GeriSeyahat Güney Kıbrıs’ın dünya mirası Baf
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Güney Kıbrıs’ın dünya mirası Baf

Güney Kıbrıs’ın dünya mirası Baf

Kıbrıs’ın güneybatı ucundaki Baf kenti, Roma, Bizans, Venedik ve Osmanlı kalıntılarıyla açık müzeyi andırıyor. Bu nedenle UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Okurumuz Filiz Üskül karmaşık vize prosedürünü aşıp geçen ay Baf’a gitti, izlenimlerini yazdı.

Kıbrıs, Akdeniz’de, bütün sorunlarına rağmen, keyifle uzanan, güzel bir ada. Uzaktan bakınca “görünmeyen” bir sınırla ikiye bölünmüş. Kuzeyine Türkiye’den gidiş kolay. Güneye gitmek için Kıbrıs Cumhuriyeti’nin herhangi bir konsolosluğundan vize almak gerekiyor. Türkiye’deyseniz, vize alabileceğiniz en yakın yer Selanik. Ne yazık ki Türkiye’den doğrudan gitme olanağı da yok. Önce Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanıdığı bir ülkeye, oradan da Kıbrıs’ın güneyine gidilebiliyor. Selanik’ten Güney Kıbrıs’a her gün uçak seferi var.
Baf, sırtını hemen arkasındaki dağlara yaslamış, düzlüklere özgürce yayılmış. 1974 öncesi yerleşim de yerinde duruyor. Yeni yerleşimler onun dışına kurulmuş. Dört kattan yüksek bina yok. Yollar ve trafik çok düzgün. Sahilde 15 kilometrelik yürüyüş yolu uzanıyor. Yolla deniz arasında yerleşim yok. Sahil halka açık. Öyle ki, otellerin içinden ya da arasından geçip sahile inilebiliyor. Belediyenin duşlarından yararlanmak da mümkün. Deniz tertemiz, mavi bayrak dalgalanıyor.
Bolca turist var. Çoğu İngiliz. Baf’a Ruslar da ilgi gösteriyor. Oteldeki neredeyse her aile çocuklu. Çocuklar havuzda. Ebeveynler güneşlenip kitap okuyor. Otel ve lokanta fiyatları makul. Baf’ta bağ bol. Bunun yanında ovada her türlü turunçgil bahçesi var. Zeytinlikleri de unutmayalım. Bu arada, değişik bir cevizi var: Elips şeklinde, uzunca ve çok ince kabuklu. İki parmağın arasında kırılıverecek cinsten. Yağlı ve lezzetli. Bolca badem ağacına da rastlayabilirsiniz. Akdeniz’in kokulu otlarının her türünün en aromalılarını bulabilirsiniz burada. Bizim Akdeniz sahillerimizdeki otlar daha bir güzel burada. Ekvator’a daha yakın olması nedeniyle sıcaklığın daha yüksek oluşu önemli bir etken oluşturuyor sanırım daha keskin aromalı otların yetişmesinde.
Türklerin eskiden oturduğu mahalleler olduğu gibi duruyor. Elbette evlere, dükkanlara Kuzeyden göç eden Rumlar yerleştirilmiş ancak yerleştikleri yerlerde değişiklik yapma yetkileri yok. Yıkıp yeni bina yapamazlar, bir kat daha çıkamazlar. Hatta bazılarının kapısında 1974’den beri orada durduğu izlenimini veren eski otomobilleri bile duruyor. Rumca, Türkçe sokak tabelaları da yerlerinde: Tevfik Fikret Sokağı, Afrodit Yolu...
Bu mahalledeki Osmanlı hamamı kültür merkezine dönüştürülmüş. Cami de yerli yerinde, kapısı-penceresi kapalı.
Söylendiğine göre, eğer bu ev ya da dükkanların 1974 öncesindeki sahipleri Güney’e gelirler ve 6 ay süreyle yaşarlarsa eski mülkleri onlara iade edilecek. Olduğu gibi korunmalarının nedeni bu.
Baf’a gelmişken Afrodit’in doğduğu yere gitmemek olmaz. Baf’ın 20-25 kilometre doğusunda. Turkuvaz renkli denizin ortasında kocaman kayalıkların çevresindeki dalgalardan meğer Afrodit doğmuş. Mitoloji öyle diyor. Burada yüzmek kadınlar için çok önemli. Afrodit gibi güzelleşmek ve gençleşmek için ha bire kayalıkların etrafında kulaç atıp duruyorlar.

ROMA EVİNDEKİ MOZAİKLER GÖZ ALICI

Peki Baf neden UNESCO listesinde? Adada 10 bin yıldır yaşanıyor. Çok değişik uygarlıklardan eserler kalmış. Kentin yanı başında Roma kalıntıları kazılmakta. 2 bin metrekare zemine oturmuş bir zengin Romalı’nın evinde neler yok neler. Her salonda Yunan mitolojisini anlatan mozaikler ortaya çıkartılmış. Çıkartılmaya da devam ediliyor. Birçok evin kazılan bazı bölümleri, kumla kaplanmış. Belli ki oradaki mozaikler de yakında görülebilecek. Kral mezarları, kolonlar, mozaik sokaklar... Müthiş bir açık hava müzesi.
Açık havada korunamayan ya da Baf dışında bulunan eserlerin sergilendiği çok sayıda müze de gezilebilecek yerler arasında.
Bu Roma şehrinin hemen yanında, deniz kenarındaki kale, Osmanlı döneminde restore edilip kullanılmış bir Venedik yapıtı. Hâlâ sapasağlam ayakta. Önünde, opera festivali çerçevesinde Verdi’nin Otello’su sahneleniyor. Festival dışındaki zamanlarda isteyen düğün törenini kalede yapabiliyormuş, biz de denesek olmaz mı? Belediyelerimize daha çok gelir olur herhalde.

False