Ayten SERİN
Son Güncelleme:
Evlenseydim, Sagalassos’u bu haliyle göremeyecektiniz
Burdur’un Ağlasun ilçesinden 7 km uzakta, dağların tepesinde, tırmana tırmana bitmeyecek gibi duran bir yerde Sagalassos Antik Kenti. Ağustos sıcağında nefes nefese antik tiyatronun üst noktasına çıktığımızda anlıyoruz ki, tepeden aşağıya bakmak kadar keyifli bir şey yok.
Milattan önce 1200- 750 yılları arasında kent halini aldığı tahmin edilen Sagalassos, Büyük İskender tarafından alınmış, daha sonra da Roma egemenliğine girmiş. 16 yıldır Belçikalı arkeolog Marc Waelkens başkanlığında sürdürülen çalışmalar sonucu antik kent yavaş yavaş yeniden hayata dönüyor. Gezerken, bir köşe başından Büyük İskender filminin oyuncuları Colin Farrell ve Angelina Jolie’nin çıkacağını sanıyorsunuz. Waelkens, hastalığına rağmen hálá her gün 18 saat çalışıyor, her yaz iki ayını kazı alanında geçiriyor. Kışın ise konferanslar verip, yıllık 600 Euro kazı bütçesini denkleştiriyor. Bunun için 10 yılda 456 konferans gerçekleştirmiş. "Evlenseydim, hayatımı Sagalassos’a adayamazdım, kenti bu haliyle göremezdiniz" diyor.
Ağlasun’dan kıvrılarak uzanan daracık dağ yolunun 7’nci kilometresinde, Akdağ’ın yamacındaki Sagalassos Antik kenti çıkıyor karşınıza. Agoraları (kent meydanı), çeşmeleri, tiyatrosu, konser salonu (odeon) yürüyüş yolu, kahramanlık anıtları (heroonları) su kanalları ve kütüphanesiyle bunca yıl sonra bile mimarisi göz alıcı. Kentte bilimsel araştırmanın yanı sıra "anastilosis" yani benzerini kurma faaliyeti sürüyor. Kentte yaşam MS. 7’nci yüzyılda bitmiş. Üzeri toprak örtüldüğü için bir çok yapı zarar görmemiş. Bugünün yaşam alanlarına uzak, dağlık bölgede kaldığı içinyağmalanmamış. Ne şanslı ki, üzerine baraj, santral, otoyol inşa edilmesi düşünülmüyor. Tek tehdit deprem. Antoninler Çeşmesi’nin hemen önünde, Yukarı Agora’nın ortasından bir fay hattı geçiyor. Depremler kentin tarihinde büyük yıkımlara yol açmış hatta burada yaşamın sonunu bile getirmiş.
BU BENİM ÇOCUKLUK HAYALİMDİ
Kazı Başkanı Marc Waelkens (58) gayet iyi Türkçe konuşuyor. Ziyaretimiz sırasında gün boyu kazı alanını, çalışmalarını, düşüncelerini Türkçe anlattı. Müzede bilgisayarlı sunum yaptı. Ağustos sıcağında bir yandan bastonuyla yürümeye, diğer yandan doğru sözcükleri seçip konuşmaya çalışmasındaki gayreti takdire şayan. 16 yıllık kazı serüvenini esprili dille anlatıyor: "Burada Türkleştim. Sadece dilim yeterince Türkleşemedi çünkü Türkçe’yi köylülerden öğrendim." Gerçekten de Türkiye’yi ülkesi gibi benimsemiş Türk yemeklerini de çok seviyor.
Kazıya çok sayıda arkeolog katılsa da kimse Waelkens kadar ölümüne çalışmadığı için ilerleyen yaşına rağmen hálá her şeyi o çekip çeviriyor. Gençler sağlığını hatırlatıp uyarsa da dinlemiyor. Sağlık sorunları giderek artıyor. Ciddi bel fıtığına rağmen hep ayakta. Anlaşılan ülkesine döndükten sonra bile aklı hep burada: "Daha 6 yaşındayken babama, arkeolog olacağım, demiştim. Türkiye’de çalışmak istiyordum. 16 sene önce Sagalassos’a geldim. Hayatımın merkezine yerleşti. Günde 16-18 saat çalışıyorum. Neyse ki bekarım. Evli olsaydım bugünkü haliyle Sagalassos’u göremeyecektiniz. 7 sene sonra emekli oluyorum ve gidebilirim. En önemlisi benden sonra buradaki çalışmanın sürmesi, kentin ayakta kalması. Sagalassos’ta sadece kazı ve restorasyon yapılmıyor, bu yaz iki ay boyunca 180 kişi çalıştı, araştırmalar yaptı. Bunlardan en büyük grup Türk. Birçok genç arkeolog geliyor. Türkler, Belçikalılar ve herkes için bir okul gibi. İşçiler bile çok iyi birer taş ustasına dönüştü çalışırken."
10 YILDA 456 KONFERANS
Bu yıl temmuz-ağustos kazı sezonu sona erdiği için Waelkens Belçika’ya dönmüş aslında. Sadece kente yapılacak basın gezisi için iki günlüğüne Sagalassos’a geldi. Türkiye’de adı pek bilinmese de antik kent onun sayesinde başta Belçika olmak üzere Avrupa’da duyulmuş: "10 senede Belçika’da 456 konferans verdim. Kentteki çalışmalar için en çok para Belçika’da hükümetin araştırma bütçesi aktardığı üniversitelerin bilimsel projelerinden geliyor. Sagalassos son 15 yıldır bu projelerde ön sırada. Her yıl bilimsel projeler ve sponsorlardan 600 bin Euro sağlamam lazım. Buna arkelog ücretleri dahil değil. Şu anda kazıya 40 sponsor destek veriyor. Belçika’daki "Sagalassos Dostları" destek için çalışıyor."
NEDEN AYAĞA KALDIRIYORLAR?
Arkeologlar uzun süredir ayağa kaldırma projelerini tartışıyor. Kimileri taşları yerinde bırakmaktan yana. Waelkens bu konudaki tercihinden emin: "Ziyaretçilere kenti göstermek istiyoruz. Binalarda kullandığımız yapı elemanlarının yüzde 90’ı orijinal. Bu oran çok düştüğünde ayağa kaldırma doğru olmayabilir. Evet, birçok kentin geçmiş halini gösteren veri yok. Ancak, taşları korumak istiyorsanız en iyisi onları gerçek yerinde korumaktır. Yeterli malzeme varsa hayal gücüne gerek kalmaz."
Gerçekten de Sagalassos’da yapılan ayağa kaldırma çalışması delinin pösteki saymasını aratmayacak kadar sabır isteyen zorlu bir iş. İlk yerli sponsor Aygaz’ın desteğiyle iki yıldır yürütülen Antoninler Çeşmesi restorasyonu bu örneklerden. Kazıda 3 bin 500 taş bulunmuş. İnşaat yüksek mühendisi mimari restorasyon uzmanı Semih Ercan anlatıyor gerisini: "Taşları yap-boz gibi kullanıp yapının şeklini anlamaya çalıştık. 3 yıl sonra binanın mimari yapısını anladık. 2001’de eksik malzemeyi taşla tamamlayıp yapıyı kurmaya başladık. Önümüzdeki yıl tamamlanacak. Sonra hepsini söküp depreme dayanıklı hale getireceğiz. Tüm çalışma 2010’da tamamlanabilir."
Semih Ercan, Türkiye’de ilk kez kullanılan taşı taşla tamamlama yöntemiyle çalıştıklarını anlatıyor. Bir taşın eksik kısmını tamamlamak için kırılan kısmındaki tüm noktalar pantograf (antik heykel kopyalama aleti) ile nokta nokta tespit ediliyor ve sonra buraya uyan bir başka taş ortaya çıkarılıyor. Bu yeni taşların rengi özellikle açık bırakılıyor ki yeni konan kısımlar anlaşılabilsin. Sonra taşın yüzeyde görünen kısmı aslına uygun olarak heykeltıraşlar tarafından şekillendiriliyor. Heykeltıraş Sinan İlhan taşların eksik kalan bölümlerini eskiden göründüğü gibi şekillendirerek tamamlayanlardan biri.
EN İLGİNÇ DÖNEM ROMA DÖNEMİ
Kazı ekibi en çok Roma döneminde şehirdeki hayatı merak ediyor. Antik tiyatro MÖ 180-200 arasında inşa edilmiş, 641-645 arasında büyük depremle yıkılmış. 9 bin kişiyi alan tiyatro şehir için fazla büyük. Gösterilere komşu kentlilerin de geldiği tahmin ediliyor. 1990’da kazılmaya başlanan kütüphane binası kentin en zengini T. Flavius Severianus Neon tarafından yaptırılmış. Mozaik tabanlı yapı 1995-97 arasındaki restorasyonda bir dış bina ile koruma altına alınmış.
Geç Helenistik dönem çeşmesi kentin en eski yapılarından. 1990-97 arasında restore edilip ayağa kaldırılan çeşmeye eski su kanalı bağlanmış. Akan su içiliyor. Şehrin en önemli meydanı Yukarı Agora’da (şehir meydanı) Aygaz’ın restorasyonuna sponsor olduğu Antoninler Çeşmesi ile birlikte Roma Cumhuriyet döneminde yapılan meclis binası (bouleterion) ve kahramanlık anıtları (heroon) bulunuyor. Heroon’da büyük bir ayağa kaldırma çalışması sürüyor. Kuzey cephesi yüzde 90 korunmuş şekilde ortaya çıkartılan anıtın üzerindeki "dans eden kızlar" rölyefleri çalınma olasılığına karşı Burdur Müzesi’ne kaldırılmış. Yerine rölyef kopyası yerleştirilmiş. Agora’nın az aşağısında bir pazar yeri, geniş ve sütunlu bir yürüyüş yolu var. Waelkens "MÖ 60 yılında yapımını başlanan bu yol bana göre şu anda Anadolu’nun en eski yürüyüş yolu" diyor. Kentte imparator Augustus döneminde yapılan Apollon Tapınağı da bulunuyor.
Ağlasun’dan kıvrılarak uzanan daracık dağ yolunun 7’nci kilometresinde, Akdağ’ın yamacındaki Sagalassos Antik kenti çıkıyor karşınıza. Agoraları (kent meydanı), çeşmeleri, tiyatrosu, konser salonu (odeon) yürüyüş yolu, kahramanlık anıtları (heroonları) su kanalları ve kütüphanesiyle bunca yıl sonra bile mimarisi göz alıcı. Kentte bilimsel araştırmanın yanı sıra "anastilosis" yani benzerini kurma faaliyeti sürüyor. Kentte yaşam MS. 7’nci yüzyılda bitmiş. Üzeri toprak örtüldüğü için bir çok yapı zarar görmemiş. Bugünün yaşam alanlarına uzak, dağlık bölgede kaldığı içinyağmalanmamış. Ne şanslı ki, üzerine baraj, santral, otoyol inşa edilmesi düşünülmüyor. Tek tehdit deprem. Antoninler Çeşmesi’nin hemen önünde, Yukarı Agora’nın ortasından bir fay hattı geçiyor. Depremler kentin tarihinde büyük yıkımlara yol açmış hatta burada yaşamın sonunu bile getirmiş.
BU BENİM ÇOCUKLUK HAYALİMDİ
Kazı Başkanı Marc Waelkens (58) gayet iyi Türkçe konuşuyor. Ziyaretimiz sırasında gün boyu kazı alanını, çalışmalarını, düşüncelerini Türkçe anlattı. Müzede bilgisayarlı sunum yaptı. Ağustos sıcağında bir yandan bastonuyla yürümeye, diğer yandan doğru sözcükleri seçip konuşmaya çalışmasındaki gayreti takdire şayan. 16 yıllık kazı serüvenini esprili dille anlatıyor: "Burada Türkleştim. Sadece dilim yeterince Türkleşemedi çünkü Türkçe’yi köylülerden öğrendim." Gerçekten de Türkiye’yi ülkesi gibi benimsemiş Türk yemeklerini de çok seviyor.
Kazıya çok sayıda arkeolog katılsa da kimse Waelkens kadar ölümüne çalışmadığı için ilerleyen yaşına rağmen hálá her şeyi o çekip çeviriyor. Gençler sağlığını hatırlatıp uyarsa da dinlemiyor. Sağlık sorunları giderek artıyor. Ciddi bel fıtığına rağmen hep ayakta. Anlaşılan ülkesine döndükten sonra bile aklı hep burada: "Daha 6 yaşındayken babama, arkeolog olacağım, demiştim. Türkiye’de çalışmak istiyordum. 16 sene önce Sagalassos’a geldim. Hayatımın merkezine yerleşti. Günde 16-18 saat çalışıyorum. Neyse ki bekarım. Evli olsaydım bugünkü haliyle Sagalassos’u göremeyecektiniz. 7 sene sonra emekli oluyorum ve gidebilirim. En önemlisi benden sonra buradaki çalışmanın sürmesi, kentin ayakta kalması. Sagalassos’ta sadece kazı ve restorasyon yapılmıyor, bu yaz iki ay boyunca 180 kişi çalıştı, araştırmalar yaptı. Bunlardan en büyük grup Türk. Birçok genç arkeolog geliyor. Türkler, Belçikalılar ve herkes için bir okul gibi. İşçiler bile çok iyi birer taş ustasına dönüştü çalışırken."
10 YILDA 456 KONFERANS
Bu yıl temmuz-ağustos kazı sezonu sona erdiği için Waelkens Belçika’ya dönmüş aslında. Sadece kente yapılacak basın gezisi için iki günlüğüne Sagalassos’a geldi. Türkiye’de adı pek bilinmese de antik kent onun sayesinde başta Belçika olmak üzere Avrupa’da duyulmuş: "10 senede Belçika’da 456 konferans verdim. Kentteki çalışmalar için en çok para Belçika’da hükümetin araştırma bütçesi aktardığı üniversitelerin bilimsel projelerinden geliyor. Sagalassos son 15 yıldır bu projelerde ön sırada. Her yıl bilimsel projeler ve sponsorlardan 600 bin Euro sağlamam lazım. Buna arkelog ücretleri dahil değil. Şu anda kazıya 40 sponsor destek veriyor. Belçika’daki "Sagalassos Dostları" destek için çalışıyor."
NEDEN AYAĞA KALDIRIYORLAR?
Arkeologlar uzun süredir ayağa kaldırma projelerini tartışıyor. Kimileri taşları yerinde bırakmaktan yana. Waelkens bu konudaki tercihinden emin: "Ziyaretçilere kenti göstermek istiyoruz. Binalarda kullandığımız yapı elemanlarının yüzde 90’ı orijinal. Bu oran çok düştüğünde ayağa kaldırma doğru olmayabilir. Evet, birçok kentin geçmiş halini gösteren veri yok. Ancak, taşları korumak istiyorsanız en iyisi onları gerçek yerinde korumaktır. Yeterli malzeme varsa hayal gücüne gerek kalmaz."
Gerçekten de Sagalassos’da yapılan ayağa kaldırma çalışması delinin pösteki saymasını aratmayacak kadar sabır isteyen zorlu bir iş. İlk yerli sponsor Aygaz’ın desteğiyle iki yıldır yürütülen Antoninler Çeşmesi restorasyonu bu örneklerden. Kazıda 3 bin 500 taş bulunmuş. İnşaat yüksek mühendisi mimari restorasyon uzmanı Semih Ercan anlatıyor gerisini: "Taşları yap-boz gibi kullanıp yapının şeklini anlamaya çalıştık. 3 yıl sonra binanın mimari yapısını anladık. 2001’de eksik malzemeyi taşla tamamlayıp yapıyı kurmaya başladık. Önümüzdeki yıl tamamlanacak. Sonra hepsini söküp depreme dayanıklı hale getireceğiz. Tüm çalışma 2010’da tamamlanabilir."
Semih Ercan, Türkiye’de ilk kez kullanılan taşı taşla tamamlama yöntemiyle çalıştıklarını anlatıyor. Bir taşın eksik kısmını tamamlamak için kırılan kısmındaki tüm noktalar pantograf (antik heykel kopyalama aleti) ile nokta nokta tespit ediliyor ve sonra buraya uyan bir başka taş ortaya çıkarılıyor. Bu yeni taşların rengi özellikle açık bırakılıyor ki yeni konan kısımlar anlaşılabilsin. Sonra taşın yüzeyde görünen kısmı aslına uygun olarak heykeltıraşlar tarafından şekillendiriliyor. Heykeltıraş Sinan İlhan taşların eksik kalan bölümlerini eskiden göründüğü gibi şekillendirerek tamamlayanlardan biri.
EN İLGİNÇ DÖNEM ROMA DÖNEMİ
Kazı ekibi en çok Roma döneminde şehirdeki hayatı merak ediyor. Antik tiyatro MÖ 180-200 arasında inşa edilmiş, 641-645 arasında büyük depremle yıkılmış. 9 bin kişiyi alan tiyatro şehir için fazla büyük. Gösterilere komşu kentlilerin de geldiği tahmin ediliyor. 1990’da kazılmaya başlanan kütüphane binası kentin en zengini T. Flavius Severianus Neon tarafından yaptırılmış. Mozaik tabanlı yapı 1995-97 arasındaki restorasyonda bir dış bina ile koruma altına alınmış.
Geç Helenistik dönem çeşmesi kentin en eski yapılarından. 1990-97 arasında restore edilip ayağa kaldırılan çeşmeye eski su kanalı bağlanmış. Akan su içiliyor. Şehrin en önemli meydanı Yukarı Agora’da (şehir meydanı) Aygaz’ın restorasyonuna sponsor olduğu Antoninler Çeşmesi ile birlikte Roma Cumhuriyet döneminde yapılan meclis binası (bouleterion) ve kahramanlık anıtları (heroon) bulunuyor. Heroon’da büyük bir ayağa kaldırma çalışması sürüyor. Kuzey cephesi yüzde 90 korunmuş şekilde ortaya çıkartılan anıtın üzerindeki "dans eden kızlar" rölyefleri çalınma olasılığına karşı Burdur Müzesi’ne kaldırılmış. Yerine rölyef kopyası yerleştirilmiş. Agora’nın az aşağısında bir pazar yeri, geniş ve sütunlu bir yürüyüş yolu var. Waelkens "MÖ 60 yılında yapımını başlanan bu yol bana göre şu anda Anadolu’nun en eski yürüyüş yolu" diyor. Kentte imparator Augustus döneminde yapılan Apollon Tapınağı da bulunuyor.