GeriSeyahat İngiltere’nin kutsal merkezi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
İngiltere’nin kutsal merkezi

İngiltere’nin kutsal merkezi

Kral İkinci Henry, 1170’te tahta çıktığında ilk işi çocukluğunda kendisini baba gibi seven Başpiskopos Beckett’ı öldürtmekti. Bu ihanet Beckett’ı aziz, şehri Canterbury’i hac merkezine dönüştürdü. Tarihi kente okurumuz, Doktor Gültürk Köroğlu gitti, izlenimlerini yazdı.

Bahar dünyanın her yerinde ayrı şenliktir kuşkusuz. Ancak, her daim yeşil olan Britanya adasında daha da renkli, cümbüşlü olduğunu söyleyebilirim. Geçen yaz başında, bu zamanları Londra’nın geniş ve bakımlı parklarında doğanın tadını çıkararak geçirmiştim. Mayısta bir hafta sonu ziyaret ettiğim Canterbury, bu geziyi daha da unutulmaz kıldı. Ortaçağdan günümüze kalan bu eski yerleşim bölgesi Güneydoğu İngiltere’de Kent Kontluğu sınırları içerisinde bulunuyor. Londra’dan yaklaşık 1,5 saat uzaklıkta. Canterbury’ye gitmek için güneşli, ılık bir günde otomobille yola çıktık. Kilometreler boyu sapsarı kanola tarlaları arasında ilerleyen yol zaten görsel bir şölen sunuyordu ancak ana yoldan ayrılarak kısa süre sonra ulaştığımız orman içindeki doğal çan çiçeği (yaban sümbülü) tarlasını ömrümce unutamam. Londralılar bu çiçekleri görmek için mayısta parklara akın ediyor. Eflatun-mavi renkte, bileklerime kadar uzanan bir halının üzerinde, hayır aslında içinde yürümek olağanüstü bir deneyimdi.

HACILAR MANASTIRDA MİSAFİR OLUYORDU

Canterbury’nin tarihsel önemi 12’nci yüzyıldan beri bir hac merkezi olmasından geliyor. Bugün de modern hacıların ziyaretine ve hatta konaklamasına açık olan Canterbury Katedrali şehrin asıl çekim merkezi. Geçmişi 1’inci yüzyıla uzanan şehrin ilk sakinleri Cantiacci adlı bir Kelt kabilesi. Sonra Romalılar ve ardından Anglo-Saksonlar gelmiş. Halkın Hıristiyanlığı kabulü sonradan aziz mertebesine yükseltilen din bilgini St Augustine zamanında olmuş. Canterbury’de Başpiskoposluk kurarak katedral ve manastırı inşa ettirmiş. Yüzyıl sonra Canterbury Başpiskoposluğu, İngiltere Katolik Kilisesi’nin başı olarak kabul edilmiş. Başpiskoposluk, bugün de Anglikan Protestanların en yüksek dini lideri olarak önemini korumakta.
1170’te Başpiskopos Thomas Beckett’in kralın adamlarınca görev başında öldürülmesinden sonra Canterbury Katedrali hac merkezine dönüşmüş. Sonraki yıllarda ülkenin her yerinden hacılar katedrali ziyaret etmek için şehre gelmiş ve manastırda misafir edilmişler. O dönemde kapatılan ve yıllar içinde yerle bir olan St Augustine Manastırı’ndan günümüze kalan bir bölümü bugün müze olarak ziyarete açık. Keşişlerin konakladığı, yemek yediği taştan odaları ve ahşap çatısı ters dönmüş Nuh’un gemisine benzeyen eski kiliseyi gezmek heyecan verici.

KATEDRAL VİTRAYINDA DİSNEY KARAKTERLERİ

Şehri çevreleyen surlar 18’inci yüzyılda tamamen yıkılmış, sadece hapishane olarak kullanılan Westgate sağlam kalmış. Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra şehir yenilenmiş ve etrafı tekrar surlarla çevrilmiş. Tarihi bölgeyi çevreleyen, içinden Stour Nehri geçen Westgate Garden bir cennet bahçesi. Lale, sümbül, şebboy tarhları yeşil çimenlere yayılmış, nehirde gezinti yapanlar bu renk cümbüşünün arasından süzülürken, kuğular da peşlerinde. Bahçedeki kiraz ağaçlarının pembe çiçekleri konfetiler gibi dökülmüş yollara.
Dar kule kapısından geçerek eski şehire girince masal başlıyor. İçeride araç trafiğine yer yok, böylece sağlı sollu yer alan özgün, tarihi mimarinin en güzel örneklerini doya doya izleyebiliyorsunuz. 1500 yılında yapılmış The Old Weavers House ve 1858’de kurulan Kraliyet Kütüphanesi bunlardan bazıları. Şehir ziyaretçiler için bol alışveriş olanağı sunarken eski yapıların çoğunun girişinde antikacılar yer alıyor. Güneşli hafta sonunda şehri ziyarete gelenlerin asıl hedefi elbette katedral. Yüksek bir kulenin dar giriş kapısındaki uzun bilet kuyruğundan sonra avluya girince katedral tüm görkemiyle karşınızda duruyor. Yapının iç tonozları ve tavanı olağanüstü. Ancak benim en çok ilgimi çeken, pencere vitraylarından biri oldu. Klasik dinsel motiflerden oluşmasına karşın tablodaki figürlerin yüzleri alışılmışın dışında, Disney karakterleri şeklinde resmedilmiş.

PARKTA KONSER

Katedrali ziyarete gelenlerin kalabalığından biraz uzaklaşmak isteğiyle şehrin diğer ucuna yürüyünce evlerin arasından geçen dar yol beni geniş bir parka götürdü. Parkta güneşlenen gençlerin sayıca çokluğu Canterbury’de yer alan iki üniversitenin varlığına işaret ediyor; çimlere oturmuş gençler gruplar halinde eğleniyor, bir grup ileride kriket oynuyordu. Parkın bir diğer köşesinde kanser tedavisi için çalışan bir yardım kuruluşuna ait topluluk çalıyor. Şehirli hanımların derneğe yardım için yaptığı limonlu keklerden alarak gölgesinde uzanmak için bir ağaç altına yürüdüm. Ne de olsa İngiltere’de az bulunan böyle güneşli günleri iyi değerlendirmek gerekti.
Dönüşte yolumuzu deniz kıyısına düşürmeyi ihmal etmedik. Herne sahilinde Kuzey Denizi’ne ayaklarımızı soktuk. Herne Bay, kent merkezine 20 dakika uzaklıkta bir sahil kasabası. Denize girmek için ideal uzun bir kıyı şeridine sahip. Pek çok konaklama seçeneği var.

False