GeriSeyahat İşte siz, Kur’an’a dokunamazsınız!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
İşte siz, Kur’an’a dokunamazsınız!

İşte siz, Kur’an’a dokunamazsınız!

Kur’an’ın mucize tespitlerinin en hayatî olanlarından bazılarını, şu Deniz Feneri adlı ğulûl suçu münasebetiyle elle tutulur biçimde gördük, yeniden ve daha derinden kavradık.

Tanrı’ya şükürler olsun!

 

O hayat veren mucize mesajlardan birkaçını daha milletimizin önünü koyacağız. Öyle ya, demir sıcakken dövülür.

 

Kur’an, kendisinden söz ederken şöyle diyor:

 

“O, kesinlikle şerefli bir Kur'an'dır. Titizlikle saklanan bir kitaptadır. Ona, arındırılmışlardan başkası dokunamaz. Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.”  (Vâkıa, 77-80)

 

Allah ile aldatmanın saltanat ocağı Arap-Emevî kodamanlığının oluşturduğu geleneksel dincilik bu ayetleri şöyle yorumlamış ve ne yazık ki dinleştirmiştir. Demiştir ki, aşağıda sayılan şu kişiler Kur’an’a dokunamaz, çünkü onlar ‘hükmen pis’tir:

 

Cünüp olanlar, abdesti olmayanlar,loğusa ve âdet halindeki kadınlar.

 

Arap-Emevî dinciliğinin iddiasına göre, loğusa ve âdet halindeki kadınlar, bırakın Kur’an’ı dokunarak okumayı, dokunmaksızın bile okuyamazlar…

 

Arap-Emevî fıkhı tarafından Kur’an’a dayandırılmak istenen bu namert yalanların maskesini yırtan çok aziz İslam bilginleri gelip geçmiştir. Hepsinin hatırası önünde hürmetle eğiliriz.

 

Ne yazık ki, Allah ile aldatan dinci zebanîler, zaman içinde bu Kur’an mümini bilginlerin açıkladıkları gerçeklerin üstünü tekrar örtmüş ve Allah ile aldatmaya devam etmişlerdir.

 

Allah’a şükür duygumuzun bir ifadesi olarak söyleyebilirim ki, gerçeğin üstüne çekilen Arap-Emevî şalını son yıllarda yırtıp atan, biz olduk. İslam Nasıl Yozlaştırıldı kitabımızın Kur’an’ı anlatan bölümünde bu namert ve simsiyah şalı nasıl parçaladığımız görülmektedir.

 

 

VÂKIA SURESİ NE DİYOR?

 

Başlığın hemen altına koyduğumuz ayetler neye dikkat çekiyor?

 

Yüce âlemlerde korunan Kur’an’a, o âlemlerin varlıkları olan melekler dokunmaktadır, onu oradan insanlık dünyasına onlar taşımaktadır.

 

Tartışmalara sebep olan ayet  “Ona, arındırılmışlardan başkası dokunamaz” anlamındaki 79. ayettir. İniş sebebi dikkate alınırsa, bu ayetlerin insanlık dünyasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Söz konusu olan, melekler dünyasıdır. Dolayısıyla, ayetlerin abdestle, cenabetle, loğusalıkla da ilgisi olamaz.

 

Fakat eğer iniş sebebini dikkate almadan veya o sebebi bağlayıcı kılmadan konuşursak, o takdirde ayet Kur’an’ın istediği arınmışlığa ulaşmamış insanların Kur’an’dan elini çekmelerini ifade edecektir. Çünkü maddî anlamda dokunmayı hiç kimse engelleyemez; isteyen istediği kadar dokunur.

 

Kur’an’ın söylemek istediği kesindir. Kur’an şunu söylüyor:

 

Benim istediğim anlamda temiz olmayan insanlar benden ellerini çeksinler.”

 

Örneğin, Deniz Feneri soygunuyla, ğulûl suçu işledikleri, ulaslararası yargı kararıyla hükme bağlanmış olanların ve benzerlerinin kirli ellerini Kur’an’ın dininden ve kirli alınlarını İslam’ın secdegâhından çekmeleri gerekir. Çünkü Kur’an bunları ‘dini yalanlamak’la suçlamaktadır. Dini yalanlayanın Kur’an’a sahip çıkmaya kalkması kadar abes ne olabilir!

 

Ne ilginçtir ki, üzerinde konuştuğumuz ayetin biraz ilerisindeki ayet (Vâkıa 82), insanoğlunun bir kötülüğünden daha söz etmektedir: ‘Yalanlamayı/yalancılığı rızık haline getirmek.’ Şöyle deniyor:

 

“Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?”

 

Bu ayette yalanlama anlamında kullanılan ‘tekzîb’ sözcüğü, Mâûn Suresi’nin ‘dini yalanlayanları gördün mü?” diye soran birinci ayetinde kullanılan kelimenin aynısıdır. Demek oluyor ki, Yüce Kur’an, insanlık dünyasında, yalanlamayı ve yalancılığı geçim aracı, hatta bizatihi rızık yapmış insan suretinde mahlûklar bulunduğuna vurgu yapıyor.

 

Bu yalan yiyicilerin durumları ve uğrayacakları akıbet, Alak Suresi’inde yine ‘tekzîb’le aynı kökten bir kelime kullanılarak gösteriliyor. Orada, ‘Günahkâr, yalancı alın’lar deşifre ediliyor ve bu yalancı alınların Cenabı Hak tarafından takibe alındığı bildiriliyor. Şöyle deniyor:

 

“Bilmedi mi ki, Allah gerçekten görür! İş, sandığı gibi değil! Eğer vazgeçmezse yemin olsun, o alnı mutlaka tutup sürteceğiz! O yalancı, o günahkâr alnı. Hadi, çağırsın derneğini/ kurultayını! Biz de çağıracağız zebanileri!” (Alak, 14-18)

 

 

DENİZ FENERİ SUÇLULARININ DURUMU

 

Deniz Feneri adlı ğulûl suçunun suçluları ve (Mercümek, Yimpaş, Kombassan, İhlas, Jet-Pa vs. gibi) benzeri dinci vurguncular, yukarıdan beri ele aldığımız ayetlerin tümünün tokadını yemeye müstahak hale gelmiş günahkârlardır. Suçlarının geçtiği bütün ayetlerde suçun omurgasına oturtulan kelime aynıdır: Yalancılık.

 

Alman yargısı, Deniz Feneri ğulûl suçunun mahkûmiyet kararını dünyaya açıkladı. Yani suç sabit, cezalar kesin.

 

Şimdi, biz de bu karara dayanarak bu suçun Kur’an açısından yani ruhsal-manevî-İslamî sonuçlarını tarihe ve millete açıklıyoruz. Açıklıyoruz ki, Türkiye’yi kemiren ve çoğu gizli kalan bu tür suçların kahrını çeken Türk halkı uyanıp kendine gelebilsin.

 

Allah ile aldatma soyguncularının suçlar ve öngörülen cezaları şöyle:

 

1. Ğulûl yani kamu haklarını talan.

 

Cezası: İslam’ı inkâr etmiş olmanın bütün sonuçları.

 

Dinsel dayanak: Mâûn Suresi.

 

2. Kur’an’ın aradığı temizliği yitirip pislenmiş hale gelmek.

 

Cezası: Kur’an’a el sürmemek, Kur’an’dan, İslam’dan, dinden-imandan söz ederek bu tertemiz kavramları haramla pislenmiş dillerine dolamamak.

 

Dinsel dayanak: Vâkıa Suresi, 77-82. ayetler.

 

Bu pisliğe bulanmış kişilerin ellerini ve dillerini Kur’an’dan, İslam ve imandan, alınlarını da secdeden ve secdegâhdan uzak tutmaları gerekmektedir.

 

3.Yalancılık ve yalanlama suçunu işledikten sonra, bu suçu örtmek için derneğini/kurultayını, yani yönetimdeki, güç noktalarındaki adamlarını, destekçilerini, nemalandırdığı kişileri devreye sokma suçu.

 

Cezası: Yalancı, günahkâr alnından tutulup sürüklenmek. Bu sürükleme, dünyada, adaletin görevlendirdiği yargıçlar, âhirette ise Cenabı Hakk’ın görevlendirdiği zebanilerce yapılacaktır.

 

Dinsel dayanak: Alak Suresi, 14-18. ayetler.

 

Tarihe, Müslüman camiaya, Türk milletine duyurulur.

 

İman ve irfan görevimizi yaptığımıza şahit ol, ya Rab!


False