Serhan YEDİG
Son Güncelleme:
Cebimde 30 dolarla yola çıktım bir haftada dört şehir gezdim
Sezer Arslan (25), seyahatin büyük bütçe yerine sadece büyük bir tutku gerektirdiğinin yaşayan kanıtı. “Maceranın sonunu düşünen kahraman olamaz” deyip yollara düşüyor, bir öğün yemek parasına şehirler, ülkeler keşfediyor. Arslan, Aydın Üniversitesi, Uygulamalı İngilizce Türkçe Çevirmenlik Bölümü ikinci sınıf öğrencisi. Aynı zamanda İstanbul Atatürk Havalimanı’nda özel güvenlik görevlisi. Her gece 03.00, öğlen 12.00 arasında elinden yüzlerce pasaport geçiyor.
Fırsat bulduğunda yolcularla sohbet edip, yolculuk hayalleri kuruyor. Hürriyet Seyahat iki ay önce Özlem Yücel’in vereceği seyahat bursuyla ilgili haberi yayımladığında, Sezer Arslan ilk başvuranlardan biriydi. Arslan, seyahat tutkusunun gelişimini, 30 dolarla çıktığı Polonya yolculuğunu ve bursu kazandığında gerçekleştireceği hayalini anlattı.
Sabaha karşı ya da sabah erken saatlerde yolunuz Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’ne düşerse Sezer Arslan’ı gidiş katında görebilirsiniz. Delta, British Airways gibi büyük havayollarının yolcularını karşılayıp ilk bilgileri veriyor, sonra check in sırasına yönlendiriyor. Bu arada fırsat bulursa sohbet ediyor. “Gittikleri ülkeler hakkındaki izlenimlerini soruyorum, tavsiyelerini alıyorum. Gece, yolcu trafiğinin azaldığı saatlerde konuşkan gezginlere rastladığımda çok ilginç bilgiler alıyorum. Zor gidilen ülkeleri anlatıyorlar mesela. Ben de yolculuk hayalleri kuruyorum” diyor.
OTOSTOPLA İSTANBUL
Arslan dar gelirli bir ailenin çocuğu. Liseden mezun olana kadar annesi ve kız kardeşiyle İzmir’de yaşadı. İlk yalnız yolculuğuna 18 yaşında çıktı: Kelkit Aydın Doğan Meslek Yüksekokulu’nda muhasebecilik öğrenimi görmek üzere Gümüşhane’ye gitti. Bu yolculuk seyahat merakını ateşleyen ilk kıvılcım oldu. “İki yıllık öğrenimim boyunca Gümüşhane çevresinden başlayıp çevre illeri gezdim. Hafta sonunda otogara gider, ilk rastladığım otobüse atlardım. Bazen otostop yapardım. Çoğunlukla arkadaşımın bulunduğu, konaklama ücreti vermeyeceğim şehirleri seçerdim. Bazen yurtlarda misafir kalırdım.” Trabzon, Giresun, Samsun, Erzurum, Ankara’yı bu yöntemle görmüş ilk kez. Ağrı’ya kadar uzanmış. 2005’te, cebinde 5 TL’yle çıktığı İstanbul yolculuğu ise film olacak kadar ilginç: “İstanbul’u çok merak ediyordum. Bir hafta sonunda otostopla yola çıktım. Kamyon, otomobil değiştirerek 30 saat sürdü. Ankara’da yol kenarında beklerken belediyenin temizlik işçileriyle karşılaştım. Ayaküstü sohbet ettik. Öğrenci olduğumu, cebimde sadece 5 TL bulunduğunu öğrendiler. Aralarında topladıkları 20 TL’yi verip, bununla bir çorba içersin, dediler. İstanbul’a vardığımda kentin hareketliliği, Boğaziçi’nin güzelliği beni büyüledi. Heyecandan elim, ayağım birbirine karıştı. Böylesine güzel bir şehir varmış, ben bilmiyormuşum, ne yazık, dedim. Gece Taksim’de bankta uyudum. İşte bu geziyi başarmam bana büyük cesaret verdi. Yurtdışı hayalleri kurmaya başladım.”
İlk yurdışı yolculuğuna 2007 Mayısı’nda çıktı. “İngilizcemi ilerletmek için internette çok sayıda kişiyle yazışıyorum. Çek Cumhuriyeti’nden bir arkadaşım davet etti. Biletimi aldım, cebimde 250 TL karşılığı dövizle yola çıktım. Arkadaşımda kaldım, yedi günde Prag ve Brno şehirlerini gezdim. Farklı yaşam biçimi ve kültürle tanışmak, yabancılık hissi yaşamak çok güzeldi. Keşfedecek çok şey vardı dünyada. Dönüşte seyahat arzum biraz daha artmıştı.”
KKTC’deki askerlik süresini de keşifle değerlendiren Arslan daha sonra İstanbul’a yerleşti. İngilizce çevirmenlik öğrenimine başladı. Hayali, gelecekte Anadolu’nun bir şehrinde İngilizce öğretmenliği yapmak. Bu arada küçük bütçelerle dünyayı gezmek. Paris, Londra gibi çok kültürlü şehirlere gitmek istiyor öncelikle. Sonra tüm Avrupa ülkelerini keşfetmek. İnternette couchsurfing, hospitality club gibi gezgin kulüplerine üye. Sefaköy’deki evini İstanbul’a gelen gezginlere açıyor. Bu gruplar yardımıyla geziler yapıyor. Bu yaz, Polonya’daki bir haftalık turuna da internetten tanıştığı arkadaşları sayesinde çıktı.
ÜÇ BALTIK ŞEHRİ
“Polonya’yı çok merak ediyordum. Lehçe öğrenmek istiyordum. Gdansk’lı bir mimarlık öğrencisinin davetiyle yola çıktım. Aynı şehirden iki arkadaş daha edinmiştim” diyor Arslan. 350 dolara gidiş, dönüş uçak biletini alıp, ağustos başında cebinde 30 dolarla yola düştü. Varşova’ya vardığında, cebindeki paranın önemli bölümünü gidiş - dönüş Gdansk biletine harcaması gerekti. “Neyse ki Gdansk’taki arkadaşlarım çok misafirperverdi. Hiç para harcatmadılar. Altı günde, Baltık kıyısındaki Trio Miasto, yani Üç Şehir olarak adlandırılan Gdansk, Sopot ve Gydinia’yı gezdim. Dönüşte birkaç saatliğine de olsa Varşova’yı keşfettim.”
Gdansk’ta kalıp, çevredeki kentleri bir saati aşmayan otobüs yolculuklarıyla gezdi. Arslan, bölgede Alman etkisinin çok belirgin olduğunu söylüyor. “Savaşta Alman işgali altında kalmasının, bugün Almanya’dan çok sayıda turist çekmesinin önemli etkisi olmuş. Gdansk, tersane şehrinden çok tatil kenti görünümünde. Sokakları, sahili, denizi çok temiz. Yüzülebilirliği artırmak için sahiller düzenlenmiş. Bin kilometrelik Vistül Nehri’nin bir kolu, şehrin içinden geçip denize dökülüyor. Nehir, şehirde kanallar oluşturmuş. Herbirinin üstünde Prag’dakileri çağrıştıran küçük köprüler yapılmış. Deniz kıyısında güzel restoranlar, kafeler sıralanıyor. Tersanelerinde biblo gibi yolcu vapurları, eğlence gemileri yapılıyor. Şehir merkezindeki meşhur havuzlu meydanın çevresi trafiğe kapalı. Kentin ritmini burada hissetmek mümkün. Sokaklar podyum gibi, genç kızlar fotomodelleri kıskandıracak kadar güzel. Kadınlar iş hayatında erkeklerle yarışıyor. Otobüs şoförlüğü dahil erkeklerle özdeşleşen pek çok işin başında kadınları gördüm ve mutlu oldum. Gdansk’ın troleybüs, tramvay sistemi gelişkin, şehir rahatça gezilebiliyor. Halkı güleryüzlü, yardımsever. Caddeleri çok geniş, ferah. Bence yaşanabilir bir şehir.”
Üç Şehir’den en çok Sopot’u sevmiş Arslan. Mimari mucize kabilinden yapılan eğri binayı, Baltık Denizi’ne doğru yaklaşık 150 metre uzanan iskelesini unutamıyor. “Sopot, otobüsle Gdansk’tan 25 dakika uzaklıkta. Küçük bir sahil kasabası, ağırlıklı olarak eğlence ağırlıklı hayat. Yazın çok fazla festival, açıkhava konseri var. İskelesinin uzunluğu şaşırtıcı. Halk burada yürüyüş yapıyor. Deniz kıyısı otellere ayrılmış. Konutlar geri plana çekilmiş. Alışveriş merkezlerinde Türk restoranları gördüm. Birinin ismi Sakarya Restoran’dı. Sokakta Fenerbahçe formalı gençlerle karşılaştım. Onlar da arkadaşlarını ziyaret etmek için Türkiye’den gelmiş. Gydnia’da ise 250 bin nüfuslu büyük bir liman ve tersane kenti, geniş bir marinası var. Merkezinde yüksekliği 50 metreye yaklaşan gökdelenler bulunuyor. Sahil, sayfiye yeri gibi. 1970’lerden itibaren Polonya’da sistem değişimini yaratan tüm protesto hareketleri bu kentten yükselmiş. Hatta bu kentin tersane işçileri Wajda’nın filmlerine konu olmuş.”
Sezer Arslan, Üç Şehir’den sonra dönüşte gezdiği Varşova’yı, Ankara’ya benzetmiş. “İş hayatı eksenli, gri, kalabalık bir şehir. Fakat Polonya’nın diğer kentleri gibi şehir planlama, çevre dokusunun korunması ve temizlik açısından örnek bir şehir” diyor.
Arslan’ın bir sonraki hedefi Yunanistan. Yaz aylarında, otobüsle sahil şehirlerini keşfetmeyi planlıyor. “Uyku tulumuyla dışarıda yatmayı başarabilirsem toplam 300 Euro’ya bir haftalık seyahat yapabilirim” diyor. Seyahat bursunu kazanırsa hedefi öncelikli olarak Fransa’yı keşfetmek.
SEYAHAT BURSU VERENLER ARTIYOR
Türkiye ’de gezgin kültürünün yaygınlaşmasını amaçlayan iletişimci Özlem Yücel, eylül ayında gençlere yönelik seyahat bursu başlattı. Yılda bir kez, bir gence verilecek bursun duyurusu Hürriyet Seyahat’te yayımlandıktan sonra, Yücel çok sayıda başvuru aldı. Hürriyet Seyahat’in de aralarında yer aldığı kurumlar ve kişiler, burs kampanyasına destek verdi. Burs sayısı 4’e yükseldi. Adayların 18-26 yaş arasında, öğrenci ve yazma yeteneğine sahip olması gerekiyor. Interrail gezisine neden çıkmak istediklerini anlatan bir yazıyı, seyahatbursu@gmail.com adresine göndermeleri isteniyor. 5 Ocak 2010 ’a kadar bu adrese gönderilen metinlerden seçilenler, Özlem Yücel ’in kişisel bloğunda yayımlanacak. Kazanan, blog okurlarının oylarıyla belirlenecek. Gezginlere, yazın Avrupa’da bir ay geçerli interrail bileti verilecek. Karşılığında, seyahat gözlemlerini her gün kişisel blogunda yazması istenecek.
Sabaha karşı ya da sabah erken saatlerde yolunuz Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’ne düşerse Sezer Arslan’ı gidiş katında görebilirsiniz. Delta, British Airways gibi büyük havayollarının yolcularını karşılayıp ilk bilgileri veriyor, sonra check in sırasına yönlendiriyor. Bu arada fırsat bulursa sohbet ediyor. “Gittikleri ülkeler hakkındaki izlenimlerini soruyorum, tavsiyelerini alıyorum. Gece, yolcu trafiğinin azaldığı saatlerde konuşkan gezginlere rastladığımda çok ilginç bilgiler alıyorum. Zor gidilen ülkeleri anlatıyorlar mesela. Ben de yolculuk hayalleri kuruyorum” diyor.
OTOSTOPLA İSTANBUL
Arslan dar gelirli bir ailenin çocuğu. Liseden mezun olana kadar annesi ve kız kardeşiyle İzmir’de yaşadı. İlk yalnız yolculuğuna 18 yaşında çıktı: Kelkit Aydın Doğan Meslek Yüksekokulu’nda muhasebecilik öğrenimi görmek üzere Gümüşhane’ye gitti. Bu yolculuk seyahat merakını ateşleyen ilk kıvılcım oldu. “İki yıllık öğrenimim boyunca Gümüşhane çevresinden başlayıp çevre illeri gezdim. Hafta sonunda otogara gider, ilk rastladığım otobüse atlardım. Bazen otostop yapardım. Çoğunlukla arkadaşımın bulunduğu, konaklama ücreti vermeyeceğim şehirleri seçerdim. Bazen yurtlarda misafir kalırdım.” Trabzon, Giresun, Samsun, Erzurum, Ankara’yı bu yöntemle görmüş ilk kez. Ağrı’ya kadar uzanmış. 2005’te, cebinde 5 TL’yle çıktığı İstanbul yolculuğu ise film olacak kadar ilginç: “İstanbul’u çok merak ediyordum. Bir hafta sonunda otostopla yola çıktım. Kamyon, otomobil değiştirerek 30 saat sürdü. Ankara’da yol kenarında beklerken belediyenin temizlik işçileriyle karşılaştım. Ayaküstü sohbet ettik. Öğrenci olduğumu, cebimde sadece 5 TL bulunduğunu öğrendiler. Aralarında topladıkları 20 TL’yi verip, bununla bir çorba içersin, dediler. İstanbul’a vardığımda kentin hareketliliği, Boğaziçi’nin güzelliği beni büyüledi. Heyecandan elim, ayağım birbirine karıştı. Böylesine güzel bir şehir varmış, ben bilmiyormuşum, ne yazık, dedim. Gece Taksim’de bankta uyudum. İşte bu geziyi başarmam bana büyük cesaret verdi. Yurtdışı hayalleri kurmaya başladım.”
İlk yurdışı yolculuğuna 2007 Mayısı’nda çıktı. “İngilizcemi ilerletmek için internette çok sayıda kişiyle yazışıyorum. Çek Cumhuriyeti’nden bir arkadaşım davet etti. Biletimi aldım, cebimde 250 TL karşılığı dövizle yola çıktım. Arkadaşımda kaldım, yedi günde Prag ve Brno şehirlerini gezdim. Farklı yaşam biçimi ve kültürle tanışmak, yabancılık hissi yaşamak çok güzeldi. Keşfedecek çok şey vardı dünyada. Dönüşte seyahat arzum biraz daha artmıştı.”
KKTC’deki askerlik süresini de keşifle değerlendiren Arslan daha sonra İstanbul’a yerleşti. İngilizce çevirmenlik öğrenimine başladı. Hayali, gelecekte Anadolu’nun bir şehrinde İngilizce öğretmenliği yapmak. Bu arada küçük bütçelerle dünyayı gezmek. Paris, Londra gibi çok kültürlü şehirlere gitmek istiyor öncelikle. Sonra tüm Avrupa ülkelerini keşfetmek. İnternette couchsurfing, hospitality club gibi gezgin kulüplerine üye. Sefaköy’deki evini İstanbul’a gelen gezginlere açıyor. Bu gruplar yardımıyla geziler yapıyor. Bu yaz, Polonya’daki bir haftalık turuna da internetten tanıştığı arkadaşları sayesinde çıktı.
ÜÇ BALTIK ŞEHRİ
Gdansk’ta kalıp, çevredeki kentleri bir saati aşmayan otobüs yolculuklarıyla gezdi. Arslan, bölgede Alman etkisinin çok belirgin olduğunu söylüyor. “Savaşta Alman işgali altında kalmasının, bugün Almanya’dan çok sayıda turist çekmesinin önemli etkisi olmuş. Gdansk, tersane şehrinden çok tatil kenti görünümünde. Sokakları, sahili, denizi çok temiz. Yüzülebilirliği artırmak için sahiller düzenlenmiş. Bin kilometrelik Vistül Nehri’nin bir kolu, şehrin içinden geçip denize dökülüyor. Nehir, şehirde kanallar oluşturmuş. Herbirinin üstünde Prag’dakileri çağrıştıran küçük köprüler yapılmış. Deniz kıyısında güzel restoranlar, kafeler sıralanıyor. Tersanelerinde biblo gibi yolcu vapurları, eğlence gemileri yapılıyor. Şehir merkezindeki meşhur havuzlu meydanın çevresi trafiğe kapalı. Kentin ritmini burada hissetmek mümkün. Sokaklar podyum gibi, genç kızlar fotomodelleri kıskandıracak kadar güzel. Kadınlar iş hayatında erkeklerle yarışıyor. Otobüs şoförlüğü dahil erkeklerle özdeşleşen pek çok işin başında kadınları gördüm ve mutlu oldum. Gdansk’ın troleybüs, tramvay sistemi gelişkin, şehir rahatça gezilebiliyor. Halkı güleryüzlü, yardımsever. Caddeleri çok geniş, ferah. Bence yaşanabilir bir şehir.”
Üç Şehir’den en çok Sopot’u sevmiş Arslan. Mimari mucize kabilinden yapılan eğri binayı, Baltık Denizi’ne doğru yaklaşık 150 metre uzanan iskelesini unutamıyor. “Sopot, otobüsle Gdansk’tan 25 dakika uzaklıkta. Küçük bir sahil kasabası, ağırlıklı olarak eğlence ağırlıklı hayat. Yazın çok fazla festival, açıkhava konseri var. İskelesinin uzunluğu şaşırtıcı. Halk burada yürüyüş yapıyor. Deniz kıyısı otellere ayrılmış. Konutlar geri plana çekilmiş. Alışveriş merkezlerinde Türk restoranları gördüm. Birinin ismi Sakarya Restoran’dı. Sokakta Fenerbahçe formalı gençlerle karşılaştım. Onlar da arkadaşlarını ziyaret etmek için Türkiye’den gelmiş. Gydnia’da ise 250 bin nüfuslu büyük bir liman ve tersane kenti, geniş bir marinası var. Merkezinde yüksekliği 50 metreye yaklaşan gökdelenler bulunuyor. Sahil, sayfiye yeri gibi. 1970’lerden itibaren Polonya’da sistem değişimini yaratan tüm protesto hareketleri bu kentten yükselmiş. Hatta bu kentin tersane işçileri Wajda’nın filmlerine konu olmuş.”
Sezer Arslan, Üç Şehir’den sonra dönüşte gezdiği Varşova’yı, Ankara’ya benzetmiş. “İş hayatı eksenli, gri, kalabalık bir şehir. Fakat Polonya’nın diğer kentleri gibi şehir planlama, çevre dokusunun korunması ve temizlik açısından örnek bir şehir” diyor.
Arslan’ın bir sonraki hedefi Yunanistan. Yaz aylarında, otobüsle sahil şehirlerini keşfetmeyi planlıyor. “Uyku tulumuyla dışarıda yatmayı başarabilirsem toplam 300 Euro’ya bir haftalık seyahat yapabilirim” diyor. Seyahat bursunu kazanırsa hedefi öncelikli olarak Fransa’yı keşfetmek.
SEYAHAT BURSU VERENLER ARTIYOR
Türkiye ’de gezgin kültürünün yaygınlaşmasını amaçlayan iletişimci Özlem Yücel, eylül ayında gençlere yönelik seyahat bursu başlattı. Yılda bir kez, bir gence verilecek bursun duyurusu Hürriyet Seyahat’te yayımlandıktan sonra, Yücel çok sayıda başvuru aldı. Hürriyet Seyahat’in de aralarında yer aldığı kurumlar ve kişiler, burs kampanyasına destek verdi. Burs sayısı 4’e yükseldi. Adayların 18-26 yaş arasında, öğrenci ve yazma yeteneğine sahip olması gerekiyor. Interrail gezisine neden çıkmak istediklerini anlatan bir yazıyı, seyahatbursu@gmail.com adresine göndermeleri isteniyor. 5 Ocak 2010 ’a kadar bu adrese gönderilen metinlerden seçilenler, Özlem Yücel ’in kişisel bloğunda yayımlanacak. Kazanan, blog okurlarının oylarıyla belirlenecek. Gezginlere, yazın Avrupa’da bir ay geçerli interrail bileti verilecek. Karşılığında, seyahat gözlemlerini her gün kişisel blogunda yazması istenecek.