Doğuş Çabakçor’un tatil sırları

OTEL

W / Maldivler
Maldivler için cennetin yeryüzünde şekil bulmuş hali desem doğru olur herhalde! Uzun uzun denizinden, kumundan veya güneşinden bahsedecek değilim, zaten pek çok kez duymuşsunuzdur… Geçen sene Mayıs’ta gitmiştik eşimle beraber ve çok güzel vakit geçirdik. ‘15 Below’ isminde okyanusun 15 basamak altındaki barın sıra dışılığı, ‘Fire’ restoranında yediğim ve kendimi gurme hissettiren et yemeklerini, denizaltı doğasının olağanüstü renkleri ve 20 dakikalık deniz uçağı maceramız bu seyahati de oteli de favorilerimiz arasına sokmayı başardı.

SLS Hotel / Beverly Hills
Los Angeles hayatımdaki en heyecan verici şehirlerin başında geliyor kuşkusuz. SLS’in bana göre en önemli özelliği dünyaca ünlü tasarımcı Philippe Starck tarafından tasarlanmış olması. Otelin her yerinde kendisine ait olağanüstü objelerle karşılaşıyorsunuz. Ödüllü şef Jose Andres ise The Bazaar restoranında harikalar yaratıyor. Ve son olarak en tepede konumlanan havuzundaki partileri bize bu oteli sevdirmişti.

The Setai / Miami Beach
South Beach’te, okyanusa tepeden bakan muhteşem manzarası zaten tek başına yeterli bir sebep. Ancak kimsenin bilmediği bir özelliği var The Setai’nin... Otelin içinde endüstri standartlarında bir müzik kayıt stüdyosu var. Otelde kalan ve işi gereği sürekli stüdyo ihtiyacı duyanlar için birebir! Havuz kenarında dağıtılan serinletici spreylerini de unutamam bu arada!

KAFE

Joan’s on Third / Los Angeles
Los Angeles’a bir gidişimizde orada yaşayan arkadaşımız önermişti, gerçekten inanılmaz kahvaltılar yapabileceğiniz bir kafe burası! Bana tavuklu sezar salatayı sevdiren yer! Ayrıca tam karşısında Magnolia Bakery var. Daha ne olsun?

Serendipity 3 / New York
Aslında 2001 senesinde ‘Serendipity’ filmiyle ünlü oldu burası. Ancak o film olmasa da bir şekilde mutlaka tanınacaktı. Reçetesini sır gibi sakladıkları ‘Frrrozen Hot Chocolate’ için kapıda yarım saat sırada beklediğimiz doğrudur! Dekorasyonuyla kendinizi üç boyutlu bir animasyon filminde hissedebilirsiniz.

L’Avenue / Paris
Aslında restoran olmasına rağmen genelde Paris’te alışverişimizi tamamladıktan sonra kendimizi attığımız nokta burası. Hem nefeslenip dinlenmek hem de neler oluyor etrafı izlemek için... Şanslı gününüzdeyseniz dünyaca ünlü bir ismi burada görebilirsiniz. Ayrıca çalışanlarının hepsi ‘top model’ kıvamında. Ne gibi kriterleri var açıkçası merak ediyorum.

RESTORAN

Cut / Beverly Hills
Ete benim kadar düşkünseniz mutlaka deneyin! Son olarak geçen sene yıldönümümüzde gitmiştik ve hayatımızdaki en iyi ‘Porterhouse’ tecrübemizdi diyebilirim. Günler önce rezervasyon yaptırmak gerekiyor çünkü ‘yıldız şef’ olarak tanınan Wolfgang Puck isin başında! Ayrıca Los Angeles’ta The Palazzo otelinde de bir şubesi var.

LAVO / New York
Aslında Lavo hem restoran hem gece kulübü… 3 aylik New York serüvenimde en çok ziyaret ettiğim nokta burasıydı herhalde. Yemekleri olağanüstü, özellikle makarnaları ve etleri muhteşem! İlk yarım saati atlattıktan sonra salonun gurultusu rahatsız etmemeye başlıyor ancak jetlag sonrası çekilmiyor. Gece kulübünde ise dünyanın en iyi DJ’lerini dinleyebilirsiniz!

Novikov London
Novikov’un iki ayrı kati ve iki ayrı mutfağı var, benim favorim İtalyan olanı. Gittiğim restoranlarda yemekten önce dekorasyonuna dikkat eden biri olarak beni çok en çeken şey şef ve aşçıların çalıştığı açık mutfak olarak tasarlanan bolumdu.