Timur ÖZKAN
Son Güncelleme:
Cipiniz bu rotayı çok sevecek
Geçen hafta Dünya Yamaç Paraşütü Şampiyonası elemelerine ev sahipliği yapan Çankırı’nın Bayramören ilçesi, tarihi ve doğal güzellikleriyle keşfedilmeyi bekliyor. Gürgenli Dağı’nda Melan Çayı boyunca ciple çıkacağınız bir gezide Karadeniz’e özgü yemyeşil bir coğrafya bulacaksınız. Beş kilometrelik Külocağı Kanyonu, off-road ve doğa yürüyüşleri için ideal mekan.
İlk durağımız Çankırı’nın tarihi ilçelerinden Çerkeş. Geleneksel mimari örneği evleri ve köprüsünü gezip, ilin tek köy müzesini görmek üzere Bedil’e geliyoruz. Yaşar Öğretmen, eski peynir imalathanesini müzeye dönüştürüp, karasaban, yayık gibi etnografik malzemeleri sergiliyor. Müze randevuyla geziliyor. Köy çıkışında, yanlışlıkla batıya sapınca kendimizi tarlaların arasında buluyoruz. Tarlasını süren muhtar Muammer Tarhan, bizi merakla karşılıyor. Burada ne aradığımızı anlamaya çalışıyor. Yol boyunca hep aynı soruyla karşılaşıyoruz. Tarhan’ın tarifiyle kuzeye yöneldiğimizde, çoğu boşalmış Aydınlar’a varıyoruz. Durduğumuz cami meydanında tarihi mermer parçalarının çokluğu dikkatimizi çekiyor. İmam Mehmet Ali Kantar “Buradan çok eser çıktı, bazıları Çerkeş’te, Çankırı Müzesi’nde” diyor. Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde olduğu için bölgede sağlam tarihi yapı bulmak zor.
ÇATILI KÖPRÜLER
Bir saatlik yolculuktan sonra tarihi köprüsüyle ünlü Akbaş’a varıyoruz. “Kabak Köprüsü” Osmanlı döneminde, Karadeniz’den iç kesimlere ulaşımı sağlayan üç köprüden biriymiş. (Diğerleri Çerkeş’te Uluçay üzerindeki köprü ve Devrez Çayı üzerinde yıkıntıları kalan köprü.) Rehberim Ömer Faruk Eryılmaz, Gürgenli Dağı’nı boydan boya geçen çayın yol boyunca farklı isimler aldığını söylüyor: Çerkeş’te Uluçay, batıya doğru akarken Gerede, doğuya yönelince Melan, Kastamonu’nun Araç İlçesi’nde Soğanlı Çayı, Zonguldak sınırında Filyos... Ve nihayet bu isimle Karadeniz’e akıyor.
Bir saat kadar Melan’a paralel ilerleyip Çaylı Köyü’nün tarihi köprüsünde duruyoruz. Ahşap yaya köprüsü, çivi çakılmadan, çatılı yapılmış. Melan üzerinde üç benzeri daha varmış: Çaylı ve Yurtpınarı köylerinde, Bayramören ilçesinde. Dodurga ve Karacahöyük’ü geride bırakıp Çakmak Köyü’ne doğru tırmanmaya başladığımızda bitki örtüsü değişiyor. Çam ormanlarının içinden kekik kokulu dağ köyü Çakmak’a geldiğimizde köy halkı bizi hayretle karşılıyor, defineci sanıyor. Tekrar yola düşüyoruz. Meşhur Dokuz Kardeşler Çamı, köyün dışındaki yol ayrımında, bir çeşmenin arkasında. Birbirine yapışık dört gövdeden çıkan, dokuz kollu ağaç heybetli bir görünüme sahip. Daha sonra Pirinçli üzerinden Gürgenli Dağı’nı aşıp Ova Köyü’ne varıyoruz. Artık Bayramören sınırları içindeyiz. Yol boyunca rakımla birlikte çiçek örtüsü de değişiyor. Ova’da bizi güleryüzle karşılayan köylüden, yine aynı soruları duyuyoruz. Uzun, uzun gezmeye çıktığımızı anlatıyoruz. O hep aynı soruyu tekrarlıyor: “Tamam anladık da niye geldiniz?” Yine de ayrılırken “bir dahaki sefere çayımı içmeden bırakmam” demeyi ihmaletmiyor.
KANYONDAKİ OLUŞUMLAR KAPADOKYA’YI HATIRLATIYOR
Nihayet, doğa harikası Külocağı Kanyonu’ndayız. Bayramören merkezine 30 kilometre uzaklıktaki kanyon, Ova Çayı’nın, Kışlapazarı’ndan gelen Koltuk Çayı’yla birleştiği noktada. Halk Külçağ diyor. Beş kilometre uzunluğunda, iki kenarında yüksekliği 50 metreye ulaşan kaya duvarlarıyla sınırlanıyor. Yer yer suyun içinde devam eden gerçek bir off-road yapıyoruz. Burası aynı zamanda çok güzel bir doğa yürüyüşü parkuru. Kanyon, çayın Soğanlı’yla birleştiği Karabük il sınırındaki Karabük köyünde sona eriyor. Yol boyunca Kapadokya’yı andıran oluşumlar görüyoruz.
Kanyondan sonra rotamızı tekrar güneye çevirip Gürgenli Dağı’nı bu defa kuzeyden güneye aşıyoruz. Yolumuz yemyeşil çayırlardan geçiyor. Soğanlı Çayı’nı yukardan seyrederek sürekli yükseliyoruz. Kavak Köyü’nden sonra, Güllüpınar üzerinden ve Gürgenli Dağı’nın sırtı boyunca ilerliyoruz. Bayramören’e varıyoruz.
İlçe girişindeki tarihi ahşap köprü restore edilmiş, Bayramören’in simgesi olmuş. Küçük ilçe her yıl haziranda dünyanın dört bir yanından yamaç paraşütçülerini ağırlıyor. Akseki ve Aluç köylerinde şampiyona düzenleniyor. Orman içindeki alabalık çiftliğini görmeden ayrılmamamız tavsiye ediliyor. Abdullah Karacaoğlu, tesise küçük bir restoran, üç odalı konukevi eklemiş. Akşam oluyor ve Kurşunlu’daki dostlarımız bizi bekliyor. Karacaoğlu’nun ısrarına rağmen, balıklarımızı alıp, tekrar yola koyuluyoruz.
Artık off-road bitti. Bundan sonra yolumuz asfalt. Önümüzdeki ilk köy Dalkoz, yani ünlü şairimiz Tevfik Fikret’in dedesi Ahmet Efendi’nin köyü. Çocukluğunda birçok kez bu köye gelen Tevfik Fikret’in el yazısıyla yazdığı şu dörtlük köy okulunun duvarında dururmuş: Mektup yazdım kışıdı / Kalemim gümüşüdü / Daha yazacaktım ama / Ellerim üşüdü.
Selamlaşmak için yol kenarındaki evinin önünde durduğumuz Muhtar Yavuz Atabek ile ayaküzeri bir proje geliştiriyoruz. Neden bu köye bir Tevfik Fikret Kültür Merkezi yapılmasın, kültür şenliği düzenlenmesin?
FESTİVAL GENİŞLETİLEBİLİR
Kurşunlu’da iki Çankırı gönüllüsüyle buluştuk. Demir Ünsal ve Kadir Eroğlu’yla gezimizi değerlendirdik. Çankırı’nın keşfedilmeyi bekleyen diğer bölgelerini konuştuk. Bayramören’deki yamaç paraşütü festivalinin gelişmesinden memnundular. İlçenin Kurşunlu’yla gücünü birleştirip, çok daha etkili sonuçlar alabileceğini düşündük. Ortak bir festivalde, Bayramören’in doğa yürüyüşü, off-road, rafting olanakları, Kurşunlu’nun termal ve konaklama tesisleri kullanılabilirdi.
Kurşunlu’dan Ankara’ya dönmek için iki seçenek var: Çavundur, Çerkeş, Işık Dağı ve Kızılcahamam üzerinden geçen rota 165 kilometre. Orta, Şabanözü, Çubuk, Ankara rotası 10 kilometre daha kısa. Zamanımız tükenmişti, biz Çerkeş üzerinden dönmeyi seçtik.
ÇATILI KÖPRÜLER
Bir saatlik yolculuktan sonra tarihi köprüsüyle ünlü Akbaş’a varıyoruz. “Kabak Köprüsü” Osmanlı döneminde, Karadeniz’den iç kesimlere ulaşımı sağlayan üç köprüden biriymiş. (Diğerleri Çerkeş’te Uluçay üzerindeki köprü ve Devrez Çayı üzerinde yıkıntıları kalan köprü.) Rehberim Ömer Faruk Eryılmaz, Gürgenli Dağı’nı boydan boya geçen çayın yol boyunca farklı isimler aldığını söylüyor: Çerkeş’te Uluçay, batıya doğru akarken Gerede, doğuya yönelince Melan, Kastamonu’nun Araç İlçesi’nde Soğanlı Çayı, Zonguldak sınırında Filyos... Ve nihayet bu isimle Karadeniz’e akıyor.
Bir saat kadar Melan’a paralel ilerleyip Çaylı Köyü’nün tarihi köprüsünde duruyoruz. Ahşap yaya köprüsü, çivi çakılmadan, çatılı yapılmış. Melan üzerinde üç benzeri daha varmış: Çaylı ve Yurtpınarı köylerinde, Bayramören ilçesinde. Dodurga ve Karacahöyük’ü geride bırakıp Çakmak Köyü’ne doğru tırmanmaya başladığımızda bitki örtüsü değişiyor. Çam ormanlarının içinden kekik kokulu dağ köyü Çakmak’a geldiğimizde köy halkı bizi hayretle karşılıyor, defineci sanıyor. Tekrar yola düşüyoruz. Meşhur Dokuz Kardeşler Çamı, köyün dışındaki yol ayrımında, bir çeşmenin arkasında. Birbirine yapışık dört gövdeden çıkan, dokuz kollu ağaç heybetli bir görünüme sahip. Daha sonra Pirinçli üzerinden Gürgenli Dağı’nı aşıp Ova Köyü’ne varıyoruz. Artık Bayramören sınırları içindeyiz. Yol boyunca rakımla birlikte çiçek örtüsü de değişiyor. Ova’da bizi güleryüzle karşılayan köylüden, yine aynı soruları duyuyoruz. Uzun, uzun gezmeye çıktığımızı anlatıyoruz. O hep aynı soruyu tekrarlıyor: “Tamam anladık da niye geldiniz?” Yine de ayrılırken “bir dahaki sefere çayımı içmeden bırakmam” demeyi ihmaletmiyor.
KANYONDAKİ OLUŞUMLAR KAPADOKYA’YI HATIRLATIYOR
Nihayet, doğa harikası Külocağı Kanyonu’ndayız. Bayramören merkezine 30 kilometre uzaklıktaki kanyon, Ova Çayı’nın, Kışlapazarı’ndan gelen Koltuk Çayı’yla birleştiği noktada. Halk Külçağ diyor. Beş kilometre uzunluğunda, iki kenarında yüksekliği 50 metreye ulaşan kaya duvarlarıyla sınırlanıyor. Yer yer suyun içinde devam eden gerçek bir off-road yapıyoruz. Burası aynı zamanda çok güzel bir doğa yürüyüşü parkuru. Kanyon, çayın Soğanlı’yla birleştiği Karabük il sınırındaki Karabük köyünde sona eriyor. Yol boyunca Kapadokya’yı andıran oluşumlar görüyoruz.
Kanyondan sonra rotamızı tekrar güneye çevirip Gürgenli Dağı’nı bu defa kuzeyden güneye aşıyoruz. Yolumuz yemyeşil çayırlardan geçiyor. Soğanlı Çayı’nı yukardan seyrederek sürekli yükseliyoruz. Kavak Köyü’nden sonra, Güllüpınar üzerinden ve Gürgenli Dağı’nın sırtı boyunca ilerliyoruz. Bayramören’e varıyoruz.
İlçe girişindeki tarihi ahşap köprü restore edilmiş, Bayramören’in simgesi olmuş. Küçük ilçe her yıl haziranda dünyanın dört bir yanından yamaç paraşütçülerini ağırlıyor. Akseki ve Aluç köylerinde şampiyona düzenleniyor. Orman içindeki alabalık çiftliğini görmeden ayrılmamamız tavsiye ediliyor. Abdullah Karacaoğlu, tesise küçük bir restoran, üç odalı konukevi eklemiş. Akşam oluyor ve Kurşunlu’daki dostlarımız bizi bekliyor. Karacaoğlu’nun ısrarına rağmen, balıklarımızı alıp, tekrar yola koyuluyoruz.
Artık off-road bitti. Bundan sonra yolumuz asfalt. Önümüzdeki ilk köy Dalkoz, yani ünlü şairimiz Tevfik Fikret’in dedesi Ahmet Efendi’nin köyü. Çocukluğunda birçok kez bu köye gelen Tevfik Fikret’in el yazısıyla yazdığı şu dörtlük köy okulunun duvarında dururmuş: Mektup yazdım kışıdı / Kalemim gümüşüdü / Daha yazacaktım ama / Ellerim üşüdü.
Selamlaşmak için yol kenarındaki evinin önünde durduğumuz Muhtar Yavuz Atabek ile ayaküzeri bir proje geliştiriyoruz. Neden bu köye bir Tevfik Fikret Kültür Merkezi yapılmasın, kültür şenliği düzenlenmesin?
FESTİVAL GENİŞLETİLEBİLİR
Kurşunlu’da iki Çankırı gönüllüsüyle buluştuk. Demir Ünsal ve Kadir Eroğlu’yla gezimizi değerlendirdik. Çankırı’nın keşfedilmeyi bekleyen diğer bölgelerini konuştuk. Bayramören’deki yamaç paraşütü festivalinin gelişmesinden memnundular. İlçenin Kurşunlu’yla gücünü birleştirip, çok daha etkili sonuçlar alabileceğini düşündük. Ortak bir festivalde, Bayramören’in doğa yürüyüşü, off-road, rafting olanakları, Kurşunlu’nun termal ve konaklama tesisleri kullanılabilirdi.
Kurşunlu’dan Ankara’ya dönmek için iki seçenek var: Çavundur, Çerkeş, Işık Dağı ve Kızılcahamam üzerinden geçen rota 165 kilometre. Orta, Şabanözü, Çubuk, Ankara rotası 10 kilometre daha kısa. Zamanımız tükenmişti, biz Çerkeş üzerinden dönmeyi seçtik.