre, yılın en yoğun meteor yağmuru temmuzda başlıyor, ağustos sonuna kadar sürüyordu. 15 Ağustos civarında meteor yağmuru doruğa ulaştığında, saatte 50 civarında kayan yıldız gözlemlemek mümkündü.
ELMASI BURAYA KİM SAKLADI
Ertesi sabah şafak sökerken yola çıktık. İlk kez bir zirveye tırmanacaktım. Doğrusunu söylemek gerekirse, zirveler beni pek ilgilendirmiyordu. En hızlı tırmanmak, en yükseğe çıkmak gibi hırslarım yoktu. Ben, Kaçkar’ın florasın, faunasını merak ediyordum. 2500 metreden sonra flora kalmıyor, ortalık çöle dönüşüyordu.
Fikrim yaklaşık 1,5 saat sonra, bir anda değişti! Sivri gri tepelerin ardında, dev bir elması andıran Deniz Gölü’nün kıyısına varmıştık. 3250 metre irtifada, 60 metre derinliğindeki bu buzul gölünün mavisini, suyunun berraklığını tarif etmek imkansızdı. Kaya parçalarından sekerek uzayıp giden yolumuz, zirvenin yakınlarında dikleşti, döne döne bir gökdelene tırmanmaya başladık. Beş dakikada bir mola verip nefesimizi topluyor, herbiri yuvarlanmak üzere olan taşlara son derece dikkatli basıyorduk. Dilberdüzü’nden ayrıldıktan yaklaşık dört saat sonra zirveye varmıştık. 3932 metreden aşağıya baktığımızda müthiş bir panorama uzanıyordu ayaklarımızın altında: Denizgölü ve İsimsizgöl, uzaklarda Yalnızçam Dağları, Karadeniz yönünde hızla dağlara yaklaşan bembeyaz bir bulut denizi... Fotoğraf çekip, kamp yerine döndük. Çoğumuzun ilk zirve deneyimiydi, hiçbir sorun çıkmadan yürüyüşü tamamlamıştık. Akşam yemeğinde rehberimizden toplu bir aferin aldık.
Ertesi gün Büyükçay Vadisi’ni izleyerek yaklaşık iki saatte Olgunlar’a döndük. Bir gece konaklayıp, dinlendik.
TURLARA RAFTİNG VE ÇAY GEZİSİ EKLENDİ
* Bukla: Yedi gece konaklamalı tur. 1199 TL. (0212 245 06 35) * Exlorer: Ankara çıkışlı, altı günlük konaklamalı turlar düzenleyen firma, yedinci gün çay kültürünü tanıtmak üzere katılımcıları bahçelere ve tarlalara götürüyor. (0312 438 00 95) * Middle Earth Travel: İki gece pansiyon, dört gece kamp konaklamalı turlar 1100 TL. (0384 271 25 59) * Ogzala: Firma altı günlük kamp ve yürüyüşe, bir gün Fırtına Deresi’nde rafting ekledi. 950 TL. + KDV (0262 345 0091) * Patika: Üç gece pansiyon, üç gece çadır konaklamalı 950 TL. (0212 244 81 11) * Pirpila: Dört gece pansiyon, iki gece çadır, toplam yedi gün. 1050 TL. (0212 244 80 07)
Sabah şafak sökerken kalktığımızda, oksijen terapisinin etkisiyle hepimiz zıpkın gibi olmuştuk. Ateşin etrafında kahvaltımızı yaptık, eşyalar katırlara yüklendi, yola çıktık. Dev bir nehir yatağını andıran Büyükçay (Hastaf) Vadisi kıvrımlar çizerek, hafif bir eğimle yükseliyordu. Yaklaşık yedi kilometre yürüyüp, 2840 metredeki Büyükdağdüzü’ne (Dilberdüzü) ulaşacaktık. Güneş yükseldikçe tepelerin yeşili, gökyüzünün mavisi berraklaşıyor, her köşede bir kartpostal manzarası oluşturuyordu. Yol arkadaşlarım İstanbullu amatör fotoğrafçılardı. Finans, bilişim, eğitim, sağlık gibi sektörlerde çalışıyordu çoğu, en yaşlımız 50 civarındaydı. Çevremiz fotoğraf çekmeye kışkırtan manzaralarla doluydu: Patikamıza eşlik eden küçük derecik, golf sahasını andıran ağaçsız tepeler, rengarenk çiçekler...
GÖKYÜZÜNDEKİ ŞENLİK
Öğle saatlerinde mola verdiğimizde mayolarımızı çıkarıp, kendimizi buz gibi akan dereciğe bıraktık. Bir anda bütün yorgunluğumuz sıfırlanmış, yeniden enerji dolmuştuk. Molalar, fotoğraf çekimleriyle uzayan yürüyüş beş saat sonra Büyükdağdüzü’nde noktalandı. Çadırlarımızı kurduk, matlarımızı dışarı çıkarıp sırt üstü yattık. Ertesi sabah zirvesinden Karadeniz’i görmeyi hayal ettiğimiz Kaçkar Dağı karşımızdaydı.
Akşam yemeğinden sonra kamp ateşinden uzaklaşıp, çadırın kapısındaki mata sırt üstü yattım. Ve o ana kadar bakmayı akıl edemediğim gökyüzündeki yıldızları gördüm. Samanyolu, elimi uzatsam dokunacakmışcasına yakındı. Hemen Büyükayı’yı, Kutup Yıldızı’nı aradım. Uzaklarda kayan yıldızı arkadaşıma göstermek isterken müthiş bir şey oldu. Güneydeki tepelerden beliren büyük ışık kütlesi boydan boya gökyüzünü geçip, kuzeyde kayboluverdi. Bunu bir başka ışık kütlesi izledi. Birazdan gökyüzü şenlik yerine döndü. Sanki dev havai fişeklerin atıldığı, çok özel bir gösteri izliyorduk. Sonradan öğrendiğime göre, yılın en yoğun meteor yağmuru temmuzda başlıyor, ağustos sonuna kadar sürüyordu. 15 Ağustos civarında meteor yağmuru doruğa ulaştığında, saatte 50 civarında kayan yıldız gözlemlemek mümkündü.
ELMASI BURAYA KİM SAKLADI
Ertesi sabah şafak sökerken yola çıktık. İlk kez bir zirveye tırmanacaktım. Doğrusunu söylemek gerekirse, zirveler beni pek ilgilendirmiyordu. En hızlı tırmanmak, en yükseğe çıkmak gibi hırslarım yoktu. Ben, Kaçkar’ın florasın, faunasını merak ediyordum. 2500 metreden sonra flora kalmıyor, ortalık çöle dönüşüyordu.
Fikrim yaklaşık 1,5 saat sonra, bir anda değişti! Sivri gri tepelerin ardında, dev bir elması andıran Deniz Gölü’nün kıyısına varmıştık. 3250 metre irtifada, 60 metre derinliğindeki bu buzul gölünün mavisini, suyunun berraklığını tarif etmek imkansızdı. Kaya parçalarından sekerek uzayıp giden yolumuz, zirvenin yakınlarında dikleşti, döne döne bir gökdelene tırmanmaya başladık. Beş dakikada bir mola verip nefesimizi topluyor, herbiri yuvarlanmak üzere olan taşlara son derece dikkatli basıyorduk. Dilberdüzü’nden ayrıldıktan yaklaşık dört saat sonra zirveye varmıştık. 3932 metreden aşağıya baktığımızda müthiş bir panorama uzanıyordu ayaklarımızın altında: Denizgölü ve İsimsizgöl, uzaklarda Yalnızçam Dağları, Karadeniz yönünde hızla dağlara yaklaşan bembeyaz bir bulut denizi... Fotoğraf çekip, kamp yerine döndük. Çoğumuzun ilk zirve deneyimiydi, hiçbir sorun çıkmadan yürüyüşü tamamlamıştık. Akşam yemeğinde rehberimizden toplu bir aferin aldık.
Ertesi gün Büyükçay Vadisi’ni izleyerek yaklaşık iki saatte Olgunlar’a döndük. Bir gece konaklayıp, dinlendik.
TURLARA RAFTİNG VE ÇAY GEZİSİ EKLENDİ
* Bukla: Yedi gece konaklamalı tur. 1199 TL. (0212 245 06 35) * Exlorer: Ankara çıkışlı, altı günlük konaklamalı turlar düzenleyen firma, yedinci gün çay kültürünü tanıtmak üzere katılımcıları bahçelere ve tarlalara götürüyor. (0312 438 00 95) * Middle Earth Travel: İki gece pansiyon, dört gece kamp konaklamalı turlar 1100 TL. (0384 271 25 59) * Ogzala: Firma altı günlük kamp ve yürüyüşe, bir gün Fırtına Deresi’nde rafting ekledi. 950 TL. + KDV (0262 345 0091) * Patika: Üç gece pansiyon, üç gece çadır konaklamalı 950 TL. (0212 244 81 11) * Pirpila: Dört gece pansiyon, iki gece çadır, toplam yedi gün. 1050 TL. (0212 244 80 07)