İnsan gözünün görebileceği en güzel yer
2004’te başlayan Hürriyet Seyahat yolculuğumda dünyanın yüzlerce farklı köşesini yazdım. Bu köşe ise yepyeni. Burada sizinle İstanbul sırlarını paylaşırken Türkiye keşiflerine de yer vereceğim. Bazen de dünyanın farklı köşelerinde kaybolacağız. Dünyama hoş geldiniz, hazırsanız yolculuk başlıyor…
KÜBA YOLCUSU KALMASIN
110 bin kilometrekarelik yüzölçümüyle 11 milyon insana ev sahipliği yapan Küba, Kristof Kolomb’un günlüğünden dökülen satırlarla ‘Bir insan gözünün görebileceği en güzel yer.’ ABD eyaleti Florida’dan sadece 180 kilometre uzaklıktaki bu ülke büyük bir değişimin şafağında. Amerikan fast-food’çular köşeleri kapmadan ziyaret edin, seveceksiniz.
Burası, görsel malzeme açısından, bir fotoğrafçı için en tahrik edici yerlerden biri. Her köşede bir sürpriz gizli.
Önce Avrupa’dan gelen göçmenlerin, ardından da köleliğin kaldırıldığı 1886’ya kadar Afrika’dan getirilen zencilerin, yerel halkla karışmasından etnik bir mozaik çıkmış. Sokaklar renk cümbüşü. Fellini filmlerinden fırlayıp soluğu bu ülkede almış insanlar dolaşıyor.
Kübalılar sıcak ve konuşkan. Her an bir fincan kahve ya da bir kadeh rom ikram etmeye hazırlar. Müzik ve dans hayatın önemli bir parçası; zaten Küba rumba, mambo, çaça ve salsanın doğduğu yer. Küçük kasabalarda bile ‘Casa de la Trova’lar yani dans kulüpleri mevcut. 15 yaşındaki kızların gelin gibi giydirilip topluma tanıtılma partileri de kültürün önemli bir parçası.
GÖRMEDEN DÖNMEYİN
Washington’daki Capitol’un bir kopyası olan eski parlamento binası Capitolio’nun önünde fotoğraf çektirin.
1777’de bitirilen ve Aziz Cristobal’e yani Kolomb’a adanan katedral sizi büyüleyecek. Katedralin yan sokağında Hemingway’in meşhur ettiği ‘La Bodeguita del Medio’ isimli restoran bulunuyor. Mekân, mojito, Cuba libre, pina colada ve daiquiri’de iddialı.
Havana’da yemek için favori yerim, San Francisco meydanı’ndaki Cafe del Oriente. ‘El Templete’ de deniz ürünleri konusunda başarılı. “Nerede kalınır” sorusuna cevabım ise şık bir butik otel olan Santa Isabel.
BU PAZAR, FENER'İN SOKAKLARINDA...
Fener Rum Patrikhanesi’ndeki ayine katılabilirsiniz; üstelik patriği de görebilirsiniz.
Sanatçı Cahide Erel’in Fener’deki atölyesi ‘İntikam’ dizisinde Hakan isimli karakterin eviydi. Burası artık Perispri adında bir kafe (0212 521 54 43). Alt kat sanat galerisi, üst katta kahvaltı, brunch ve Bizans yemekleri var.
Troya Hotel eski Rum evlerinden oluşan otantik bir otel ve kafesi de bulunuyor, hemen Erel’in atölyesinin yanında.
Yol üzerindeki Cafe Byzas’ta bir kahve içebilir, Soroptomist Kulübü’nün desteğiyle açılan Vodina Cafe’de bir şeyler yiyip semt kadınlarına destek olabilirsiniz.
KAPADOKYA KEŞİFLERİ
Kapadokya mimarisi ve ortaçağ şatolarının inanılmaz kombinasyonunun adı Sacred House (0384 341 71 02, sacredhouse.com.tr). 124 ülkeye gidip yüzlerce otelde kaldım ama gördüğüm en yaratıcı en sıradışı yerlerden. Diğer favori adresim ise Argos.
Kapadokya’ya Muti, Ziggy’s ve Dibek’te muhakkak yemek yiyin.
Kışın beyaz örtü öyle yakışıyor ki tüm bölge Erciyes’ten Hasan Dağı’na bir roman kahramanı. O yüzden bir sabah güneşi gökyüzünde balonlarda karşılayın. Gecesinde ise 1249 yılında yapılmış Sarıhan’da neyin büyüleyici sesi eşliğinde dönen semazenleri seyredin.
CIA'DEN MEZUN ŞEF
Tabla’nın şefi Melih Bey Bilkent’te endüstri mühendisliğini bitirdikten sonra CIA’den mezun olmuş. Aman yanlış anlamayın; açılımı ‘Amerika Mutfak Sanatları Enstitüsü’. Melih Bey’in ABD’de çalıştığı Michelin yıldızlı restoranlar arasında Gramercy Tavern, Blue Hill Stone Barns ve French Laundry gibi efsanevi yerler var. Yemekler tamamen Türk, hiç öyle füzyon olayına girilmemiş. Anadolu’nun farklı şehirlerinden lezzetler bulunuyor.