GeriSeyahat İnci ve ışık deyince Ohri
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
İnci ve ışık deyince Ohri

İnci ve ışık deyince Ohri

Makedonya’nın “Işık Kenti” Ohri, Türkiye’de “Elveda Rumeli” TV dizisiyle tanındı. Bölgede ise alabalığı ve incisiyle meşhur. Gölde yetişen bir balığın pullarının sedefle karıştırılmasıyla elde ediliyor bu inciler.

Yolumuz bir kez daha Balkanlara düştü. Nisanın en güzel günlerinden bir kaçını Ohri’de geçirdik.
Baharın tüm güzellikleri Ohri’nin her yanını saran rengarenk çiçeklerle kendisini gösterirken, Galiçica Dağları’nın zirveleri hâlâ bembeyazdı.
1979’da UNESCO Dünya Mirası ilan edilen, koruma altına alınan Ohri Gölü ise, saat dilimlerine göre renkten renge girerek, mavi ve yeşilin tonlarıyla adeta dans ediyordu.
Baharın kokusu, göle sinmiş sanki, öyle ki kuğular peş peşe kıyıya paralel restoranların, kafelerin yanından nazlı nazlı geçiyor, ikram edilen yiyecekleri kabul ediyordu.

BİRKAÇ GÜN YETMEZ

42 bin nüfuslu Ohri’de iki gün kaldım. Daha önce birkaç kez gelmiştim. Bu büyülü şehir, ilk kez yolu düşen için iki günde gezilemeyecek, şöyle söyleyeyim, tadına varılamayacak güzellikte bir coğrafya, kültür, tarih ve doğaya sahip.
Yıllardır tanıştığımız, Makedonyalıları Türkiye’ye tatile getiren, buraya yolu düşen Türklere rehberlik yapan Rüştü Müftü (64) Ohrili. Bize her defasında Ohri’yi anlatırken, antik dönemdeki adının “Işık Kent” anlamına gelen Liknidos olduğunu söylüyor. Kenti gezdikçe söylediğinin gerçek olduğuna kanaat getiriyorsunuz. Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan Ohri, 6 bin yıllık geçmişiyle bir çok tarihi izi günümüzde de taşıyor.
Ohri’yi gezmeye başladığınızda her adım attığınız yerde bu izlere rastlamak mümkün. Makedonlar her güne denk gelecek şekilde Ohri’de 365 kilise olduğunu söyler. En eskisi 9’uncu yüzyılda yapılan Ayasofya’dır. 13’üncü yüzyılda Santemegros Kilisesi yapılmıştır. Makedonlar için son derece kutsal sayılan Ohri’nin koruyucusu Pantheleimon ya da Sv. Kliment Kilisesi göle hakim bir tepe üzerindedir.

GÖLÜ BESLEYEN DİPTEKİ PINAR

Rehberimiz Rüştü Müftü, bizi Ohri Gölü’nün doğduğu kaynağa götürdü. Galiçiça Ulusal Parkı içine giriyoruz. Yol kenarında hediyelik eşya satıcıları, az ilerde Sv. Naum Manastırı heybetiyle görünüyor. Küçük bir göl etrafındaki restoranın girişinde buraya özgü alabalıkları görüyoruz yüzerken. Makedonlar ve turistlerin göl kenarındaki masalarda daha çok alabalık tercih ettiği görülüyor. Buraya gelip de, Ohri alabalığı yemeden gitmeyin, sözü zaten kulaklarımızda. Biz de tadına bakıyoruz elbette.
Sandallarla Ohri Gölü’nün kaynağına gidiyoruz. Göl harika bir manzaraya sahip, kuş sesleri ortalığı çınlatıyor. Dipte fokurdayan yeri gösteriyor sandalcımız, işte burası koskoca Ohri Gölü’nün doğduğu yer.
Buradan Sv. Naum Manastırı’na gidiyoruz. Manastır içindeki tavus kuşları dikkat çekiyor. Tavusların gösterisi izleniyor, çıkardıkları sesler ortalığı inletiyor.
Rivayete göre Sv. Naum Manastırı içinde Sarı Saltuk Baba’nın da kabri bulunmakta. Hıristiyanlar ve Müslümanlar iç içe girmiş söylenceler nedeniyle manastıra büyük ilgi gösteriyordu. Ziyaretçisi çok.

OSMANLI’DAN KALMA CAMİLER, TEKKELER

Dönüşte Kemikler Koyu’na uğruyoruz. Burada göl üzerinde kazıklara oturtulmuş saz ve tahtadan yapılmış müzeyi geziyoruz. Tarih öncesi çağlarda bu bölgede yaşayan topluluklar canlandırılmış. Çevre piknik alanı. Hafta sonunda doluyor.
Ohri’nin içine indiğinizde sizi bir canlılık karşılar. Kafeler, restoranlar, park içindeki aziz heykelleri... Kiril Alfabesi’ni geliştiren Sv. Kiril ve Metodius ile Sv. Kliment ve Sv. Naum görkemli heykelleri ile Ohri Gölü’nü seyreder. Makedonya’da 24 Mayıs günü Aziz Kiril ve Metodius Aydınlanma Günü olarak kutlanır.
Ohri Gölü’nü gezmek için küçük liman içinde tekneler bulunuyor. Başınızı kaldırdığınızda ortaçağdan kalma Çar Samuil Kalesi ve hemen aşağısında Safranbolu’yu andıran evler göze çarpar.
Yine göl kıyısındaki, Kaneo sahilinde St. John Kilisesi dikkat çeker.
Ohri, 1396’da Timurtaş Paşa tarafından alınarak, Osmanlı hükümdarlığı altına girdi. Uzun süre Türk hakimiyetinde kalan Ohri’de halen ayakta kalan Osmanlı dönemine ait; Haydar Paşa, Kuloğlu, Hacı Hamza, Ali Paşa, Hacı Durgut, Zeynel Abidin Paşa camileri, Halvetî Tekkesi, Eyüp Sabri Bey’in yaptırdığı lise binası bulunuyor.
Türklerin en çok Elveda Rumeli dizisinin çekildiği mekanları geziyor. Yazın Ohri’de iğne atsan yere düşmeyecek kalabalıklar oluşuyor. Otel, motel ve pansiyon konusunda alternatif çok. Dostumuz Rüştü Müftü kentten ayrılmadan yapılması gerekenleri şöyle özetliyor: “Ohri’nin alabalığı başka yerde yoktur, mutlaka tadılmalı. Kaşarlı köfte meşhurdur, fasulyeli köfte kebabını da unutmayın. Tabiî ki orijinal inci kolyesi de alın..”

Formülü sır gibi saklanıyor

Ohri’de adım başı seyyar tezgahlarda inci satıcılarına denk geleceksiniz. O kadar çok inci satıcısı var ki... Rehberimiz orijinal incinin iki aile tarafından üretildiğini söylüyor. Biz de bu iki aileden biri olan Abidin Abdurrahman’ın işyerine giriyoruz. Göldeki Paşita adlı balığın pullarından elde edilen sıvının, sedefin üzerine sürülmesiyle parlak bir hal alarak incinin oluştuğunu söylüyor. İncinin üzerine sürülen bu madde sır olarak saklanıyor ve sadece aile içindeki erkek çocuklarına aktarılıyormuş. Ohri incisinden yapılan kolyeler, küpeler, yüzük, bileklik ve tespihler, kente gelen turistlerin tercih ettiği en önemli hediyelik eşyaların başında geliyor.

False