Evlatla sınanmak büyük bir terbiye
Ceyda Düvenci, bu sezon Kanal D’nin ilgiyle izlenen sağlık programı “Doktorum”un sunuculuğunu üstlendi. “Umutsuz Ev Kadınları” dizisine de devam eden ünlü oyuncu, projelerini ve son dönemde yaşadığı değişimi İstanbul Life dergisine anlattı.
* Fotoğraf çekimi sırasındaki enerjiniz herkesi çok etkiledi. Hep mi böyle pozitiftiniz, hayatınızın bu dönemine mi özel?
- Aslında hep pozitiftim ama yaş aldıkça, yaşanmışlıklar üst üste eklendikçe, galiba daha pozitif olmayı öğrendim. Çünkü siz kendinizi ne kadar üzseniz, kahretseniz de günün sonunda her şey olacağına varıyor. Bunu fark ettim aslında ve o anlamda anı bozmamanın doğru olduğunu deneyimledim, anın tadını çıkarmayı öğrendim.
* “Umutsuz Ev Kadınları” dizisinde canlandırdığınız Elif, güçlü bir karakter. Çocukları için kariyerini feda ediyor. Siz bu anlamda Elif’le ne kadar örtüşüyorsunuz?
- Çocuk için kariyeri feda etmeyi doğru bulmuyorum. Elif de dört çocuk olunca kariyerini feda etmek zorunda kalmış ama ben sanırım dört çocuk da yapmam. Benim için kariyerden ziyade üretmek çok önemli. Ondan vazgeçmem.
* Annelik hayatınızı nasıl değiştirdi?
- Çok değişti. Rahat ve sakin bir anneyim, böyle olacağımı düşünmemiştim. Yaşadığımız tatsızlıkların üzerine daha tedirgin bir anne olurum sanıyordum ama değilim. Hayatı akışına bırakmayı annelikte öğrenmişim farkında olmadan. Melisa’nın birey olduğunu unutmadan davranıyorum.
36 BEDEN OLMAK İSTEDİM
* Yaşlılıkta kendinizi nerede görüyorsunuz?
- Aslında hayatı akışına bırakarak yaşıyorum. O yüzden kısa vadeli planlarım var ama imgeleme anlamında ‘bir resim çiz’ derseniz, Bir sahil kasabasında, deniz kenarında oturmuş kitaplarımı okuyorum. Çocuklarım ve dostlarımla birlikte, sevdiğim elimi tutuyor. Herkesin istediği fotoğraf bu galiba, bana özel durum değil bence.
* Yaşlılıktan konuşuyoruz ama siz gittikçe gençleşiyorsunuz. Zayıflamaya devam ediyorsunuz...
- Evet, daha da gidiyor, bilinçli olarak zayıflamayı seçtim. 36 beden olmak ve fazlalıklardan kurtulmak istedim ve ona göre yaşamaya başladım. Zaten sağlıklı beslenirdim ama porsiyonlarım çok fazlaydı, yemek yemeyi çok severdim. Şimdi yemek için yaşamıyorum; başka şeyler için yaşıyorum. Zaten iç huzurunuz, hayat dengeleriniz yerine oturdukça, vücut da bazı şeyleri tutmayı bırakıyor. Yemek için yaşamayı bırakınca yemek düşünmeyi otomatikman bırakıyorsunuz. Onun yerine daha anlamlı, sizi daha dolduran, hayatınızı daha çok bütünleyen şeyleri koyduğunuzda bir bakıyorsunuz zayıflamışsınız.
* Spor yapıyor musunuz?
- Haftanın üç günü pilates yapıyorum. Bir de ayda altı kez sıkılaştırıcı masaj yaptırıyorum.
EVLATLA SINANMAK BÜYÜK BİR TERBİYE
* Korkularınız var mı?
- Yalandan, iftiradan, ikiyüzlülükten, dediğiyle yaptığı bir olmayanlardan, vicdansızlıktan ve sevgisizlikten çok korkarım.
* Hayatın üstünüze geldiği anlarla nasıl baş edersiniz?
- Ortalıkta çok görünmeden evimde oturmayı tercih ederim. Sadece bana iyi gelen arkadaşlarımla iletişime geçerim. Artık Melisa’ya sarılmak da iyi geliyor.
* Kendinizi tanımanızda en çok ne etkili oldu?
- Hamilelik dönemiyle başladı kendimi tanıma yolculuğum. 78 gün hastanede yatmak, bebeğimi kaybetme korkusu yaşamak, Melisa doğduktan sonra yaşadığı sağlık sorunları... O zaman diyorsunuz ki, her şey çok anlamsız. Peşinden koştuğumuz, oldurmaya çalıştığımız, bu uğurda hayatımızı tükettiğimiz her şey çok manasız. Evlatla sınanmak büyük bir terbiye.
* Kızınızın sağlık durumu şimdi nasıl?
- Melisa doğduktan sonra çok tatsız bir sağlık sorunu yaşadı. Devam eden bir tedavi süreci var ve onu iyi etmek bizim için çok önemli. Anne-baba olarak çok ucuz atlattık diyebilirim. Melisa defalarca ölümden döndü. Bu da benim için çok önemli bir hayat dersi oldu. Tüm olumsuzluklara rağmen, hayata inanılmaz tutunan, çok güçlü, mücadeleden asla vazgeçmeyen, çok güler yüzlü bir kızımız var. Bu da bizim şansımız olsa gerek. Yaşadıklarına göre şimdi çok iyi durumda diyebilirim.
YARATICI DRAMA OKULU AÇIYORUM
* Dizi setlerinin yoğunluğuyla anneliği bir arada yürütmek zor olmuyor mu?
- Her çalışan anne kadar. Ben de uzun saatler çalışıyorum ama haftanın üç günü birden boşa çıkabiliyorum ya da yılda iki ay hiç çalışmıyorum. Yarım gün çalıştığım zamanlar oluyor, set evime yakın, öğle saatinde settekiler yemek yerken ben eve kaçıp günde bir saatimi Melisa’ya ayırıyorum.
* Önümüzdeki sezon “Umutsuz Ev Kadınları” dışında sizi nerelerde göreceğiz?
- Hafta içi her gün 09.00-10.00 arası Kanal D’de canlı yayındayım. Kalp cerrahı Murat Aksoy’la “Doktorum”u sunuyoruz. Ayrıca yaratıcı drama okulu açmak için kolları sıvamış bulunuyorum. MEB’e bağlı olacak okulumuz için Mecidiyeköy ve Nişantaşı’ndan yer bakıyoruz. Gündüz çocuklara ders verilecek, akşam da yetişkinler için film okuma dersleri olacak.
TWITTER'DAKİ YORUMLAR BENİ ÇOK RAHATSIZ ETTİ
* Sosyal medyayla aranız nasıl?
- Twitter’ı aktif kullanıyordum. Bazı olaylarda insanların yazdığı yorumlar beni çok rahatsız etti. Yüzüne söylenemeyecek şeyleri evde, klavye başında yazmayı çok korkakça buluyorum. O yüzden son zamanlarda aktif değilim.
CEYDA'NIN İSTANBUL'U
* İstanbul size ne hissettiriyor?
- Evimdeysem huzur, sokaklarda çoğu zaman karmaşa ve koşuşturma hissi veriyor.
* Bu şehri hiç tanımayan birine anlatmak isteseniz hangi kelimeleri seçerdiniz?
- Nefessiz kalsanız da, gün yetmese de vazgeçilmez bir tutkusu var bu şehrin.
* Toplu ulaşım aracı kullanıyor musunuz, en son hangisini kullandınız?
- En son vapura bindim.
* En sevdiğiniz semt?
- Anadolu yakası sahil şeridi. Özellikle Kandilli, Kuzguncuk ve Çengelköy.
* Hiç gitmediğiniz semt?
- Fatih.
* Şimdiye kadar hangi semtlerde oturdunuz?
- Arnavutköy, İstinye, Akatlar, Levent, Beykoz, Anadolu Hisarı ve Koşuyolu.
* Kıyafet alışverişinizi nerelerden yaparsınız?
- Nişantaşı.
* Şehrin kalabalığından bunaldığınızda kendinizi atıp kafa dinleyeceğiniz bir yer?
- Riva.
* Şehirdeki son keşfiniz?
- Burgazada.
* İstanbul’dan silmek istediğiniz bir manzara var mı, varsa ne?
- Gökdelenler.
* İstanbul olmasa nerede yaşamak isterdiniz?
- Ege’de bir kasaba olabilir.