Demokra-sirk
Hep birlikte bir komedi dizisi yazmaya kalkışsak, hayal gücümüz miting meydanları kadar komik sahneler yazmaya yetmez. Oysa onlar gerçek. Haber bültenleri onlarla dolu. Bir başkan adayı, etrafında da başkanın adamı adayları... Seçilirlerse hep birlikte geliyorlar. Seçilemezlerse de hep birlikte gidiyorlar. O kadar merak ediyorum ki. Bileniniz varsa lütfen söylesin. Bu adamlar seçim yokken nerede duruyorlar? Bu adayların saklandığı büyük bir depo mu var? Seçimler gelince bu deponun kapısı açılıyor ve oradan ortalığa mı saçılıyorlar?
Sevgili Filancalılaaar!
Başkan seçilirseeeem eğeer,
Buranın altını gompile
Metro yapacaaaam.
Koro: En büyük başkaaan bizim başkaaan!
Üstüne deee kültür sarayı...
Koro: En büyük başkaaan bizim başkaaan!
Otobüsleri de bedava yapacaaam...
Koro: Bu memleket seninle gurur duyuyooor.
Bir toplantının ortasındayım. Dıt dıt dıt dıııt diye bir ses! Hayırdır inşallah diye bakıyorum telefona.
Bir kısa mesaj:
Falanca bölge filanca parti adayınız Ahmet Mehmet Muttalipoğlu sizlerle mitingde kucaklaşacak...
Kardeşim niye beni kucaklıyorsun? Kucaklamadan önce izin aldın mı? Ayrıca benim mitingde ne işim var? Vejeteryanım ben üstelik. Döner yemem yani. Sibel Can da dinlemem. Miting dediğin ilkel şey interaktif de değil. Soru soramazsın. Ahmet Mehmet amca konuşur sen dinlersin. Pardon dinler ve de cümle sonlarında alkış tutarsın. Paragraf başlarında ise koroya katılıp en büyük başkan bizim başkan dersin.
Hem sen benim telefonuma ne hakla mesaj gönderiyorsun? Bunu yapman yasakken üstelik. 7 yaşında bir çocuk bile izin almadan bana gereksiz mesajlar göndererek benden oy alamayacağını bilir.
SMS’lerden sonra Demokra-sirkin en eğlenceli numarası seçim afişleri. Vesikalık resimlerin büyüttüldüğünde afişe dönüştüğü şeklinde bir inanç var bu ülkede nedense. Duvarda altındişli biri bana sırıtıyor sürekli! Afişle göz göze gelmemeye çalışıyorum. Ya bu adam afişten fırlayıp beni kucaklarsa?
Biri bu insanlara söylese keşke. Oy pusulalarında resim olmadığını... Resimlerine değil isimlerine yatırım yapmaları gerektiğini... Kadın oylarını alacak kadar yakışıklı, erkeklerin ilgisini çekecek kadar güzel olmadıkça ya da ilginç bir fikir bulmadıkça outdoor’da kullandıkları görselliğin onlara bir faydasının olmadığını anlatsa keşke birileri onlara. Biz de rahat etsek.
“Temiz bir çevre için beni seçiiiiin” diye bağrıştıkları pankartların çevreyi kirlettiği, bu yüzden hiç bir inandırıcılığı olmadığı gibi bir de adayı insanların bilinçaltında yalancı duruma düşürdüğünü de anlatsalar.
Geçen gün TV’de kanalları geziyorum. Bir aday bir programa konuk edilmiş. Önyargılı olma buRAK, dinle bakalım ne konuşuyorlar diyorum. Dakika bir gol bir. Adayın sorunları nasıl çözeceksiniz sorusuna verdiği yanıta buyrun:
Efendim ben, herkese sabahtan dağıttığım vazifeleri bir listeye yazacağım. Sonra akşam olunca hepsini çağırıp, o listeden kontrol edeceğim. Böyleliklen kimseye göz açtırmayacağım.
Vay vay vay! Amcamın projesine bak sen. Check-list yapacakmış. Liste tutma buluşu için bir de patent başvurusu yapsaydın bari. 1800’lerden beri var check-list’ler ama olsun. Sen gene başvur. Bakarsın alırsın patentini, yapılacak işler listesi yapan herkesten telif alırsın ve bu yolla metro yaparsın şehrin altına meselâ. Fena mu olur yani?
Efendim gençlerimiz siyasete ilgi duymuyor. Oy bile kullanmıyorlar. Bana oy verirlerse onlara böyle kocaman kocaman top sahaları yapacam.
Çok teşekkür ederim efendim. Çok naziksiniz. Seçim günü ilk iş kalkıp size oy vereceğim. Bu arada bize top da verirsiniz değil mi?
Ölmek var dönmek yook.
Yola çıktık bir kereee.
Yüreğimizde hizmet sevdası...
Bu ne sevdaysa artık... Kavuş kavuş bitmedi!
Kız istemeye gelmişler sanki. Şehir yönetimine talip olmakla sevda ne alâka bir de? Düşünsenize, siz çalıştığınız şirketin sahibine gittiniz ve “ben bu şirketin genel müdürü olmak istiyorum” dediniz. Adamcağız size, “peki başarılı bir yönetici olacağını nerden bileceğim ben?” dediğinde siz de:
Ölmek var dönmek yook.
Yola çıktık bir kereee.
Yüreğimizde hizmet sevdası...
derseniz adam sizi odasından tekme tokat atmaz da ne yapar?
Hadi diyelim ki bu iş mühendislik, şehir planlamacılık falan filan değil gerçekten bir sevda işi... E, nasıl anlayacağız biz hanginizin daha sevdalı olduğunu? Biriniz bize bir zahmet bir sevdametre temin ediversin o zaman. Hizmet sevdanızı ölçelim böylelikle.
Aklı başında adayları tenzih ediyorum. Sarıgül gibi Gürtuna gibi insanları bir kenara ayırıyorum. Gürtuna da ayrı bir konu bu arada. Partizan değil proje adamı diyor ve yaptığı işleri beğeniyordum. Ona da partizan olmadan proje adamı olunamayacağını öğrettiler. Ve tabi bize de öğretmiş oldular demokra-sirkin kurallarını.
Bu gibi isimler gerçekten azınlık. Çoğunluk yukarıda tarif ettiğim tiplerden oluşuyor. Bir KOBİ’yi emanet edemeyeceğiniz insanlar şehirleri ve onun trilyonluk bütçelerini yönetiyorlar. Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının emlâkçılara CV gönderdiği, eğitimli, donanımlı, pırıl pırıl genç ruhların iş bulamadığı bir ülkede bu insanlar en yüce konumlara getiriliyorlar.
Siz de orada uğraşın durun bakalım. Kişisel gelişimmiş, kariyermiş, marka olmakmış. Boş işler bunlar arkadaşlar. Demokra-sirkte kendinize bir yer edinmeye bakın. Gerisini boş verin.
Ve de yarın ilk iş şöyle güzel bir vesikalık resim çektirin. Objektife sırıtmayı da unutmayın sakın...
buRAK özDEMİR'in yenibir.com'da yayınlanan diğer yazıları: Kızarmış Kreatif Tavuk! En zengin 100 dünyalının başarı sırrı
Alaturka iletişim prensipleri
Deja-vu Kültürü!