Gobi’nin sonsuzluğu ve ıssızlığı hayallerimin de ötesindeydi
Moğolistan’ın ürkütücü Gobi Çölü, eşsiz manzaralarıyla kültür turistleri açısından bir çekim merkezi. Okurumuz Behçet Demircan izlenimlerini yazdı.
İki arkadaş eylül başında İstanbul’dan Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’a THY’nin direkt seferiyle uçtuk. Amacımız dünyanın en büyük beşinci, Asya kıtasının ise en büyük çölünü keşfetmek, fotoğraf arşivimize değişik bir yöreden kareleri eklemekti.
Gobi turuna başlamak için başkentin güneyinde, uçakla 1 saatlik mesafede olan Dalanzadgad’a gitmek gerekiyor. Havalimanında bizi bekleyen cip batıya yöneliyor ve Gobi Gurvansaikhan Milli Parkı’na giriyoruz. Parkın yüzölçümü İsviçre’ninkine eşit.
İlk gece Gobi Çölü’nün Bayanzag bölgesinde kendi çadırlarımızda kaldık. O gece bir kampçının başına gelebilecek en kötü şanssızlıklardan birini yaşadık. Yağmura yakalandık. Gobi’de nadir görülen yağmur bizi buldu. İkinci gün yağmur devam ettiğinden geceyi Khongar Sand Dunes yakınlarında göçerlerin kaldığı Ger denilen keçe ile korunmuş geniş ve yüksek çadırda geçirdik.
Gece müthiş bir fırtına oldu. Rüzgar önünde hiçbir engel olmadığından yağmurla birlikte bütün gece film efektlerinde dahi duymadığımız bir sesle esti. Dışarısı 1 dereceydi. Hissedilen sıcaklık ise herhalde eksi 10! Eğer kendi çadırlarımızda kalmış olsaydık belki de bu satırları yazamazdık.
Üçüncü gün havanın açmasıyla beraber Khongar Sand Dunes (Khongar Kum Tepeleri) civarında gezimizi sürdürdük. Üçüncü ve dördüncü gece yine bir başka göçer ailenin kiralamış olduğu Ger’de geceyi geçirdik.
Beşinci günkü rotamız Yol Valley Milli Parkı’ydı. Dağlık bir bölge olan Yol Valley’de tüm tepeler kara bürünmüştü. Karın örtmediği yeşilliklerde o yöreye özgü yak öküzleri ve vahşi at sürüleri otluyorlardı. Geceyi yine milli park yakınındaki bir çadırda geçirdik. Dönüş öncesi son gün ve geceyi başkent Ulan Batur’da geçirip yurdumuza döndük.
Gobi Çölü bir insanın hayal edebildiği sonsuzluk ve ıssızlık sınırlarını zorlayan bir yer. İnsana adeta evrenin içindeki hiçliğini hatırlatan bir sonsuzluk duygusu veriyor. Yüzölçümü 1.5 milyon kilometrekare. Türkiye’nin iki mislinden büyük. Yüzey o kadar düz ve geniş ki, açık denizlerden bildiğimiz ufuk çizgisi bu kez farklı renklerde karşımıza çıkıyor. Kumluk alan, sandığımızın aksine, Gobi’nin sadece belli bir bölgesinde görülüyor, gerisi ise göz alabildiğine bozkır. Doğa, en azından bizim gezdiğimiz Gurvan Saikhan Milli Park bölümünde, o kadar da zalim değil burada. Göçebeler binlerce yıllık hayvancılık geleneklerini sürdürdüklerine göre hayvanlar bu kısır coğrafyada yiyecek bir şeyler bulabiliyor demek ki. Misafirliği seçerseniz, göçebelerin turistlere kiraladığı “ger”denilen geleneksel keçe çadırlarında kalabilir, çölde pek de yalnızlık çekmezsiniz. Yok eğer sonsuzluğu içinize çekmek ve gece bir yıldız denizinde yüzmek isterseniz kendi çadırınızda kalabilirsiniz. Tabii, çölü pek de hafife almayıp, şiddetli fırtınalara karşı, çadırınızı sağlam bağlarsanız.
Gobi Çölü yerkürenin ne olduğunu görmek, onun ne şekilde oluştuğunu hayal edebilmek, kolay kolay başka hiçbir yerde fotoğrafını çekemeyeceğiniz coğrafya ve yaşamları fotoğraflamak için eşi bulunmaz yer. Yaklaşık 35 memleket gördüm, hiçbiri beni böylesine etkilemedi.
REHBERLİ ARACIN GÜNLÜĞÜ 400 TL
THY haftada üç gün Ulan Batur’a uçuyor. Bilet fiyatları 750 Euro’dan başlıyor.Land Cruiser ve Rus yapımı UAZ 452 cipler çölün fatihi. Türkçe rehber bulmak zor. İngilizce rehberli Rus ciplerin günlüğü 400 TL civarında. Göçmen çadırı ger’lerde en fazla dört kişi konaklıyor. Kişi başı geceleme 15 TL. 2 – 4 kişilik bir grupla Gobi Çölü’ne giderseniz ulaşım ve Ulan Batur’da iki gece konaklama dahil en az kişi başı 3 bin 500 TL yi gözden çıkarmanız gerekiyor.
NE YENİR, İÇİLİR
Göçerlerin ana yemeği koyun, keçi eti. Et öylesine yaygın ki çay içerken bile içine et suyu koyuyorlar. Bunun yanında yerel ekmek, yağda kızartılmış hamurişi, yoğurt sofraların vazgeçilmezi. Keçi sütünden yoğurt enfes. Tura çıkmadan rehberinize söylediğinizde yerel yiyecekleri listeye ekliyor.
ŞARKI SÖYLEYEN KUMULLAR UÇURUMDAKİ DİNOZOR MEZARLIĞI
Yol Vadisi Milli Parkı: Zuun Saikhan Dağları arasındaki kanyonda. Parkın sonunda bir buzul bulunmakta. Khongoriin Els Kum Tepecikleri: Kimi tepecikler 180 kilometre uzunluğunda, 20 kilometre genişliğinde olabiliyor. Kum fırtınası esnasında şarkı söylerlermiş gibi melodik ses çıkarıyor. Bu yüzden bu kumluk alanlara “Şarkı söyleyen Kumullar“ deniliyor. Bayanzag, Kızıl Ateşli Uçurum: 1922’de Roy Chapman isminde Amerikalı antrapolog tarafından burada dinozor yumurtası bulunmuş. Daha sonra yapılan kazılarda birçok dinozor iskeleti çıkarılmış ve buraya dinozor Mezarlığı denilmiş. Ongi Manastırı: Yıkılan iki manastırın yerine yenisi inşa edilmiş.