Ersin KALKAN
Son Güncelleme:
Gelin, 22 kilometrelik nakliye teleferiğini turizme kazandıralım
Küre madenlerini İnebolu limanına taşımak üzere 1988'de 5 milyon dolarlık bir yatırımla gerçekleşen 22 kilometrelik teleferik bugün havada asılı, öyle hiç kıpırdamadan duruyor. Eğer koşullar elverirse üç yılda tamamlanacak olan proje bitecek ve 6'şar kişilik 20 kabin, geliş gidişli ve üç istasyonlu bir yol üzerinden vızır vızır turist taşıyacak.
Söyleyin yazın bile karla kaplı dağ köylerinin, vadilerin, çağlayanların, kalelerin, konakların, yaylaların, zümrüt ormanların, derelerin üzerinden geçerek Karadeniz kumsalına ulaşan böyle bir yolculuğu kim istemez?
Sabahın sisleri içinde Ilgaz Dağları'na vardığımızda, İstanbul'dan bölgeye ilk kez geldiği belli olan bir genç kız, ‘‘Allahım ne güzel bir ülkede yaşıyoruz’’ dedi. Sislerin, yarı adam boyuna ulaşan karların, uzaklardaki yayların içinden geçerek 30 kilometre sonra Kastamonu'ya vardık. Biraz mola verdikten sonra Küre'ye doğru yola koyulduk. Aradan beş-on dakika geçmeden birden iklim, mevsim, ışıklar ve renkler değişmeye başladı. Kastamonu'dan 73 kilometre sonra Küre'ye vardık.
Osmanlı döneminde bu eşsiz güzellikteki beldeye Bakır Ocağı anlamına gelen ‘‘Küre-i Nibas’’ adı veriliyor. Bilebildiğimiz kadarıyla bu ocaklarda yaklaşık 3 bin yıldır bakır üretimi yapılıyor.
ÜÇ YILDA GERÇEK OLABİLİR
Maddenlerin millileştirilmesi aşamasında kurulan Etibank'ın yaptığı en eski tesislerden biri Küre'de yer almış. Tam 42 yıl boyunca bakır madeninde çalıştıktan sonra emekli olup Küre'ye yerleşen maden mühendisi Rıfat Bey, ‘‘Cumhuriyetimizi kuranlar bu topraklardaki tarihi zenginliğin farkındaydı ve tüm uygarlıklara sahip çıktılar. Bu yüzden kurdukları işletmelere Etibank ya da Sümerbank adını verdiler’’ diyerek, unuttuğumuz bir gerçeğin altını çizdi. Yarıyıl tatili ve kızak yarışları için İstanbul'dan gelen torunları için yaptığı kızaklara son rötüşları atarken konuştuğumuz Rıfat Bey gibi yüzlerce Küreli, kızak yarışlarına günler öncesinden hazırlanmaya başlamış. Bu yarışlar tam dört yüz yıldır yapılıyor. Bir zamanlar yarışlara katılmak için Sinop, Samsun, Zonguldak, Safranbolu gibi vilayetlerden kızakçılar gelir, günler öncesinden panayır kurulur, şenlikler yapılırmış. Köylerdeki nufüsün azalmasıyla birlikte 1984'ten sonra yarışlara ara verilmiş.
1994'te 33 şaşındayken belediye başkanlığına seçilen Engin Ayrancı, geçtiğimiz yıldan itibaren yarışları yeniden başlatmış. Bölgedeki tarihi ve doğal çevreyi korumak için büyük çaba sarfeden Kastamonu Valisi Enis Yeter'in desteğiyle yarışların yapıldığı bölgeye üç tane dağ evi inşa ettiren Ayrancı, bölgenin turizme kazandırılması ve 22 kilometrelik teleferiğe yeniden hayat verilmesi için çaba sarfediyor. Eğer koşullar elverirse üç sene içinde bu proje hayata geçebilir.
Engin Ayrancı, Küre'yi dünya turizminin yıldızları arasına sokacak olan bu proje için son hazırlıkları yapıyor. Hayal olarak kalacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, çünkü teleferik çoktan yapılmış durumda. Etibank, Küre dağlarındaki madenleri İnebolu limanına taşımak için 1984'te bir Alman firmayla çalışmayı başlatmış. 1988'de inşası tamamlanan hat aynı yıl hizmete girmiş. 5 milyon dolarlık bir yatırımla gerçekleştirilen bu olağanüstü nakliye hattı, bir yıl çalıştıktan sonra verimli olmadığı gerekçesiyle kapatılmış. Bundan sonrasını Engin Ayrancı'dan dinleyelim:
‘‘Teleferik hattındaki her nakliye kovasının kendi ağırlığı 750 kilo. Her kovada tam bir buçuk ton maden sevkiyatı yapılıyordu. Biz altışar kişilik 20 kabin yapalım diye düşünüyoruz. Gördüğünüz gibi, her birinin toplam ağırlığı 2250 kilo olan, 280 nakliye kovası 1989'dan beri öylece havada asılı duruyor. Gidiş-geliş olmak üzere çift hatlı inşa edilmiş olan bu yol üzerinden günde yüzlerce ziyaretçiyi taşıyabiliriz. Yaylaların ve köylerin arasında üç istasyon inşa etmeyi planladık. Bu istasyonların çevrelerindeki yerleşim alanlarının da kısa zamanda turizm merkezi olacağına inanıyoruz.
Evet, Küre'de plansız ve hesapsız bir şekilde dağların tepelerinde inşa edilmiş bir teleferik hattı gizli bir hazine olarak öylece bekliyor. Engin Ayrancı, bu projeyi hayata geçirmek için bayramdan sonra, inşaatı yapan firmayla görüşmek için Almanya'ya gidecek. Fizibilite çalışmalarını tamamladıktan sonra da yatırımcı arayacak. Türk turizmi konusunda hayalleri geniş olanlara duyurulur...
Herkes Niyazi amcanın kızağıyla yarışmak istiyor
Kızak yarışları Küre'ye 9 kilometre uzaklıktaki Belören köyünde yapılıyor. Kastamonu Valiliği'nce Turizm Köyü ilan edilen Belören'nin yaylasında 10 büyük kutup çadırı kurulmuş. Küreliler'in ‘‘gayuk’’ yani kayık adını verdikleri kızaklar, sarı erik ağacı özünden yapılıyor. Özel işlemlerden geçirilerek kurutulan bu kızakların altına formülünü gizli tuttukları bir macun sürüyorlar. 76 yaşındaki Hacı Niyazi Türk, son kızak ustası. Her yarışçı, Hacı Niyazi'nin yaptığı kızaklardan birine sahip olmayı hayal ediyor. Nizami yarışlar gece yapılıyor. Güneş battıktan sonra çıkan ayaz dağlardaki karları cilalayınca yarışlar başlıyor.
Fotoğraf sanatçısı ve yazar Akgün Akova, dört mevsim boyunca Küre ve çevresinde çektiği fotoğraflardan bir dia gösterisi yaptı.
Sabahın sisleri içinde Ilgaz Dağları'na vardığımızda, İstanbul'dan bölgeye ilk kez geldiği belli olan bir genç kız, ‘‘Allahım ne güzel bir ülkede yaşıyoruz’’ dedi. Sislerin, yarı adam boyuna ulaşan karların, uzaklardaki yayların içinden geçerek 30 kilometre sonra Kastamonu'ya vardık. Biraz mola verdikten sonra Küre'ye doğru yola koyulduk. Aradan beş-on dakika geçmeden birden iklim, mevsim, ışıklar ve renkler değişmeye başladı. Kastamonu'dan 73 kilometre sonra Küre'ye vardık.
Osmanlı döneminde bu eşsiz güzellikteki beldeye Bakır Ocağı anlamına gelen ‘‘Küre-i Nibas’’ adı veriliyor. Bilebildiğimiz kadarıyla bu ocaklarda yaklaşık 3 bin yıldır bakır üretimi yapılıyor.
ÜÇ YILDA GERÇEK OLABİLİR
Maddenlerin millileştirilmesi aşamasında kurulan Etibank'ın yaptığı en eski tesislerden biri Küre'de yer almış. Tam 42 yıl boyunca bakır madeninde çalıştıktan sonra emekli olup Küre'ye yerleşen maden mühendisi Rıfat Bey, ‘‘Cumhuriyetimizi kuranlar bu topraklardaki tarihi zenginliğin farkındaydı ve tüm uygarlıklara sahip çıktılar. Bu yüzden kurdukları işletmelere Etibank ya da Sümerbank adını verdiler’’ diyerek, unuttuğumuz bir gerçeğin altını çizdi. Yarıyıl tatili ve kızak yarışları için İstanbul'dan gelen torunları için yaptığı kızaklara son rötüşları atarken konuştuğumuz Rıfat Bey gibi yüzlerce Küreli, kızak yarışlarına günler öncesinden hazırlanmaya başlamış. Bu yarışlar tam dört yüz yıldır yapılıyor. Bir zamanlar yarışlara katılmak için Sinop, Samsun, Zonguldak, Safranbolu gibi vilayetlerden kızakçılar gelir, günler öncesinden panayır kurulur, şenlikler yapılırmış. Köylerdeki nufüsün azalmasıyla birlikte 1984'ten sonra yarışlara ara verilmiş.
1994'te 33 şaşındayken belediye başkanlığına seçilen Engin Ayrancı, geçtiğimiz yıldan itibaren yarışları yeniden başlatmış. Bölgedeki tarihi ve doğal çevreyi korumak için büyük çaba sarfeden Kastamonu Valisi Enis Yeter'in desteğiyle yarışların yapıldığı bölgeye üç tane dağ evi inşa ettiren Ayrancı, bölgenin turizme kazandırılması ve 22 kilometrelik teleferiğe yeniden hayat verilmesi için çaba sarfediyor. Eğer koşullar elverirse üç sene içinde bu proje hayata geçebilir.
Engin Ayrancı, Küre'yi dünya turizminin yıldızları arasına sokacak olan bu proje için son hazırlıkları yapıyor. Hayal olarak kalacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, çünkü teleferik çoktan yapılmış durumda. Etibank, Küre dağlarındaki madenleri İnebolu limanına taşımak için 1984'te bir Alman firmayla çalışmayı başlatmış. 1988'de inşası tamamlanan hat aynı yıl hizmete girmiş. 5 milyon dolarlık bir yatırımla gerçekleştirilen bu olağanüstü nakliye hattı, bir yıl çalıştıktan sonra verimli olmadığı gerekçesiyle kapatılmış. Bundan sonrasını Engin Ayrancı'dan dinleyelim:
‘‘Teleferik hattındaki her nakliye kovasının kendi ağırlığı 750 kilo. Her kovada tam bir buçuk ton maden sevkiyatı yapılıyordu. Biz altışar kişilik 20 kabin yapalım diye düşünüyoruz. Gördüğünüz gibi, her birinin toplam ağırlığı 2250 kilo olan, 280 nakliye kovası 1989'dan beri öylece havada asılı duruyor. Gidiş-geliş olmak üzere çift hatlı inşa edilmiş olan bu yol üzerinden günde yüzlerce ziyaretçiyi taşıyabiliriz. Yaylaların ve köylerin arasında üç istasyon inşa etmeyi planladık. Bu istasyonların çevrelerindeki yerleşim alanlarının da kısa zamanda turizm merkezi olacağına inanıyoruz.
Evet, Küre'de plansız ve hesapsız bir şekilde dağların tepelerinde inşa edilmiş bir teleferik hattı gizli bir hazine olarak öylece bekliyor. Engin Ayrancı, bu projeyi hayata geçirmek için bayramdan sonra, inşaatı yapan firmayla görüşmek için Almanya'ya gidecek. Fizibilite çalışmalarını tamamladıktan sonra da yatırımcı arayacak. Türk turizmi konusunda hayalleri geniş olanlara duyurulur...
Herkes Niyazi amcanın kızağıyla yarışmak istiyor
Kızak yarışları Küre'ye 9 kilometre uzaklıktaki Belören köyünde yapılıyor. Kastamonu Valiliği'nce Turizm Köyü ilan edilen Belören'nin yaylasında 10 büyük kutup çadırı kurulmuş. Küreliler'in ‘‘gayuk’’ yani kayık adını verdikleri kızaklar, sarı erik ağacı özünden yapılıyor. Özel işlemlerden geçirilerek kurutulan bu kızakların altına formülünü gizli tuttukları bir macun sürüyorlar. 76 yaşındaki Hacı Niyazi Türk, son kızak ustası. Her yarışçı, Hacı Niyazi'nin yaptığı kızaklardan birine sahip olmayı hayal ediyor. Nizami yarışlar gece yapılıyor. Güneş battıktan sonra çıkan ayaz dağlardaki karları cilalayınca yarışlar başlıyor.
Fotoğraf sanatçısı ve yazar Akgün Akova, dört mevsim boyunca Küre ve çevresinde çektiği fotoğraflardan bir dia gösterisi yaptı.