Bodrum yalnızlığın tadını çıkarıyor
Mevsimsiz Bodrum neye benzer diye düştüm yollara. Bula bula sessiz, ıssız bir kasaba buldum. Yaz günlerindeki çılgın kalabalıkların yorduğu mekanlar, şimdi kimsesizliğin ve sessizliğin keyfi içinde.
‘‘Eh nihayet yokuşun tepesine gelmiştik. Yüreğim çarpıyor. Tepedeki bir dönemeci dönünce, şırrrak, gurrr diye Arşipel'in koyu, çividimsi mavisi ölçülmez açıklıklara kadar yayılıverdi. Durduğum tepeden sonsuzluğu seyrediyormuş gibiyim.’’
Halikarnas Balıkçısı, sürgüne gönderildiği Bodrum'la ilk karşılaşını böyle anlatıyor.
Balıkçı'nın Bodrum'u ilk kez gördüğü tepe, Torba'dan başlayan yokuşun bitiş noktası. Yol sağa doğru kıvrılır ve Bodrum yakayı ele verir.
Şimdinin anlatımıyla: Şırrrak, gurrr binalar çıkıverir karşınıza. Evvelden yerliler Bodrum'u anlatırken, ‘‘iki dükkan bir fırın’’ derlermiş. Şimdi nasıl demek lazım: Yüzlerce dükkan, yüzlerce fırın, binlerce ev.
Yani bu kasaba için artık romantik anlatımlar sona ermiş. Onun yerini maddi tanımlamalar almış. Aşk anlatımlarında ise pespaye bir erotizm ağır basmış.
Yazın, gündüz güneşin, akşam kalabalıkla gürültünün bunalttığı Bodrum'a her seferinde gelmemeye yemin ederdim. Yüzlerce kez bozdum yeminimi, yüzlerce kez, koylarında çividimsi mavi sularda kah ıslanarak, kah onu seyrederek doyumsuz hazlar aldım.
Bu kez kimse yokken baskına uğrattım Bodrum'u. Yağmurun bardaktan değil de kovadan boşalırcasına yağdığı bir günde gittim. Ve onu düşlediğim gibi yakaladım: Issız, sessiz, serin. Barlar sokağına Azmak Başı'ndan girip, Kale'nin ordan çıktım. Sadece bir kaç dükkan açıktı. Olmayan müşteriyi bekliyorlardı. Yazlık çığırtkanlıkları yoktu. Suskun ve düşünceliydiler. Kahvelerde biraz canlılık vardı. Onlar, yeşil çuhaların üstüne yayılmış gazetelere bakarak at yarışı kuponları dolduruyorlardı. Onlar, güneşin yaratıklarıydı. Yağmur, kabalıklarını, hoyratlıklarını önüne katıp, denize akıtmıştı. Soğukta metamorfoza uğramışlardı. Eski hallerine dönecekleri sıcak günlerin özlemi vardı gözlerinde.
Onlar, Bodrum'un erkekleriydi. Ve kışın erkek erkeğe kalmışlardı. Eğer, bir kış aşkı yaşamayı düşleyip de Bodrum'a giderseniz ve erkekseniz, onlara rastlayıp düş kırıklığına uğrayabilirsiniz. Ya kadınsanız?
Barlar Sokağı'nda Ora Bar'a gittim. Genç bir barmen vardı. Duvardaki dev ekrandan maç seyrediyordu. Kah televizyona baktım, kah içki şişelerindeki etiketleri okudum, kah bara asılı bardakları saydım. Ben ve genç barmen. Başka kimsecikler yoktu. Gürültü de, kulakları tırmalayan müzik sesi de yoktu. Mutlağa yakın bir sessizlik. Bunu istemiyor muydum? Ama... Hesabı ödeyip karşı bara geçtim. Cafe Hadigari biraz daha kalabalıktı. Çünkü barda üç barmen vardı. Biri şarabımı, biri çerezimi getirdi. Üçüncüye yapacak iş kalmadığı için o da sadece gülümsedi. Orada da fazla kalmadım.
ŞÖMİNELİ GECELER
Mevsimsiz Bodrum'u sevdiğim yalan mıydı? Halikarnas Balıkçası'nın Bodrum anlatımlarını okurken, hep böyle bir yanlızlığı özlememiş miydim? Hep, ‘‘keşke ben de’’ dememiş miydim? Al sana sessiz, ıssız Bodrum, ne aranıp duruyorsun?
Barlar sokağından, meyhaneler sokağına geçtim. Yaz için geçerli olan bu çoğul tanımlama, kış için tekilleşmişti: Meyhane sokağı. Çünkü bir tek meyhane açıktı. Orada, Muğla Üniversitesi'nden gelen bir grup öğretim görevlisi ile birlikte yedik, içtik, şarkı söyleyip, fasıllara eşlik ettik.
‘‘Ohh be!’’ demedim. Bunlar yaz sesleriydi. Ben sessizliğe gelmiştim. Ama ne o kalabalığa kızdım, ne de kendi tutarsızlığıma.
Oradan Küba Bar'a geçtim. Biraz daha sesli, biraz daha kalabalıktı. Çoğu, Bodrum'da yaşayan dışarlıklılardı. Bir kaç tane de benim gibi kış kaçkını vardı. Bodrum'da şömine yandığını ilk kez Küba Bar'da gördüm. Ocakta oynaşan ateşin üstüne, Bodrum görüntüsünü oturtmayı bir türlü beceremedim. Çünkü üşüme ve soğuk kelimelerini, bu kasaba ile ilgili düşlerimde hiç kullanmamıştım.
Bodrum geceleri için erken sayılacak bir saatte, soğuk ve sessiz odamda, kalın yorganın altında büzülüp uyudum.
HEP AYNI MANZARA
Ertesi gün yine yağmur vardı, yine kimse yoktu. Bu kez koyları dolaştım. Torba, Türkbükü, Gündoğan, Yalıkavak, Gümüşlük. Hep aynı görüntüye baktım: Kapalı kepenkler, kimsesiz kumsallar, kilitli lokantalar, iplerini zorlayan yalnız kayıklar. Böylesi mi güzeldi, yoksa şen kahkahaların, kadeh çınlamalarının havada uçuştuğu, aşkların filiz verdiği yaz günleri mi?
Bu sorunun matematiksel bir yanıtının olmaması gerekirdi. Kim, hangi tip Bodrum'dan hoşlanıyorsa o, onun için en güzeli olmalıydı.
Son durak Gümüşlük'te, Ege'den kopup gelen dalgaların sesini dinleyip, lacivertlerini giymiş denize bakarak yemeğimi yedim. Herşey istediğim gibi oldu: Kalamar, bilezik bilezik doğranıp yanmamış yağda kızartıldı, deniz çipurası ızgaraya yatırıldı, tereyağının içine atılmak üzere karideslerin en irileri seçildi. Çünkü benden başka müşteri yoktu.
Mevsimsiz Bodrum gezisinden, yağmuru da yanıma alarak döndüm.
Tatil için seçmeler
Bu hafta size, önümüzdeki Kurban Bayramı için beş yurtdışı, beş yurtiçi gezi önerisinde bulunacağım. Aklınıza yatarsa hemen rezervasyonunuzu yaptırın. Eğer yer bulmakta zorlanıyorsanız, yaz tatilinde
veya bir başka tatilde de bu adresler işinize yarayabilir. Pazartesi günleri Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan turizm ilanlarına bakarsanız, önerdiğim yerlere tur düzenleyen şirketlerin telefon numaralarına ulaşabilirsiniz.
ENDÜLÜS
Granada, Cordoba, Sevilla gibi ünlü 8 kenti sınırları içinde barındıran Endülüs, İspanya'nın en güneyine yayılmış bir düş ülkesi. Müslüman Magripliler'in izleri, inanılmaz kırsal kesim görüntüleri, masalımsı dağlar ve görkemli anıtlarıyla önemli bir tatil merkezi.
FAS
Cebelitarık Boğazı'ndaki bu ülke, Avrupa'nın yanıbaşında Doğulu ruhu yaşatıyor. Akdeniz'in kapısında, hem bu denize hem okyanusa kıyısı olan, Büyük Sahra'nın yukarısındaki topraklara yayılmış olan bu ülke görülmeye değer.
İSKOÇYA
İngiltere'nin en kuzeyinde, boyun eğmez insanların ülkesi. Edinburg bu destanlar ülkesinin başkenti. Şu sıralar biraz serin de olsa korkmayın, ateş suyu, viski var. İngiltere'nin çatısında İngilizlere benzemeyen insanlar sizi bekliyor.
LİZBON
Portekiz'in başkenti Lizbon, en favori kentlerimden biri. Birbirinden güzel yapılar, eserler, pazar yerleri. Okyanus balıklarının tadına bakıp, Fado dinlemek isteyenler için mutlaka gidilmesi gereken yerlerin başında geliyor.
SİCİLYA
Her ne kadar Etna Yanardağı faaliyete geçtiyse de, Sicilya'yı gezi listenizin başlarına yazın. Karşıt ve içiçe güzelliklerin mekanı Sicilya tatilde içinizi ısıtmak için her daim hazır.
ADRASAN
Doğanın kucağında bir tatil geçirmek isteyenler için doğru adres. Beydağları'nın eteklerindeki bu şirin koya, Kemer'den 50 kilometrelik bir yolla ulaşılıyor. Bahar çiçeklerinin şenlendirdiği Adrasan'a giderken bol kitap götürmeyi unutmayın.
DALYAN
Carettalar'ın yumurtladığı İztuzu Plajı, Kaunos kentinin görkemli harabeleri. Su kanalları kıyısındaki sevimli pansiyonlarda sakin bir tatil geçirmek istiyorsanız tam zamanı.
PATARA
Türkiye'nin kesintisiz olarak uzanan en büyük kumsallarından biri olan Patara'da, bayram tatilinde denize girebilirsiniz. Tabii biraz ürpermeyi göze alacaksınız.
AYDER
Rize'nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı bu yaylada yeşilin her tonu sizi bekliyor. Tabii bu mevsimde yağmurlu günleri unutmamak lazım. Hareketli bir tatili tercih edenlere hararetle öneririm.
ESKİ DATÇA
Eski Datça'da güzel taş evlerde üs kurup, çevredeki koylarda Akdeniz'le Ege'nin birbirini kucaklayan sularına kendinizi atabilirsiniz. Eğer keşfetmeyi seviyorsanız küçük bir tekne kiralamanız gerekecek. Çünkü koylara araba ile ulaşmak mümkün değil.
GEÇİYORKEN
Bir bilen varsa beri gelsin
Derler ya: Bodrum'da dağ taş ev olmuş. Doğrudur. Sağdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi evler dağların tepelerine kondurulmuş. Bu evlere ne ad vermeli? Yazlık desen değil. Denize epey uzak. Araba olmadan kıyıya ulaşmak olanaksız. Yani ev yetmiyor, yanına bir de araba almak gerek. Denizden vazgeçtik, ‘‘denizi seyredip kafa dinleyeceğiz’’ dense de olmuyor. Altında oturacak bir ot gölgesi bile yok. Yazın cayır cayır yanar da odanın içinden burnunuzu bile çıkartamazsınız. Peki hangi akla hizmet edilerek bu dağ başlarına milyarlar yatırılır? Cevabı olan biri varsa beri gelsin.