Dünyanın en büyük aynasına yolculuk

Kapatın gözlerinizi, sizi yine bir hayal dünyasına alalım. Tuz kristallerinin çevirdiği kilometrelerce uzunlukta bembeyaz bir zemin ve bu zeminin üzerinde bir kaç santimetrelik bir su tabakası düşünün. Masmavi gökyüzü altında bu zeminin üzerinde ağır ağır yürüdüğünüzü… Ne hissedersiniz? İşte biz dünyanın en büyük aynasına yani Bolivya’daki Salar de Uyuni’ye ulaştığımızda havada yürüdüğümüzü sanmıştık. Peki nedir bu Salar de Uyuni’nin sırrı? İşte detaylar…

Buraya ayak bastığımızda suyla kaplı zemin yansıma sebebiyle masmavi gökyüzünün rengini almıştı ve böyle bir şeyin dünyada ve gerçek olması pek mümkün gelmemişti.

Peki nedir bu Salar de Uyuni’nin sırrı?

Salar de Uyuni aslında dünyanın en büyük tuz göllerinden biri, Türkiye'deki yakın dostunun yaklaşık yedi katı büyüklüğünde.

İçerdiği 10 milyon ton tuz kapasitesinin yıllık olarak sadece 25 bini çıkarılıyor. Ancak şu günlerde turistik değeri her geçen gün bu değerinin kat be kat üstüne çıkıyor.

Gölün en ilginç noktası da gölün 80 kilometre kadar içinde yer alan Kaktüs Adası.

Bu adayı da dünya dışı bir gölde bulunan garip bir ada olarak tanımlamak mümkün.

Tuz gölünün tam ortasında yer alan ve kocaman kaktüslerle dolu olduğu için Kaktüs adası olarak bilinen bu kara parçasının zirvesine çıktığımızda yine müthiş bir manzarayla karşı karşıya kaldık.

Uzakta Ollagüe volkanı, volkanın göl üzerinde yansıması, bizim tam üzerinde bulunduğumuz kaktüslerle dolu bir ada ve tuzlar üstünde yol alan araçlar.

Salar de Uyuni'ye gelmek için fazladan saatlerce yol yapmış, zorlu yollarda uykusuz geceler geçirmiştik ama gördüğüm manzara hepsine değiyordu.

Güney Amerika’nın denize kıyısı olmayan iki ülkesinden biri olan Bolivya aslında oldukça karışık bir geçmişe sahip.

Uzun süre diğer Güney Amerika ülkeleri gibi İspanyol sömürgesi olmuş ancak 1800'lerin ilk yarısında bağımsızlığını ilan etmiş.

Ülkede o zamandan bu yana siyasi bir istikrar yakalandığını söylemek mümkün değil.

Nitekim son 150 yolda 180'den fazla yönetim değişikliği yaşanmış ülkede. Güney Amerika'nın en fakir ülkesi olması da buna bağlanabilir sanırım.

Öte yandan ülke gerek kültürüyle gerekse doğal güzellikleriyle çok meşhur. Zaten bizi de buraya çeken bu oldu.

Ancak ülkenin dağlık yapısı, dolayısıyla rakımların gayet yüksek olması sebebiyle nefes alırken sıkıntı yaşayacağımızı tahmin ediyorduk, öyle de oldu.

Neyse ki, kısa süre içinde duruma alıştık, zira Bolivya’da keşfedilmeyi bekleyen rengarenk noktalar var ama bunlar başka bir yazının konusu.