Disneyland’da rüya gibi bir gün
Paris’e gidip de eğlenmeden dönmek olmaz. Dolu dolu bir gün geçirmek ve içimdeki çocuğun hâlâ yaşadığını hissetmek için tercihim elbette Disneyland’dı. İşte meraklısına birkaç tavsiye...
* Biletlerinizi önceden internet üzerinden almanız. Daha ucuz. Şehir merkezinden metro seferi var.
* Önceden Disneyland’ın bir haritasını edinin. Gideceğiniz yerleri önceden belirleyin. Zaman konusunda size büyük tasarruf sağlayacak. Aksi takdirde bu devasa bölgede zamanın nasıl geçtiğini anlamadan sadece 4-5 yere ancak girebilirsiniz. Ben bu yöntemle 15 farklı alana gittim. etme şansına sahip oldum.
* Bir parkurdan diğerine giderken uzun kuyruklarda avantaj sağlamak için de ‘Fastpass’ (gireceğiniz yerlerin yanındaki otomatlara elinizdeki giriş biletini okutarak süre sonrası için rezervasyon bileti alma) kullanmanızda fayda var.
* Parka girmeden önce elinizdeki haritaya iyi bakın. Adrenalin sever bir yapınız varsa ‘The Twilight Zone Tower of Terror’u sakın kaçırmayın. Bağlanmış şekilde oturduğunuz bir asansör kabininde neler yaşayabileceğinizi anlatıp heyecanı kaçırmak istemiyorum. Ancak ufak bir tüyo; ‘parkı tepeden son sürat izlemek istiyorum‘ diyorsanız burası tam size göre.
* Hazır hızlanmış ve adrenali artırmışken yola ‘Rock’n Roller Coaster’dan devam edebilirsiniz. Bir hız treninden bekleyebileceğiniz her şeye fazlasıyla sahip. Yüzünüzün ne tür şekillere girdiğini ise çıkışta size verilecek fotoğrafta daha net görebilirsiniz. Ve ‘bir kaplumbağanın kabuğunda ne kadar hızlanabiliriz?’ sorusuna cevap arayanlar için ‘Crush’s Coaster’ı şiddetle tavsiye ediyorum.
* Bu parkın en güzel yanı ‘yeter artık, ne zaman bitecek?’ sorusunu içinizden geçirdiğiniz an her şeyin sona ermesi. Anlayacağınız tüm bu eğlence kararında ve son derece güvenli. Güvenli derken laf olsundan söylemiyorum. Bir vidanın gevşeme ihtimalinde bile parkı kapatacak kadar insan sağlığına önem veriyorlar.
* Başından sonuna kadar kusursuz bir sunuma sahip Disneyland’da görmeniz gereken yerlerden biri de ‘Pirates of the Caribbean’ (Karayip Korsanları). Bu muhteşem film için özenle kurulan bölgede sandala atlayıp hazırlanan tiyatral şöleni başından sonuna kadar takip edin. Yine Amerikan filmlerindeki o unutulmaz sahneleri yaşamak istiyorsanız Studio Tram Tour’u kesinlikle denemelisiniz.
* Gelelim dünya sinemasının hangi noktaya doğru yol aldığına. En iyi animasyon filmi dalında Oscar alan ‘Ratatouille’in o inanılmaz atmosferinde her şeyi hissedeceksiniz. Sadece üç boyutlu bir ortamı değil filmin içindeki kokuları bile duyacak, sıcağı ve soğuğu bile hissedeceksiniz.
* Peki, bir sinema salonunda başınıza en fazla ne gelebilir? Bu soruya cevabı ise Cinemagique’de yaşayacağınız deneyim sonrası alacaksınız. Tam yarım saat sürecek film için perde açıldığında siyah beyaz dönemden kalma bir film izlemeye başladık. Ancak aniden salondan birinin cep telefonu çalmaya başladı. Telefonu çalan adam sahneye doğru yürüdü ve konuşmaya başladı. Her şey o kadar kusursuzdu ki onun bizler gibi biri olduğunu düşündüğümüz anda telefonla konuşan o adam yapılan bir sihirle beyazperdedeki oyunculardan biri haline geldi. Bundan sonrası ise tam bir Hollywood şöleni... Robin Hood’dan Star Wars’e hatta Frank Sinatra’nın ‘singing in the rain’ sahnesinde hep birlikte ıslanmaya varacak kadar unutulmaz sahneleri tek tek yaşadık... İyi eğlenceler...