Bir hazan şöleni: Ege'nin sonbaharda görülmesi gereken güzellikleri | 5 ŞEHİR 10 ADRES
Büyük şehirleri arkanızda bırakıp sakinliği, mimarileri, doğa harikaları ve hikâyeleriyle ilgi uyandıran Ege’nin güzelliklerine doğru yola çıkmaya ne dersiniz? Bu hafta uzmanlarımıza ‘Ege'nin sonbaharda görülmesi gereken güzellikleri nereler?’ diye sorduk. 5 şehirden keşfedilmeyi bekleyen 10 adresi önerdiler.
Denizi, kumu, güneşiyle Ege kıyıları bir çoğumuz için yaz aylarıyla özdeşleşmiş olsa da “Ege'yi bir de sonbaharda görmeli” diye bir söz vardır. Çünkü yılın bu zamanlarında çılgın kalabalıklar son bulur, rengârenk sokaklar, köyler sadece size kalır ve bölgeye bir başka hava hâkim olur. Sonbahar güneşinin sıcaklığı içinizi ısıtır. Bir de hazan mevsiminin getirdiği görsel şölen eşliğinde Ege lezzetlerini tadınca ne stresi kalır ne de yorgunluk…
Biz de bu hafta gezgin ve seyahat yazarları Nurgül Büyükkalay, Didem Mutçalıoğlu, Özlem Köseoğlu ve Erdoğan Gümüş’e ‘Ege'nin sonbaharda görülmesi gereken güzellikleri nereler?’ diye sorduk. Kütahya, Aydın, İzmir, Muğla ve Uşak’tan birbirinden harika 10 adresi önerdiler.
Tam bir sonbahar şenliği: DOMANİÇ / KÜTAHYA
Domaniç, Ege dendiğinde çoğumuzun aklına ilk gelen yerlerden biri değil. Halbuki sonbaharın görsel şölenine tanık olmak için Domaniç en doğru adreslerden biri… Kütahya’ya bağlı bir ilçe olan Domaniç, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemine tanıklık etmiş olmasından ötürü tarihi yapılar bakımından oldukça zengin. Aynı zamanda doğal güzellikleriyle de öne çıkıyor.
Kütahya şehir merkezine yaklaşık 85 kilometre uzaklıkta bulunan Domaniç’e, Kütahya Otogarı’ndan yarım saatte bir hareket eden minibüslerle ulaşım sağlanıyor.
Domaniç'te harika yürüyüş yolları bulunuyor / Fotoğraf: İHA
“Domaniç Kocayayla ve çevresindeki ormanlar, hiçbir yerde bulamayacağınız türden bir çeşitlilikle sonbaharın tüm renklerini sergiliyor” diyen Didem Mutçalıoğlu, “Buradaki Topuk Yaylası Tabiat Parkı, göleti ve gölete ağaçlardan yansıyan sonbahar renkleriyle nefes kesen manzaralar sunuyor. Fotoğraf meraklısıysanız, adım başı farklı bir açıdan göletin fotoğraflarını çekmeye doyamayacaksınız. Göletin arkasına doğru uzanan yürüyüş yolu ise herkesin yürüyebileceği zorlukta ve derenin yanından ilerleyen muhteşem bir yol. Ayağınızın altında çıtırdayan sarı yapraklar, başınızı göğe kaldırdığınızda sallanan sonbahar dalları ve yanınızda sakince akan bir dere… Özetle burası tam bir sonbahar şenliği” dedi.
Tabiat parkı içindeki gölet / Fotoğraf: İHA
Mutçalıoğlu, şöyle devam etti:
-- Domaniç Kocayayla’ya çıkan yol, Türkiye’nin sonbaharda güzelleşen en büyüleyici yollarından biri. Birçok yerde görebileceğiniz drone ile çekilmiş ve turuncu-sarı ormanların içinden kıvrıla kıvrıla ilerleyen yol fotoğrafı, tam da burada çekiliyor. Sırf bunun için sonbaharda buraya gelen birçok profesyonel fotoğrafçı oluyor.
-- Domaniç güzellikleri bununla da bitmiyor. Kocayayla’ya 20 dakika uzaklıktaki Sarıkız Mesire Yeri’ne gitmenizi öneririm. Mesire yerindeki doğal su kaynağının oluşturduğu göletin turkuaz berrak suları muhteşem. Göletin yanı başında sonbahar renklerine bürünmüş 800 yaşındaki anıt çınarın ve 300 yıllık anıt kavak ağacının altında çay içmek çok keyifli…
Domaniç Kocayayla’ya çıkan meşhur yol / Fotoğraf: İHA
Bir ressamın renk paleti gibi: TAŞYARAN VADİSİ / UŞAK
Taşyaran, Uşak-İzmir Karayolu üzerinde ve şehir merkezine yaklaşık 45 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Su, rüzgâr ve tektonik hareketler sonucu oluşan vadi, adeta bir ressamın renk paleti gibi görünüyor.
Taşyaran Vadisi
Didem Mutçalıoğlu, “Taşyaran Vadisi çok özel bir doğa oluşumu. Granit kayaların aşınmasıyla bambaşka bir görüntü çıkmış ortaya. Vadideki kayalar şimdi kıvrım kıvrım bükülmüş mermer gibi pürüzsüz duruyor. Çok ender rastlanılan bir görüntüye sahip” dedi ve ekledi:
“Mermer görünümlü kayalarla aralarında hâlâ akmaya devam eden su birleşince ortaya harika bir görüntü çıkıyor. Taşyaran’a ağaçların arasından bir merdivenlerle iniliyor. Sonbaharda ağaçların renkleriyle vadinin manzarası birleşince büyülü bir ortam oluşuyor. Bu muhteşem doğa oluşumunun tadını sonbahar renkleri arasında çıkarmanız için de çevrede gözlem kulesi ile piknik masaları bulunuyor.”
Taşyaran’a ağaçların arasından merdivenlerle iniliyor
Kahvesi meşhur: KOZBEYLİ KÖYÜ / İZMİR
Foça merkeze 20 kilometre uzaklıkta yer alan Kozbeyli, taş evleri ve harika doğasıyla bölgenin en güzel köylerinden biri. Köy geçmişte korsan saldırılarından korunmak için derebeyi Kuzubey tarafından yüksek bir tepeye kurulmuş.
Özlem Köseoğlu, “Kozbeyli; dingin atmosferi, sevimli taş evleri ve çam ormanlarıyla sonbaharda Ege’de gezilmesi gereken şirin köylerden biri… Burada en meşhur olan şey ise dibek kahvesi… Buraya kadar gelip köyün meşhur kahvesinden içmeden sakın dönmeyin. Defalarca motorcu arkadaşlarımla gitmişimdir Kozbeyli’ye ve hiçbir seferinde dibek kahvesini ihmal etmedik. Bizi kendimize getirdiğini ve daha sağlam sürüş yapmamızı sağladığını bile söyleyebilirim” dedi.
Kozbeyli
Köseoğlu, şu önerilerin altını çizdi:
-- Geçmişinin 600 küsur yıla kadar dayandığı da söylenen Kozbeyli, köy kahvaltısı konusunda uzmanlaşmış durumda. Köy yapımı reçellerin ve peynirlerin yanı sıra kahvaltıda gözleme, boyoz, kumru ve sigara böreğini denemeyi unutmayın. Akşam yemeklerinde ise meze olarak Ege otları, yerel ot kavurmaları, kalamar, karides ve diğer taze balık çeşitleri tadılması gereken lezzetlerin başında geliyor.
-- Pazar günleri kurulan köy pazarından yerel ot çeşitlerini, sebze, meyve, peynir ve zeytin gibi ürünleri satın alabilirsiniz. Hepsi harika… Eğer tarihi mekânlara merakınız varsa Kozbeyli Camii’ni görülecekler listenize mutlaka ekleyin.
Dibek kahvesi
Piknik, kamp, çadır ya da doğa yürüyüşü: KARAGÖL / İZMİR
İzmir-Menemen’ in Yamanlar Dağı mevkiinde konumlanan göl aslında bir tabiat parkı… Şehir yaşantısından uzaklaşmak isteyen İzmirlilere keyifli bir deneyim yaşatıyor. Deniz seviyesinden 850 metre yükseklikte konumlanan Karagöl Tabiat Parkı, yılın dört mevsimi bambaşka bir güzelliğe bürünüyor.
Karagöl
“Karagöl, doğaseverler ve fotoğraf tutkunları için sonbaharın vazgeçilmez adreslerinden” diyen Özlem Köseoğlu, “Virajlı tırmanışları nedeniyle bisiklet ve motosiklet tutkunlarını çok sık ağırlıyor. Yeşilin ve sarının her türlü rengine şahit olacağınız bu yerde; piknik, kamp, çadır ve doğa yürüyüşleri gibi aktiviteler yapabilirsiniz. Sabah 8’den akşam 20’ye kadar kapıları açık olan parka günübirlik araçla giriş ücreti 65 lira. Kamp için çadır ya da karavanınızla geldiğinizde ise 240 lira ödüyorsunuz” dedi.
Köklü bir geçmişe sahip: DOĞANBEY / AYDIN
Doğanbey, Dilek Yarımadası Milli Parkı’nın yamaçlarında kurulu taş evleri, tahta sandalyeli kafeleri, sanat atölyeleri ve yemyeşil doğasıyla Ege’nin en huzurlu köylerinden biri. Söke’ye 30 kilometre, Kuşadası’na ise bir saat uzaklıkta bulunuyor.
Eski adı ‘Domatia’ olan Doğanbey’in köklü bir geçmişe sahip olduğunu söyleyen Nurgül Büyükkalay, “Eski dönemlerde geniş bir avlu içerisinde yer alan evlerin odaları birbirinden uzakta yapılırmış, bu odalara da 'domatia' adı verilirmiş. Mübadele zamanına kadar köy, Rum hakimiyetinde kalmış. Sonrasında köye yerleşmek üzere gelen Türkler, köy merkezi yerine 2 kilometre uzaklıktaki bir bölgeye yerleşmişler. Böylece köy ‘Eski Doğanbey’ ve ‘Yeni Doğanbey’ olmak üzere ikiye ayrılmış” dedi.
Doğanbey
Büyükkalay, şöyle devam etti:
“1996’da köyde bir yangın olmuş. Bir süre kendi haline bırakılan evler restore edilerek yeniden hayat bulmuş. Köy içerisinde tarihi evler dışında sanat atölyeleri de bulunuyor. Köyün en eski ve en meşhur evlerinden biri ‘Papazın Evi’. Ayrıca dünyada sadece bu köyde yetişen ‘mor fincan çiçeği’ isimli bir çiçek de var. Kayalar arasından çıkan çiçeğin koparılması yasak. Köydeki güzel fotoğraflar çektikten sonra rotanıza Doğanbey yakınlarında yer alan Pirene Antik Kenti ile Milet Antik Kenti’ni mutlaka ekleyin.”
Doğanbey taş evleriyle dikkat çekiyor
Pek fazla bilinmiyor: GİZLİKENT ŞELALESİ / MUĞLA
Muğla’da Seydikemer ilçesinde yer alan şelale, adı üzerinde çoğu kişinin pek bilmediği bir adres. Saklıkent’e beş dakikalık yürüme mesafesinde yer alan Gizlikent, yemyeşil doğasıyla Ege’de görülmesi gereken noktalardan biri…
Özlem Köseoğlu, “Gizlikent Şelalesi, doğa tutkunlarını cezbedecek güzellikte. Özellikle fotoğraf çekmeyi sevenler ve doğa yürüyüşü yapmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar burayı çok sevecek. Şelaleyi rahatça keşfetmek için deniz ayakkabılarınızı yanınıza almayı unutmayın” dedi ve ekledi:
“Gizlikent’e girişte uzun bir merdivenden aşağı iniliyor. Ardından şelalenin serinliğine ve güzelliğine tanıklık edebiliyorsunuz. Şelale yakınlarında bulunan kafe ve restoranlarda ya da gözlemecilerde oturup keyifli bir lezzet şöleni çekebilirsiniz. Bölgenin zeytinyağları, balları ve çeşitli reçelleri, taze balık türleri mutlaka tadılması gerekenlerden…”
Gizlikent Şelalesi
Kuş gözlemcilerinin yeni adresi: MARMARİS MİLLİ PARKI / MUĞLA
Armutalan Mahallesi’nde bulunan Marmaris Milli Parkı, 1996’da milli park olarak ziyarete açıldı. Bölgede bulunan bitki örtüsü ve son yıllarda kuş çeşitliliğinin artması burayı kuş gözlemcilerinin gözdesi haline getirdi. Muğla merkeze bir saat uzaklıkta olan milli parkta yapılacak etkinlikler arasında; kaya tırmanışı, dalış turları ve doğa yürüyüşleri gibi aktiviteler yer alıyor.
Özlem Köseoğlu, “Yemyeşil bir ortamın içinde, piknik yapıp bir nebze nefes alabilmeniz mümkün. Marmaris Milli Parkı’nın çevresinde gezebileceğiniz yerler arasında, 24 kilometre kuzeyde Saklıgöl Marmaris, biraz daha kuzeyde Sedir Adası’nda bulunan Kleopatra Plajı, parkın 6 kilometre batısında ise Marmaris Burunucu Macera Parkı gibi noktalar yer alıyor. Ayrıca tarihe merakınız varsa, milli parkın 3 kilometre kadar batısında bulunan Marmaris Kalesi ve arkeoloji müzesine uğramadan geri dönmeyin” ifadelerini kullandı.
Bir çobanın keşfettiği güzellik: SAKLIKENT KANYONU / MUĞLA
Saklıkent, Türkiye’de mutlaka görmeniz gereken doğal oluşumlardan biri. Fethiye’ye 45 kilometre uzaklıktaki kanyon, Seydikemer Belediyesi tarafından işletiliyor. Yazın serinlemek için muhteşem bir kaçış noktası olan Saklıkent, sonbaharda ise fotoğraf tutkunlarının vazgeçilmez rotalarından birini oluşturuyor. Kanyonun uzunluğu 18 kilometre, yüksekliği ise 200 metreyi buluyor.
Saklıkent Kanyonu
“Böylesine güzel bir doğa oluşumunun keşfedilmesi bölgede yaşayan bir çobanın hikâyesine dayanıyor” diyen Nurgül Büyükkalay, “Hayvanlarını otlatmak için dağ tepe gezen çoban Ekrem bir gün farkında olmadan yüksek kayaların arasından buz gibi akan sularıyla bu kanyonu görür ve şaşkına döner. Tabii bu güzelliği kendine saklayamaz. Zamanla ulaşım sağlanan kanyon turizme açılır” ifadelerini kullandı. Büyükkalay, kanyonda yapılacaklarla ilgili şu önerilerde bulundu:
“Kanyon yürüyüşünüzde profesyonel bir ekibe katılmanızı öneririm. Yanınıza baret ve ayakkabı almanızda fayda var. Kanyonun giriş kısmında ahşap iskelelerin olduğu yoldan içeri doğru yürüdüğünüz zaman başlangıçta suyun sakin olduğunu göreceksiniz. Ancak buna aldanmayın, suya girer girmez akıntının şiddetini hissedeceksiniz. Bazı bölümlerde belinize kadar suya girmeniz gerekecek. Daha içlere ilerlemek isterseniz suyun dondurucu olduğunu ve tabanındaki kayaların kayganlığını dikkate alın. İç kısımlar bazı yerlerde o kadar daralıyor ki zaman zaman karanlık çöküyor ve gökyüzünü bile göremiyorsunuz. Aslında bu en keyif veren kısımlardan biri. Kanyon maceranız sonunda suyun üzerine kurulu yer sofralarında gözleme yemek keyifli olacaktır.”
Saklıkent Türkiye’deki en önemli doğal oluşumlardan biri
Rüya gibi bir atmosfer: ESKİ DATÇA / MUĞLA
Datça badem çiçekleri ve her yıl yapılan aynı isimli festivaliyle ünlü. Bu şirin yer her mevsim güzel olsa da sonbaharda bir başka havaya bürünüyor. Yazın kavurucu sıcakları gidip yerine ılıman hava gelince keyfine doyum olmaz Datça sokaklarında dolaşmanın…. Özellikle de Eski Datça’nın… İşte Erdoğan Gümüş’ün Eski Datça’ya dair önerileri:
“Eski Datça merkeze 3 kilometre mesafede ziyaretçilerini bekliyor. Henüz sokaklarına girmeden bile muhteşem bir görüntüyle karşılayacak sizleri. Taş evlerin usta ellerden çıkan işçiliklerine ve değişik mimarilerine hayran kalacaksınız. Instagram’da çok beğeni alacak fotoğraflar çekeceğinizden emin olabilirsiniz. Taş döşeli yollarıyla dar sokaklar, bahçe duvarlarını süsleyen mor, pembe ve beyaz begonviller arasında dolaşmak ruhunuzu dinlendirecek. Bu arada yöreye özgü çimdik oyaları ve ipek dokumalar harika...”
Güz zamanı bir başka güzel: ALAÇATI / İZMİR
Rüzgâr sörfünü sevenlerin keşfettiği Alaçatı; tarihî dokusu, butik otelleri, taş evleri ve artık geleneksel hale gelen Ot Festivali ile yaz aylarında yoğun ziyaretçi akınına uğruyor. Sonbaharda ise sakinliği arayanların uğrak noktalarından biri olarak ön plana çıkıyor.
Alaçatı sokakları
“Alaçatı’nın daracık sokaklarında yan yana sıralanan kafelerin ya da restoranların rengârenk masalarında oturmak, dost sohbetleri yapmak harika” diyen Erdoğan Gümüş, “Alaçatı’nın pek çok restoranında canlı müzik eşliğinde Ege mutfağının en güzel lezzetleri bulunuyor. Başka yerlerde zor bulabileceğiniz onlarca değişik ot türünün zeytinyağıyla birlikteliğinden doğan mezelerle tanışmak apayrı bir keyif. Ünü her geçen gün artan pazarında alışveriş yapmak, yöreyi simgeleyen hediyelik eşyalardan sevdiklerinize götürmek ise Alaçatı’nın vazgeçilmez kültürü” dedi.
Fotoğraflar: iStock, Alamy