Hakan GENCE
Son Güncelleme:
Her pazar ücretsiz Haliç gezisi
Bir dönem kirliliğinden ve çevreye yaydığı kokulardan kıyısına yaklaşılamayan Haliç’te artık tekneyle tur yapmak mümkün. Haliç kıyıları farklı kültürlerin izleriyle dolu. Özellikle de Bizans ve Osmanlılara ait saraylar, surlar, mahzenler, imarethaneler, hamamlarla... İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür A.Ş’nin düzenlediği Haliç Medeniyeti’nde Yolculuk turları her pazar ücretsiz olarak yapılıyor. Farklı istikametlerden hareket eden 80 kişilik tekneler saat başı Haliç kıyılarını gezdiriyor.
Haliç Medeniyetine Yolculuk turu, Eyüp girişindeki Feshane binasının iskelesinden, her pazar saat 14.00’te başlıyor. Dönüşümlü olarak hizmet veren iki rehber var. Önce Haliç’in genel tarihini ve Haliç’e dair bir takım hatıraları anlatıyorlar. Bahariye Mevlevihanesi ile Bektaş Tekkesi önünden geçerken tekne biraz daha ağır ilerliyor ve bu iki yapı hakkında bilgi veriliyor.
Alibeyköy ve Kağıthane’ye geldiğinizde, Sadabat ve Kağıthane Deresi hakkında bir çok şey öğreniyorsunuz. Sadabad, 18. yüzyılda Kağıthane Deresi kıyısındaki mesire alanına verilen isim. III. Ahmet ve sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa devrinde, Kağıthane ve Alibeyköy yakınlarında yapılan kasrın çevresinde Sadabat eğlenceleri düzenlenirdi.
Artık Haliç’in bittiği yere varmış olan tekne, geri dönüyor ve bu esnada Sütlüce’deki Miniatürk’ün önünden geçiliyor. Hasköy önlerine gelindiğinde semtteki Osmanlı dönemi eserleri hakkında bilgi alıyorsunuz. Hasköy’ün bu döneme ait iki önemli yapısında bugün Rahmi Koç Müzesi bulunuyor. Bunlar Hasköy Tersanesi ve Lengerhane binası.
Sultan III. Ahmet zamanında 12. yüzyıldan kalma bir Bizans binasının temelleri üzerine kurulmuş olan Osmanlı Lengerhanesi, ikinci sınıf tarihi eser kapsamında. Bu arada lenger; çıpa ve zincir anlamına geliyor. Hasköy Tersanesi ise, 1861’de Osmanlı Deniz Hatları Şirketi (Şirket-i Hayriye) tarafından, kendi gemilerinin bakım ve onarımını yapmak üzere inşa edilmiş. Her iki yapı da Rahmi Koç Müzesi tarafından onarıldı ve müze haline getirildi.
8 KİLOMETREDE 10 İSKELE
Kasımpaşa önünden Halıcıoğlu’na doğru gidiyoruz. Burada üç büyük tersane var. Taş Kızak, Cami Altı ve Haliç tersaneleri. Üçü de Osmanlı deniz kuvvetlerinin ilk yapılanması sırasında ortaya çıkmış. Biraz ileride Deniz Hastanesi, Kasımpaşa sahili tarafında Bahriye Nezareti, deniz kışlaları, askeri tesisler ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa Konağı bulunuyor. Kasımpaşa’ya doğru sol tarafta 3. Selim tarafından Kumbarhane olarak kurulmuş kışlayla karşılaşıyoruz.
Haliç tersanesi önünden Azap Kapı’yı görüyoruz. Ardından Kırım Savaşı’ndan kalan Kırım Kilisesi geliyor. Biraz ileride Saliha Sultan Çeşmesi var. Sıra İstanbul’daki tek gotik cami olan Karaköy Arap Cami’ne geliyor. Yapıyı denizden görmek biraz zor, önündeki binalar engel oluyor.
İlerlemeye devam edince İngiliz Hastanesi ile Galata Kulesi’ni yan yana görüyoruz. Rehberimiz bu esnada buradaki ticari hayatı ve Galata’nın tarihini anlatıyor. Arkanıza dönerseniz karşı kıyıda Tarihi Yarımada, Topkapı Sarayı, Sultanahmet Cami ve Ayasofya Müzesi’ni göreceksiniz.
EN GÜZEL ÇİNİ SÜSLEMELERİ
Tekne Karaköy İskelesi’nden ayrılıp, Eminönü tarafına yöneliyor. Karşımızda Sepetçiler Kasrı ve Gülhane Parkı var. Yeni Cami’nin önünden geçip, en güzel çini süslemelerin bulunduğu, Mimar Sinan eseri Rüstem Paşa Camii’ne doğru ilenliyoruz. Gezi, Süleymaniye külliyesiyle devam ediyor. Tabii, denizden bakınca kendi adını taşıyan semtin tepesindeki caminin ancak haşmetli silüeti seçilebiliyor. Baba Cafer Zindanı ve Mısır Çarşısı hakkında da kısa bilgiler veriliyor.
Unkapanı Köprüsü’nü geçip Cibali önlerine geliyoruz. Bugün Kadir Has Üniversitesi olan eski Tekel Fabrikası’nın önünden geçiyoruz. Ayakapı’ya gelindiğinde, kıyıdan görülmese de Gül Camii hakkında bilgi veriliyor. Bizans zamanında Ayia Teodosia Kilisesi olarak inşa edilen, fetihten sonra camiye çevrilen yapı, 10. yüzyıldan kalma. Çeşitli onarımlarla değişmiş olmakla birlikte, eski görünümünü büyük ölçüde koruyor.
Fener’e geldiğimizde devasa cüssesiyle Fener Rum Lisesi, namı diğer Kırmızı Mektep görülüyor. Yapının hemen altında, kıyıda Fener Rum Patrikanesi var. Rehberimiz bu sırada eski Fener’deki gündelik hayattan, buranın sosyal dokusundan bahsediyor. Fener-Balat arasındaki Bulgar Kilisesi’nin, Balat sahilindeki Or-Ahayim Musevi Hastanesi’nin önünden geçip, Ayvansaray’a oradan da başladığımız nokta olan Eyüp’e uzanıyoruz.
Tarih, kültür ve sanat ağırlıklı gezilerde ayrıca Haliç konulu yarışmalar ve çeşitli aktiviteler de yapılıyor.
Gezilerin rehberliğini Prof. Dr. İskender Pala ve Prof. Dr. Haluk Dursun yapıyor.
Haliç’in iki yakasındaki yapılarla ilgili bilgiler çok hızlı ve kısa zamanda anlatıldığından rehberleri dikkatle dinlemek, dinlerken de etrafı iyi izlemek gerekiyor.
Çok soğuk havalarda camlar buğu yaptığından dışarıyı görmek güçleşebiliyor.
Yan yana 5 kişinin oturabildiği koltukların koridor tarafında kalırsanız, dışarıyı görmekte sıkıntı çekebilirsiniz.
Teknenin içinde değil de dışında seyahat etmeyi tercih ederseniz, rehberin anlattıklarını duyamuyorsunuz.
Turlar ücretsiz olduğu için önceden yerinizi ayırtmalısınız. Rezervasyon www.kultursanat.org adresinden yapılıyor.
Gezi sırasında, tekne içinde ücretsiz atıştırmalık yiyecek ve içecek servisi var. Gezi sonunda da katılan herkese kalem ve not defteri gibi küçük hediyeler veriliyor.
Alibeyköy ve Kağıthane’ye geldiğinizde, Sadabat ve Kağıthane Deresi hakkında bir çok şey öğreniyorsunuz. Sadabad, 18. yüzyılda Kağıthane Deresi kıyısındaki mesire alanına verilen isim. III. Ahmet ve sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa devrinde, Kağıthane ve Alibeyköy yakınlarında yapılan kasrın çevresinde Sadabat eğlenceleri düzenlenirdi.
Artık Haliç’in bittiği yere varmış olan tekne, geri dönüyor ve bu esnada Sütlüce’deki Miniatürk’ün önünden geçiliyor. Hasköy önlerine gelindiğinde semtteki Osmanlı dönemi eserleri hakkında bilgi alıyorsunuz. Hasköy’ün bu döneme ait iki önemli yapısında bugün Rahmi Koç Müzesi bulunuyor. Bunlar Hasköy Tersanesi ve Lengerhane binası.
Sultan III. Ahmet zamanında 12. yüzyıldan kalma bir Bizans binasının temelleri üzerine kurulmuş olan Osmanlı Lengerhanesi, ikinci sınıf tarihi eser kapsamında. Bu arada lenger; çıpa ve zincir anlamına geliyor. Hasköy Tersanesi ise, 1861’de Osmanlı Deniz Hatları Şirketi (Şirket-i Hayriye) tarafından, kendi gemilerinin bakım ve onarımını yapmak üzere inşa edilmiş. Her iki yapı da Rahmi Koç Müzesi tarafından onarıldı ve müze haline getirildi.
8 KİLOMETREDE 10 İSKELE
Kasımpaşa önünden Halıcıoğlu’na doğru gidiyoruz. Burada üç büyük tersane var. Taş Kızak, Cami Altı ve Haliç tersaneleri. Üçü de Osmanlı deniz kuvvetlerinin ilk yapılanması sırasında ortaya çıkmış. Biraz ileride Deniz Hastanesi, Kasımpaşa sahili tarafında Bahriye Nezareti, deniz kışlaları, askeri tesisler ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa Konağı bulunuyor. Kasımpaşa’ya doğru sol tarafta 3. Selim tarafından Kumbarhane olarak kurulmuş kışlayla karşılaşıyoruz.
Haliç tersanesi önünden Azap Kapı’yı görüyoruz. Ardından Kırım Savaşı’ndan kalan Kırım Kilisesi geliyor. Biraz ileride Saliha Sultan Çeşmesi var. Sıra İstanbul’daki tek gotik cami olan Karaköy Arap Cami’ne geliyor. Yapıyı denizden görmek biraz zor, önündeki binalar engel oluyor.
İlerlemeye devam edince İngiliz Hastanesi ile Galata Kulesi’ni yan yana görüyoruz. Rehberimiz bu esnada buradaki ticari hayatı ve Galata’nın tarihini anlatıyor. Arkanıza dönerseniz karşı kıyıda Tarihi Yarımada, Topkapı Sarayı, Sultanahmet Cami ve Ayasofya Müzesi’ni göreceksiniz.
EN GÜZEL ÇİNİ SÜSLEMELERİ
Tekne Karaköy İskelesi’nden ayrılıp, Eminönü tarafına yöneliyor. Karşımızda Sepetçiler Kasrı ve Gülhane Parkı var. Yeni Cami’nin önünden geçip, en güzel çini süslemelerin bulunduğu, Mimar Sinan eseri Rüstem Paşa Camii’ne doğru ilenliyoruz. Gezi, Süleymaniye külliyesiyle devam ediyor. Tabii, denizden bakınca kendi adını taşıyan semtin tepesindeki caminin ancak haşmetli silüeti seçilebiliyor. Baba Cafer Zindanı ve Mısır Çarşısı hakkında da kısa bilgiler veriliyor.
Unkapanı Köprüsü’nü geçip Cibali önlerine geliyoruz. Bugün Kadir Has Üniversitesi olan eski Tekel Fabrikası’nın önünden geçiyoruz. Ayakapı’ya gelindiğinde, kıyıdan görülmese de Gül Camii hakkında bilgi veriliyor. Bizans zamanında Ayia Teodosia Kilisesi olarak inşa edilen, fetihten sonra camiye çevrilen yapı, 10. yüzyıldan kalma. Çeşitli onarımlarla değişmiş olmakla birlikte, eski görünümünü büyük ölçüde koruyor.
Fener’e geldiğimizde devasa cüssesiyle Fener Rum Lisesi, namı diğer Kırmızı Mektep görülüyor. Yapının hemen altında, kıyıda Fener Rum Patrikanesi var. Rehberimiz bu sırada eski Fener’deki gündelik hayattan, buranın sosyal dokusundan bahsediyor. Fener-Balat arasındaki Bulgar Kilisesi’nin, Balat sahilindeki Or-Ahayim Musevi Hastanesi’nin önünden geçip, Ayvansaray’a oradan da başladığımız nokta olan Eyüp’e uzanıyoruz.
Tarih, kültür ve sanat ağırlıklı gezilerde ayrıca Haliç konulu yarışmalar ve çeşitli aktiviteler de yapılıyor.
Gezilerin rehberliğini Prof. Dr. İskender Pala ve Prof. Dr. Haluk Dursun yapıyor.
Haliç’in iki yakasındaki yapılarla ilgili bilgiler çok hızlı ve kısa zamanda anlatıldığından rehberleri dikkatle dinlemek, dinlerken de etrafı iyi izlemek gerekiyor.
Çok soğuk havalarda camlar buğu yaptığından dışarıyı görmek güçleşebiliyor.
Yan yana 5 kişinin oturabildiği koltukların koridor tarafında kalırsanız, dışarıyı görmekte sıkıntı çekebilirsiniz.
Teknenin içinde değil de dışında seyahat etmeyi tercih ederseniz, rehberin anlattıklarını duyamuyorsunuz.
Turlar ücretsiz olduğu için önceden yerinizi ayırtmalısınız. Rezervasyon www.kultursanat.org adresinden yapılıyor.
Gezi sırasında, tekne içinde ücretsiz atıştırmalık yiyecek ve içecek servisi var. Gezi sonunda da katılan herkese kalem ve not defteri gibi küçük hediyeler veriliyor.