Hong Kong’dan Varşova’ya AVM ruhu
Birçoğumuz alışveriş merkezlerini özel bir anlamı olmayan sıradan yerler olarak düşünürüz. Ama dikkatli gözler her AVM’de farklı bir yan ve duygu yakalayabilir. Dünyanın çeşitli şehirlerindeki AVM’lere giden okurumuz Reşat Fuat Çalışlar izlenimlerini yazdı.
Avrupa’da alışveriş merkezlerinin en geniş alan kapladığı ülke Rusya, ikinci de Türkiye. Ama bu ülkelerin, Avrupa’da yer almayan topraklarındaki AVM’leri hesaba dahil etmezsek birincilik veya en azından ikincilik Fransa’ya kalabilir. Şunu da ekleyelim: Rusya’nın ‘büyüklüğünü’ Kızıl Meydan’da veya Dışişleri Bakanlığı’nın binası önünde bile AVM’lerdeki kadar hissedemeyebilirsiniz.
Golden Terraces, Polonya
Moskova’da bir Roma tapınağını andıran Crocus City adlı AVM’nin oryantal özelliklerle Batı standartlarını birleştiren ve dev bir kumarhanenin gösterişine yaklaşan görünümü etkileyici. Katar’ın başkenti Doha’daki Villagio adlı AVM’de de görülen, yapay gökyüzüne benzer bir efekt Crocus City’de de var.
Pacific Place, Hong Kong
Aras Ağalarov adlı Azeri işadamı tarafından yapılmış olan Crocus City zarif değil, maksimalist bir AVM. Buna karşın, mesela Varşova’daki Arkadia, Avrupa’da şimdiye kadar gördüğüm en zarif AVM. Bu iki AVM’de Rusya ile Polonya arasındaki kültür farkı somutlaşıyor.
Galeria Mokotow, Polonya
Polonya’da öne çıkan duygu eğer zarafet, gizem, yalnızlık ve romantizm ise Rusya’da (özellikle Moskova’da) öne çıkan duygu büyüklük, gösteriş ve iddia. Chopin nedeniyle Polonya’nın sembolü olan piyano ülkenin AVM’lerinde de kendini gösteriyor, Varşova’daki Galeria Mokotow’un en üst katında sizi olağanüstü bir beyaz piyano selamlıyor.
Odessa, Ukrayna
Genel ortalamada düşünüldüğü kadar şık bir şehir olmayan Moskova’nın en şık yerlerinin AVM’ler olması mümkün. Aynı durum, Varşova için de geçerli.
AVM’LER DÜNYAYI TEKTİPLEŞTİRİYOR MU?
Donetsk
AVM’lerle ilgili ‘tektipleştirme’ iddiasına dair birkaç şey de söyleyelim. AVM’yi fast food ya da kahve zincirleri gibi düşünmek bence gerçekçi değil. AVM bir çerçevedir, içi her şeyle dolu olabilir. Eski şehir merkezlerinde göremeyebileceğiniz ilginçlikteki yerel tatları veya ‘samimi gündelik yaşamı’, bazen şehrin AVM’sinde bulabilirsiniz.
Zagreb
Tabii bir AVM’yi gezerken o şehrin daha çok Fransız kültürüne mi, İtalyan kültürüne mi, Amerikan kültürüne mi özendiğini de keşfedebilirsiniz.
Crocus City Hall, Rusya
Bir AVM, bir yerin karakteristiğini olağanüstü incelikli şekilde aktarabilir. Bu açıdan AVM’leri havaalanlarıyla da karşılaştırabiliriz. Her AVM’nin ruhunun olabileceğini düşünüyorum. Mesela Hong Kong’da iki farklı alışveriş merkezi (Harbour City ve Dragon Center) üzerinden Asya’nın iki farklı ruhunu görmek mümkün. Asya’da AVM denince Dubai’yi anmadan olmaz tabii.
Arkadia Center, Polonya
Crocus City’ye dönersek... Bu AVM, Rus kimliğinin yanı sıra ‘Amerikalı’ özellikler de gösteriyor. Miami’deki Aventura Mall’u andıran bir tropikal efekt yayan Crocus City’deki ‘Amerikan rüyası’ndan çıkıp metroya yürürken büyü bozuluyor. Sovyetler’in geçmişine dönülüyor. Her yerde tadilatlar, bakımsız metro istasyonu...
SOSYAL ÇEKİM MERKEZLERİ
Bazı şehirlerde, örneğin Zagreb ve Budapeşte’de, dev AVM’ler olsa da bunlar ‘gündelik yaşamın ana ekseni’ değil. Mesela Fransa da çok büyük AVM’leri olan bir ülkedir ama Fransa dendiğinde kimsenin aklına AVM gelmez. Estetik ve yaşam şehir merkezinde yoğunlaşır çünkü.
Eski Doğu Bloku ülkelerinde AVM’ler bir ‘sosyal çekim merkezi’ olmaya başladılar. Kapitalizme daha geç geçişin sonucu olarak şehir merkezlerinde yeterince kafe, restoran, mağaza bulmak zor olabiliyor. AVM’ler biraz da bu boşluk nedeniyle önem kazanıyorlar.
Kamppi Center
Bunun tipik örneklerinden biri, Ukrayna’nın (şu an savaş halinde olan) Donetsk şehri. Donetsk, bizim düşündüğümüz anlamıyla bir ‘merkez’i olmayan, tipik bir eski komünist şehir. Donetsk’te Kontinent ve Golden Ring adlı AVM’lerin pencerelerinden sisli ve bulutlu Ukrayna havasını izlemenin kendine özgü bir romantizmi vardır. Bu AVM’ler, bir anlamda Donetsk’in merkezini de oluşturur. Buralara kadar gelmişken, Belarus’un başkenti Minsk’teki ‘Zamok’un avizelerini görmeden geçmek de olmaz.
ÇAĞRIŞIMSAL BAĞLANTILAR
Sofia Mall
Sofya’da bir kış günü, şehir merkezinin batısındaki bakımsız, sisli ve donuk sokaklardan Mall of Sofia’ya geçerseniz kendinizi ‘Klasik Doğu Bloku atmosferi’nden elit bir şıklık tapınağına atmış olursunuz. Mall of Sofia’yı ‘en güzel kadınların çalıştığı alışveriş merkezi’ olarak da tanımlamak mümkün. Çalışanların değil, müşterilerin güzelliğiyle ilgilenenlere ise Helsinki’deki Kamppi’yi ve Rostov’daki Megamag’ı önerebilirim. Üsküp’teki karidesli makarna yenebilen ve gene çalışan kadınlar üzerinden sosyolojik analizlere gidebileceğiniz Skopje City Mall’u da anmadan geçmeyelim.
AVM’ler arasında çağrışımsal bağlantılar yakalamak güzeldir... Bakü’de, Hazar kıyısındaki Park Bulvar adlı AVM’yi dolaşırken anılarınız sizi Lizbon’da, Rio Tejo kıyısındaki Vasco de Gama adlı AVM’ye savurabilir. Hong Kong’daki Dragon City’de dolaşırken giriş katındaki konserin çağrıştırdıklarıyla, Los Angeles’taki bir alışveriş bölgesine savrulabilirsiniz. Gezilerde romantik anlar, normalde belki nehir kıyılarında veya kafelerde aransa da (en azından klişe bu şekildedir), ‘AVM’lerde anı biriktirmek’ gibi bir opsiyon da var.
AVM klimalarının soğuğunda şefkatli bir yalnızlığı yakalayabilir, İskandinav ve Baltık ülkelerindeki AVM’lerdeki yeşil pastel tonlarda gençliğinizi bırakabilirsiniz. İnsan her AVM’de, her süpermarkette, garsonların ruhunda ve pastaların renklerinde, her AVM’nin kokusunda kişisel geçmişine ve evrensel özlemine dair bazı şeyleri tekrar tekrar keşfedebilir.