GeriSeyahat C’est la vie
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
C’est la vie

C’est la vie

C’est la vie
Who knows, who cares for me
C’est la vie

Cuma akşamı, saat altıya doğru...

Günler kısaldı, karanlık bastırmış, lodos fırtınası, daha karayele çevirmemiş, yağmurlu bir rüzgar süpürüyor İstanbul’u.

Beşiktaş’tan Dolmabahçe’ye uzanan, alt tarafı birkaç yüz metrelik bir yol. İki tarafı ulu ağaçlarla çevrili.

Bilenler, İstanbul’un kısacık ama en güzel yollarından biri olduğunu bilir buranın.

Açıktı yol, maalesef, iki üç dakika sürdü sadece.

*

Fırtınanın kopardığı sararmış koca yapraklar, farların karanlığı delen beyaz ışığında, hayaletler gibi uçuşuyor, yağmur ve toprak kokuyordu hava.

Bir yandan Greg Lake’in sesi...

In the night
Do you light a lover’s fire
Do the ashes of desire for you remain

C’est la vie
Who knows, who cares for me
C’est la vie

Like a song
Out of tune and out of time
All I needed was a rhyme for you
C’est la vie

C’est la vie
Who knows, who cares for me
C’est la vie

Do you give
Do you live from day to day
Is there no song I can play for you
C’est la vie

*

Eddy Marnay’nin orijinal sözleri geliyor aklıma:

C’est la vie
Yaz sonbahara dönerken
Kendine kıyar kışın yapraklar
C'est la vie

Her rüzgarda
Yolunu gözlediğim aşkın
Karanlığın ardına saklanmış
C'est la vie

C'est la vie
Kim bilir beni, kim sever böyle
C'est la vie

Biliyorum, seviyorsun beni aslında
Neyse boşver
C'est la vie

*

Ayağımı gazdan kaldırdım.

O büyülü an bitmesin istedim.

O kısacık yolun sonu gelmesin...

Gelmese, basıp gideceğim gittiği yere...

Anladım o an, neden bazen yollar karar verin insanın nereye gideceğine...



(C’est la vie yahut Lucky man’i her dinlediğimde olduğu gibi... Talihsiz arkadaşım Pedro Maraşoğlu’nun aziz anısına!.. La Vie – Hayat – 19 yaşında akıp gitti Petro’nun elinden, biz yolumuza devam ettik. C’est la vie, Petro, Hayat böyle, yasu arkadaşım, dinince dinlen!)

False