GeriSeyahat Burada bir hamakta ya da tekne güvertesindeki birkaç saatlik uyku, kentteki on saatlik uykuya bedel
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Burada bir hamakta ya da tekne güvertesindeki birkaç saatlik uyku, kentteki on saatlik uykuya bedel

Burada bir hamakta ya da tekne güvertesindeki birkaç saatlik uyku, kentteki on saatlik uykuya bedel

Gökova’nın birçok yerinde olduÄŸu gibi, körfezin kuzeydoÄŸusundaki Akyaka’da da iklime ve denize doyamaz insan. Burada, çam ormanlarının içine kurulu bir hamakta ya da bir tekne güvertesindeki birkaç saatlik uyku, kentteki 8- 10 saatlik uykuya bedeldir.Kuzeyde 1000 metreye yükselen Sakar Dağı, doÄŸuda berrak Kadın ve Akçapınar azmakları, azmaklar arasında uzanan bereketli ova ve Gökova Körfezi’ne açılan ıssız koylar, Akyaka için oldukça çarpıcı bir coÄŸrafya hazırlamıştır. Önceleri MuÄŸla’nın denize açılan kapısı olan Kozlukuyu (Gökova) köyüne baÄŸlı bir mahalleyken, 1970’li yıllardan itibaren hızla geliÅŸerek bir turizm merkezi haline gelen Akyaka, bugün Ege ve Akdeniz’deki kıyı yerleÅŸimlerinin çarpık yapılaÅŸmayla birlikte yüzleÅŸmek zorunda kaldıkları kaçınılmaz sondan uzak kalmayı baÅŸaran ender yerlerden. Akyaka benimsediÄŸi turizm tarzıyla yakınındaki Marmaris’ten farklı bir konumdadır. Akyaka’da tatil yapmaya gelenlerin öncelikleri, bu harika iklim, bakir ve temiz koylardır. ÇoÄŸunluÄŸu orta yaÅŸ ve üstü Türkler olan turistler, bu gürültüsüz ve düzenli beldeyi, dinlenmek için seçerler. Bütün özellikleri bir yana, Akyaka’nın kimliÄŸi mimarisinden gelir. Zaman içinde Akyaka, bu yöresel mimariyi buraya kazandıran Nail Çakırhan ile özdeÅŸleÅŸmiÅŸtir. Ula doÄŸumlu Çakırhan, dedesinin Ula’daki evinden esinlenerek Akyaka’da kendisi için yaptırdığı, ahÅŸap işçiliÄŸiyle öne çıkan ve daha sonraları Çakırhan olarak anılacak konakla, AÄŸa Han Mimarlık Ödülü’nü almıştı. Mimarlık eÄŸitimi olmamasına karşın bu bölgeye yakışanı öngörebilen Çakırhan, kendi evinin ardından, dostlarına ve akrabalarına da Akyaka’da benzer özgün projeler yaptı. Akyaka’daki yaklaşık 80 yapı, mimara ait ve kapılarında plaket olan evler, Çakırhan’ın imzasını taşıyor. Gerek dışında gerekse içinde ahÅŸabın kullanıldığı, tipik MuÄŸla bacalarına sahip, iki katlı bu evler, sadece yalın, geleneksel çizgiler taşımakla kalmıyor, aynı zamanda bahçelerinin içine gizlenerek, yapılaÅŸmadan çok doÄŸanın ön plana çıkmasını saÄŸlıyordu. Zamanla Çakırhan’ın baÅŸlattığı bu mimari gelenek, Belediye Meclisi kararıyla yeni projelerde de bir standart olarak kabul edildi ve aralarında otel ve pansiyonların da bulunduÄŸu diÄŸer yapılar, bu mimariye göre yapıldı.MuÄŸla- Marmaris yolunun 15. kilometresinde, Sakar Geçidi’nden aÅŸağıya inerken, mavi yolculuk geleneÄŸinin baÅŸladığı Gökova Körfezi’ni seyretmek için durmalısınız. 1950’lerde Mavi Yolculuk’un öncüsü Halikarnas Balıkçısı Cevat Åžakir, dostları Sabahattin EyüboÄŸlu ve Azra Erhat’la birlikte, mütevazı imkanlarla bu denizlere açılmıştı. Basit, yelkenli bir tekneleri vardı. Ä°lkinin adı Macera’ydı, diÄŸerinin Hürriyet. Teknenin güvertesinde yatarlar, balık avlamak için yem depolarlardı. Sabahattin EyüboÄŸlu, herkesin sırayla günlük tutmasını istemiÅŸti. Zamanla bu seyir defterine ÅŸiirler, hikayeler, o zamanlar daha yeni yeni gün ışığına çıkan antik kentler üzerine yazılar yazıldı.Yolun 27. kilometresinde, Akyaka- Sedir Adası sapağı karşınıza çıkar ve çamların arasından geçen yol, Gökova kıyısındaki, sakin, huzurlu, bol oksijenli tatil beldesi Akyaka’ya varır. Akyaka’ya, Marmaris- MuÄŸla yol ayrımından da ulaÅŸmak mümkün. Bu yol, Azmak adı verilen dere boyunca ilerler ve Akyaka’daki Yücelen Otel’den çıkan kaynaÄŸa ulaşır. Bu buz gibi, berrak ve akıntısı oldukça güçlü suda, ördek ve kazların yanısıra su tavuÄŸu ve meke kuÅŸu gibi Azmak’a özgü yabani hayvanlara da rastlamak mümkün. Ayrıca bu sularda levrek, kefal, yılan balığı ve su kaplumbaÄŸası da yaÅŸar. Son yıllarda Azmak’ın doÄŸal dengesi üzerine endiÅŸe yaratan bir olay da; havuzlardan Azmak’a kaçan alabalıkların derede yaÅŸayan balıkları yemesi. Akyaka’nın bakir koylarına yapılan tekne turları bir yana, buradan en akılda kalıcı görüntüler, Azmak boyu yapılacak bir tekne gezisi ya da deniz kayağı turundan kalanlar olacaktır. Suyu sığ olduÄŸundan ancak küçük teknelerle yapılabilen bu gezide, suyun berraklığı, sualtının canlılığı ve yosunların hareketliliÄŸi dikkat çekici. UzunluÄŸu yaklaşık iki kilometreyi bulan Azmak, balık restoranlarının yanından geçerek ve hatta evlerin, otellerin bahçelerine girip çıkarak denize ulaşır. Bazen iyice sığlaÅŸan su, bazen aniden sualtında bir uçurum varmışçasına derinleÅŸir. Ne yazık ki, suda ve sazlıklarda Azmak boyunca sıralanan restoranların neden olduÄŸu atıklar, Akyaka’nın bu ilginç doÄŸal oluÅŸumuna gölge düşürüyor. Bu buz gibi suya, sık olmasa da girenlere rastlamak mümkün. Eskiden, yöre kadınları bu sodalı derede çamaşırlarını yıkadıklarından, derenin halk arasındaki adı ‘’kadınazma’’ymış. Ä°DYMA ANTÄ°K KENTÄ° VE ÇAKIRHAN KONAKKıyısı boyunca söğüt ve okaliptüs aÄŸaçlarının sıralandığı Azmak’tan kaynağına, yani Akyaka’nın merkezine doÄŸru giderken, yol üzerinde, antik Ä°dyma kentinin nekropolüne ait mezarlar göreceksinz. Mezarların M.Ö. 4. yüzyıla ait olduÄŸu tahmin ediliyor. Büyük mezar, bir kent ileri geleni ya da aile üyeleri, etraftaki daha küçük mezarlar ise daha sıradan halk için yapılmış. Kozlukuyu (Gökova) sırtlarında ve Ä°niÅŸdibi Mahallesi’nin doÄŸusunda da bu döneme ait kaya mezarları var. Karya bölgesinin kentlerinden biri olan Ä°dyma bugünkü Gökova beldesinin olduÄŸu yerde kurulmuÅŸtu. Ä°lk çaÄŸlarda bölge, MuÄŸla ilini de içine alıyordu ve en önemli kenti Milas’tı. Ä°dyma’dan bugün geriye nekropolü (kaya mezarları) ve akropol (kale) kalıntıları kaldı. Sakar Dağı’nın güney yamacı ile Kozlukuyu köyü arasında bulunan küçük bir tepenin üzerine kurulu akropol, ancak dikkatle bakılırsa seçilebiliyor. Kaleden güneydeki Kadın Azmağı olarak bilinen Azmakbaşı’na inen kapalı bir galeri olduÄŸu da söyleniyor.Akyaka’nın özellikli bir karaktere sahip olmasındaki en büyük neden mimarisi. Bunu anlayabilmek için genel olarak Akyaka’nın sokaklarında dolaÅŸmak yeterlidir belki ama siz yine de önce Nail Çakırhan Sokak’a uÄŸrayın. Ulalı Nail Çakırhan, dedesinin evinden esinlenerek kendi için Akyaka’da yaptığı konakla AÄŸa Han Mimarlık Ödülü’nü almıştı. Konağı bugün ancak grup halinde Yücelen Otel’e (0252 243 51 08) baÅŸvurarak gezmek mümkün. Ayrıca evin bahçesinde, özellikle tavanının ahÅŸap işçiliÄŸiyle dikkat çeken ve her hafta farklı bir serginin görülebileceÄŸi Nail Çakırhan- Halet Çambel Kültür ve Sanatevi (16:00- 19:00 saatleri arasında açık) var. Akyakalı balıkçılar çoktandır turizmle geçiniyorlar. Araziler apart otel oldu. Tarımdan bahsetmek anlamsız. Eski tütün tarlalarında, ÅŸimdi susam, buÄŸday, arpa, yulaf ekiliyor. Biraz besi hayvancılığı da var ancak beldeye turizm geldiÄŸinden beri, hayvanlar koku yaptığından merkezde ahır olmasına pek sıcak bakılmıyor. Åžimdi eski balıkçılar, tekneleriyle kooperatife baÄŸlı olarak günübirlik turlar yapıyorlar. Akyaka’dan kalkan günübirlik teknelerin uÄŸradığı koyların bazılarına hálá karayoluyla ulaşım zor. Tekne güzergahında önce, Gelibolu Yarımadası’ndaki Sualtı MaÄŸarası var. 7-8 metre derinlikteki, iki ağızlı maÄŸarada, tüple 80 metre derinliÄŸe kadar inen olduÄŸu biliniyor. Ä°kinci durak, Ä°ncekum Plajı. Akyaka’ya 22 kilometre mesafedeki (Marmaris yolu üzerinden TaÅŸan mevkiiden sapılıyor) bu koya araçla da ulaÅŸmak mümkün. Ancak aracınızı park ettikten sonra Çamlıköy Muhtarlığı’nın vagonlu traktörüyle plaja ulaşımınız saÄŸlanıyor. SEDÄ°R ADASINDAN LACÄ°VERT KOYA1975’lerde zeytinciliÄŸi geliÅŸtirmek üzere zeytin fidanı dağıtıldığı ve bugün artık ziraatçilerin terk edilmiÅŸ binalarının bulunduÄŸu Zeytinli Koy’da verilen yemek molasının ardından Sedir Adası’na geçiliyor. Dönüş yolunda ise Lacivert Koy’a uÄŸranıyor. Tekneler, ek olarak, sadece çarÅŸamba ve pazar günleri CumhurbaÅŸkanlığı Konutu’nun bulunduÄŸu Okluk Koyu’na ve Ä°ngiliz Limanı’na, cumartesi ve pazar günleri de Akbük Koyu’na (Gökova) uÄŸruyorlar. Gökova’nın sakin limanlarından biri olan Ä°ngiliz Limanı, II. Dünya Savaşı’nda, Alman savaÅŸ gemilerinden kaçan Ä°ngiliz filosunun gizlendiÄŸi yerdi. Ä°ngiliz Limanı’ndan tekneyle, 5- 10 dakikalık bir mesafede, Gökova tutkunu, ünlü denizci Sadun Boro’nun, körfeze armaÄŸan ettiÄŸi denizkızı heykeli var. Ãœzerinde ÅŸunlar yazılı: ‘’Bu denizkızı, düşlerini süsleyen cennete eriÅŸebilmek için, nice engin denizler, ufuklar aÅŸtı... Kıtalar, adalar, koylar dolaÅŸtı... Ta ki Gökova’ya ulaÅŸana kadar.’’Akyaka’nın karadan da ulaşılan kaydadeÄŸer plajları var. Akyaka’nın içinden, virajlı orman yoluna girip, Eski Ä°skele koyuna doÄŸru ilerleyince, sırasıyla Çınar, Hayıtlı, birbirinden birkaç kilometrelik mesafelerde Kandilli, Tunalı, Asarcık ve Akyaka’dan 20 kilometre mesafede ise Özel Çevre Koruma Bölgesi kapsamında, çam aÄŸaçları ve zeytinlikler arasındaki Akbük geliyor. Akbük’ten yamaç paraşütü yapabileceÄŸiniz Ören’e devam etmek mümkün. Akyaka’da merkezdeki plajlar arasında, Yücelen Otel’in önünde uzanan plaj en büyüğü. Ormanın içinden devam ederek Orman Kampı’na girmek, çam ormanları içinde yürümek ve kampın içindeki saklı koylardan denize girmek mümkün. DaÄŸlara karşı, yemyeÅŸil deniz ve bembeyaz efsanevi bir kum SEDÄ°R ADASIAkyaka’ya gelenlerin birçoÄŸu Sedir Adası’na gitmeyi ve burada yüzmeyi hayal eder. Adanın bu kadar ilgi çekmesinin en büyük nedeni, efsanevi kumudur. Bu özelliÄŸine bir de buraya yakıştırılan Kleopatra Adası adı eklenince, bu kumsal iyice popüler bir hale gelmiÅŸtir. Mavi yolculuk notlarında, ada hakkında Azra Erhat ÅŸunları anlatır: ‘’Sedir Adası’nın iki koyu da güzeldir ama Kıran DaÄŸları’na karşı yemyeÅŸil bir denize açılan ve yusyuvarlak, bembeyaz bir kumla örtülü plajı, dünyada herhalde biriciktir. Buraya Kleopatra Kumsalı diyenler de var. Güya Mısır Kraliçesi, Romalı Antonius’u ziyaret etmek için Tarsus’a geldiÄŸinde, buraya kadar uzanmış da, Kedrai Adası’na çıkmış. Kıran DaÄŸları’nın karşısına eÅŸsiz bir manzara ile açılan bu koyda, kum bulunmamasından yakınmış. Antonius da sevgilisine hoÅŸ görünmek için Mısır’dan gemiler dolusu kum getirtmiÅŸ, plajdaki kum, o kummuÅŸ...’’ Kumun gerçekten de özellikli olmasının yanında Kleopatra’nın buradaki kumsalla herhangi bir ilgisi yoktur. Mısır Kraliçesi ne kumun adaya getirilmesine vesile olmuÅŸ, ne de bu adaya gelmiÅŸtir.Adaya gitmek için iki seçeneÄŸiniz var. Akyaka mendireÄŸinden, kooperatif tekneleri, 9:30- 11:30 saatlerinde, yaklaşık bir saatlik bir yolculuÄŸun ardından, Sedir Adası’na varır. Dönüş, ancak 17:30’da baÅŸlar ve 19:00’a kadar sürer. Akyaka’dan kalkan Sedir Adası teknelerini kaçırırsanız Çamlı Ä°skelesi’ne (Mayıs-ekim, yolculuk 25 dakika sürüyor, 0252 495 82 93) gidin. Marmaris- MuÄŸla yol ayrımından, Marmaris’e doÄŸru devam ederken, Çetibeli köyünde, yol üzerindeki Azmak baÅŸlarından çıkan soÄŸuk suların serinlettiÄŸi kır lokantalarını geçtikten sonra, 18. kilometrede, saÄŸda, Gelibolu- Sedir Adası sapağı var. Sapaktan beÅŸ kilometre içerideki Çamlı Ä°skelesi’nde bekleyen Sedir Adası tekneleri, gün boyu, 08:00- 17:00 arası, doldukça kalkar ve 13:00’ten itibaren de, her yarım saatte bir, iskeleyle ada arasında karşılıklı sefer yaparlar. Adadan kalkan son tekne, 18:00’de. Çamlı Ä°skelesi’yle 15 kilometre mesafedeki Marmaris arasında, düzenli minibüs seferleri yapılıyor. Daha kısa bir tekne yolculuÄŸu için, Çamlı Ä°skelesi’nden üç kilometre ilerideki TaÅŸbükü’nü deneyebilirsiniz. Sedir Adası, bu koyun hemen karşısında ve 10 dakikalık mesafede. Sedir Motel’in (0252 495 81 66) teknesi sizi götürebilir. Bu sakin koyda, geniÅŸ ve çakıl taÅŸlı bir plaj da var.KORUMA ALTINDAKÄ° PLAJAdaya varıncaya dek, görkemli Kıran DaÄŸları görüntüden kaybolmaz. Ege ve Akdeniz’de, Girit Adası dışında, sadece burada görülen, koruma altındaki, tropikal özellikli kumuyla ünlü Sedir Adası’na adım atar atmaz, bir dizi kuralın yazılı olduÄŸu bir levha çıkar karşınıza. Plajdan kum almak, piknik yapmak, mangal yakmak, kumlara havlu sermek, plaja kıyafetle girmek yasak gibi... ‘‘Pizolit’’ ya da ‘’oolit’’ adı verilen bu beyaz kum, tatlı suyun, deniz suyuna karışarak, incecik bir kum tanesinin etrafında karbonatını biriktirmesiyle ortaya çıkıyor. OluÅŸumu çok yavaÅŸ ve az miktarlarda olduÄŸundan, azaldığında yerinin doldurulması imkansız. Bir dönem, gelenlerin kavanoz kavanoz götürdükleri kum, ÅŸimdi sıkı bir ÅŸekilde koruma altında. Kumsal uzun deÄŸil ancak bembeyaz kumu nedeniyle deniz olaÄŸanüstü bir ÅŸeffaflığa sahip. Åžezlong ve ÅŸemsiyeler, hemen plajın arkasındaki orman kısmında. Burada, sadece sandviç ve içeceklerin satıldığı bir büfe var. Yazın, iki saat mola veren yüz küsur kiÅŸilik günübirlik tur tekneleriyle, ada adeta bir panayır alanına dönüşüyor. Eylülden itibarense ada, ıssızlaÅŸan kumsal ve ormanın içindeki antik kalıntılarla, bambaÅŸka bir atmosfere sahip. Tekneyle adaya yaklaşırken, hemen solunuzda Karya kenti, antik Kedrai’nin kalıntıları arasında en iyi durumda olan, asırlık zeytin aÄŸaçlarının tamamıyla gölgelediÄŸi tiyatrosunu göreceksiniz. Yakın bir zamana kadar tiyatro, ormanın içinde kaybolmuÅŸtu. Bu yıl, tiyatronun denize bakan sahnesinin önü açıldı ve yapının görkemi daha da ortaya çıktı. Adadaki belirgin bir patikadan antik kentin kalıntılarını zorlanmadan gezmek mümkün. George Bean’in araÅŸtırmalarını esas alan Bilge Umar’a göre, kentin adı Hellen dilinde ‘’sedir aÄŸaçlı yerin halkı’’ anlamına gelir. Kedrai’den bahseden tek tarihçi Xenophon olmuÅŸ, M.Ö. 405 yılında, Atinalılarla Spartalılar arasındaki savaşı anlatırken, Spartalı komutan Lysandros’dan bahsederek, Atinalılar’ın müttefiki olan Kedrai kentine saldırdığını ve hatta yarı Hellen, yarı barbar olan halkını köle olarak aldığını kaydetmiÅŸ. Kent, daha sonra, Rodos BirliÄŸi’ne baÄŸlanmış. Kedrai’nin kalıntılar ormanın her tarafına yayılmış halde. Tiyatronun yanısıra taÅŸları kusursuz bir ÅŸekilde örülmüş surlar da etkileyici. Ayrıca, burçlar, teraslama duvarına dayalı bir düzlükte kurulu Apollon Tapınağı, agora, nekropol, yazıtlar ve sütunlar görülebilir. Tarihin gölgesindeki bu küçük gezinti için hiç tereddüt etmeyin. ULA’NIN Ä°KÄ° ÃœNLÃœ EVÄ°AÄŸa Han Mimarlık Ödülü’nün sahibi Nail Çakırhan’ın doÄŸduÄŸu Ula, MuÄŸla- Antalya karayolunun 11. kilometresinden sola girince, üç kilometre içeride. Burada hálá özgün mimariyi yansıtan birkaç ev ayakta. Ula’nın iki ünlü evi; Melek Hanım’ın evi ve Akıncılar’ın evi. Alparslan Caddesi’ndeki Akıncılar’ın evi, hálá içinde yaÅŸamın sürdüğü ender evlerden. Sokaklardaki bisiklet bolluÄŸu dikkatinizi çekecektir.MOLAMuÄŸla merkeze üç kilometre mesafedeki KarabaÄŸlar Yaylası, herkes deniz kenarına akın ederken, soÄŸuk kaynak suları, tarihi çınar aÄŸaçları ve korumaya alınan ahÅŸap evleriyle soluklanmak için kaydadeÄŸer bir alternatif. Yaylada ilerlerken, SüpüroÄŸlu, CihanbeÄŸendi, Vakıf ve Elmalı gibi kahvelerin tabelalarını göreceksiniz. Ulaşımın zor olduÄŸu yıllarda, yaylaya göç eden MuÄŸlalılar’ın bakkal, fırın ve kasap ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan kahveler, yanıbaÅŸlarındaki mescitlerle adeta birer külliye görevi görürmüş. Yaz gecelerinde bu kahvelerde buluÅŸulur, geleneksel yemekler piÅŸirilir, içilir, eÄŸlenilirmiÅŸ. Bugün kahvelerin hepsi artık metruk ve yayla genelde sakin. Bahçe içindeki Keyfoturağı- Ä°mam Dayı’nın Yeri ve Vakıflar Restaurant’da, MuÄŸla’nın ünlü kuyu büryanisini ve diÄŸer yöresel tatları bulabilirsiniz.YAZARIN SEÇİMÄ°Bir gününüzü MuÄŸla’ya ve Saburhane Mahallesi’ne ayırın. Saburhane Meydanı’ndaki kahvelerin birinde oturun. Mübadeleye kadar, Türklerle Rumlar’ın birlikte yaÅŸadığı mahallenin tepelerine çıkıp, kırmızı kiremit çatılı evleri ve MuÄŸla’nın kendine özgü bacalarını görün, beyaz badanalı evlerin olduÄŸu dar sokaklarda dolaşın. 250 yıllık Konakaltı Hanı, Türkiye’nin tek doÄŸa tarihi müzesi olan ve 5- 7 milyon yıllık, bitki ve hayvan fosillerinin sergilendiÄŸi MuÄŸla Müzesi (Pazartesi hariç her gün, 08:30- 17:00 arası açık. 0252 214 69 48), 1895’ten kalma Rum Filvari ustanın eseri, hálá çalışır durumdaki Saatli Kule, 650 yıllık Vakıflar Hamamı (0252 214 20 67), küçük berber dükkanlarının, lokantaların, demircilerin ve bakırcıların sıralandığı, MuÄŸla’nın biraz nostaljik biraz da köhne yüzü Arasta, kentin en eski camii, MenteÅŸe sultanlarından Ä°brahim Bey tarafından, 14. yüzyılda yaptırılan Ulu Cami, kubbesi kurÅŸunla kaplı, 15. yüzyıla ait KurÅŸunlu Cami, Rum ve Türk ustalar tarafından yapılmış, 130 yıllık bir MuÄŸla evi olan bugünkü MuÄŸla Kültür Evi (Her gün, 08:00- 21:00 arası açık. 0252 212 86 68), içindeki Etnografya Müzesi (Pazartesi hariç, 08:00- 17:00 arası açık. 0252 214 69 48), 15. yüzyıldan kalma bir kervansaray olan YaÄŸcılar Hanı, görülmeye deÄŸer.Â
False