Bu adada volkandan yağmur ormanına ne ararsanız var
Kerim Bayer (28), beşinci yaş gününde babaannesinden atlas isteyecek kadar haritalara ve dünyaya meraklı bir çocuktu. O gün, bu gündür harita koleksiyonu yapıyor. Türkiye’yi ve Avrupa’nın önemli bölümünü ailesiyle gezdi.
Conneticut’taki sanat tarihi öğrenimi sırasında, ABD’de otomobille uzun yolculuklara çıktı. Londra’daki yüksek lisans öğrenimini, İngiltere ve Avrupa’yı gezme fırsatına dönüştürdü. Bugüne kadar Kuzey Yarımküre’de 30 ülke gezdi. Bu yıl, mart ayında Tayvan, Japonya üzerinden Hawaii’ye gitti. Eyaletteki sekiz büyük adadan üçünü gezdi. En çok Hawaii (Big Island) Adası’ndan etkilendi. “Okyanusun ortasında, her yerden uzak 100 kilometre çapındaki bir adada volkanları, çölleri, yağmur ormanlarını bir arada görmek için binlerce kilometrelik yolu gitmeye değer” diyor.
Amerika’dan bir okul arkadaşım, Hawaii Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyordu. Uzun zamandır beni davet ediyordu. Bu yıl mart ayında Tayvan’a giden bir arkadaşımın üzerine yola çıktım. Tayvan ve Japonya’da birer hafta kaldıktan sonra, Hawaii’ye geçtim.
OAHU KOZMOPOLİT
Başkent Honolulu’nun bulunduğu, üçüncü büyük ada Oahu’dan başladım turuma. 1949’da ABD’ye katılan eyaletin 1,2 milyon nüfusundan 900 bini bu adada yaşıyor. Yerlilerin oranı yüzde 3. Amerika’daki anketlere göre, Honolulu ülkenin en güzel şehirlerinden biri. Yaşanabilir şehirler sıralamasında hep üst sıralarda yer alıyor. Ben de bu şehri çok sevdim. Yükseklerden denize doğru inen tepelerle, vadilere bölünmüş. Her vadinin iklimi farklı. Örneğin Maroe Vadisi, tropikal ormanlarla kaplı, sürekli sis içinde. Hawaii Üniversitesi’nin arboretumu da bu vadide. Şehrin birçok yerinde rastladığım, çalı görünümlü dev banyan ağaçlarının burada daha büyüklerini gördüm. Kent merkezinde gökdelenler yükseliyor. İlginçtir, bankacılık ve petrolde büyük Amerikan firmalarının ismine neredeyse hiç rastlanıyor, yerel firmalar etkin. Hawaii firmalarını korumak için 1970’lere kadar yedi büyük yerel şirkete imtiyaz verilmiş. Sonrasında da bu yapı pek bozulmamış. Honolulu’nun plajları, otelleri, alışveriş merkezleriyle ünlü Waikiki sahili, tam bir oyuncak şehir görünümünde. Dünyanın tüm ünlü markaları burada toplanmış. Keehi Lagonu milli parka dönüştürülmüş, Pearl Harbour ise hâlâ önemli bir Amerikan üssü. Adanın diğer bölgelerinde de görülmeye değer ormanlar ve sahiller var.
Hawaii’deki dört günümü eyaletin ve ABD’nin en büyük adasında geçirdim. Büyük Ada ya da Hawaii Adası’na Honolulu’dan uçakla 40 dakikaya ulaşılıyor. Bir doğa harikası olan bu adada ne ararsanız var: Tropikal ormanlar, şelaleler, volkanlar, çöller, karlı dağlar. Adanın doğusu sürekli yağmur alıyor, tropik ormanlarla kaplı. Batısı ise yılda sadece 30 gün yağış alıyor. Bu nedenle turistik tesisler batıda. Sahilleri 1868 ve 1975’te iki kez tsunami felaketi yaşamış. Binalarda, sahil bölgelerinde, tsunami alarmında kaçılacak yönleri gösteren işaretler yer alıyor.
YEDİ YANARDAĞDAN İKİSİ FAALİYETTE
Ada, Pasifik Okyanusu’nun kuzeyindeki Ateş Çemberi denilen volkanik bölge içindeki en genç oluşum. Üzerinde beş, yakınında iki yanardağ var. Üzerindekilerden Kilauea, dünyanın en aktif yanardağı. En son 1959’da 580 metre yükseğe lav püskürtmüş. Şimdilerde sessizce kaynıyor. Mauna Loa ise 1926 ve 1950’de çevresindeki köyleri yıkmış. Her ikisi de çevresine lav akıtıyor. Bir başka volkanik bölge, 13 kilometre uzunluğunda, 18 metre genişliğindeki Büyük Fay Hattı.
Karayolu adanın çevresini dolaşıyor. Dağı aşıp, iki yakayı bağlayan Saddle (Semer) Otoyolu ise çok ıssız bölgelerden geçtiği, yardım alma imkanı pek olmadığı için turistlere önerilmiyor. Hawaii’yi hakkıyla gezmek için cip kiralamakta yarar var. Biz bu sayede her bölümünü gezebildik.
UZAYI GÖZLÜYORLAR
Adanın kuzey batı bölümü uçsuz bucaksız çayırlarıyla İskoçya’yı andırıyor. 1800’lerde ABD’den inek, Meksika’dan kovboy getirtip dev çiftlikler kurulmuş. Batıdaki tepelerde butik kahve üretimi yapan çiftlikler yer alıyor. Bazıları şaraphaneler gibi ziyarete açık, kaliteli ve pahalı kahvelerin tadımı yapılabiliyor. Adanın güney ucunda otoyol, çok güzel uçurum, kayalık manzaralarından geçiyor. Yerleşim bulunmayan bu bölge, aynı zamanda ABD’nin en güneydeki toprakları. Hawaii Yanardağları Milli Parkı da bu bölgede. Mauna Loa ve Kilauea’nın kesiştiği park biz gittiğimizde, havadaki sülfür oranı tehlikeli boyutlara vardığı için kapalıydı. Eğer tehlike yoksa, volkanların kıyısında yürümek, lav denizini izlemek mümkün. 4250 metrelik Mauna Loa Dağı’nın zirvesinde, dünyanın en önemli gözlemevlerinden sekizi bulunuyor. Japonlarla Amerikalılara ait gözlemevleri, Şili’dekilerle eşgüdümlü çalışıp, uzayın çok boyutlu izlenmesini sağlıyor. Zirveye uzanan otoyol sisli ve tehlikeli. Tek aracın çıkmasına izin verilmiyor. Beş araçlar konvoylar, eskort eşliğinde çıkıyor. Bulutların üstündeki zirveden, sadece 100 kilometre ilerideki Maui Adası’nın zirvesini görebildik. Denizkıyısında sıcaklık 30 dereceyi bulurken, burada sıfırın altındaydı ve çok rüzgarlıydı. Gündüz ziyarete açılan WM Keck Rasathanesi’ni gezdik, dev teleskobunu inceledik. Tüm gözlemevleri gece çalışıyor. Bu sırada çevrede ışık açmak, far yakmak yasak. Ziyaretçiler, günbatımına kadar zirvede kalabiliyor. Zirvenin epeyce altındaki bir kafede bile camların kırmızı selefonla kaplandığını gördük.
Adanın doğusunda, neredeyse her tepeden denize doğru derecikler akıyor. Bir kısmında şelaleler oluşmuş. En görkemlisi doğu kıyısının tam ortasındaki, Hawaii’nin en kalabalık şehri Hilo yakınlarında. Akaka Şelaleleri Milli Parkı, dev bir kanyona kurulmuş. 129 metrelik Akaka Şelalesi’ne ulaşmak için yürünen yol, müthiş bir vadi manzarasından, birçok küçük şelaleden geçiyor.