Hürriyet Seyahat | Fotoğraflar: Alamy
Bilim insanlarını şaşkına çevirdi! Eksi 270 derecelik soğuğa dayanabiliyorlar...
İngiltere’deki bilim insanlarının son araştırması gösteriyor ki, eksi 270 derecelik soğuğa dayanabilen ve 30 yıl yemek yemeden yaşayabilen tardigradlar, gezegenimizde olası büyük bir felakette hayatta kalabilecek tek canlı türü olacak. İşte tardigradlar ile ilgili ilginç bilgiler…
İngiliz Daily Mail gazetesini haberlerine göre, bu minik canlı, güneş var olduğu sürece en az 10 milyar yıl boyunca neslini devam ettirebilecek. Dünyanın mirasçısı olarak adlandırılan tardigrad, sekiz bacaklı mikroskobik bir canlı türü. Hem suda hem de karada yaşayabiliyor. Aynı zamanda çok yüksek ve düşük basınca da dayanabiliyor.
(Bazı kemoterapi tedavilerinde uygulanan dozla aynı). 1 milimetrenin altında bir boyuta sahip olsa da su ayıları dünyanın en dayanıklı canlısı olarak görülüyor.
Üniversitenin fizik departmanından araştırmaya katılan Rafael Alves Batista, “Bizi koruyan teknolojimiz olmadan, insanlar çok hassas bir tür.
Batista ve ekibi, ne tür felaketlerin dünyadaki yaşamı tamamen yok edebileceği konusunda bir araştırma yaptı. Bunun sonucunda tardigradların yine de hayatta kalabileceği sonucuna ulaştı. Atmosfer tamamen yok olsa bile okyanus yüzeyinde yaşamın devam etmesi mümkün.
Tardigradlar bataklıklarda, bitkilerde, kumda, denizde ya da tatlı sularda yaşıyor. Araştırmacılar, eğer su ayıları bu koşullarda hayatta kalabiliyorsa, dünya dışında da benzer koşullarda yaşam olabileceğini, Jüpiter’in uydusu Europa ve Satürn’ün uydusu Enceladus’taki yer altı okyanuslarının dünyada su ayılarının bulunduğu derin okyanuslardaki koşullara sahip olabileceğini düşünüyor.
Tardigrad ile ilgili ilk tanımlamayı Alman bilim insanı Johann August Ephraim Goeze 1773 yılında yaptı. Mikroskop altında bakıldığında cüssesi bir ayıya benzeyen tardigradlar, nükleer patlamaya bile dayandığını bildiğimiz hamam böceklerinden daha güçlü ve dayanıklı. Her bir tardigradın en az 200 yıl kadar ömrü olduğu düşünülüyor.
Bu küçük canlının, yaşam şartlarının zorlaştığı durumlarda, en temel biyolojik ihtiyaçları dışında metabolizmasını tamamen uykuya yatırarak sağ kalma becerisi geliştirdiği belirtiliyor.
Mavi zehirli ok kurbağası
Rengi mavidir ve toksinleri zehirli ok yapımında kullanılmıştır. Zehirli ok kurbağaları ailesinde mavi renkliler en zehirli olanlar değildir, bu unvan 10 yetişkin insanı öldürecek zehre sahip altın zehirli ok kurbağalarına aittir.
Rengi mavidir ve toksinleri zehirli ok yapımında kullanılmıştır. Zehirli ok kurbağaları ailesinde mavi renkliler en zehirli olanlar değildir, bu unvan 10 yetişkin insanı öldürecek zehre sahip altın zehirli ok kurbağalarına aittir.
Panter Bukalemunu
Bukalemunlar kılık değiştirmede ustalıklarıyla ünlüdür ve bulundukları ortamın rengini aldıklarına dair süregelen bir inanış vardır. UC Berkeley tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre bukalemunlar ruh hallerine ve belli etmek istedikleri duyguya göre renk değiştiriyorlar, kamufle olmak için değil.
Bukalemunlar kılık değiştirmede ustalıklarıyla ünlüdür ve bulundukları ortamın rengini aldıklarına dair süregelen bir inanış vardır. UC Berkeley tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre bukalemunlar ruh hallerine ve belli etmek istedikleri duyguya göre renk değiştiriyorlar, kamufle olmak için değil.
Mavi Halkalı Ahtapot
Sadece bir kurşun kalem boyutunda olmasına rağmen dünyadaki en zehirli hayvanlardan biridir. 25 gram ağırlığında bir mavi halkalı ahtapot 10 kişiyi öldürmeye yetecek kadar tetrodoksin barındırır.
Sadece bir kurşun kalem boyutunda olmasına rağmen dünyadaki en zehirli hayvanlardan biridir. 25 gram ağırlığında bir mavi halkalı ahtapot 10 kişiyi öldürmeye yetecek kadar tetrodoksin barındırır.
Deniz Tavşanı
Su altı fotoğrafçılarının vazgeçilmezi olan deniz tavşanı, mükemmel renkleri ve tavşana benzeyen kulaklarıyla dikkat çeker. Büyüklükleri ortalama 5 santimetre olan deniz tavşanlarının, boyları 75 santimetreye kadar çıkabilen türleri de vardır. Yaşam süreleri ortalama 1 yıl olan deniz tavşanlarının solungaçları açıktadır ve tavşan kulağına benzer iki uzantı şeklindedir.
Su altı fotoğrafçılarının vazgeçilmezi olan deniz tavşanı, mükemmel renkleri ve tavşana benzeyen kulaklarıyla dikkat çeker. Büyüklükleri ortalama 5 santimetre olan deniz tavşanlarının, boyları 75 santimetreye kadar çıkabilen türleri de vardır. Yaşam süreleri ortalama 1 yıl olan deniz tavşanlarının solungaçları açıktadır ve tavşan kulağına benzer iki uzantı şeklindedir.
Damla balığı
Eti yenmeyen damla balığının nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. 25 santimetreye kadar uzayabilen üzgün görünüşlü bu yaratıklar denizin 900 metre derinliğinde yaşıyor. Bu nedenle insanlar bu yaratıkları pek sık göremiyor. Avustralya ve Tazmanya’da yengeç ve ıstakoz yakalamak için yapılan derin su balıkçılığı nedeniyle ağlara yakalanan bu asık suratlı hayvanların sayısında artış meydana geldi. Doğal hayatı koruma kurumları bu hayvanların neslinin tehdit altında olduğuna dikkat çekiyor.
Eti yenmeyen damla balığının nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. 25 santimetreye kadar uzayabilen üzgün görünüşlü bu yaratıklar denizin 900 metre derinliğinde yaşıyor. Bu nedenle insanlar bu yaratıkları pek sık göremiyor. Avustralya ve Tazmanya’da yengeç ve ıstakoz yakalamak için yapılan derin su balıkçılığı nedeniyle ağlara yakalanan bu asık suratlı hayvanların sayısında artış meydana geldi. Doğal hayatı koruma kurumları bu hayvanların neslinin tehdit altında olduğuna dikkat çekiyor.
Cymothoa Exigua (Dil Paraziti)
Boyu sadece üç ile dört santimetre arasında değişen ‘Cymothoa Exigua’ adlı parazit, ağına takıldığı balıkçıların mesleğini bırakmasına neden olacak kadar korkunç bir canlı. Kendisini yem zannederek yutan balıkların diline yapışan parazit, zamanla kanını emdiği dilin çürümesine neden oluyor. Ardından, giderek büyüyen parazit kıskaçlarını yayarak genişliyor ve dilin geri kalan kısmındaki kas yapısıyla bütünleşiyor.
Boyu sadece üç ile dört santimetre arasında değişen ‘Cymothoa Exigua’ adlı parazit, ağına takıldığı balıkçıların mesleğini bırakmasına neden olacak kadar korkunç bir canlı. Kendisini yem zannederek yutan balıkların diline yapışan parazit, zamanla kanını emdiği dilin çürümesine neden oluyor. Ardından, giderek büyüyen parazit kıskaçlarını yayarak genişliyor ve dilin geri kalan kısmındaki kas yapısıyla bütünleşiyor.
Bu aşamadan sonra balık, dili haline gelen paraziti yönlendirebiliyor. Bu şekilde, balık iki ağızlı bir canlı haline dönüşüyor. Biyologlar parazitin balıklar dışında hangi canlılara yerleştiği konusunda bir bilgiye de sahip değil. Bilim dünyası, günümüzde balıkçıların kabusu olan parazitin yayılma alanı ve insan sağlığı üzerinde ne gibi olumsuzluklar oluşturabileceği sorularına yanıt arıyor ancak bu konuda hâlâ başarılı olmuş değiller.
Beyaz Kaplumbağa
Çin kültüründe önemli bir yeri olan beyaz kaplumbağalar, kreme çalan pembe renkleri ve yumuşak dokularıyla dikkat çekiyor...
Çin kültüründe önemli bir yeri olan beyaz kaplumbağalar, kreme çalan pembe renkleri ve yumuşak dokularıyla dikkat çekiyor...
Chikilidae
Hem karada hem de suda yaşayan bu canlı, profesör SD Biju tarafından bulundu. Hindistan'nın tropikal ormanında ıslak toprak altında bulunan solucana benzeyen ancak çok daha iri olan bacaksız canlının amfibi (iki yaşamlılar) olduğu açıklandı... Chikilidae adı verilen canlı Londra Royal Society dergisinde yayınlanan makaleyle duyurulmuştu. Canlı bilim dünyasında da heyecana neden olmuştu. Dünyada sadece 186 türün bulunduğu Chikilidae'nin Afrika ve Güney Amerika'da bulunduğu ilk kez Hindistan'da rastlandığı belirtiliyor. Bu bakımdan bu canlının Hindistan'a nasıl geldiği bilinmiyor. Dinazor çağından kalan bu canlı, bütün olumsuz şartlara rağmen günümüze kadar sağ kalmayı başarabilmiş.
Hem karada hem de suda yaşayan bu canlı, profesör SD Biju tarafından bulundu. Hindistan'nın tropikal ormanında ıslak toprak altında bulunan solucana benzeyen ancak çok daha iri olan bacaksız canlının amfibi (iki yaşamlılar) olduğu açıklandı... Chikilidae adı verilen canlı Londra Royal Society dergisinde yayınlanan makaleyle duyurulmuştu. Canlı bilim dünyasında da heyecana neden olmuştu. Dünyada sadece 186 türün bulunduğu Chikilidae'nin Afrika ve Güney Amerika'da bulunduğu ilk kez Hindistan'da rastlandığı belirtiliyor. Bu bakımdan bu canlının Hindistan'a nasıl geldiği bilinmiyor. Dinazor çağından kalan bu canlı, bütün olumsuz şartlara rağmen günümüze kadar sağ kalmayı başarabilmiş.