GeriSeyahat Hızlı yaşa, genç eğlen
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Hızlı yaşa, genç eğlen

Hızlı yaşa, genç eğlen

Barselona’ya ilk kez yeni evliyken gitmiştim. O geziden hatırlayabildiklerim; La Sagrada’ya giriş kuyruğundan yılıp yakındaki bir parkta o zamanların gözde cep telefonu oyunu ‘yılan’la cebelleştiğim, bir deniz mahsulleri lokantasında geciktiği için garsona arıza çıkardığım, bir tapas bar’da kafayı bulup otele kadar yürümeye kalktığım için ayıldığım gibi pek de ‘Yav ne geziydi be’ denilmeyecek enstantaneler... Yıllar sonra Motosiklet camiası için Formula 1 anlamına gelen Moto GP’yi izlemek için yolum tekrar Barselona’ya düştü. Tabii iki büyük farkla: Artık bekârdım ve 20 yıl kadar da yaşlı…

Daha ilk geceden anlaşıldı ki, bekârlık, hem erkek hem de kadınlar için Barselona’da muazzam bir nimet. Çünkü anladığım o ki, havasından mı suyundan mı bilinmez, bu şahane kentin yerlileri de buraya gelen turistler de, bekârlardan ‘hoşlanmıyor’. Nereye giderseniz gidin, ‘bekârlar’ı anında algılayıp, kısa süre içinde sizi kendi muhabbetlerinin içine çekiyorlar. Bir de buna gezide tanıştığım Güney Afrikalı, Portekizli ve Yunanlı şahane bir grup erkek ve kadın gazeteciyi eklerseniz, tadına doyulmaz bir gezi oldu diyebilirim. Barselona’yla ilgili birkaç tüyoyu kutularda vereceğim ama burada esas bahsetmek istediğim, bu Moto GP denen ve İstanbul Park’ta da ‘bir kez’ düzenlenen muazzam yarış olayının maddi ve manevi yönü.

Hızlı yaşa, genç eğlen



Dediğim gibi Moto GP motosiklet dünyasının Formula 1’i sayılıyor. Aynı Formula 1’deki Ferrari, Mercedes ve diğer markaların çekişmesi gibi, burada da Yamaha, Suzuki, Honda, Moto Guzzi gibi dev motosiklet firmaları ve olağanüstü yetenekli pilotlar kapışıyor. Bu işin sportif ve tabii rekabet yönü… Ama sadece Barselona’ya sırf bu yarış için birkaç günlüğüne yaklaşık 200 bin motosiklet tutkununun geldiğini düşünürseniz, olayın farklı birkaç boyutu ortaya çıkıyor.



Manevi yönü: dünyanın dört yanından gelen bunca turistle, zaten bir turist kenti olan Barselona daha da renkleniyor. Barlar, lokantalar, müzeler, sanat galerileri ve topyekün koca kent neredeyse 24 saat cıvıl cıvıl bir karnaval havasına bürünüyor. Maddi yönü de tabii ki bu insanların Barselona’ya bıraktıkları (hem de her yıl) muazzam para. Koca şehir bir karnaval yerine döndüğü için, insanlar su gibi para harcıyor. Türkiye tatilleri gibi bir otele tıkılıp açık büfe dahil 3 kuruş para harcayıp gitmiyorlar. Barselona’nın hemen her sokağının, barının, lokantasının tadını çıkardıkları için, ceplerinde ne varsa tam anlamıyla saçıyorlar. Ve buna rağmen kentten son derece mutlu ve memnun ayrıldıklarından, bir sonraki sene daha da fazla harcamak için Barselona Moto GP’sini iple çekiyorlar.

Hızlı yaşa, genç eğlen


Bu arada Moto GP sadece İspanya’da değil, İngiltere, Almanya, Uzakdoğu dahil birçok ülkede yapılıyor ama, özellikle Barselona, kentin zaten kendinden dünya çapında ünlü bir turistik sihiri olduğu için sürekli seyirci rekoru kırıyor. Aynı ‘sihire İstanbul’un da sahip olduğunu düşündüğümden ve son birkaç yıldır turizmciler kimseler buralara gelmediği için ‘Yandık anam’ diye bağırırlarken, böyle bir fırsatı avucumuza kadar gelmişken nasıl kaçırdığımızı da hala anlayabilmiş değilim. Özetle, yetkililere buradan bir kez daha sesleneyim istedim: İstanbul’a her yıl bir Moto GP yarışı, çok yakışır bence…

BARSELONA TÜYOLARI

Havaalanından kente gelişte, yolun sol tarafında kayalara oyulmuş muazzam bir mezarlık var. Kente gidişte hem yolun tersinde kaldığı hem de biraz ‘tuhaf’ kaçabileceği için önermem ama, havaalanına dönüşte zaman ayırıp bu Akdeniz manzaralı olağanüstü mezarlığı görün derim.

Hızlı yaşa, genç eğlen



Akşam Barselona’nın yerli ahalisinin ve burayı tanıyan turistlerin tercih ettiği lokantaların bulunduğu bölge Carrer del Conseli de cent diye geçiyor (taksiciye nasıl söylörsiniz bilemem..)  Burası dar sokaklardaki muazzam bar ve lokantalarla dolu, biraz bizim Beyoğlu’nun arka sokaklarını andıran bir bölge. Taksi ile yakınına kadar geliyor yürüyerek buraya varıyorsunuz. Buradaki herhangi bir lokantaya gönül rahatlığıyla oturabilirsiniz. Ben ‘Vinitus’ adlı bir yere gittim ve çok memnun kaldım.

Bu arada saat 21-21:30’dan önce akşam yemeği yenmiyor. O saatte de tüm lokantalarda kuyruk oluyor. Kapıda isminizi yazdırıp mekânın popülaritesine göre yarım – bir saat arası bekleyeceksiniz. Ama sokakta içkinizi yudumlayıp hemen herkesle muhabbet edebileceğiniz için bu sorun olmayacak, tırsmayın, asabiyet yapmayın; keyfini çıkarın…

Daha turistik bir yere gitmek istiyorsanız sahildeki mekânları bir de La Ramblas’ı önerebilirim. Burası da İstiklal Caddesi’ni andıran bir cadde. Ancak burada cüzdanınıza ve cep telefonunuza azami dikkat etmenizi öneririm. Elinizden kapıp kaçabilirler çünkü. Hem La Ramblas üzerinde hem buradaki çok geniş bir avluda düzinelerce lokanta ve bar var. Hemen her zevke uygun ve yine cıvıl cıvıl. Ben Occana’ya gittim, tadına doyamadım.

Hızlı yaşa, genç eğlen



Sokaklarda bildiğiniz ‘sevişen’ çiftler görebilirsiniz. Elleşmeyin, sevenleri rahatsız etmeyin.• Fiyatlara gelince… Gidebileceğiniz hemen her yerde tıka basa yiyip dilediğinizi içerek iki kişi en çok 100-200 euro arası ödeyeceksiniz ve hem lezzet hem eğlence açısından her centine değecek.

False