Hüseyin YURTTAŞ
Son Güncelleme:
Hangi Foça’yı gezmek isterdiniz
İzmir sahilinden Aliağa’yı aşıp Yenifoça’ya vardığınızda cehennemden çıkıp, cennete düşmüş gibi olursunuz. Yaz kalabalıkları çekilip kışın karanlık günleri geldiğinde de cazibesini yitirmez. Taş evleri, maviye açılan sokakları, butik otelleri, tek tük de olsa açık balıkçılarıyla hafta sonunda kaçıp kafanızı dinleyebileceğiniz nadide sahil kasabalarından biridir.
İzmir-Çanakkale karayoluna İzmir yönünden devam edersek, Foça kavşağını geçtikten epey sonra Yenifoça kavşağına geliriz. Çanakkale yönünden geliyorsak, Aliağa’dan yedi-sekiz kilometre sonra sağda Yenifoça levhasını görürüz. Bu, Yenifoça’nın en kolay tarif edilebilen yoludur. Aliağa sanayi bölgesinden ve demir-çelik fabrikalarının tozu dumanı ve döküntüleri arasından geçtiği için de cennet öncesi cehennemi gösteren bir yoldur. Orayı aşıp da Yenifoça’ya varınca, cennetin anlamı daha somut olarak karşınıza dikiliverir. Foça yolundan, Bağarası’ndan ayrılan eski yoldan ya da Kozbeyli’den kestirmeden geçivermek ise yolu bilenlerin tercihidir. Onlar cennete cennetlerden geçerek gitmeyi öğrenmişlerdir çünkü.
Yenifoça’ya Bağarası üzerinden gidecek olursanız, Şaphane Dağı’na yakın bir noktada, bir yarmadan geçip çıkıverdiğinizde Yenifoça’yı yarı kuşbakışı görürsünüz. Eşsiz güzellikte bir manzaradır bu. Yenifoça koyu, Çandarlı Körfezi, ötede Karadağ, önünüze seriliverir. Bu yoldan şehir merkezine doğru indiğinizde, bir tepede Yenifoça’nın sembolü yeldeğirmenlerini görürsünüz. Çağdışı kılınmış, yıkıntı halindeki temiz enerji örnekleri bizim halimize seyretmeye devam etmektedirler.
PAPAZ MAHALLESİ’NİN EVLERİ
Yenifoça, Türk ya da Rum yapısı eski taş evleri en iyi korunmuş yerlerden biridir. Ege kıyılarındaki birçok kasaba ya da köy gibi iki toplumun ortak izlerini taşır. Bugüne kalabilmiş bakımlı ya da bakımsız taş evlerin bolluğu ve her birinin ötekine baskın çıkan güzelliği sizi büyüler. Elektrik hatlarının yeraltına alınmasıyla dönem filmlerinin çekilebileceği doğal bir platoya dönüşmüştür. 19.yy’dan kalma Rum evleri, en çok da Papaz Mahallesi’ni süsler. Mahallenin bir sokağı, güne serilmiş dostuğuyla sıcacık gülümser size.
Kıyıdan içerilere doğru birbirine bağlanmış daracık sokaklar, Ege’deki birçok yerleşim birimindeki anlayışı sergiler gibidir. Bugün eski kaleden birkaç duvar parçasından başka bir şey kalmamıştır. O da, arayıp sorularak bulunacak bir yerdedir. Aynı yerde beldenin iki hamamından birinin bugün de kullanılan bölümleri yer almaktadır. Ancak iki sokak ötedeki diğer hamamla birlikte bunlar, tarihe küfredercesine hor kullanışın esiri durumundadır.
Yenifoça’nın küçük çarşısının alçakgönüllü havası, butik otelleri, şehrin içindeki plajı, Burunucu ve sonra da Foça’ya doğru devam ettiğinizde sahil yolunda her birinin inci güzelliğini göreceğiniz saklı koylar: Asmadere, Sazlıca, Çanak ve ötekiler. Mavinin en temizini bayrak olarak değil de, deniz olarak almış bu yerlerde sulara karışmak, çıldırtıcı bir tutkudur, dürtüdür. Yaz olsun da, denize girmeyesiniz; bu, olabilemez.
KIRLARDAKİ BİBLO KULELER
Yenifoça, korunaklı limanıyla denizcilere ve sularla barışık balıkçılara ev sahipliği eder. Beldenin yakışığı-bakışığı rıhtımda, ışıltılı suların büyüsü dört mevsim sürer. Şimdi, yaz kalabalıklarının gerilerde kaldığı bugünlerde plajlar ıssız olsa da, balıkçılar iyi iş çalışmaya devam etmektedirler. Lokantalarda eskisi kadar olmasa da balık pişiricileri dumanlarını tüttürmektedirler.
Yenifoça’nın ara sokaklarına dalıverdiğinizde, o güzelim taş yapıların metruk olanlarının yıkıklıklarında ya da balkana dönmüş avlularında incirin, narın, cevizin, asmanın bir yalnızlığı nasıl bölüşüp bütünleştiklerini ve yaşama sevinciyle orada, tenhada ışıldadıklarını görürsünüz.
Yenifoça ve çevresinde harap da olsalar, bugün birer biblo gibi duran "kule"ler ilginç yapılardır. Özellikle, kır yaşamında yazın barınılan, kimi zaman kışın da kullanılan; Sazlıca gibi mezrayı andırır yerlerde yaz kış kullanılan kulelerin pek çoğunda güvenlik nedeniyle ilk katta pencere yoktur. Bunların bazılarında yukardan kaynar su, yanık yağ dökmeye yarayan üst mazgallar bulunmaktadır. Hemen hepsi toprak damlı bu kulelerin kapı ve pencerelerinin söveleri kesme taştır. Bugün birçoğu terk edilmiş olan kuleler, sit uygulamaları nedeniyle dokunulamaz haldedir ve ölmeye bırakılmış heyulalar gibi kendi başlarına öylece dikilir dururlar.
Yenifoça, yalnızca yaz kalabalığında değil, sonbahar hüznüyle içe döndüğünde ya da kış karanlığına gömüldüğünde de kaçılıp kafa dinlenebilecek ender yerlerden biridir. Sıcak bir dost eli gibi köşesinde sizi beklediğini bilmeniz yeter.
FOÇALILARA BU SORUYU SORMAYIN
Foçalılara, "Nerelisin"den sonra ilk yöneltilen "Hangisinden, eskiden mi, yeniden mi" sorusudur. Foçalı, Foçalı olmanın cezasını ezelden ebede bu sorularla çeker durur. Evet, Foça iki tanedir. İkisine birden Foçateyn (İki Foça) denir. Geçmişte Foçalılara yöneltilen soru farklıymış: Hangi Foça’dansın? Taş çıkandan mı, tuz çıkandan mı? Tuz çıkanı Eski Foça. Çünkü o zamanlar İzmir’in ünlü Çamaltı tuzlası oraya bağlıdır, çıkan tuz Foça’da depolanıp gemilerle dışarıya gönderilir. Taş çıkanı ise Yenifoça. Pek çok taşocağından yassı, kayraksı yapılı inşaata elverişli, beyaz yapı taşları çıkar. Beldenin kuzeybatısındaki dağdan ise kızıla çalar rengiyle değirmen taşı çıkar. Her iki taş da çıktığında nemli olduğu için yumuşak, işlemeye elverişlidir. Ege’nin kavurucu güneşinde sertleşip çelik gibi olur.
"Eski Foça" halkın ağzındaki addır, ilçenin resmi adı Foça’dır. Yenifoça ise, adıyla ve sanıyla böyle bilinen bir beldedir.
Allah Foça’lara ad bolluğu vermiş. Bir başkası: Karaca ve Yenice Foça. "Yenice"den hangi Foça’nın kastedildiği anlaşılıyor ama ben "Karaca" tanımının nereden geldiği konusunda bilgi edinemedim bugüne kadar. Belki de, bir zamanlar adı dünyayı tutan ve şimdilerde yeniden canlandırılmaya çalışılan "Foça Karası" adlı üzümündendir.
CENEVİZLİLER ŞAP MADENİNİ SERVETE DÖNÜŞTÜRMÜŞTÜ
Yenifoça’nın Roma’dan Bizans’a devrolan geçmişinde Cenevizlilerin derin izi var. Bizanslıların Cenevizlilere tanıdığı olanaklar ve ayrıcalıklarla, o dönemde önemli bir gelişme gösteren kent, Şaphane Dağı’ndaki şap madeni sayesinde zenginleşir. Kent çevresine kale inşa edilir. Bizans’ın çözülmesiyle Saruhanoğulları Beyliği yörede etkinleşir. Cenevizli şap madeni işleticilerinden vergileri o almaya başlar. Yenifoça 1455’te Osmanlıların eline geçer. Fatih Valide Camii o dönemin önemli eseridir. 16. yüzyıl sonrasında Osmanlı, Müslüman halkı Yenifoça çevresine yerleştirmeye başlar. Yenifoça, Foça’nın kaza merkezi olur. Şap madeni gelir getirmeyi sürürür. Salnamelere göre, 20. yy başında 1151 hane, 177 dükkán, 2 hamam, 1 otel, 8 kilise, 1 cami, 2 mektep vardı. Mektepten biri 1897’de Rum ustalarca yapılmıştı. Metruk vaziyette duran okul, restore edilip geçen yıl belediye binası yapıldı. İlk belediye teşkilatının 1879 yılında kurulduğu Yenifoça, yeni, malum yasa ile belediyeden yoksun kalacak; yerleşim alanı hayli geniş ve nüfus açısından yeterlilik sorunu olmayan belde, bu uygulamayla Foça’nın bir mahallesi olacak!
Tarihe bir ders de bu işte; ne yaparsınız!
Yenifoça’ya Bağarası üzerinden gidecek olursanız, Şaphane Dağı’na yakın bir noktada, bir yarmadan geçip çıkıverdiğinizde Yenifoça’yı yarı kuşbakışı görürsünüz. Eşsiz güzellikte bir manzaradır bu. Yenifoça koyu, Çandarlı Körfezi, ötede Karadağ, önünüze seriliverir. Bu yoldan şehir merkezine doğru indiğinizde, bir tepede Yenifoça’nın sembolü yeldeğirmenlerini görürsünüz. Çağdışı kılınmış, yıkıntı halindeki temiz enerji örnekleri bizim halimize seyretmeye devam etmektedirler.
PAPAZ MAHALLESİ’NİN EVLERİ
Yenifoça, Türk ya da Rum yapısı eski taş evleri en iyi korunmuş yerlerden biridir. Ege kıyılarındaki birçok kasaba ya da köy gibi iki toplumun ortak izlerini taşır. Bugüne kalabilmiş bakımlı ya da bakımsız taş evlerin bolluğu ve her birinin ötekine baskın çıkan güzelliği sizi büyüler. Elektrik hatlarının yeraltına alınmasıyla dönem filmlerinin çekilebileceği doğal bir platoya dönüşmüştür. 19.yy’dan kalma Rum evleri, en çok da Papaz Mahallesi’ni süsler. Mahallenin bir sokağı, güne serilmiş dostuğuyla sıcacık gülümser size.
Kıyıdan içerilere doğru birbirine bağlanmış daracık sokaklar, Ege’deki birçok yerleşim birimindeki anlayışı sergiler gibidir. Bugün eski kaleden birkaç duvar parçasından başka bir şey kalmamıştır. O da, arayıp sorularak bulunacak bir yerdedir. Aynı yerde beldenin iki hamamından birinin bugün de kullanılan bölümleri yer almaktadır. Ancak iki sokak ötedeki diğer hamamla birlikte bunlar, tarihe küfredercesine hor kullanışın esiri durumundadır.
Yenifoça’nın küçük çarşısının alçakgönüllü havası, butik otelleri, şehrin içindeki plajı, Burunucu ve sonra da Foça’ya doğru devam ettiğinizde sahil yolunda her birinin inci güzelliğini göreceğiniz saklı koylar: Asmadere, Sazlıca, Çanak ve ötekiler. Mavinin en temizini bayrak olarak değil de, deniz olarak almış bu yerlerde sulara karışmak, çıldırtıcı bir tutkudur, dürtüdür. Yaz olsun da, denize girmeyesiniz; bu, olabilemez.
KIRLARDAKİ BİBLO KULELER
Yenifoça, korunaklı limanıyla denizcilere ve sularla barışık balıkçılara ev sahipliği eder. Beldenin yakışığı-bakışığı rıhtımda, ışıltılı suların büyüsü dört mevsim sürer. Şimdi, yaz kalabalıklarının gerilerde kaldığı bugünlerde plajlar ıssız olsa da, balıkçılar iyi iş çalışmaya devam etmektedirler. Lokantalarda eskisi kadar olmasa da balık pişiricileri dumanlarını tüttürmektedirler.
Yenifoça’nın ara sokaklarına dalıverdiğinizde, o güzelim taş yapıların metruk olanlarının yıkıklıklarında ya da balkana dönmüş avlularında incirin, narın, cevizin, asmanın bir yalnızlığı nasıl bölüşüp bütünleştiklerini ve yaşama sevinciyle orada, tenhada ışıldadıklarını görürsünüz.
Yenifoça ve çevresinde harap da olsalar, bugün birer biblo gibi duran "kule"ler ilginç yapılardır. Özellikle, kır yaşamında yazın barınılan, kimi zaman kışın da kullanılan; Sazlıca gibi mezrayı andırır yerlerde yaz kış kullanılan kulelerin pek çoğunda güvenlik nedeniyle ilk katta pencere yoktur. Bunların bazılarında yukardan kaynar su, yanık yağ dökmeye yarayan üst mazgallar bulunmaktadır. Hemen hepsi toprak damlı bu kulelerin kapı ve pencerelerinin söveleri kesme taştır. Bugün birçoğu terk edilmiş olan kuleler, sit uygulamaları nedeniyle dokunulamaz haldedir ve ölmeye bırakılmış heyulalar gibi kendi başlarına öylece dikilir dururlar.
Yenifoça, yalnızca yaz kalabalığında değil, sonbahar hüznüyle içe döndüğünde ya da kış karanlığına gömüldüğünde de kaçılıp kafa dinlenebilecek ender yerlerden biridir. Sıcak bir dost eli gibi köşesinde sizi beklediğini bilmeniz yeter.
FOÇALILARA BU SORUYU SORMAYIN
Foçalılara, "Nerelisin"den sonra ilk yöneltilen "Hangisinden, eskiden mi, yeniden mi" sorusudur. Foçalı, Foçalı olmanın cezasını ezelden ebede bu sorularla çeker durur. Evet, Foça iki tanedir. İkisine birden Foçateyn (İki Foça) denir. Geçmişte Foçalılara yöneltilen soru farklıymış: Hangi Foça’dansın? Taş çıkandan mı, tuz çıkandan mı? Tuz çıkanı Eski Foça. Çünkü o zamanlar İzmir’in ünlü Çamaltı tuzlası oraya bağlıdır, çıkan tuz Foça’da depolanıp gemilerle dışarıya gönderilir. Taş çıkanı ise Yenifoça. Pek çok taşocağından yassı, kayraksı yapılı inşaata elverişli, beyaz yapı taşları çıkar. Beldenin kuzeybatısındaki dağdan ise kızıla çalar rengiyle değirmen taşı çıkar. Her iki taş da çıktığında nemli olduğu için yumuşak, işlemeye elverişlidir. Ege’nin kavurucu güneşinde sertleşip çelik gibi olur.
"Eski Foça" halkın ağzındaki addır, ilçenin resmi adı Foça’dır. Yenifoça ise, adıyla ve sanıyla böyle bilinen bir beldedir.
Allah Foça’lara ad bolluğu vermiş. Bir başkası: Karaca ve Yenice Foça. "Yenice"den hangi Foça’nın kastedildiği anlaşılıyor ama ben "Karaca" tanımının nereden geldiği konusunda bilgi edinemedim bugüne kadar. Belki de, bir zamanlar adı dünyayı tutan ve şimdilerde yeniden canlandırılmaya çalışılan "Foça Karası" adlı üzümündendir.
CENEVİZLİLER ŞAP MADENİNİ SERVETE DÖNÜŞTÜRMÜŞTÜ
Yenifoça’nın Roma’dan Bizans’a devrolan geçmişinde Cenevizlilerin derin izi var. Bizanslıların Cenevizlilere tanıdığı olanaklar ve ayrıcalıklarla, o dönemde önemli bir gelişme gösteren kent, Şaphane Dağı’ndaki şap madeni sayesinde zenginleşir. Kent çevresine kale inşa edilir. Bizans’ın çözülmesiyle Saruhanoğulları Beyliği yörede etkinleşir. Cenevizli şap madeni işleticilerinden vergileri o almaya başlar. Yenifoça 1455’te Osmanlıların eline geçer. Fatih Valide Camii o dönemin önemli eseridir. 16. yüzyıl sonrasında Osmanlı, Müslüman halkı Yenifoça çevresine yerleştirmeye başlar. Yenifoça, Foça’nın kaza merkezi olur. Şap madeni gelir getirmeyi sürürür. Salnamelere göre, 20. yy başında 1151 hane, 177 dükkán, 2 hamam, 1 otel, 8 kilise, 1 cami, 2 mektep vardı. Mektepten biri 1897’de Rum ustalarca yapılmıştı. Metruk vaziyette duran okul, restore edilip geçen yıl belediye binası yapıldı. İlk belediye teşkilatının 1879 yılında kurulduğu Yenifoça, yeni, malum yasa ile belediyeden yoksun kalacak; yerleşim alanı hayli geniş ve nüfus açısından yeterlilik sorunu olmayan belde, bu uygulamayla Foça’nın bir mahallesi olacak!
Tarihe bir ders de bu işte; ne yaparsınız!