GeriSeyahat Dünyanın en büyük şarap fuarı Vinexpo 2005 muhteşemdi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Dünyanın en büyük şarap fuarı Vinexpo 2005 muhteşemdi

Dünyanın en büyük şarap fuarı Vinexpo 2005 muhteşemdi

Burası 43 farklı ülkeden 2 bin 400 şarap şirketi ve üreticisinin her iki yılda bir buluştuğu, inanılmaz büyük, o ölçüde görkemli ve tek kelimeyle büyüleyici bir yer.Geçen hafta Fransa’nın Bordeaux (Bordo) kentinde bu dev buluşmayı sizler için izledim, yüzden fazla şarap tattım ve gerçekten hayran kaldım. Gördüklerimi ve hissettiklerimi merak ediyorsanız, buyurun anlatayım.Uçağım sıcak ve çok nemli bir Bordeaux sabahına indiğinde daha henüz neyle karşılaşacağımı tam bilmiyorum. Evet, elimde vinexpo.com’dan alınmış bilgiler var ama görmek bambaşka bir şey. Havaalanının her tarafı vinexpo bayrakları ve afişleriyle süslenmiş. Bordeaux kenti için bu fuarın ne denli büyük öneme sahip olduğunu anlamakta gecikmiyorsunuz. İlk işim fuara giden bir servis otobüsü aramak. Tarif edilen yerdeki otobüsü bulup biniyorum. İçerisi şık insanlar ve havayı saran akşamdan kalmış nefes kokularıyla dolu. Doğru otobüste olduğumu o saat anlıyorum.Kısa bir yolculuktan sonra dev bir gösteri kampusunda buluyorum kendimi. Çok büyük dört farklı salon ve içeri girip çıkan binlerce insan. Burası bir ticaret fuarı. Yani içeride sadece olası alıcılar ve tekmil satıcılar var. Sektörden (ya da basından) olmayan hiç kimse fuara kabul edilmiyor. Yüklü giriş ücretini ödemek isteseniz bile. İçerideki sınırsız sayıdaki şarapları tadıp kafayı bulmak isteyenler için bir yer değil yani burası. Sadece ‘toptan’ alışveriş. Ama aynı zamanda da çok önemli bir mesleki bilgi alışverişi. Her biri bir mücevher dükkanı zarafeti ve görüntüsüyle tasarlanmış teşhir alanlarında (stantlar), yine her biri görücüye çıkmış gelinlik kız misali sıra sıra dizilmiş şişelerce şarap sergileniyor.50 BİN FARKLI ŞARAP SERGİLENİYORİsterseniz vaziyeti rakamlarla da anlatabilirim. Koridorlar, konferans salonları, restoran ve bar alanları, ortak tadım odaları ve bunlar gibi müşterek mekanlar haricinde kalan ve sadece ‘stant’ alanı olarak kullanılan yerin miktarı 41 bin metre kare. Bu alanda yaklaşık 2 bin 400 stand yer alıyor ve 50 binin üzerinde farklı şarap teşhir ediliyor. Fuarı gezen ziyaretçi sayısı da 50 bin kadar. Çoğu Fransız, ama 140 farklı ülkeden gelen ziyaretçiler burayı tek kelimeyle beynelmilel bir şölen merkezi haline getiriyor. Örneğin ABD’den katılan kişi sayısı 1.500. Bizden katılım ise, benimle birlikte 10.Dünya şarap piyasası gerçekten tahmin edemeyeceğiniz denli büyük ve iktisadi açıdan çok önemli bir pazar. 2004 yılında dünyada 267 milyar dolarlık şarap alınıp satılmış. Bu rakam ne anlama geliyor diye sorarsanız hemen söyleyeyim: Türkiye’nin milli gelirine yakın parasal bir miktar. Üstelik alkol ile ilgili tüm sağlık uyarılarına rağmen sürekli gelişen bir pazar. Bu pazarda Türkiye olarak yerimiz oldukça sınırlı ve çok küçük. Oysa üzüm üretimine son derece müsait topraklara ve insanlığın tarihi kadar eski bir bağcılık geleneğine sahibiz.Vinexpo’nun kelime anlamı ‘şarap (vin) sergisi (expo)’. Bu yılki fuarda ülkemizi yalnızca Kavaklıdere şirketi temsil ediyor. Kalabalıkça bir ekiple katılmışlar. Üzerinde ‘Anatolian Wines’ (Anadolu Şarapları) yazan, makul büyüklükte ama güzel bir stantları var. Bu farklı üzümler pek çok dünya şarap meraklısı için oldukça enteresan sayılabilecek şeyler. Kavaklıdere son on yıldır sürekli olarak fuara katılıyor. Ama daha henüz hiçbir başka şarap üreticimiz bu önemli organizasyonda yer almamış. Nedeni nedir bilmiyorum ama özellikle de Güney Amerika ülkelerinin şarap stantlarını görünce, bu çok ciddi para kazanılabilecek sektörde ülke olarak ‘para kazanmamak’ için ne güzel uğraşlar verdiğimize gülümsüyorum. Üstelik ufacık bir şarap bağıyla imalathanesinin bile ne çok kişiye istihdam olanağı sağladığını düşününce. Şili’nin aldığı stant alanı tam 1.000 m²; tek bir büyük çatı altında tüm üreticiler (rakipler) toplanmış, mallarını tanıtıyor, para kazanıyorlar.TADIMDA, YUTMADAN KOVAYA TÜKÜRÜYORUMOrtalık gerçekten bir şölen yeri. Tadım yapanlar, sipariş verenler, şarap üretimi ile ilgili bilgi alanlar, ‘Şarap nasıl pazarlanır’ konferanslarına katılanlar ve benim gibi bu görkem karşısında şaşırıp kalanlar.Meraklısı günde ortalama 200 değişik şarap tadıyor. Ama ben bu kadar meraklı olamıyorum. İlk gün ancak 100 farklı şarap deneyebiliyorum. Ádet olduğu üzere, hiçbirini yutmayıp iri tükürme kovalarına boca ediyorum. Tadım kuralları böyle. Aksi halde ne tattığını kısa bir süre sonra anlayamaz hale gelebilirsin. Tadım serüvenine başlayabilmem ise kendi içinde bir öğrenim oluyor. ‘Bu kadar şarap içinde acaba nasıl bir sıra izlemeliyim ki fuardan en fazla yararı sağlayayım’ diye düşünüyorum. Bunu anlamanın en kolay olabilecek yoluna başvuruyorum: Daha iyi bileni izlemek! Kavaklıdere ekibine yanaşıp onların turlarına katılmaya gönüllü oluyorum.Kavaklıdere hem Türkiye’nin en büyük özel şarap üreticisi, hem de aynı zamanda ‘Kav’ ismini verdikleri şarap butiklerinde satılmak üzere yabancı şarap ithal eden bir şirket. Kav butikleri para kazanmaktan ziyade şarap kültürünü geliştirmek amacıyla kurulmuş olan yerler. ‘Bu adamlar kendileri şarap ürettikleri için nasıl olsa bu işi benden çok daha iyi anlarlar ve ayrıca da fuardaki şarap satıcıları onlara çok daha iyi davranır’ şeklindeki düşüncem çok geçmeden kendini doğruluyor. Önceden randevulaşmış oldukları bir dizi şarap üreticisini ziyaret ediyor ve olağanüstü güzel şaraplarla karşılaşmaya başlıyoruz. İlk randevumuz 11.00’de.Tüm şarap profesyonellerinin yaptığı gibi, duyuların en hassas olduğu sabah saatlerini, en iyi şarapların tadımına ayırıyoruz. Tattığımız ilk Fransız şaraplarından ve özellikle de Jean-Claude Boisset markalı olan sınırlı üretim şaraplarından çok etkileniyoruz. Ekip, burada denediklerimizden birini ithal etmeye karar veriyor gibi.Daha sonra gittiğimiz firmaların tümü de önemli üreticiler ve çok önemli şarapları var. Özellikle de Sangiovese üzümü temelinde üretilen harika şarapları olan bir İtalyan şatosunun standına daha uzun takılıyoruz. Tattıklarımıza doyamıyoruz. Kav’cılar burayı da ithalat listelerine dahil ediyorlar. Yani yakında bu şatonun şaraplarını da Türkiye’de bulabileceğiz. Vinexpo’da yeni trendleri de öğreniyoruz. En yaygın trend, ‘aromatik’ beyaz şaraplara hızla artan ilgi. Bu şaraplar (ki özellikle Yeni Zelanda’nın tropikal meyve aromalı şarapları çok iyi) sektördeki yeni yönelişleri de kolaylaştırıyor.Şarap firmaları pazarlama yaklaşımlarında yeni segmentasyonlara gidiyorlar. Örneğin kadınları ve yetişkin gençleri şarap pazarına dahil etmek için oldukça etkili yeni yöntemler uyguluyorlar. Mesela fiziği konusunda duyarlı hanım müşteriler için düşük alkollü, yüksek aromalı ve az kalorili yeni şaraplar geliştiriyorlar. Yeni paketleme türleri de öne çıkıyor. Örneğin piknik için çift şişeli, burgu kapaklı şarap paketleri, tek kadehlik şişelerde beyaz şaraplar, Swarovski kristaline doldurulmuş pahalı şaraplar vb...GECENİN SONUNDA BORDEAUX LOKANTASIHer güzel şeyin bir sonu var. Vinexpo’daki iki günüm hızla doluyor ve tadım serüvenim üzülerek sona eriyor. Ama gece uzun, hatta yılın en uzunu.Kavaklıdere’nin genel müdürü Ali Başman, tüm ekibi ve beni akşam yemeğine davet ediyor. Restoranı ben seçiyorum: Le Chapon Fin. Burası Michelin yıldızlı bir balık restoranı ve Bordeaux’nun en köklü lokantası. Böyle bir şöleni sonlandırmak için hiç fena bir seçim olmadığını kısa zamanda anlıyoruz.Ali Bey’le ben, bu özel hafta için adını ‘Vinexpo Menu’ koydukları, yedi farklı yemek içeren şefin tadım mönüsünü istiyoruz. Beyaz şarabımıza da zaten fuarda karar vermiştik: Chateau de Fieuzal 1999. Olağanüstü bir Bordeaux şarabı. Vinexpo, Bordeaux kenti için yılın dönüm noktası. Bir haftalık fuar şehre 70 milyon euro bırakıyor. Bu gece ise güneşin dönüm noktası. Hep birlikte Bordeaux sokaklarına çıkıp, kalabalığa, müziğe ve tıklım tıklım şenliğe karışıyoruz. Tek arzumuz, yılın bu en uzun gününü biraz daha uzun kılmak. Başımız, bu baş döndürücü ortamın etkisiyle biraz daha dönmeye başlıyor. BALON ŞARAP KADEHLERİNİ UNUTUN!Vinexpo’da en fazla dikkatimi çeken şeylerden biri, şarap kadehlerinin şekliydi. Biliyorsunuz bu konuda iki yaygın görüş var. Birincisi her farklı şarap için farklı bir şarap kadehi kullanmanız gerekli diyen görüş, ki ben (şampanya kadehi dışında) bu görüşe zinhar katılmıyorum. Çok paranız varsa ve keyfinize de çok düşkünseniz, elbette gidip bir bölük pahalı şarap kadehi almanızda hiçbir sakınca yok. İkinci görüş ise benim de dahil olduğum ve daha yaygın kabul gören yaklaşım: Düzgün ve kaliteli bir cam kadeh hem beyaz ve hem de kırmızı şarap için yeter de artar bile. İstanbul’da bir süredir kırmızı şaraplar dev büyüklükte, insanın tutarken zorluk çektiği ve masada koyacak yer bulmakta zorlandığı, abartılı kadehlerde sunuluyor. Oysa gerek Vinexpo’da tadım için ya da konuklara servis için kullanılan kadehler olsun, gerekse de dünyanın ve Fransa’nın seçkin restoranlarında kullanılanlar olsun, hem kırmızı ve hem de beyaz şarap kadehleri tek tip ve resimde gördüğünüz şekildeler. Hatta su için bile aynı tarz kadeh kullanılıyor. Masada önünüzde aynı boy üç tane ayaklı tek tip kadeh yer alıyor: Biri beyaz, biri kırmızı şarap, diğeri ise su için. Anlayacağınız, farklı şaraplarla farklı kadehler kullanmak ve özellikle dev balon kadehlerde kırmızı şarap içmek ‘out’!İZNİNİZLE İZNE ÇIKIYORUMSevgili okurlar, neredeyse dört aydan beri hiç soluk almadan, Anadolu’da ve Avrupa’da dere, tepe, kent, kasaba dolaşıp gördüklerimi, yediklerimi ve içtiklerimi sizlerle paylaştım. Hem yoruldum hem de konu torbam boşaldı. İzninizle yazılarıma kısa bir ara verip, yaşam akümü şarj etmek istiyorum. Dönüşte yine ilginç yolculuklarda beraber olmak dileğiyle.
False