Birayı kafaya dikmeyin... düşünün!
Leuven, aynı zamanda dünyanın en büyük bira imalatçısı InBev’in fabrika ve genel müdürlüğünün bulunduğu bir şehir. Etrafta çikolatadan çok bira kokusu var anlayacağınız.
Bira deyip geçmeyin.
Ben böyle bilmezdim. Yüzlerce bira çeşidi varmış meğer. InBev’cilerle takılınca öğreniyorsunuz. Çeşit çeşit, renk renk biraları görünce ve bu işin ne kadar ciddiye alındığını fark edince yudum yudum içiyorsunuz birayı.
Öyle İrlandalılık yok! Kafaya dikmek olmaz. Tadını ala ala, kokusunu içinize çeke çeke içeceksiniz. Şarap gibi yorumlayacaksınız sonra... Düşüneceksiniz.
Mesela Leuven diyeceksiniz... Ne kadar da gri!!!
İnsanları bile. Sarı saçları da olmasa karton karakterler gibiler. Hepsi birbirinin aynı. Çizilmiş gibi. Bisiklet inceliğinde ve düz çizgilerde.
Hele kadınları...
Saçları kısacık kesili, düz topuk ayakkabılar, gri-kahve ve siyahtan oluşan kıyafetler içindeler. Makyaj yok.
Onları bisikletleriyle çocuklarını kreşe bırakırken, yürüyerek işe giderken, bir kafe barda patates kızartması (Onlar Belgium Fries diyor, French Fries diyene bozuluyorlar) ya da midye yerken görüyorum. Ve hiçbirini birbirinden ayırt edemiyorum.
Gözlüklerini de söylemiş miydim? Bausch and Lomb firmasını uyarmak gerek, buradaki potansiyel inanılmaz. Kimse lens kullanmıyor, herkes gözlüklü...
Şimdi küçük bir araştırma için InBev’e Head Office’e gidiyorum.
Eh, birkaç bira çeşidi denemeden çıkmam.
Bir de bakmışsınız, içtikten sonra Leuven kadınlarını da öve öve bitirememişim.
Olur mu... olur!
Şenay