Barış AKPOLAT
Son Güncelleme:
İstanbul’u koruyan 15 Bizans tılsımı
Bizans imparatorları, İstanbul’u istilalardan, kötülüklerden, salgın hastalıklardan korumak için, farklı dönemlerde farklı noktalara tam 15 anıt dikmiş. Tılsımlı olduğu düşünülen anıtların her birinin ayrı hikayesi var. Efsanelerin anlattığına göre hepsi de bulunduğu yerleri korumuş.
Bazılarının zaman içinde yok olduğu, bazılarının ise yalnızca bir efsaneden ibaret olduğu düşünülüyor. Yazıyı okuyunca, çoğunun önünden her gün geçtiğinizi fark edeceksiniz. Sultanahmet ve Beyazıt meydanları arasında uzanan Divan Yolu’nun kenarında duran Çemberlitaş sütunu, İstanbul’da dikilen ilk sütun. Roma İmparatorluğu’nun hızla yayıldığı sırada, Frigya’dan alınıp Roma’daki Apollo Tapınağı’nın önüne dikilmiş. I. Konstantinus, İstanbul’u yeniden inşa ederken sütunu MS 330 yılında şu an bulunduğu yere dikmiş. Üzerine kendi heykelini eklemeyi de unutmamış. Çemberlitaş’ın üzerinde haç ve Apollon süslemeleri bir arada bulunur. Bu durum, I. Konstantinus’un Hıristiyan olmakla birlikte antik çağlardan tümüyle kopmadığını gösteriyor. Çemberlitaş’ın hanedanı kötülüklerden ve felaketlerden koruduğuna inanılırdı.
Bulunduğu mahalleye adını veren Kıztaşı, bir diğer tılsımlı anıt. Fatih Saraçhane’deki sütun, Büyük Pozantin’in kızının mezarı üzerine diktirilmiş. İmparator kızını yılanlardan, çıyanlardan ve karıncalardan korumak amacıyla yaptırmış Kıztaşı’nı. Anıt şu anda restorasyonda bulunuyor. Ancak yine de görmek mümkün.
Arcadius Sütunu, eski ismiyle Avratpazarı, yeni haliyle Cerrahpaşa’da bulunuyor. Bin parça beyaz mermerden yapılmış, merdivenli ve yüksek bir sütun. Hakkında farklı zamanlarda farklı efsaneler yaratılmış. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde, tepesindeki peri yüzlü heykelin yılda bir defa feryat kopardığında, havadaki kuşların yeredüştüğünü ve halkın bu kuşları toplayıp yediğini anlatmış. Giovanni Scognamillo ise 16. yüzyılda İstanbul’a gelen Hans Dernschwam’a anlatılanları aktarıyor: "Yıllar önce Avratpazarı’ndaki büyük bir kuleden denize doğru binlerce yılan fırlamış. Bu yılanlardan bir tanesi herkesin görebileceği şekilde çok büyükmüş. Burada bahsedilen kulenin Arcadius Sütunu olduğu düşünülüyor."
SİNEKSAVAR SÜTUN
Üstünde pek çok tılsımlı olduğuna inanılan heykel bulunan Altımermerli Sütun, Kocamustafapaşa’da. Eski bilginler tarafından altı mermerden yapıldığı biliniyor. Horoz, sinek, leylek ve kurt sembolleri bulunan heykelin her sembolü farklı bir işe yarıyor. Sinek sayesinde şehre sineklerin girmediği, horozların yirmi dört saatte bir öttüğü ve tüm horozlara önderlik ettiği düşünülürmüş. Kurt sayesinde İstanbul’daki tüm koyun sürüleri çobansız gezer, tüm gün otlayıp eksiksiz olarak ağıllara geri dönermiş. Leylek yılda iki defa kanat çırpar, birincide şehre leylekler gelir, ikincide ise gidermiş.
Sultanahmet’teki Burma Sütun, üzerindeki üç başlı ejderha sayesinde şehri yılanlardan korurmuş. Eski minyatürlerde tüm başlar eksiksiz görülüyor. Ancak efsaneye göre; bir gün bir yeniçeri, yanlışlıkla başlardan birini kırmış. Onun yüzünden şehirde o zamana kadar görülmemiş bir akrep istilası yaşanmış. Evliya Çelebi’nin yazdıklarına göreyse, eserin batıya bakan başını 2. Selim mücevherli bozdoğanıyla vurup kırdığı için şehrin batısında yılanlar belirmiş.
DÖRT MELEK, DÖRT TILSIM
Ayasofya müzesinin içinde de tılsımlı bir anıt var: Üzerinde Azrail, Cebrail, İsrafil ve Mikail kabartmaları bulunan dört sütunlu anıt. Cebrail kanat çırpıp bağırınca doğuda bolluk, İsrafil kanat çırpınca batıda kıtlık yaşanırmış. Mikail kanat çırpınca kuzeyden bir kahraman çıkar, Azrail kanat çırpınca tüm dünyada veba salgını olurmuş.
İstanbul depremleri de tılsımlı anıtların dikilmesine sebep olmuş. Atmeydanı’ndaki Örme Sütun, üçyüz bin taşın bir araya getirilmesiyle yapılmış. Tepesinde çok büyük bir mıknatıs olduğuna inanılan anıtın, mıknatıs sayesinde şehri depremlerden koruduğu düşünülüyordu. Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiler ise şöyle: Konstantinus, hükmü altındaki padişahlardan ellerindeki kalelerin ve büyük şehirlerin sayısı kadar renk renk taşlar istetmiş. Üç kere yüzer bin taş gelince Atmeydanı’ndaki alana dağlar gibi yığılmış. İyi bir mimarbaşı tarafından ortaya dikilen tılsımlı bir demir milin dört tarafına dökülen taşların tam tepesine de hamam kubbesi kadar bir mıknatıs konmuş. Bu mıknatıs sayesinde demir mil çekilmiş. Etrafı renk renk taşlardan oluşmuş bu kule sayesinde şehir depremlerden korunurmuş. Kuleyi inşa eden Uryarin isimli bir mimardır. Kendisi Ayasofya’yı yapan Ağranos Mimar’ın oğludur ve kulenin ortasındaki milin tam dibine gömülüdür.
KENDİ GİDİP EFSANESİ KALANLAR
Kucaklaşmış Sevgililer Anıtı, kavgalı çiftleri barıştırırmış. Tunçtan yapılmış olan, bir erkek ve ile kadının kucaklaşma anını gösteren heykele, kavgalı çiftlerden birinin sarılması yeterliymiş. Bilgin Calinus’un beyaz mermer üzerine yaptırdığı İhtiyar Adam ve Kadın heykeli ise ayrılmak isteyenler içinmiş. Kavgalı, anlaşamayan kişiler birbirinden ayrılmak için kullanırmış. Zeyrek’teki Hazreti Yahya Kilisesi’nin yanındaki mağaradan her yıl kış aylarında ’Koncoloz’ ismiyle bilinen cadılar çıkıp şehri arabalarla gezerlermiş. Tekfur Sarayı’ndaki tunçtan ifrit heykeli yılda bir kez etrafına ateş saçar, bu ateşten bir kıvılcım alabilen kişi çok sağlıklı yaşar ve genç kalırmış.
Bulunduğu mahalleye adını veren Kıztaşı, bir diğer tılsımlı anıt. Fatih Saraçhane’deki sütun, Büyük Pozantin’in kızının mezarı üzerine diktirilmiş. İmparator kızını yılanlardan, çıyanlardan ve karıncalardan korumak amacıyla yaptırmış Kıztaşı’nı. Anıt şu anda restorasyonda bulunuyor. Ancak yine de görmek mümkün.
Arcadius Sütunu, eski ismiyle Avratpazarı, yeni haliyle Cerrahpaşa’da bulunuyor. Bin parça beyaz mermerden yapılmış, merdivenli ve yüksek bir sütun. Hakkında farklı zamanlarda farklı efsaneler yaratılmış. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde, tepesindeki peri yüzlü heykelin yılda bir defa feryat kopardığında, havadaki kuşların yeredüştüğünü ve halkın bu kuşları toplayıp yediğini anlatmış. Giovanni Scognamillo ise 16. yüzyılda İstanbul’a gelen Hans Dernschwam’a anlatılanları aktarıyor: "Yıllar önce Avratpazarı’ndaki büyük bir kuleden denize doğru binlerce yılan fırlamış. Bu yılanlardan bir tanesi herkesin görebileceği şekilde çok büyükmüş. Burada bahsedilen kulenin Arcadius Sütunu olduğu düşünülüyor."
SİNEKSAVAR SÜTUN
Üstünde pek çok tılsımlı olduğuna inanılan heykel bulunan Altımermerli Sütun, Kocamustafapaşa’da. Eski bilginler tarafından altı mermerden yapıldığı biliniyor. Horoz, sinek, leylek ve kurt sembolleri bulunan heykelin her sembolü farklı bir işe yarıyor. Sinek sayesinde şehre sineklerin girmediği, horozların yirmi dört saatte bir öttüğü ve tüm horozlara önderlik ettiği düşünülürmüş. Kurt sayesinde İstanbul’daki tüm koyun sürüleri çobansız gezer, tüm gün otlayıp eksiksiz olarak ağıllara geri dönermiş. Leylek yılda iki defa kanat çırpar, birincide şehre leylekler gelir, ikincide ise gidermiş.
Sultanahmet’teki Burma Sütun, üzerindeki üç başlı ejderha sayesinde şehri yılanlardan korurmuş. Eski minyatürlerde tüm başlar eksiksiz görülüyor. Ancak efsaneye göre; bir gün bir yeniçeri, yanlışlıkla başlardan birini kırmış. Onun yüzünden şehirde o zamana kadar görülmemiş bir akrep istilası yaşanmış. Evliya Çelebi’nin yazdıklarına göreyse, eserin batıya bakan başını 2. Selim mücevherli bozdoğanıyla vurup kırdığı için şehrin batısında yılanlar belirmiş.
DÖRT MELEK, DÖRT TILSIM
Ayasofya müzesinin içinde de tılsımlı bir anıt var: Üzerinde Azrail, Cebrail, İsrafil ve Mikail kabartmaları bulunan dört sütunlu anıt. Cebrail kanat çırpıp bağırınca doğuda bolluk, İsrafil kanat çırpınca batıda kıtlık yaşanırmış. Mikail kanat çırpınca kuzeyden bir kahraman çıkar, Azrail kanat çırpınca tüm dünyada veba salgını olurmuş.
İstanbul depremleri de tılsımlı anıtların dikilmesine sebep olmuş. Atmeydanı’ndaki Örme Sütun, üçyüz bin taşın bir araya getirilmesiyle yapılmış. Tepesinde çok büyük bir mıknatıs olduğuna inanılan anıtın, mıknatıs sayesinde şehri depremlerden koruduğu düşünülüyordu. Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiler ise şöyle: Konstantinus, hükmü altındaki padişahlardan ellerindeki kalelerin ve büyük şehirlerin sayısı kadar renk renk taşlar istetmiş. Üç kere yüzer bin taş gelince Atmeydanı’ndaki alana dağlar gibi yığılmış. İyi bir mimarbaşı tarafından ortaya dikilen tılsımlı bir demir milin dört tarafına dökülen taşların tam tepesine de hamam kubbesi kadar bir mıknatıs konmuş. Bu mıknatıs sayesinde demir mil çekilmiş. Etrafı renk renk taşlardan oluşmuş bu kule sayesinde şehir depremlerden korunurmuş. Kuleyi inşa eden Uryarin isimli bir mimardır. Kendisi Ayasofya’yı yapan Ağranos Mimar’ın oğludur ve kulenin ortasındaki milin tam dibine gömülüdür.
KENDİ GİDİP EFSANESİ KALANLAR
Kucaklaşmış Sevgililer Anıtı, kavgalı çiftleri barıştırırmış. Tunçtan yapılmış olan, bir erkek ve ile kadının kucaklaşma anını gösteren heykele, kavgalı çiftlerden birinin sarılması yeterliymiş. Bilgin Calinus’un beyaz mermer üzerine yaptırdığı İhtiyar Adam ve Kadın heykeli ise ayrılmak isteyenler içinmiş. Kavgalı, anlaşamayan kişiler birbirinden ayrılmak için kullanırmış. Zeyrek’teki Hazreti Yahya Kilisesi’nin yanındaki mağaradan her yıl kış aylarında ’Koncoloz’ ismiyle bilinen cadılar çıkıp şehri arabalarla gezerlermiş. Tekfur Sarayı’ndaki tunçtan ifrit heykeli yılda bir kez etrafına ateş saçar, bu ateşten bir kıvılcım alabilen kişi çok sağlıklı yaşar ve genç kalırmış.