Serhan YEDİG
Son Güncelleme:
Çıralı’da kelebeksi orkideye rastladığımda Zeus Sunağı’nı keşfetmiş kadar sevindim
25 yıldır Alman ve Japon turistlere Türkiye’yi tanıtan Nazan Öztürk (47), ağaç ve çiçeklerin peşinde dünyayı keşfeden meraklı bir gezgin. Amerika’dan Japonya’ya pek çok ülke görmekle birlikte esas ilgi alanı Türkiye. “Kültürü, doğası o kadar zengin ki, her şehrini hakkıyla görmeye ömrüm yetmez” diyor.
2005’te yaban çiçekleri üzerine kitap hazırlamaya karar vermişti. Binlerce kare fotoğraf çekti, botanikçi Erdal Üzen’in yardımıyla beş dilde hazırladığı “Türkiye’nin Yaban Çiçekleri” geçen ay yayımlandı. Öztürk, mayıs başında çiçek zenginliğini sevdiği üç bölgeyi anlattı.
Nazan Öztürk’ün hayatında tesadüflerin önemli yeri var. Mesleği gibi yabani çiçek sevgisi de rastlantı sonucu girdi hayatına. 1986 Şubatı’nda, İTÜ İşletme Fakültesi İşletme Mühendisliği diplomasını almış, yüksek lisans yapmak üzere ABD’ye gitmeye hazırlanıyordu. Bekleme süresinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın rehberlik kurslarına başvurdu. Beklemediği kadar başarılı olunca, arkadaşları aklını çeldi, yüksek lisansı erteledi. Bröve alınca hayatının akışı değişti, Almanca ve İngilizce avantajını kullanıp rehberliğe başladı.
UNUTULMAYAN MAHCUBİYET
“Orta yaş üstü Almanlara kültür ve din ağırlıklı turlarda çalışıyordum. Bu turlar doğanın coştuğu bahar aylarında yapılır. Almanlar, botaniğe meraklıdır. Okumasını sever, bilgilidir. Diğer turistlere benzemez. Hiç unutmam bir turda, zeytin çiçeği göstermemi istediler. Çiçek açmaz ki, dedim. Hayatımın en büyük utançlarından birini yaşadım. Bu olayın etkisiyle Almanca - İngilizce kitaplar edinip Türkiye florası üstüne çalışmaya başladım. Zamanla yaban çiçekleri tutkuya dönüştü. Kent yaşamında bunalanlar için en güzel meditasyon yaban çiçekleriyle uğraşmak. Bence yogadan, antideprasandan bile etkili...”
Nazan Öztürk, seyahati seven bir ailenin çocuğu. Çocukluğundan itibaren ailesiyle Türkiye içinde pek çok yolculuk yaptı, önemli müzeleri, ören yerlerini gördü. Dünyaya pencerelerini açmasını ise İstanbul Erkek Lisesi’ndeki eğitimine, Almanca’sına borçlu. İlk yalnız yolculuğu, 18 yaşında çıktığı Berlin, Hamburg turu. Üniversitedeki gezginlik karnesini öğrenmek için mezuniyet yıllığındaki karikatürüne bakmak yeterli. “Arkadaşlarım kocaman bir dünya çizmiş, beni üstüne yerleştirmiş. Bir elimde bavul, diğerinde sözlük.”
Öztürk, doğaya odaklanan gezginlerden. Gittiği şehirlerin önemli müzeleri, kültür merkezlerinin yanı sıra mutlaka botanik bahçelerini ziyaret ediyor. Florasını inceliyor. Ağaç sevgisi babasından miras. “Örneğin Torino’yu, Po Nehri ve çevresindeki yeşil doku nedeniyle çok severim. Kahire’den sonra dünyanın ikinci büyük Mısır Medeniyeti müzesi bu şehirdedir. Ama gitmedim!” Avrupa’nın neredeyse tümünü, Amerika’dan Japonya’ya pek çok ülkeyi gezdiğe halde önceliği Türkiye. “Artık hiçbir yer Türkiye kadar ilgimi çekmiyor. Her şehri hakkı verilerek gezilmeli. Yeterince görmeye ömrümün yetmeyeceğini düşünüyorum.”
BU ZENGİNLİĞİ TANIYALIM, KORULAYIM
15 yaşında, dayısının hediyesi cep makinesiyle fotoğraf çekmeye başlamıştı Öztürk. 1994’te, Japonca rehberliğine geçtiği dönemde yaban çiçeklerini fotoğraflamaya yöneldi. 2004’te bunları kitaplaştırmaya karar verdi. “O yıllarda Türkiye’de yaban çiçekleri alanında yeterli cep kitabı yoktu. Bu zenginliğin tanıtılması, korunması için kamuoyunda duyarlılık yaratılması gerekiyordu. Cahil cesaretiyle yola koyuldum. Turlarda çektiğim fotoğraflarla İstanbul Üniversitesi Botanik Bölümü’nden Erdal Üzen’e başvurdum. Hiç beklemediğim kadar destek verdi, bilgisini paylaştı. 11 ciltlik ünlü İngilizce Türkiye Florası ansiklopedisini edindim. Bazı çiçeklerin güzel fotoğrafını çekmek için defalarca aynı yere gitmem gerekti. Nisandaki sağnak yağışlar, fırtınalar nedeniyle bazı çiçeklerin fotoğrafını çekmem yıllar aldı. Alanya’da kaleye, Termesos’ta kayalara tırmanmam gerekti. Sadece grafik tasarımı iki yıl aldı. Japon kitaplarından edindiğim tecrübeyle tüm bilgiyi grafik tasarımda aktardık, yazıyı azalttık, fotoğraflara geniş yer ayırdık.”
Öztürk, 47 Numara Yayımcılık’tan piyasaya çıkan kitabının mürekkebi kurumadan ikinci cilt için hazırlanıyor. Arşivinde üç ciltlik daha malzeme var. Ardından ağaçlar ve İstanbul çiçekleri üzerine kitaplar gelecek. “Bu zenginliği korumamamız gelecek kuşaklara aktarmamız lazım. Amacım bu güzellikleri sergileyip korunmasını sağlamak” diyor.
OLİMPOS, FASELİS, TERMESSOS
Şubatta anemonlar, mayısta orkideler
Antalya’nın güneyinde, Adrasan’a kadar uzanan sahil şeridinde doğa şubatta uyanıyor. Anemonlar, orkideler açıyor. Nisan ortasında renk şöleni oluşuyor. Mayıs ortasında hava ısınınca zenginlik yavaş yavaş kayboluyor. Sahildeki antik kent Fasalis’in en sevdiğim bahar çiçekleri koyu mor renkli acı baklalar (lupinus varius). Toros Dağları’nda, deniz seviyesinden 1040 metre yükseklikteki Termessos’un çiçek mevsimi sahile oranla daha uzun. Nadide orkideler mayıs ortalarına kadar açar. Olimpos’ta ilk keşfettiğim güzel çiçek, mor tonlardaki, hardalgillerden Ricotia’ydı. Fakat beni en etkileyeni, 2006 Mayısı’nın ilk günlerinde rastlantıyla keşfettim. Virajlı yoldan, otomobilimle sahile doğru inerken yol kenarında pembe bir leke fark ettim. Otomobilden atılmış bir torba sandım önce. Aklıma takılınca durup, geri döndüm. Karşıma muhteşem bir orkide çıktı. Zeus Sunağı’nı keşfeden arkeolog, Ay’a ilk ayak basan astronot kadar heyecanlandım. Dönüşte ismini araştırmaya başladım. Kelebeksi orkideydi (Orchis papilionacea). Bu bölgenin diğer güzel mayıs çiçekleri acıbakla ve kitabımın kapağına koyduğum nazarotu (peganum harmala). Sadece kelebeksi orkideyi görmek için bugünlerde Olimpos’a gitmeye değer.
EFES
Ferula sapından meşale yapılır evlere kutsal ateş taşınırdı
Efes Antik Kenti’nin çevresindeki çayırlarda, kayaların arasında baharda sürpriz çiçekler açar. Bunların bir kısmı tarihe geçmiş, ünlü eserlerde yer almıştır. Martta zambağa benzeyen çirişotu (asphodela ceal) açar. Boyu bir metreyi bulan bu çiçek çok güzeldir. Nisan sonundan hazirana kadar asa otu (ferula communis) ören yerini sarıya boyar. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir “Bunların binlerce yıldır burada açması tesadüf değildir” der. MÖ 1’inci yüzyılda dünyanın ikinci en büyük şehri Efes’te halk asa oturun saplarıyla meşale yaparmış. Halikarnas Balıkçısı, bu meşalelerle halkın kutsal ateşin bulunduğu mekandan evlerindeki yağ lambalarına ateş taşıdığını anlatır. Beni en çok etkileyen ise mayısta açan, hazirana kadar Efes çevresinde görebileceğiniz Efes çançiçeği (campanula tomentosa). Bu endemik bitki, kayaların içinde, toprağın az olduğu alanlarda çıkıyor. Zarifliğine karşın, şaşırtacak kadar dirençli. Boyu 45 santimetreye kadar uzuyor. İlk kez Meryem Ana’ya çıkarken bir taş duvarda rastlamıştım. Dev kayaların arasına bir sanatçının özenle yerleştirdiği, zarif buketler gibiydi. İnsan eliyle yaratılamayacak kadar etkileyici bir güzelliği vardı.
NEMRUT
Romantik nekropolün mor lalesi
Etrafta tek ağaç göremeyeceğiniz çorak bir dağ başıdır Nemrut. Binlerce yıllık bir mezarlıktır aslında. Buna karşın dev heykelleri, gündoğumu manzarası ve bahardaki narin çiçekleriyle dünyanın en romantik nekropolüdür. Çiçekler nisanda, kar altından fışkırmaya başlar. Çok narin, küçüktür. Yürürken yerlere dikkatli bakmanız gerekir bu gizli güzellikleri görmek için. Geçmişte beyaz kazteresi (arabis), pembe tondaki yünlü rindera (rinderanata) gibi çok güzel çiçeklere rastlamıştım. Endemik adaçayını keşfetmiştim. Birkaç yıl önce bir grupla gün doğumunu seyretmek üzere Nemrut’a çıkmıştım. Mayısın ilk haftasıydı. Ayağımda dağ ayakkabıları vardı. Gözüm yerlerdeydi. Ansızın önümde duran, üstüne basmak üzere olduğum küçük, mor çiçeği fark ettim. Ayağım havada kaldı, zor durdum. Hemen fotoğrafını çektim. İsmini rehberlerde buldum: Mahsun ters lale (fritillaria pinardii). Çok narin, fakat o çorak dağ başında ayakta duracak kadar kişilik sahibi, harika bir çiçek. İsminin aksine beni çok çok mutlu etti.
EN SEVDİĞİ BEŞ YER
* Londra * Nemrut Dağı * Dilek Yarımadası (Kuşadası) * İstanbul * Hatay
SEYAHATTE NE OKUR
Rehber kitap
NEYLE YOLCULUK YAPAR
Tren, otomobobil
NE YER, İÇER
Yerel tadlar
KİMİNLE GEZER
Yalnız ya da arkadaşlarıyla
ÇANTASININ VAZGEÇİLMEZLERİ
Fotoğraf makinesi, dişfırçası ve ipliği, güneş kremi, güneş gözlüğü, ıslak mendil, telefon
GİTTİĞİN YERDEN NE ALIR
Kitap
Nazan Öztürk’ün hayatında tesadüflerin önemli yeri var. Mesleği gibi yabani çiçek sevgisi de rastlantı sonucu girdi hayatına. 1986 Şubatı’nda, İTÜ İşletme Fakültesi İşletme Mühendisliği diplomasını almış, yüksek lisans yapmak üzere ABD’ye gitmeye hazırlanıyordu. Bekleme süresinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın rehberlik kurslarına başvurdu. Beklemediği kadar başarılı olunca, arkadaşları aklını çeldi, yüksek lisansı erteledi. Bröve alınca hayatının akışı değişti, Almanca ve İngilizce avantajını kullanıp rehberliğe başladı.
UNUTULMAYAN MAHCUBİYET
“Orta yaş üstü Almanlara kültür ve din ağırlıklı turlarda çalışıyordum. Bu turlar doğanın coştuğu bahar aylarında yapılır. Almanlar, botaniğe meraklıdır. Okumasını sever, bilgilidir. Diğer turistlere benzemez. Hiç unutmam bir turda, zeytin çiçeği göstermemi istediler. Çiçek açmaz ki, dedim. Hayatımın en büyük utançlarından birini yaşadım. Bu olayın etkisiyle Almanca - İngilizce kitaplar edinip Türkiye florası üstüne çalışmaya başladım. Zamanla yaban çiçekleri tutkuya dönüştü. Kent yaşamında bunalanlar için en güzel meditasyon yaban çiçekleriyle uğraşmak. Bence yogadan, antideprasandan bile etkili...”
Nazan Öztürk, seyahati seven bir ailenin çocuğu. Çocukluğundan itibaren ailesiyle Türkiye içinde pek çok yolculuk yaptı, önemli müzeleri, ören yerlerini gördü. Dünyaya pencerelerini açmasını ise İstanbul Erkek Lisesi’ndeki eğitimine, Almanca’sına borçlu. İlk yalnız yolculuğu, 18 yaşında çıktığı Berlin, Hamburg turu. Üniversitedeki gezginlik karnesini öğrenmek için mezuniyet yıllığındaki karikatürüne bakmak yeterli. “Arkadaşlarım kocaman bir dünya çizmiş, beni üstüne yerleştirmiş. Bir elimde bavul, diğerinde sözlük.”
Öztürk, doğaya odaklanan gezginlerden. Gittiği şehirlerin önemli müzeleri, kültür merkezlerinin yanı sıra mutlaka botanik bahçelerini ziyaret ediyor. Florasını inceliyor. Ağaç sevgisi babasından miras. “Örneğin Torino’yu, Po Nehri ve çevresindeki yeşil doku nedeniyle çok severim. Kahire’den sonra dünyanın ikinci büyük Mısır Medeniyeti müzesi bu şehirdedir. Ama gitmedim!” Avrupa’nın neredeyse tümünü, Amerika’dan Japonya’ya pek çok ülkeyi gezdiğe halde önceliği Türkiye. “Artık hiçbir yer Türkiye kadar ilgimi çekmiyor. Her şehri hakkı verilerek gezilmeli. Yeterince görmeye ömrümün yetmeyeceğini düşünüyorum.”
BU ZENGİNLİĞİ TANIYALIM, KORULAYIM
15 yaşında, dayısının hediyesi cep makinesiyle fotoğraf çekmeye başlamıştı Öztürk. 1994’te, Japonca rehberliğine geçtiği dönemde yaban çiçeklerini fotoğraflamaya yöneldi. 2004’te bunları kitaplaştırmaya karar verdi. “O yıllarda Türkiye’de yaban çiçekleri alanında yeterli cep kitabı yoktu. Bu zenginliğin tanıtılması, korunması için kamuoyunda duyarlılık yaratılması gerekiyordu. Cahil cesaretiyle yola koyuldum. Turlarda çektiğim fotoğraflarla İstanbul Üniversitesi Botanik Bölümü’nden Erdal Üzen’e başvurdum. Hiç beklemediğim kadar destek verdi, bilgisini paylaştı. 11 ciltlik ünlü İngilizce Türkiye Florası ansiklopedisini edindim. Bazı çiçeklerin güzel fotoğrafını çekmek için defalarca aynı yere gitmem gerekti. Nisandaki sağnak yağışlar, fırtınalar nedeniyle bazı çiçeklerin fotoğrafını çekmem yıllar aldı. Alanya’da kaleye, Termesos’ta kayalara tırmanmam gerekti. Sadece grafik tasarımı iki yıl aldı. Japon kitaplarından edindiğim tecrübeyle tüm bilgiyi grafik tasarımda aktardık, yazıyı azalttık, fotoğraflara geniş yer ayırdık.”
Öztürk, 47 Numara Yayımcılık’tan piyasaya çıkan kitabının mürekkebi kurumadan ikinci cilt için hazırlanıyor. Arşivinde üç ciltlik daha malzeme var. Ardından ağaçlar ve İstanbul çiçekleri üzerine kitaplar gelecek. “Bu zenginliği korumamamız gelecek kuşaklara aktarmamız lazım. Amacım bu güzellikleri sergileyip korunmasını sağlamak” diyor.
OLİMPOS, FASELİS, TERMESSOS
Şubatta anemonlar, mayısta orkideler
Antalya’nın güneyinde, Adrasan’a kadar uzanan sahil şeridinde doğa şubatta uyanıyor. Anemonlar, orkideler açıyor. Nisan ortasında renk şöleni oluşuyor. Mayıs ortasında hava ısınınca zenginlik yavaş yavaş kayboluyor. Sahildeki antik kent Fasalis’in en sevdiğim bahar çiçekleri koyu mor renkli acı baklalar (lupinus varius). Toros Dağları’nda, deniz seviyesinden 1040 metre yükseklikteki Termessos’un çiçek mevsimi sahile oranla daha uzun. Nadide orkideler mayıs ortalarına kadar açar. Olimpos’ta ilk keşfettiğim güzel çiçek, mor tonlardaki, hardalgillerden Ricotia’ydı. Fakat beni en etkileyeni, 2006 Mayısı’nın ilk günlerinde rastlantıyla keşfettim. Virajlı yoldan, otomobilimle sahile doğru inerken yol kenarında pembe bir leke fark ettim. Otomobilden atılmış bir torba sandım önce. Aklıma takılınca durup, geri döndüm. Karşıma muhteşem bir orkide çıktı. Zeus Sunağı’nı keşfeden arkeolog, Ay’a ilk ayak basan astronot kadar heyecanlandım. Dönüşte ismini araştırmaya başladım. Kelebeksi orkideydi (Orchis papilionacea). Bu bölgenin diğer güzel mayıs çiçekleri acıbakla ve kitabımın kapağına koyduğum nazarotu (peganum harmala). Sadece kelebeksi orkideyi görmek için bugünlerde Olimpos’a gitmeye değer.
EFES
Ferula sapından meşale yapılır evlere kutsal ateş taşınırdı
Efes Antik Kenti’nin çevresindeki çayırlarda, kayaların arasında baharda sürpriz çiçekler açar. Bunların bir kısmı tarihe geçmiş, ünlü eserlerde yer almıştır. Martta zambağa benzeyen çirişotu (asphodela ceal) açar. Boyu bir metreyi bulan bu çiçek çok güzeldir. Nisan sonundan hazirana kadar asa otu (ferula communis) ören yerini sarıya boyar. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir “Bunların binlerce yıldır burada açması tesadüf değildir” der. MÖ 1’inci yüzyılda dünyanın ikinci en büyük şehri Efes’te halk asa oturun saplarıyla meşale yaparmış. Halikarnas Balıkçısı, bu meşalelerle halkın kutsal ateşin bulunduğu mekandan evlerindeki yağ lambalarına ateş taşıdığını anlatır. Beni en çok etkileyen ise mayısta açan, hazirana kadar Efes çevresinde görebileceğiniz Efes çançiçeği (campanula tomentosa). Bu endemik bitki, kayaların içinde, toprağın az olduğu alanlarda çıkıyor. Zarifliğine karşın, şaşırtacak kadar dirençli. Boyu 45 santimetreye kadar uzuyor. İlk kez Meryem Ana’ya çıkarken bir taş duvarda rastlamıştım. Dev kayaların arasına bir sanatçının özenle yerleştirdiği, zarif buketler gibiydi. İnsan eliyle yaratılamayacak kadar etkileyici bir güzelliği vardı.
NEMRUT
Romantik nekropolün mor lalesi
Etrafta tek ağaç göremeyeceğiniz çorak bir dağ başıdır Nemrut. Binlerce yıllık bir mezarlıktır aslında. Buna karşın dev heykelleri, gündoğumu manzarası ve bahardaki narin çiçekleriyle dünyanın en romantik nekropolüdür. Çiçekler nisanda, kar altından fışkırmaya başlar. Çok narin, küçüktür. Yürürken yerlere dikkatli bakmanız gerekir bu gizli güzellikleri görmek için. Geçmişte beyaz kazteresi (arabis), pembe tondaki yünlü rindera (rinderanata) gibi çok güzel çiçeklere rastlamıştım. Endemik adaçayını keşfetmiştim. Birkaç yıl önce bir grupla gün doğumunu seyretmek üzere Nemrut’a çıkmıştım. Mayısın ilk haftasıydı. Ayağımda dağ ayakkabıları vardı. Gözüm yerlerdeydi. Ansızın önümde duran, üstüne basmak üzere olduğum küçük, mor çiçeği fark ettim. Ayağım havada kaldı, zor durdum. Hemen fotoğrafını çektim. İsmini rehberlerde buldum: Mahsun ters lale (fritillaria pinardii). Çok narin, fakat o çorak dağ başında ayakta duracak kadar kişilik sahibi, harika bir çiçek. İsminin aksine beni çok çok mutlu etti.
EN SEVDİĞİ BEŞ YER
* Londra * Nemrut Dağı * Dilek Yarımadası (Kuşadası) * İstanbul * Hatay
SEYAHATTE NE OKUR
Rehber kitap
NEYLE YOLCULUK YAPAR
Tren, otomobobil
NE YER, İÇER
Yerel tadlar
KİMİNLE GEZER
Yalnız ya da arkadaşlarıyla
ÇANTASININ VAZGEÇİLMEZLERİ
Fotoğraf makinesi, dişfırçası ve ipliği, güneş kremi, güneş gözlüğü, ıslak mendil, telefon
GİTTİĞİN YERDEN NE ALIR
Kitap