Doğu değil Orta Avrupa şehri sanki
Moskova’dan gece ekspresiyle 11, İstanbul’dan uçakla 3,5 saat uzaklıktaki Kazan, yazın en güzel günlerini yaşıyor.
Güneşli bir ağustos sabahı Kremlin Tepesi’nden Volga’ya baktığınızda nehrin doğu yakasında imparatorluk yıllarının görkemini koruyan, batı kıyısında geleceğe hazırlanan modern bir şehir görüyorsunuz. Sokaklarına şairlerin ismini veren bu şehirde, benim gibi birkaç saatliğine uğrayan bir yolcu için bile keşfedecek pek çok öykü var.
Korkunç İvan’ın terasında
Bir TV yarışmasında sorulursa aklınızda olsun, Rusya Federasyonu’nda çok sayıda Kremlin (kale) var. Kazan Kremlini, Çar Korkunç İvan’dan yadigâr. Tıpkı Moskova’daki gibi UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Her ikisinde de soğan kubbeli, rengârenk katedraller olmakla birlikte Kazan’dakinin bu coğrafyada örneği yok. Çanları sadece içinde çalıyor, dışarıdan duyulmuyor. Ve yanı başında bir cami yükseliyor: Masmavi kubbesiyle yedi yıllık Kul Şerif Camii. Korkunç İvan’ın askerlerince öldürülen imama ithaf edilen camide ezan içeride okunuyor. Politikanın zoruyla da olsa iki din uzlaştırılmış. İki mabedin öyküsü bahçedeki heykelde kesişiyor. Kentin kurucularını simgeleyen iki mimardan oturanı Rus. Elindeki çizim açık, yapı planı görülebiliyor. Ayaktaki ise Tatar. Elindeki çizim kapalı, eserleri görülemiyor. Çünkü kentteki tüm önemli Tatar yapıları işgal sırasında Korkunç İvan tarafından yıktırılmış. Kremlin’in kurulduğu tepedeki üç cami dahil... Bu camilerden birinin kalıntıları üstünde Suyumbike Kulesi yer alıyor. Asya’nın Pisa’sı olarak anılan bu kule doğu yönünde iki metre eğik. 400 yıl boyunca caminin üstüne oturtulan bölümü yerinde kalmış, toprağa oturtulan ise çöküntüyle eğime neden olmuş. Kremlin’in panoromik Volga manzaralı seyir terasında ziyaretçileri bir başka ilginç öykü bekliyor: Tepenin eteklerindeki 19’uncu yüzyıl saraylarını andıran görkemli yapı yeni yapılmış. Kremlin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girince buradaki binasını boşaltmak için yakında görkemli bir bina talep eden Tarım Bakanlığı’na ait... Lenin Barajı’yla göle dönüşen nehrin karşı kıyısındaki manzara ise yüksek yapılarıyla Manhattan’ı andırıyor.
Rüstem’in nostaljik müzesi
Çoğu Tatar, Sovyetler Birliği dönemini hatırlamak bile istemezken Rüstem Valiahmetov geçmişin yasını tutuyor. Kazan’ın en gözde semti Tukay Meydanı’na 200 metre uzaklıktaki özel müzesinde geçmiş günlerin anılarını yaşatıyor. Sovyet Yaşamı Müzesi’nde SSCB’nin son 30 yılına ait yaklaşık 10 bin obje sergileniyor. Kahramanlık madalyaları, olimpik madalyalar, giysiler, parfümler, sigaralar, kalemler, kitaplar, model uçaklar. Hatta kot pantolonlar, gitarlar. Salonun bir bölümü sahneye dönüştürülmüş. Burada şiir günleri, konserler, her pazar Sovyet şarkıları akşamı düzenleniyor. Müze Lale Kafe’nin karşısında, Irish Pub’ın üst katında. Giriş 10 TL. (www.muzeisb.ru)
Sesi Paris’e ulaşan Şelyapin
Kazan’ın tarihi merkezindeki pek çok sokak yazarların ismini taşıyor: Puşkin, Mayakovski, Gorki, bir zamanlar burada üniversite öğrencisi olan Tolstoy... Şehrin en popüler noktası, turistik Bauman Caddesi’ne ise bir opera yıldızının heykeli yerleştirilmiş. Şelyapin, derin bas sesiyle St. Petersburg’da ünlü olmuş, ünlü Mariinski’nin yöneticiliğini yapmış, Milano’da, Paris’te alkışlanmış, Rahmaninov’a eserleri için fikir vermiş bir opera yıldızı. Yanı başındaki tarihi kulede, caddede yer alan tiyatro salonunda resitaller vermiş bir zamanlar.
Bu yıl düzenlenen UNIVERSIADE ve beş yıl sonraki FIFA Dünya Kupası için şehir bir süredir yenileniyor. Kazan sokakları bir Doğu şehri yerine herhangi bir Orta Avrupa şehrinin sokaklarını andırıyor. Sadece mimari değil, yaşam biçimi, halkın giyimi, mağazalar, tabelalar, sokakların temizliğiyle de...
Bu yolculuk EURASIA’nın sponsorluğunda yapılmıştır.