“Etnik koloni” işi zorlaştırıyor…
HAYVANLAR ALEMİ (6) - Sevgili Serdar, yavrular henüz serpilmiş değil. Değil ama 80 dairelik, en az 200 kişinin yaşadığı sitede özellikle kadınlar, üstelik eğitimli sayılması gereken kadınlar kedilere karşı nedense tepkililer. Erkekler doğal olarak eşlerinin yanında yer alıyorlar ama daha çok kadınların sesi çıkıyor. Site yönetiminin yakında kongresi var. (Sezai BAYAR)
Bizler “kurtarılmış topraklara” yeni gelen kedileri mümkün olduğu kadar site sınırlarının dışına püskürtmeye çalışıyoruz. Başımız iyice dertte. Çünkü diğer semtlerden yeni kafilelerin gelmesi demek, bizimkilerin geleceklerini tehlikeye sokmak demek.
Bizim önceliğimiz mevcutları korumak.
Biz yeni yavrulara ad bulmaya çalışıyoruz. Davranış ve renklerini dikkate alarak kapkara ama şirin bir yavruya Karambo, sarı-siyah benekli olana Benek, beyaz renklisine Pamuk, en çok şikayetci ve hayatından memnun olmadığını sandığımıza da Cızırtı adını veriyoruz.
Yavrular serpilmeye başladığında sorumluluğumuz artmış durumda. Onları hem korumak; hem de yemeklerini gizli gizli vermek, korkulu ve endişeli bir yaşamın eşiğine getiriyor bizleri.
Biliyoruz ki sitedekiler bunları sevmek zorunda değiller. Bu yavrulara sahip bulmak için çevremizdeki kediseverlere haber salıyoruz. Çoğunun zaten ev kedisi var. Sonra hayvan haklarını savunan sivil toplum kuruluşlarının kapılarını çalıyoruz. Hemen hepsi önce olaya sıcak bakıyor, takdirlerini bildiriyor ama yuva bulmak konusunda “Yakında bır barınak açma projemiz var, o zamana kadar dayanın” tavsiyesinde bulunuyor.
“Yakında” demek bir anlamda “Daha çok beklersiniz” gibi geliyor bizlere. Genellikle kadınların hakim olduğu kedi-köpek dernekleri yöneticilerinin de politikacılardan geri kalır durumları yok gibi. Onlar da öğrenmişler “köşesiz” laf etmeyi.
Neyse bizim “evlere servis” çabamız boş çıkıyor. Verdiğimiz ilanlar, internet kanalı ile ulaşmaya çalıştığımız kedisever derneklerinin haber portallarına yaptığımız başvurular netice vermiyor.
Kediler kolonisi yemek verdiğimiz mekanda haklı olarak sabit kalmıyor. Gezmek, oynamak istiyor. Sitenin değişik köşelerini keşfetmeye kalkışıyor. Kimi park yerinde arabaların kaputlarına, kimi üstlerine çıkıyor. Kimileri de dibimizde park eden üstü çadır beziyle kaplı kamyonetin üstüne.
Kamyonet sahibi bir kedisever hiç rahatsız olmuyor bu durumdan. Hem tavrı, hem de zaman zaman “Bunları korumak zor ama sevabı çok” demesi bizlere güç veriyor.
Yavruların Masume tarafından beslenmesi sırasında bu tabloya tanık olan bazı sakinlerin kedisever kafilesine moral açıdan destek verdiklerine tanık oluyoruz ama sorumluluk açısından hiç de olumlu yaklaşımda bulunmuyorlar.
Aslında bu bile bir aşama.
Sinmişlikten kurtulma duygusu.
Sevginin küçük dalgalar halinde yayılma eğilimi göstermesi.
Site yönetiminin aldığı kongre kararı ve toplantı gününü merakla bekliyoruz.
Bekliyoruz ama “yabancı etnik sığınmacılara” henüz önlem alabilmiş değiliz. Bazen sayıları 7-8’i buluyor. Ne kadar sınır dışına çıkarsak da her an kontrol etmek zor. Bu kediler de sitenin geniş alanında volta atıyorlar. Yemek vermesek de umutlarını kaybetmiyor olmalılar. Ya da karınlarını doyurup bizim sitenin bahçesinde toplu halde yaşama güdülerini gideriyorlar. Bilemeyiz.
Esas bomba kongrede patlayacak ama nasıl, onu da bilmiyoruz.
Toplantılara katılma niyetimiz yoktu ama ya kediler gündeme taşınırsa diye kuşkuya düştüğümüzden hiç olmazsa 6 yavrunun hayatta kalma mücadelesine katkı verme kararı alıyoruz. Bu amaçla kongreye katılıyoruz.
Kongre çoğunluk olmamasına rağmen toplanıyor.
Zaten hiç bir zaman çoğunluk sağlanmazmış. Herkes birbirine vekalet verdiği için kağıt üstünde çoğunluk nasılsa sağlanmış oluyor.
Geçici başkan, ilan edilen gümdem gereğince maddelere geçilmek üzere kongreyi açıyor.
Toplantıya katılanlara şöyle bir gözatınca, kedisavar takımının tam kadro geldiğini görüyoruz. Hepsi gerginler. Bu gerginliklerini yüz ifadelerinden kolayca anlamak mümkün. Eşim ve bende de tedirginlikle karışık stresli haller görülmüyor değil. Ama yine de sakin olmaya gayret ediyoruz.
Tabii nereye kadar?
Bunu kongredeki sataşmalara göre ayarlamak bize düşüyor.
En azından soğukkanlı davranıp ve aklı kullanmak zorundayız.
İçimdeki sesi kimse duymuyor nasılsa…
“Ah Masume ah. Doğuracak zaman mıydı? Keşke kongre sonrasına kadar poponu sıksaydın ya”... demek kolay da...
Şimdilik sevgiler,
Sezai