Hayat burada
İlk buluşmalar, beş çayları, masum kaçamaklar, hüzünlü vedalar, iş yemekleri, kritik toplantılar, ve yalnız kalışlar
Dikkat edin, İstanbul kesişme noktasındayız. Burada her an, herşey olabilir. Taksim Meydanı'nın göbeğindeki Cafe Marmara'da sabah, veya akşam farketmiyor: Her an birileri kapısını aralıyor; her dakika yeni bir buluşma anı gerçekleşiyor. Kimisi birini görmek, kimisi görünmemek, bazısı eğlenmek, bazısı sadece yemek için oraya geliyor. Müdavimleri hiç bir barın, cafenin sahip olamayacağı kadar çeşitli ve çok: Günde 1000 ziyaretçisi varmış. Şaşırtıcı gelmesin: Okul çocuklarından, emeklilere, kabul gününü modernize etmiş ev hanımlarından, yazar-çizerlere, Kral Tv'den ödül almış veya alamamış tüm şarkıcı, türkücü, popçulara; podyumun önünde ve arkasında yer alan manken, kareograf ve fotoğrafçılara, hatta aristokrat işsiz kadrosunda yer alan tüm İstanbullu'lara kadar... Vesairesi tükenmeyecek bir listede Cafe Marmara tüm gün dolup boşalıyor...
Saat 08.30
Masa düzeni, raflardaki pastalar, mutfak ve personel hazır. Cafe Marmara'nın kapısı aralanıyor. Okul kıran üniformalı liseli kızlar içeriye dalıyor. Aralarında Almanca konuşuyorlar. Sanırım Alman Lisesi'nde okuyorlar. Lacivert eteklerinin üzerine dar, bedene oturan üzerinde ‘‘Gap'' yazan beyaz tişörtleri var. Etekleri biraz komik duruyor. Sanırım belden üç santim içeriye kıvrılmış. Portakal suyu içerken haftasonu Havana'da görmeyi umut ettikleri ‘‘kıtırlardan'' söz edip Türkçe'ye dönüş yapıyorlar. Malum, hepimizin kendi gerçeği var.
Saat 08.45
Bir anda bütün Cafe Marmara doldu. Sadece lacivert takım elbiselilerin saati sandım. Ama yanıldım. Beyazlar içerisinde Bahar Korçan içeri girdi. Birkaç küçük paketle dışarı çıkarken iş toplantısını sabah kahvaltısına çevirelim diyen bir grup, kahkaha sesleriyle giriş yaptı. Yan masamda bir anne çocuğuna omlet yedirtmeye çalışıyor. Herkesin bir şeyler için acele ettiği bir saat bu.
Saat 09.40
Bir vakitler sevgili olma ihtimali taşıyan bir çift kahve menüsünü önlerine alıp, hiç konuşmadan birkaç espressoyu ardı ardına içiyorlar. Kalkarlarken duydum, boşanmak için adliyeye gidiyorlarmış... Onlar çıkarken kapıdan Jülide Sevim Aysun girdi. Kim olduğunu biliyor musunuz? Kendisi televizyon ekranlarında canlı olarak terapi yapan en sevimli psikologtur. Tuhaf bir kesişme hali.
Saat 11.40
Neredeyse iki saattir süren o huzurlu ortamı benimsedim. Bir masada Rüstem Batum, kapağında kocaman California yazan bir kitap okuyor; diğerinde Ayşegül Aldinç bir arkadaşıyla sohbet halinde. AKM'de prova yapmaya gidecek birkaç balerin küçük sesleriyle kulis dedikodusu yapıyorlar. Sessiz bir kahve çay tüketimi var.
Saat 13.30
Yalnızların hakimiyeti azaldı. Öğlen yemek tüketimini hızlandırmak isteyenler içeriye doldu. Bir İspanyol turist grubu içerdeki gürültüyü arttırıyor. Yan masamda ise İtalyanca konuşuyorlar. Ama aksanları kendini açık ediyor. Bir iş toplantısı hali söz konusu. Türk ev sahipleri ‘‘Kekikli tavuk filetoları'' yiyor. İtalyan misafire gelince. O ‘‘Sedat Usta'nın salatası''nın tadına bakıyor. Birisi içinde ona soğan olduğunu söylese...
Saat 16.40
İstanbul'un tüm kadınları sanırım şu anda burada. Kabul günü yapanlar, işsiz kalıp gününü doldurmaya çalışanlar; sinema öncesi ve sonrası uğrayanlar. İçeride tek erkek var sayılır. O da söylediklerine göre şarkıcı Aydın’mış...
Saat 18. 15
Kalabalığın artık azalacağını zannetmekten vazgeçtim. Bar bile dolmaya başladı. Yemek ve çay-kahve tüketimine şimdi de içki eklendi. Bir grup manken kırmızı şarap eşliğinde fıstık yiyorlar. Aslında yemiyorlar. Çünkü o fıstık kabı hiç boşalmıyor.
Saat 21.15
Sonunda Hilmi Yavuz geldi. Onsuz bir Cafe Marmara akşamı düşünülebilir mi? Her yerde tanıdığı var. Sanki tüm masalar ona selam veriyor. Ancak kültür sosyetesinin buluşma saati birazdan bitecek. Çünkü günün son filminin seans saati geldi. Acaba artık ‘‘Cafe Marmara hayatı'' bugünlük tükeniyor mu?
Saat 24.00
Tükenmiyormuş. Tan Sağtürk ve arkadaşları içeri hızla girdiler. ‘‘Açız'' seslerine bir müddet sonra kahkahalar karıştı. Meksika usulü dürüm ‘‘Fajitas'' ısmarladılar. Son kalabalık onlar sanırken AKM'den ve İstanbul'un tüm kültür aktivitelerinden çıkan güruh bir anda Cafe Marmara'yı doldurdu. Hayat burada hala devam ediyor...