Nevşin Mengü
Son Güncelleme:
Bu çiftlikte hem karınları doyuyor hem ruhları
Datça yakınlarındaki Knidia Çiftliği isteyen herkese yemek ve yatacak yer sağlıyor ama karşılığında burada çalışmak şartıyla! Gönüllüler bu kampa (!) geliyor, şıra, pekmez, şarap hatta zeytinyağı yapımına yardım ediyor. Karşılığında da kendilerine kalacak yer ve üç öğün yemek veriliyor. Edinilen tecrübe ve dostluklarsa yanlarına kar kalıyor
Datça’nın 28 kilometre dışında, asfaltsız bir yolun sonunda, birdenbire karşınıza üzüm bağları ve tarihi değirmenlerin arasında küçük ahşap bungalovlar çıkıyor. Bungalov benzeri yapılardan birinin bahçesinde kocaman bir taş fırın üzerinde pekmezler kaynıyor. Kimi zaman zaman bu pekmezi karıştırmakla görevli kimi ise bağlarda üzüm topluyor. Burası Knidia Çiftliği.
Burada sabah stresli başlıyor, Anna taş fırında kaynayan keçiboynuzu pekmezini karıştırmayı unutmuş. Gençlere her zaman yol gösteren yılın altı ayı çiftlikte çalışan Nuran Sönmez telaşlı. “Kaynayan pekmezi belirli aralıklarla karıştırmak lazım, karıştırılmayınca torf yani küspe dibe çökmüyor. Öyle olunca da bütün pekmez sil baştan” diye anlatıyor. Knidia’da en büyük stres bu. Nuran Sönmez telaşlanınca gençler de telaşlanıyorlar, hemen bir koşuşturmaca başlıyor, pekmez belirli aralıkla kocaman bir kazandan bir başka kazana aktarılıyor. Taş ocağın altında yanan ateş korlar karıştırılarak zaman zaman harlandırılıyor, zaman zaman söndürülüyor. Knidia’da kalan gençler bugün pekmezden sorumlu, yarın üzüm toplanacak, bir kısmı şıra, bir kısmı şarap yapılacak.
Knidia, Datça’nın 28 kilometre dışında bir çiftlik. Ulaşımı çok kolay değil, çiftliğe asfalt yol yok ama müdavimleri çiftliğin asıl bu halini seviyor. Ali Somer bu çiftliği 2001 yılında kurmuş. Çiftliğin özelliği yurtiçinden ve yurtdışından gönüllü olarak çalışanları kabul etmesi. Çiftliğe gelen gönüllüler, gün boyu çiftlik işlerinde çalışma karşılığı taş ya da ahşaptan inşa edilmiş bungalovlarda kalıyor, üç öğün de yemek yiyorlar.
Çitlik yedi ay boyunca, nisan ayından ekim ayına kadar işliyor. Ali Somer sezon boyunca 150 kadar gönüllü ağırladıklarını anlatıyor. Çiftlikte çalışmaya gelenler genellikle üniversite öğrencisi ya da üniversiteden yeni mezun olmuş gençlerden oluşuyor. Türkler aslında çiftliği yeni yeni keşfetmeye başlamış, Ali Somer asıl müdavimlerin ABD’den olduğunu belirtiyor. Hatta gelecek sezon için şimdiden bir grup Amerikalı genç, gönüllü çalışmak için rezervasyonlarını yaptırmış. Ali Somer çiftliğinde şimdiye kadar uluslararası düzeyde kurulan pek çok arkadaşlığa, dostluğa, hatta aşka tanık olmuş. Çiftlikte tanışan dünyanın dört bir yanından pek çok gencin, yıllar sonra bile birbirlerinden kopmadıklarını anlatıyor.
KIZLAR İŞ BAŞINA
Knidia’da şu anda üç genç gönüllü olarak çalışıyor. Fransız Anna Bassuel, İstanbullu üniversite öğrencileri Nedime Gökmen ve Selin Kaya. Anna yaklaşık 10 gündür burada, Nedime ve Selin ise yeni gelmiş. İşleri Anna ve Nuray’ın yardımlarıyla öğrenmeye çalışıyorlar. Mesai sabah 07.00’de başlıyor. Sabah serinliğinde meyveler toplanıyor, öğlen 12’de mola veriliyor. Saat 16.00’ya doğru yeniden çalışma başlıyor. Akşam genellikle erken yatılıyor. Elektrik olmadığı için ne televizyon var ne de internet.
Anna aslında tecrübeli, çünkü memleketi Marsilya’da tarım eğitimi alıyor. Marsilyalı olduğu için şarap yapımına neredeyse doğuştan hakim. Dünyanın çeşitli yerlerindeki tarım ürünleri ve çiftçilikle ilgili bilgi sahibi olabilmek için buraya gelmiş. Biraz Türkçe de öğrenmiş hatta Türk gönüllülere üzümlerle ilgili tüyo bile veriyor.
21 yaşındaki Nedime, “İstanbul’da hiçbir şey yapmadan kendimizi yorgun hissediyoruz, burada ise günde 7-8 saat çalışmamıza rağmen hiç yorulmuyoruz” diyor. Bağlardan toplanan meyveler ve küspeler oldukça ağır olmasına rağmen halinden memnun. Selin de Nedime gibi yalnızca 21 yaşında, gençler arasında yazları çiftlikte geçirme trendinin başlayıp başlamadığını soruyorum, Selin, “Yok, başlamadı. Olmasın da, çok kişi gelirse büyüsü bozulur” diyor. Kızlar burada çok önemli bir tecrübe edindikleri görüşünde. Nedime bir günlerini şöyle anlatıyor: “Sabah ot yolduk önce, sonra pekmezi yapmaya başladık. Akşamdan pekmez için keçiboynuzları ezildi, sonra suya konuldu. Bir süre suda beklettik, daha sonra suyu kaynatmaya başladık. Onu ara ara karıştırmak gerekiyor. Gün boyu bu yapılan pekmezi takip etmek zorundayız.”
Nedime anlatınca kulağa kolay gelse de, çiftlik hayatı bu kadar kolay değil. Kaynayan pekmez koca bir taş fırının üzerinde. Taş fırının altında sürekli ateş yanıyor. Bu da pekmezi sıcağı kavurucu bir fırının başında karıştırmak anlamına geliyor. Pekmez zaman zaman bir kazandan başka bir kazana aktarılıyor. Son derece ağır olan bu kazanları iki genç kız zor kaldırıyor. Kirlenen kazanları güzelce yıkamak da yine kızların görevi.
Çitlikte sadece gönüllüler yok. İsteyenler günlüğü 50 TL karşılığında burada konaklayabiliyor. Üç öğün yemek de bu fiyata dahil. Ancak görünen o ki, ziyaretçiler de çiftlikte duran 1954 yapımı zeytin ezme makinesi ve üzüm ezme taşının cazibesine dayanamayıp bir süre sonra işin bir ucundan tutmaya başlıyor.
ZEYTİN SEZONUNU KAÇIRMAYIN
Zeytin meraklıları için Knidia’ya gitmek için en doğru zaman yaklaşıyor. Eylül ayının sonunda üzümler toplanacak ve zeytinyağı yapımı için süreç başlayacak. Çiftlikte tamamen eski usulle çalışan bir yağhane mevcut. Yağhanenin üzerindeki ufak tepelere de bungalovlar yerleştirilmiş. Oldukça sade hatta bazıları yarı açık olan bungalovlara, çiftliğin ilk ziyaretçilerinin de adı verilmiş. Bu da çiftliğe samimi bir hava katmış.
LEZZETLİ VE SERT ŞARABIN ADRESİ
Yöreye ait Knidia üzümleri bağın bir kısmını kaplıyor. Bu üzümün özelliği eylül ayı sonunda toplanması. Serin havada şarap yapımına başlamak önemli bir avantaj sayılıyor. Çiftlikteki bir diğer özel üzüm de İtalyan alicante. Alicanteler bağda yendiğinde neredeyse incir kadar tatlı. Bu tatlı üzümlerden hem lezzetli hem de oldukça sert bir şarap elde ediliyor.
Burada sabah stresli başlıyor, Anna taş fırında kaynayan keçiboynuzu pekmezini karıştırmayı unutmuş. Gençlere her zaman yol gösteren yılın altı ayı çiftlikte çalışan Nuran Sönmez telaşlı. “Kaynayan pekmezi belirli aralıklarla karıştırmak lazım, karıştırılmayınca torf yani küspe dibe çökmüyor. Öyle olunca da bütün pekmez sil baştan” diye anlatıyor. Knidia’da en büyük stres bu. Nuran Sönmez telaşlanınca gençler de telaşlanıyorlar, hemen bir koşuşturmaca başlıyor, pekmez belirli aralıkla kocaman bir kazandan bir başka kazana aktarılıyor. Taş ocağın altında yanan ateş korlar karıştırılarak zaman zaman harlandırılıyor, zaman zaman söndürülüyor. Knidia’da kalan gençler bugün pekmezden sorumlu, yarın üzüm toplanacak, bir kısmı şıra, bir kısmı şarap yapılacak.
Knidia, Datça’nın 28 kilometre dışında bir çiftlik. Ulaşımı çok kolay değil, çiftliğe asfalt yol yok ama müdavimleri çiftliğin asıl bu halini seviyor. Ali Somer bu çiftliği 2001 yılında kurmuş. Çiftliğin özelliği yurtiçinden ve yurtdışından gönüllü olarak çalışanları kabul etmesi. Çiftliğe gelen gönüllüler, gün boyu çiftlik işlerinde çalışma karşılığı taş ya da ahşaptan inşa edilmiş bungalovlarda kalıyor, üç öğün de yemek yiyorlar.
Çitlik yedi ay boyunca, nisan ayından ekim ayına kadar işliyor. Ali Somer sezon boyunca 150 kadar gönüllü ağırladıklarını anlatıyor. Çiftlikte çalışmaya gelenler genellikle üniversite öğrencisi ya da üniversiteden yeni mezun olmuş gençlerden oluşuyor. Türkler aslında çiftliği yeni yeni keşfetmeye başlamış, Ali Somer asıl müdavimlerin ABD’den olduğunu belirtiyor. Hatta gelecek sezon için şimdiden bir grup Amerikalı genç, gönüllü çalışmak için rezervasyonlarını yaptırmış. Ali Somer çiftliğinde şimdiye kadar uluslararası düzeyde kurulan pek çok arkadaşlığa, dostluğa, hatta aşka tanık olmuş. Çiftlikte tanışan dünyanın dört bir yanından pek çok gencin, yıllar sonra bile birbirlerinden kopmadıklarını anlatıyor.
KIZLAR İŞ BAŞINA
Knidia’da şu anda üç genç gönüllü olarak çalışıyor. Fransız Anna Bassuel, İstanbullu üniversite öğrencileri Nedime Gökmen ve Selin Kaya. Anna yaklaşık 10 gündür burada, Nedime ve Selin ise yeni gelmiş. İşleri Anna ve Nuray’ın yardımlarıyla öğrenmeye çalışıyorlar. Mesai sabah 07.00’de başlıyor. Sabah serinliğinde meyveler toplanıyor, öğlen 12’de mola veriliyor. Saat 16.00’ya doğru yeniden çalışma başlıyor. Akşam genellikle erken yatılıyor. Elektrik olmadığı için ne televizyon var ne de internet.
Anna aslında tecrübeli, çünkü memleketi Marsilya’da tarım eğitimi alıyor. Marsilyalı olduğu için şarap yapımına neredeyse doğuştan hakim. Dünyanın çeşitli yerlerindeki tarım ürünleri ve çiftçilikle ilgili bilgi sahibi olabilmek için buraya gelmiş. Biraz Türkçe de öğrenmiş hatta Türk gönüllülere üzümlerle ilgili tüyo bile veriyor.
21 yaşındaki Nedime, “İstanbul’da hiçbir şey yapmadan kendimizi yorgun hissediyoruz, burada ise günde 7-8 saat çalışmamıza rağmen hiç yorulmuyoruz” diyor. Bağlardan toplanan meyveler ve küspeler oldukça ağır olmasına rağmen halinden memnun. Selin de Nedime gibi yalnızca 21 yaşında, gençler arasında yazları çiftlikte geçirme trendinin başlayıp başlamadığını soruyorum, Selin, “Yok, başlamadı. Olmasın da, çok kişi gelirse büyüsü bozulur” diyor. Kızlar burada çok önemli bir tecrübe edindikleri görüşünde. Nedime bir günlerini şöyle anlatıyor: “Sabah ot yolduk önce, sonra pekmezi yapmaya başladık. Akşamdan pekmez için keçiboynuzları ezildi, sonra suya konuldu. Bir süre suda beklettik, daha sonra suyu kaynatmaya başladık. Onu ara ara karıştırmak gerekiyor. Gün boyu bu yapılan pekmezi takip etmek zorundayız.”
Nedime anlatınca kulağa kolay gelse de, çiftlik hayatı bu kadar kolay değil. Kaynayan pekmez koca bir taş fırının üzerinde. Taş fırının altında sürekli ateş yanıyor. Bu da pekmezi sıcağı kavurucu bir fırının başında karıştırmak anlamına geliyor. Pekmez zaman zaman bir kazandan başka bir kazana aktarılıyor. Son derece ağır olan bu kazanları iki genç kız zor kaldırıyor. Kirlenen kazanları güzelce yıkamak da yine kızların görevi.
Çitlikte sadece gönüllüler yok. İsteyenler günlüğü 50 TL karşılığında burada konaklayabiliyor. Üç öğün yemek de bu fiyata dahil. Ancak görünen o ki, ziyaretçiler de çiftlikte duran 1954 yapımı zeytin ezme makinesi ve üzüm ezme taşının cazibesine dayanamayıp bir süre sonra işin bir ucundan tutmaya başlıyor.
ZEYTİN SEZONUNU KAÇIRMAYIN
Zeytin meraklıları için Knidia’ya gitmek için en doğru zaman yaklaşıyor. Eylül ayının sonunda üzümler toplanacak ve zeytinyağı yapımı için süreç başlayacak. Çiftlikte tamamen eski usulle çalışan bir yağhane mevcut. Yağhanenin üzerindeki ufak tepelere de bungalovlar yerleştirilmiş. Oldukça sade hatta bazıları yarı açık olan bungalovlara, çiftliğin ilk ziyaretçilerinin de adı verilmiş. Bu da çiftliğe samimi bir hava katmış.
LEZZETLİ VE SERT ŞARABIN ADRESİ
Yöreye ait Knidia üzümleri bağın bir kısmını kaplıyor. Bu üzümün özelliği eylül ayı sonunda toplanması. Serin havada şarap yapımına başlamak önemli bir avantaj sayılıyor. Çiftlikteki bir diğer özel üzüm de İtalyan alicante. Alicanteler bağda yendiğinde neredeyse incir kadar tatlı. Bu tatlı üzümlerden hem lezzetli hem de oldukça sert bir şarap elde ediliyor.