Dünya kazan, o 13 yıldır kepçe
Hayatın büyük bir ev, pahalı bir arabadan ibaret olmadığını anladığı gün yollara vurdu Amerikalı Earl Baron (34). Vuruş o vuruş. Seyahatin kazandırdığı ilk elden bilginin müptelası oldu ve tam 13 yıldır dünyayı dolaşıyor! Sırt çantasında yaşayan, 75 ülke gören ve 4 bin 390 gününü yollarda geçiren Baron, yılbaşına Bükreş’te girdi. Sonraki durağını bilmese de, neden dolaşıp durduğunu gayet iyi biliyor.
Boston’da tipik bir orta sınıf Amerikan ailesinde büyüdüm. Babam kağıt fabrikası işletiyor, annem evde bakım uzmanı. 1999’dan beri dünyayı dolaşıyorum. Üniversitede spor yöneticiliği okudum. Spor hukuku alanında çalışacaktım. İşe başlamadan önce, bir güzellik yapıp üç aylık bir Güneydoğu Asya seyahatine çıktım. Milenyum yılbaşına Kamboçya’daki Angkor Wat Budist tapınağına girdim ve çarpıldım! O an fark ettim ki, üç ay asla yetmeyecek. Böylece seyahat hayatımın temel gayesi haline geldi.
Yolculuğu seviyordum ama hayatımı bu kadar kaplayacağını hiç düşünmemiştim. Günlük rutini olan ve normal bir hayat sürecek biri olarak hayal etmiştim kendimi hep. 13 yıl gezmeyi planlamamıştım! “Birkaç yıl dolaşır, asıl hayatıma devam ederim” diyordum. Fakat seyahatin kazandırdığı ilk elden bilgi edinmenin müptelası oldum ben. Bir günümü bile, ilginç bir şey öğrenmeden geçirmeye tahammül edemiyorum.
ÇOCUK SAHİBİ OLURSAM
Elbette zorlukları var böyle yaşamanın ancak ihtimalleri ve tanışacağım insanları düşünüp büyük bir heyecanla uyanıyorum. Yerleşik bir hayat kurgusu da aklımdan geçmiyor değil bazen. Çocuk sahibi olmak istiyorum ama o gün gelene kadar gezmeye devam edeceğim. Özel bir ilişkiyi sürdürmeye müsait değilim ama hayatımı paylaşacağım insanı bulacağımdan eminim.
Dünyadaki insanları gözleme şansı bulduğunuzda; hayatın büyük bir ev, pahalı bir arabadan ibaret olmadığını anlıyorsunuz. Gezegende geçirdiğim her dakikanın tadını çıkarmayı ve bunun için şükretmeyi öğrendim. Seyahat ederken hep çok şanslı hissettim. Herkesin peşinden koştuğu mutluluk denilen şeyi ben yakaladım.
Resmen sırt çantamda yaşıyorum ve birkaç hafta sonra nerede olacağımı hiç bilmiyorum. Bazen aşırı yorucu olabiliyor, bir kültürden diğerine geçerken uyum sorunları yaşayabiliyorsunuz. Gerçekler ve sorumluluklardan kaçmak için yollara vurduğumu düşünenler olabilir ama hayallerinin peşinde koşacak cesareti bulamayanlar başkalarını etiketlemeye daha meraklı bence.
DUR, BİR MOLA VER
Önce kalacak bir yer buluyorum ve iyi hissedene kadar öylece duruyorum. Bazı gezginlerde sürekli hareket ve olabildiğince kısa sürede çok yer görme merakı var. Ben öyle değilim. Sırf her yeri gördüm demek için, bir ülkede iki gün kalmayı anlamıyorum. Daha derin ve anlamlı bir deneyimin peşindeyim. Gittiğim yerlerde uzun kalıyorum, sinemaya gidiyorum, egzersiz yapıyorum. Hem akıl ve ruh sağlığımı korumak hem de yorgunluktan ölmemek için...
Seyahat kaynaklarımı sitemde ayrıntılarıyla yazdım. Takipçilerimin sorularını da zevkle yanıtlıyorum. Yine de kısaca açıklayayım: Ara ara ABD’ye dönüp geçici işlerde para biriktirdim. Fakat en büyük kaynağım cruise gemilerinde çalışmaktı. Başkalarını da cesaretlendirmek için iki e-kitap yazdım: ‘Refuse the Rat Race - Ekmek Kavgasını Reddetmek’te dünyayı dolaşırken çalışmak isteyenlerin yapabileceği işlerin detaylı listesini verdim. İkinci e-kitabım ‘How To Work on a Cruise Ship - Cruise Gemisinde Nasıl İş Bulursunuz’ ise cruise gemilerinde çalışmak isteyenlere kapsamlı bir rehber. Bu gemiler seyahat fırsatı ve iletişim ağı yaratmak için harika bir fırsat. Bu kitap yüzlerce insanın gemilerde iş bulmasını sağladı.
TÜRKİYE YÜZÜMÜ GÜLDÜRDÜ
Türkiye’ye iki kez geldim, en kısa zamanda da yeniden döneceğim. Adım attığınız an, yüzünüze kocaman bir gülümseme yerleştiren ülkelerden. Havasında insanı cezbeden bir enerji var. İlk birkaç dakikada bile son derece rahat hissettim. Tarif edilemez güzellikteki Ayasofya ve Sultanahmet Cami’ni ben de çok etkileyici buldum. Geniş mutfağı ve sıcak insanlarının da etkisiyle çok keyif aldım kültürünüzden. Türkiye ayrıca epey büyük ve ziyaret edilecek çok yer var. 10 yıl bile yaşasam, daha öğrenecek çok şey kalır geride.
ABD’NİN KARA LİSTESİNDEYDİM
Amerikan pasaportunun pek çok ülkeye vize almadan gidebilmek gibi avantajları var. Diğer yandan sık mercek altına alınan bir ülke ve herkesin Amerika ve Amerikalılar hakkında fikri var. Bunların her zaman çok olumlu olmadığını da belirtmek durumundayım. Birtakım komik yanlış anlaşılmalar sonucu ABD’nin ‘dikkat edilecekler listesi’ne girdim bir süreliğine. Ülkeme her giriş-çıkışta eşyalarım didik didik aranıyordu. Neyse ki birkaç yıl önce çıkarıldım.
Seyahate cesaret edemeyenlere sesleniyorum. Tehlikeden korkmayın, dünya sandığınızdan daha güvenli. Parasızlıktan korkmayın, sandığınızdan daha ucuz. Döndükten sonra ne yaparım diye korkmayın, bir kere başladınız mı varlığından bile haberdar olmadığınız fırsatlarla dolu bir dünya keşfedeceksiniz. İnanın yaşamınız bir daha asla eskisi gibi olmayacak, harikulade olacak. Her şey bir yana, etrafımız seyahat etmediği için pişmanlık duyanlarla dolu. Peki
dolaştığı için pişman olduğunu söyleyen biriyle tanıştınız mı hiç?
www.wanderingearl.com
YUVAM DEDİĞİM YERLER
Seyahat artık bir alışkanlığa dönüştüğü için, ‘normal’ hayata geçmem giderek zorlaşıyor. Doğup büyüdüğüm şehre yedi yıldır gitmedim, zaten ailem ve arkadaşlarımın çoğu Amerika’nın çeşitli yerlerine dağıldı. Kendimi yolda, ülkemde olduğundan daha rahat hissediyorum artık. Dönüp dolaşıp gittiğim ülkeler Hindistan, Meksika, Tayland ve Avustralya. Yeryüzünde hiçbir yer, oralardaki gibi bir yuva duygusu vermiyor bana. Pakistan-Afganistan sınırındaki Khyber Geçidi, Pasifik Okyanusu’ndaki Fanning Adası, Kuzey Hindistan’daki Keşmir ve küçük güzel Slovenya da unutamadığım yerlerden.