İnsan lekesi
Yaşam. Adına yıl denilen 365 tane taptaze günden oluşan ‘yaşım’larımın toplamı. Yaşam ve yaşım. Yaşım ve yaşam. Yaşamın anlamı, ona yüklediğiniz değerde saklıdır. Değer. Yaşamın değeri. Yaşamın değeri, eşittir yaşım’ın değeri.
Sahi kaç yaşındayım ben? Şimdiye kadar doya doya kaç doğumgünü yaşadım? Kimleri çağırdım? Kimlerle kutladım, yeni yaşımı? Kimleri çağırdım ve kimleri çağırmaya varmadı elim?
Doğum günlerimiz, bir yaşımıza daha girdiğimizde kutlanır. Bir yaş. Bir yaş. Bir yaş daha. Yavaş yavaş kurumaya yüz tuttukça, yaşlar artar. Taptaze, cıvıl cıvıl, gencecik, körpe günlerimizden, kuruduğu ellerimizdeki buruşukluklardan belli olan ihtiyarlık günlerine geçeriz yavaş yavaş. Yavaş yavaş mı? Hiç de değil! 40 yaşındaki birisine de sorsanız, 50, 60, 70 yaşındaki birisine de; cevap aynıdır. Nasıl geçtiğini anlayamadım evladım, su gibi geçip gitti ömür, heyhat! Daha dün gibi aklında çocukluğum…
Aslında buradaki heyhatta gizlidir yaşamın anlamı. Heyhaaat!
Hiç, keşke toprak olsaydım diye geçirdiğiniz oluyor mu aklınızdan? Ya da keşke bir kuş, bir kedi, bir at? Bilmem, insan dışında bir canlı olmayı özlediğiniz oluyor mu hiç?
Yaşadığınıza bin pişman olduğunuz, dünyaya gelip geleceğinize bin bir pişman olduğunuz anlar yaşıyor musunuz hiç?
Yaşamın anlamı ya bir tavır, ya bir eser, ya da bir ilişkidir, dostları aşkla dolu.
Fuzuli’nin dediği gibi, dünya herkesin kendi malını sattığı bir pazar yeridir. Ya bir tavır satarız, başkalarına. O dillere destan tavrımızla kahraman oluruz.
Ya bir eser satarız, başkalarına. O dillere destan eserimizle, ölümümüzün üstünden yüzyıllar geçse de, işinin erbabı bir sanatkar oluruz.
Ya da bir sevgi satarız, başkalarına. Sevmesek bizi hasta edecek bir sevgiyi, sırf içimizdeki aşk yarası kapansın diye satıveririz başkalarına. Shakespeare’in “Tazılar kendileri için koşar ama efendileri için avlarlar” sözünde gizlidir aşk’ın manası.
Aslında kendimiz için severiz. Ama başkasına satarız. Dillere destan aşklar yaşarız. Yaşar ve satarız. Tüketiriz. Bitiririz. Kaç milyar insan geçti, Ferhat’la Şirin’den bu yana. Ve biz hala onların aşkını konuşuyoruz. Şöyle uzun soluklu bir tavır, şöyle uzun soluklu bir eser, şöyle uzun soluklu bir aşk göremez olduk neredeyse.
Bütün bu tavırları, eserleri ve ilişkileri meydana getiren; adına insan denilen bir varlık. Ama sen istediğin kadar “in” san, çoğunun “out” olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
İnsanlık acaba halinden memnun mu?
Doğum gününü kutlarken, bir taraftan eski yaşını tükettiğine yanarken, diğer taraftan yeni yaşını henüz daha hiç lekelememiş olduğuna seviniyor olmasın sakın?
Leke. Şimdi sinemalarda bir film var. İnsan Lekesi. Başrollerini Anthony Hopkins (Coleman Silk) ve Nicole Kidman’ın (Faunia) paylaştığı bu filmi henüz izlemedim. Ama filmin ismini çok tuttum. İnsan lekesi. Kainatın en çıkmaz lekesi. Bin tane çamaşır suyuna da batırsan, üzerinize dökülen leke, eğer bir insan lekesi ise, maalesef ömür boyu ve hatta ömür sonrası bile çıkmıyor. Sahi seçimlerde hint boyası ile parmaklarımıza çıkmaz bir leke yapacaklarına, bu işi insan lekesi ile yapsalar ya?
Şaka bir tarafa, yaşamın anlamını berbat eden en büyük lekedir, insan lekesi. Onurunuzu, gururunuzu, şerefinizi, haysiyetinizi bir anda ayaklar altına alıverir. Siz daha ne olduğunuzu anlayamadan, bir de bakarsınız ki, çıkmaz leke alın yazınız oluvermiştir, çoktan.
İnsan lekesinin bilinen en yaygın kullanımı, dille yapılanıdır. Atalarımız çatal dilli yılanlara öfkelenmişler, şimdiye dek. Halbuki insanların o çıkmaz insan lekesi bulaştıran çatal dilinden yaralananların yanında, yılanların çatal dilinden çeken insanlar devede kulak kalır.
“Kişi bile söz demini” diyor Yunus. Hiç çay demlerken sıcak suyu çayın üstüne boca edip, demlenmesini beklemeden hemencecik bardaklara doldurduğunuz oluyor mu? Bekliyorsunuz değil mi? Hatta içmek isteseniz bile, kahvedeki ocakçı, şirketteki çaycı (henüz demini almadı diye) vermiyor, çayı size. Bir çaya kıyamıyorsunuz, ama iş söze gelince, kıyım kıyım insandan geçilmiyor ortalık.
Dil yarası, en büyük insan lekesi oluyor. Ne yapıp ettiklerini bilen yok, ama Baltacı Mehmet Paşa ile Rus Çariçesi Katerina’nın adı geçen bir konuşma, her zaman manalı gülüşmelere sahne olur.
Dil yarası eşittir insan lekesi. Tabi başka çeşitleri var bu adına insan lekesi denilen çıkmaz lekelerin. Ama onları da başka yazılarda paylaşalım kısmetse.
Bu yaşam sizin. Yaşam, yaşım yarışında en çok yapmayı istediğiniz on şey şeyi bulun. Yaşınıza anlam veren yegane şey, yapmayı istediğiniz şeyleri gerçekleştirebilmenizdir. Yapmayı istediğiniz şey ise, yapmaktan zevk aldığınız şeyleri yapabilmenizdir. O halde neyi yapmaktan mutlu olduğunuzu bulun ve onu yapın. Ama sakın, sizin mutluluğunuz başkalarının mutsuzluğu olmasın. Geride bir yığın insan lekesi bırakmayın, no’lur.